Napoli’nin Bacoli kasabası mevkiinde, bir kısmı Akdeniz’in içine saklanmış Baia Arkeoloji Parkı (Parco Archeologico di Baia), M.Ö. 1. yüzyıla ait Roma sarayı ve hamam kompleksi ile çevresini kapsar. Baia Körfezi’nde konumlu, açık hava tiyatrosu, tapınak, hamam gibi mermerden yapılma yapı kalıntıları, günümüze kısmen sağlam bir şekilde gelebilmiştir.
Horace’a göre dünyadaki pek çok şeyden parlaktır Baia Körfezi. Tarihi yerleşim yerinde, her biri ayrı bir sanat eseri olan mozaikler, en az körfez kadar etkileyicidir. Vaktiyle Roma zenginlerini ağırlamış olan antik kent, Diana, Merkür ve Venüs Tapınaklarından arta kalanlarla tarih meraklılarının ilgisini çekiyor.
Baia Arkeoloji Parkı’nın en gösterişli kısımları Akdeniz’in dibinde yatıyor. Sualtı bölümünü görmek için dalış sertifikasına sahip olmak gerekiyor. Dört kısımdan oluşan arkeolojik alanı gezmek için alınan bilet, iki gün boyunca geçerli oluyor.
Pompeii Antik Kenti
Avrupa’nın en dikkat çekici antik kenti Pompeii, Napoli yakınlarındaki Campania bölgesinde yer alır. Bir bölümü halen yeraltında olan tarihi yerleşim yeri, Vezüv Yanardağı’nın M.S. 79 yılında patlaması ile büyük bir yıkıma uğramış, şehirdeki insanların bir bölümü kaçmayı başarmış olsa da bazıları lav ve küllerin arasında taşlaşmış, acı bir şekilde hayatını kaybetmiştir.
M.Ö. 7. yüzyılda kurulduğu tahmin edilen Pompeii, amfi tiyatro, tapınak, hamam, dükkan ve evlerle donatılmış, asırlar boyu pek çok insana ev sahipliği yapmıştır. Herculaneum şehri gibi Vezüv’ün yıkıcı gücüne maruz kalan ticaret kenti, 18. yüzyılın ortasında, kanal yapımı sırasında keşfedilmiş ve yavaş yavaş gün yüzüne çıkarılmıştır.
Şehri adımlarken felaketi yaşamış insanlardan geriye kalanlar, hüzünlü bir his yaratsa da Pompeii, her detayı mutlaka görülmesi gereken tarihi bir hazinedir. Kalıntılar, kentte zamanın durduğunu kanıtlamak ister gibi bozulmamış bir şekilde yeraltından çıkarılmıştır. Yapılar, kül tabakası ile kaplandığı için bu denli sağlam kalabilmiştir.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Pompeii, her sene pek çok kişiyi ağırlar. Herkesin ilgisini çeken, içini ürperten taşlaşmış insan bedenleri, Pompei Müzesi’nde sergilenir. Antik kentten çıkarılan fresk ve resimler ise Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde görülebilir.
Napoli Kraliyet Sarayı
Napoli Kraliyet Sarayı (Palazzo Reale), kent merkezindeki Plebiscito Meydanı’nda tüm ihtişamıyla göz kamaştırır. Günümüzde müze olarak gezilebilen muazzam yapı, 17. yüzyıla aittir. Avrupa’nın önemli hanedanlarından biri olan Bourbon Kralları tarafından kullanılmıştır.
Apollo heykelleriyle süslenmiş tiyatro bölümü Teatrino di Corte, 1768’de inşa edilmiş, IV. Ferdinand ile Maria Karolina’nın evlilik kutlamasına tanıklık etmiştir. Görkemli saray, Giuseppe Verdi’nin mektupları ve paha biçilmez el yazması eserlerini barından ulusal kütüphane Biblioteca Nazionale di Napoli’ye de ev sahipliği yapar.
Birbirinden özel freskler, eşsiz resimler ve kabartmalarla bezeli Kraliyet Sarayı, 30 adet kraliyet odasına sahiptir. Kraliyet odalarının her biri, şık ve eşsiz sanat eserleriyle donatılmış; neoklasik eşyalarla döşenmiştir. Napoli krallarının büstleriyle süslü dış cephesi ve sarayın içindeki özenle süslenmiş ana merdivenler, ziyaretçilerin bir hayli ilgisini çeker.
Herculaneum
Napoli yakınlarında, adını verdiği Ercolano bölgesindeki Herculaneum, Pompeii gibi Vezüv Yanardağı’nın yıkıcı etkisi ile karşılaşmıştır. M.S. 79 yılındaki patlama, antik Roma kentini lav ve küllerle beraber toprağın altına gömmüştür. Pompeii’den daha küçük bir liman kentidir. Yunan mitolojisine göre şehrin kurucusu Herkül olarak kabul edilir.
1709 yılında toprak altında keşfedilen amfi tiyatrosu ile beraber şehir zamanla yeryüzüne çıkarılmıştır. Kül tabakası sayesinde mükemmel bir şekilde korunmuş tapınak, ev ve dükkanları ile Herculaneum, tarihe ilgi duyanlara zamanda yolculuk yapma imkanı sunar. Asırlardır yeraltında kalmış sütunların Vezüv’e karşı dimdik ayakta duruşunu seyretmek için pek çok kişi burayı ziyarete gelir. 1980 yılında sahil tarafında bulunan 300 kadar iskelet Napoli Üniversitesi Bilim Müzeleri bünyesindeki Antropoloji Müzesi’nde görülebilir. Duvar resmi, fresk, heykel ve çeşitli objeler Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde sergilenir. Pompeii gibi oldukça ilgi çekici olan bu şehir, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alır.
Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi
Zengin bir Antik Roma koleksiyonuna sahip olan Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi (Museo Archeologico Nazionale), 18. yüzyılda Bourbon Kralı VII. Charles tarafından, annesi Elisabetta Farnese’ten miras kalan antikaları, Pompeii ve Herculaneum kentlerinden toplanan eserleri barındırma amacı ile Bourbon Kraliyet Müzesi (Real Museo Borbonico) adıyla kurulmuştur. Müze binası, 16. yüzyılda süvari kışlası olarak inşa edilmiş, daha sonra Napoli Üniversitesi’ne tahsis edilmiştir. Müze olduktan sonra pek çok değişikliğe uğrasa da tarihi bina, görkemli görüntüsünden bir şey kaybetmemiştir.
Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde çok sayıda Yunan ve Roma eseri bulunur. Burada en dikkat çekici parçalar, Alessandro Farnese tarafından biriktirilmiş Farnese Koleksiyonu’na aittir. Koleksiyonda sergilenen Farnese’nin dev Roma ve Yunan heykelleri, Atlas ve Herkül heykelleri, Tazza Farnese ve Toro Farnese, sanatseverlerin Napoli’yi ziyaret etme nedenlerinden biridir. Pompeii ve Herculaneum’un seçkin mozaikleri, Mısır koleksiyonu, Darius ve Büyük İskender arasındaki savaşı anlatan mozaik… Tarihe ve sanata ilgi duyanlar için bu müze, doyurucu ve eşsiz bir ziyaret noktasıdır.
Castel Nuovo
Castel Nuovo (Nuovo Kalesi), İtalyanlar tarafından Maschio Angioino olarak anılır. 13. yüzyıldan kalma beş burca sahip görkemli yapı, Napoli’nin merkezinde, Municipio Meydanı’nı ve limanı selamlar. Orta Çağ’ın en iyi korunmuş kalelerinden biridir. Büyüklüğü ile görenleri etkisi altına alan kale, 19. yüzyıla dek Napoli, Aragon ve İspanya krallarını ağırlamıştır.
Kalenin girişinde yer alan iki kule arasına yerleştirilmiş iki katlı zafer kemeri Torre della Guardia, 1443 yılında Aragonlu I. Alfonso’nun Napoli’ye zaferle dönmesi şerefine yapılmıştır. Muazzam kabartmalarla süslenmiş bu kemer, ziyaretçilere içeride nelerin beklediğine dair ipucu verir.
Kalenin içinde gotik üslubun en güzel örneklerinden biri olan Palatino Şapeli (Cappella Palatina), eşsiz freskleri ile mutlaka görülmelidir. Çeşitli eserlerle donatılmış ve geçici sergilere ev sahipliği yapan Şehir Müzesi (Civic Museum), Baronlar Salonu (Sala dei Baroni), restorasyon sırasında gün yüzüne çıkan insan iskeletlerinin cam zeminin altında görülebildiği cephane kısmı ile Castel Nuovo, ziyaretçilerin içinde kaybolacağı büyüklükte ve zenginliktedir. Napoli Limanı manzarasını ve şehri bir de buradan seyretmek isteyenler, Orta Çağ ve Rönesans günlerini yaşamaya hazır olmalı…
Napoli Katedrali
Napoli Katedrali (Duomo di Napoli), 1272’de I. Charles Dönemi’nde yapılmış, 1315’te kutsanmıştır. Neogotik ve barok mimari üslubunu yansıtan ve bazilika olarak tasarlanan görkemli yapı, Napoli’nin merkezindedir. Sağ tarafındaki San Gennaro Şapeli (Cappella di San Gennaro), 1646 senesinde Francesco Grimaldi tarafından yapılmıştır.
Napoli Katedrali, 4. yüzyıla ait Giovanni Lanfranco freskleri ile sanatseverlerin görmek isteyeceği mekanlardan biridir. Katedralin sol tarafındaki Santa Restituta Bazilikası (Basilica di Santa Restituta), fresklerle beraber katedralin en göz alıcı noktasıdır. Carafa Şapeli de (Capella Carafa) burada yer alır. Gizemli atmosferi, ihtişamlı ve göz alıcı süslemeleri ile hayranlık uyandıran kutsal mekan, Hristiyan olsun olmasın gören hemen herkesi etkisi altına alır.
Muazzam manzarası ve ihtişamı ile büyüleyen Capri Adası, Napoli körfezinin güneyinde yer alır. Sarp kayalıklar ve uçurumlarla çevrili bu ada, masmavi Akdeniz’de parlayan bir inci gibidir. Roma Dönemi’nden bu yana yazlık olarak kullanılan bu yerde, ağaçlar bile fazlasıyla bakımlı görünür. Günümüzde ünlülerin uğrak yerlerinden biri olarak bilinir ve Napoli’ye yolu düşen herkesin mutlaka ziyaret ettiği noktalardan biridir.
Ana Capri Bölgesi, ada sakinlerinin yaşadığı yerdir. Burada yer alan Villa San Michele, adaya ait tarihi eserlerin sergilendiği bir müzedir. Grotta Azura, namı diğer Mavi Mağara, Anacapri’de kayıklarla ziyaret edilebilen bir deniz mağarasıdır. Kalabalığın çekildiği kış aylarında, denizin rengi buğulansa da adanın eşsiz manzarası güzelliğinden hiçbir şey kaybetmez. Capri’ye Napoli’den deniz taşıtı ile ulaşım sağlanır. Görkemli ve bir o kadar da ürpertici bir aktif yanardağ olan Vezüv Dağı’nın uzaktan da olsa eşlik ettiği yolculuk sonunda, dar sokaklarda dizi dizi butikler, hediyelik eşya dükkanları, denize bakan kafe ve restoranlarıyla sizi karşılar Capri...
Baia Arkeoloji Parkı
Napoli’nin Bacoli kasabası mevkiinde, bir kısmı Akdeniz’in içine saklanmış Baia Arkeoloji Parkı (Parco Archeologico di Baia), M.Ö. 1. yüzyıla ait Roma sarayı ve hamam kompleksi ile çevresini kapsar. Baia Körfezi’nde konumlu, açık hava tiyatrosu, tapınak, hamam gibi mermerden yapılma yapı kalıntıları, günümüze kısmen sağlam bir şekilde gelebilmiştir.
Horace’a göre dünyadaki pek çok şeyden parlaktır Baia Körfezi. Tarihi yerleşim yerinde, her biri ayrı bir sanat eseri olan mozaikler, en az körfez kadar etkileyicidir. Vaktiyle Roma zenginlerini ağırlamış olan antik kent, Diana, Merkür ve Venüs Tapınaklarından arta kalanlarla tarih meraklılarının ilgisini çekiyor.
Baia Arkeoloji Parkı’nın en gösterişli kısımları Akdeniz’in dibinde yatıyor. Sualtı bölümünü görmek için dalış sertifikasına sahip olmak gerekiyor. Dört kısımdan oluşan arkeolojik alanı gezmek için alınan bilet, iki gün boyunca geçerli oluyor.
Pompeii Antik Kenti
Avrupa’nın en dikkat çekici antik kenti Pompeii, Napoli yakınlarındaki Campania bölgesinde yer alır. Bir bölümü halen yeraltında olan tarihi yerleşim yeri, Vezüv Yanardağı’nın M.S. 79 yılında patlaması ile büyük bir yıkıma uğramış, şehirdeki insanların bir bölümü kaçmayı başarmış olsa da bazıları lav ve küllerin arasında taşlaşmış, acı bir şekilde hayatını kaybetmiştir.
M.Ö. 7. yüzyılda kurulduğu tahmin edilen Pompeii, amfi tiyatro, tapınak, hamam, dükkan ve evlerle donatılmış, asırlar boyu pek çok insana ev sahipliği yapmıştır. Herculaneum şehri gibi Vezüv’ün yıkıcı gücüne maruz kalan ticaret kenti, 18. yüzyılın ortasında, kanal yapımı sırasında keşfedilmiş ve yavaş yavaş gün yüzüne çıkarılmıştır.
Şehri adımlarken felaketi yaşamış insanlardan geriye kalanlar, hüzünlü bir his yaratsa da Pompeii, her detayı mutlaka görülmesi gereken tarihi bir hazinedir. Kalıntılar, kentte zamanın durduğunu kanıtlamak ister gibi bozulmamış bir şekilde yeraltından çıkarılmıştır. Yapılar, kül tabakası ile kaplandığı için bu denli sağlam kalabilmiştir.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Pompeii, her sene pek çok kişiyi ağırlar. Herkesin ilgisini çeken, içini ürperten taşlaşmış insan bedenleri, Pompei Müzesi’nde sergilenir. Antik kentten çıkarılan fresk ve resimler ise Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde görülebilir.
Napoli Kraliyet Sarayı
Napoli Kraliyet Sarayı (Palazzo Reale), kent merkezindeki Plebiscito Meydanı’nda tüm ihtişamıyla göz kamaştırır. Günümüzde müze olarak gezilebilen muazzam yapı, 17. yüzyıla aittir. Avrupa’nın önemli hanedanlarından biri olan Bourbon Kralları tarafından kullanılmıştır.
Apollo heykelleriyle süslenmiş tiyatro bölümü Teatrino di Corte, 1768’de inşa edilmiş, IV. Ferdinand ile Maria Karolina’nın evlilik kutlamasına tanıklık etmiştir. Görkemli saray, Giuseppe Verdi’nin mektupları ve paha biçilmez el yazması eserlerini barından ulusal kütüphane Biblioteca Nazionale di Napoli’ye de ev sahipliği yapar.
Birbirinden özel freskler, eşsiz resimler ve kabartmalarla bezeli Kraliyet Sarayı, 30 adet kraliyet odasına sahiptir. Kraliyet odalarının her biri, şık ve eşsiz sanat eserleriyle donatılmış; neoklasik eşyalarla döşenmiştir. Napoli krallarının büstleriyle süslü dış cephesi ve sarayın içindeki özenle süslenmiş ana merdivenler, ziyaretçilerin bir hayli ilgisini çeker.
Herculaneum
Napoli yakınlarında, adını verdiği Ercolano bölgesindeki Herculaneum, Pompeii gibi Vezüv Yanardağı’nın yıkıcı etkisi ile karşılaşmıştır. M.S. 79 yılındaki patlama, antik Roma kentini lav ve küllerle beraber toprağın altına gömmüştür. Pompeii’den daha küçük bir liman kentidir. Yunan mitolojisine göre şehrin kurucusu Herkül olarak kabul edilir.
1709 yılında toprak altında keşfedilen amfi tiyatrosu ile beraber şehir zamanla yeryüzüne çıkarılmıştır. Kül tabakası sayesinde mükemmel bir şekilde korunmuş tapınak, ev ve dükkanları ile Herculaneum, tarihe ilgi duyanlara zamanda yolculuk yapma imkanı sunar. Asırlardır yeraltında kalmış sütunların Vezüv’e karşı dimdik ayakta duruşunu seyretmek için pek çok kişi burayı ziyarete gelir. 1980 yılında sahil tarafında bulunan 300 kadar iskelet Napoli Üniversitesi Bilim Müzeleri bünyesindeki Antropoloji Müzesi’nde görülebilir. Duvar resmi, fresk, heykel ve çeşitli objeler Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde sergilenir. Pompeii gibi oldukça ilgi çekici olan bu şehir, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alır.
Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi
Zengin bir Antik Roma koleksiyonuna sahip olan Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi (Museo Archeologico Nazionale), 18. yüzyılda Bourbon Kralı VII. Charles tarafından, annesi Elisabetta Farnese’ten miras kalan antikaları, Pompeii ve Herculaneum kentlerinden toplanan eserleri barındırma amacı ile Bourbon Kraliyet Müzesi (Real Museo Borbonico) adıyla kurulmuştur. Müze binası, 16. yüzyılda süvari kışlası olarak inşa edilmiş, daha sonra Napoli Üniversitesi’ne tahsis edilmiştir. Müze olduktan sonra pek çok değişikliğe uğrasa da tarihi bina, görkemli görüntüsünden bir şey kaybetmemiştir.
Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde çok sayıda Yunan ve Roma eseri bulunur. Burada en dikkat çekici parçalar, Alessandro Farnese tarafından biriktirilmiş Farnese Koleksiyonu’na aittir. Koleksiyonda sergilenen Farnese’nin dev Roma ve Yunan heykelleri, Atlas ve Herkül heykelleri, Tazza Farnese ve Toro Farnese, sanatseverlerin Napoli’yi ziyaret etme nedenlerinden biridir. Pompeii ve Herculaneum’un seçkin mozaikleri, Mısır koleksiyonu, Darius ve Büyük İskender arasındaki savaşı anlatan mozaik… Tarihe ve sanata ilgi duyanlar için bu müze, doyurucu ve eşsiz bir ziyaret noktasıdır.
Castel Nuovo
Castel Nuovo (Nuovo Kalesi), İtalyanlar tarafından Maschio Angioino olarak anılır. 13. yüzyıldan kalma beş burca sahip görkemli yapı, Napoli’nin merkezinde, Municipio Meydanı’nı ve limanı selamlar. Orta Çağ’ın en iyi korunmuş kalelerinden biridir. Büyüklüğü ile görenleri etkisi altına alan kale, 19. yüzyıla dek Napoli, Aragon ve İspanya krallarını ağırlamıştır.
Kalenin girişinde yer alan iki kule arasına yerleştirilmiş iki katlı zafer kemeri Torre della Guardia, 1443 yılında Aragonlu I. Alfonso’nun Napoli’ye zaferle dönmesi şerefine yapılmıştır. Muazzam kabartmalarla süslenmiş bu kemer, ziyaretçilere içeride nelerin beklediğine dair ipucu verir.
Kalenin içinde gotik üslubun en güzel örneklerinden biri olan Palatino Şapeli (Cappella Palatina), eşsiz freskleri ile mutlaka görülmelidir. Çeşitli eserlerle donatılmış ve geçici sergilere ev sahipliği yapan Şehir Müzesi (Civic Museum), Baronlar Salonu (Sala dei Baroni), restorasyon sırasında gün yüzüne çıkan insan iskeletlerinin cam zeminin altında görülebildiği cephane kısmı ile Castel Nuovo, ziyaretçilerin içinde kaybolacağı büyüklükte ve zenginliktedir. Napoli Limanı manzarasını ve şehri bir de buradan seyretmek isteyenler, Orta Çağ ve Rönesans günlerini yaşamaya hazır olmalı…
Procida Adası
İtalya’nın güneyinde, Napoli Körfezi’ndeki en küçük ada olan Procida, Akdeniz adalarını keşfetmek isteyenlerin gezi rotası arasında yer almalı. Bar, restoran ve mütevazı konaklama yerleri, plaj, marina ve seyir köşeleri ile bu ada, Capri ve Ischia Adaları kadar kalabalık olmaz.
Marina Grande, Marina Corricella ve Marina di Chiaiolella olmak üzere üç tane marinaya ve rengarenk evlere sahiptir. Evlerin çoğu iki ya da üç katlı, geniş kemerli ve dıştan merdivenlidir. Tarihi bir manastıra ev sahipliği yapan Terra Murata bölgesi, adadan gün batımını seyretmek için en güzel noktalardan biridir. Bu güzel görüntüsü ile ada, Postacı (Il Postino) gibi 30’a yakın filmde set olarak kullanılmıştır.
Olmo Meydanı, Spiaggia di Chiaia Plajı ve dar sokakları ile sakinlik arayanların tercihi Procida Adası’na Napoli’den feribot ya da deniz otobüsü ile ulaşılabilir.
Napoli Katedrali
Napoli Katedrali (Duomo di Napoli), 1272’de I. Charles Dönemi’nde yapılmış, 1315’te kutsanmıştır. Neogotik ve barok mimari üslubunu yansıtan ve bazilika olarak tasarlanan görkemli yapı, Napoli’nin merkezindedir. Sağ tarafındaki San Gennaro Şapeli (Cappella di San Gennaro), 1646 senesinde Francesco Grimaldi tarafından yapılmıştır.
Napoli Katedrali, 4. yüzyıla ait Giovanni Lanfranco freskleri ile sanatseverlerin görmek isteyeceği mekanlardan biridir. Katedralin sol tarafındaki Santa Restituta Bazilikası (Basilica di Santa Restituta), fresklerle beraber katedralin en göz alıcı noktasıdır. Carafa Şapeli de (Capella Carafa) burada yer alır. Gizemli atmosferi, ihtişamlı ve göz alıcı süslemeleri ile hayranlık uyandıran kutsal mekan, Hristiyan olsun olmasın gören hemen herkesi etkisi altına alır.
Ischia Adası
Napoli Körfezi’nin kuzeyinde yer alan volkanik bir adadır Ischia. Özellikle Alman turistler tarafından ziyaret edilen adada, hem masmavi Akdeniz suları hem de termal su kaynakları bulunur. Çamur banyosu, spa merkezleri, Aragonese Kalesi (Castello Aragonese), müze ve plajları ile Ischia, dolu dolu gezmek ve deniz manzarasına doymak isteyenler için mükemmel bir nokta. Özellikle Maronti kumsalı, deniz tutkunlarının buluşma yeridir.
İtalya’nın en bakımlı ve zengin botanik bahçesi olarak anılan La Mortella, adaya gelmişken mutlaka görülmeli. Procida Adası kadar sakin olmasa da Ischia da doğanın kalbinde, huzur dolu deniz eşliğinde dinlenmek ve yeni yerler keşfetmek için idealdir. Adanın en sakin zamanı Eylül ayıdır. Buraya Napoli Limanı’nda feribot veya deniz otobüsü ile kısa sürede ulaşım sağlanabilir.
Muazzam manzarası ve ihtişamı ile büyüleyen Capri Adası, Napoli körfezinin güneyinde yer alır. Sarp kayalıklar ve uçurumlarla çevrili bu ada, masmavi Akdeniz’de parlayan bir inci gibidir. Roma Dönemi’nden bu yana yazlık olarak kullanılan bu yerde, ağaçlar bile fazlasıyla bakımlı görünür. Günümüzde ünlülerin uğrak yerlerinden biri olarak bilinir ve Napoli’ye yolu düşen herkesin mutlaka ziyaret ettiği noktalardan biridir.
Ana Capri Bölgesi, ada sakinlerinin yaşadığı yerdir. Burada yer alan Villa San Michele, adaya ait tarihi eserlerin sergilendiği bir müzedir. Grotta Azura, namı diğer Mavi Mağara, Anacapri’de kayıklarla ziyaret edilebilen bir deniz mağarasıdır. Kalabalığın çekildiği kış aylarında, denizin rengi buğulansa da adanın eşsiz manzarası güzelliğinden hiçbir şey kaybetmez. Capri’ye Napoli’den deniz taşıtı ile ulaşım sağlanır. Görkemli ve bir o kadar da ürpertici bir aktif yanardağ olan Vezüv Dağı’nın uzaktan da olsa eşlik ettiği yolculuk sonunda, dar sokaklarda dizi dizi butikler, hediyelik eşya dükkanları, denize bakan kafe ve restoranlarıyla sizi karşılar Capri...
Procida Adası
İtalya’nın güneyinde, Napoli Körfezi’ndeki en küçük ada olan Procida, Akdeniz adalarını keşfetmek isteyenlerin gezi rotası arasında yer almalı. Bar, restoran ve mütevazı konaklama yerleri, plaj, marina ve seyir köşeleri ile bu ada, Capri ve Ischia Adaları kadar kalabalık olmaz.
Marina Grande, Marina Corricella ve Marina di Chiaiolella olmak üzere üç tane marinaya ve rengarenk evlere sahiptir. Evlerin çoğu iki ya da üç katlı, geniş kemerli ve dıştan merdivenlidir. Tarihi bir manastıra ev sahipliği yapan Terra Murata bölgesi, adadan gün batımını seyretmek için en güzel noktalardan biridir. Bu güzel görüntüsü ile ada, Postacı (Il Postino) gibi 30’a yakın filmde set olarak kullanılmıştır.
Olmo Meydanı, Spiaggia di Chiaia Plajı ve dar sokakları ile sakinlik arayanların tercihi Procida Adası’na Napoli’den feribot ya da deniz otobüsü ile ulaşılabilir.
Ischia Adası
Napoli Körfezi’nin kuzeyinde yer alan volkanik bir adadır Ischia. Özellikle Alman turistler tarafından ziyaret edilen adada, hem masmavi Akdeniz suları hem de termal su kaynakları bulunur. Çamur banyosu, spa merkezleri, Aragonese Kalesi (Castello Aragonese), müze ve plajları ile Ischia, dolu dolu gezmek ve deniz manzarasına doymak isteyenler için mükemmel bir nokta. Özellikle Maronti kumsalı, deniz tutkunlarının buluşma yeridir.
İtalya’nın en bakımlı ve zengin botanik bahçesi olarak anılan La Mortella, adaya gelmişken mutlaka görülmeli. Procida Adası kadar sakin olmasa da Ischia da doğanın kalbinde, huzur dolu deniz eşliğinde dinlenmek ve yeni yerler keşfetmek için idealdir. Adanın en sakin zamanı Eylül ayıdır. Buraya Napoli Limanı’nda feribot veya deniz otobüsü ile kısa sürede ulaşım sağlanabilir.