İshak Paşa Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun Lale Devri’ndeki büyük yapıtlarının sonuncusudur. İstanbul’un Topkapı Sarayı kadar teşkilatlı olan bu yapı, külliyeye benzer. Camisi, türbesi, harem dairesi, hamam ve selamlık dairesi gibi kısımlardan oluşan tarihi yer, Lale Devri’nin gösterişli havasını yansıtır. Sarayda, kazanlı kalorifer sistemine benzer bir yapıyı andıran merkezi ısıtma sistemi kullanıldığını gösteren bulgular vardır. Ağrı’nın en büyük tarihi değerlerinden biri olarak yıl boyunca sayısız turisti kente davet eder. Doğubayazıt merkezine yaklaşık 5 km mesafede, yüksek bir alanda konuşlanmıştır. 18. Yüzyıl sanatına dikkat çeken İshak Paşa Sarayı, kapılarının birçoğunda bulunan bitki figürlü, işlemeli taşlarıyla Selçuklu mimarisinden de izler taşır.
Doğubayazıt’ın yaklaşık 7 km kadar güneydoğusunda yer alan bu kale, ilçenin konumu nedeniyle burada yaşayan uygarlıklar için önemli bir üs olmuştur. Bu görkemli yapı Beyazıt Kalesi adıyla da anılır. Kalenin tam olarak hangi medeniyet döneminde inşa edildiği bilinmese de kale taşlarının ve kesim tekniğinin incelenmesi sonucunda Urartular zamanında yapıldığı tahmin edilmiştir. Üç kısımdan oluşan bu kalenin orta kısmında tapınak ve mağara oluşumları yer alıyor.
Doğubayazıt’ın yaklaşık 5 km doğusunda bulunan kale, Belleburç olarak anılan mevkide yer alıyor. Sarp kayalıkların üzerinde konuşlanmış olan tarihi yapı, harabe halinde olsa da geçmişe ait izleri halen barındırıyor. Urartular Dönemi’nde yapıldığı tahmin edilen ve bu isimle anılan kalenin içerisinde mezarlar ve Antik Çağ’dan kalma kalıntılar bulunuyor. Üç bölümden oluşan Urartu Kalesi’nin orta bölümünde mabet kalıntısı ve mağara oluşumları gözleniyor.
Doğubayazıt Kalesi’nin yakınlarında yer alan Beyazıt Eski Camii, ilçenin en eski camisi olarak bilinir. Kubbesi, duvarları, mihrabı ve giriş kapısıyla sade bir mimariye sahip olan caminin 1. Selim döneminde yapıldığı düşünülür. Sarı, beyaz ve kahverengi kesme taşlarla bezeli olan cami, kullanıma açıktır.
Medeniyetlerin uğruna savaş verdiği yerler arasında bulunan Ağrı, savunma amacı ile yapılmış birçok kaleye ev sahipliği yapar. Avnik Kalesi de onlardan biridir. Diğer adıyla Koçbaşı Kalesi, zamana karşı yenik düşmüş ve sadece temellerini günümüze kadar koruyabilmiştir. Bu haliyle de görülmeye değer tarihi kalıntılardan biri olan kalenin, Urartulardan kaldığı tahmin ediliyor.
Diyadin ilçe merkezine yaklaşık 19 km mesafede bulunan Tokluca Kalesi, heybetli görüntüsü ve gizemli yapısıyla Diyadin’in önemli değerlerinden biridir. Büyük bir kaya kütlesi oyularak yapılmış olan bu kale, Ağrı’nın dağlık yapısında adeta kamufle olmuştur. Kalenin giriş kısmı kayanın yukarısındadır. Aşağıya doğru oyularak yapılmış taş merdivenler, üç farklı yeraltı tünelinin olduğu sahanlık kısmına iner. Bu gizemli tünellerin nereye bağlandığı bilinmiyor ve saldırı esnasında kaçabilmek adına yapıldığı düşünülüyor.
Avnik Kalesi’nin yakınında bulunan Kuje Kalesi’nden, günümüze yalnızca kalıntıları ulaşabilmiştir. Kuje Kalesi’nin inşa tarihi ve hangi medeniyet tarafından yapıldığına dair bir bulgu yoktur.
Kudret Köprüsü, doğanın insanlara hediye etmiş olduğu özel bir köprüdür. Murat Nehri’nin akış yönünde, suyun taşlık alanı dağıtamaması ve kayaların altında kendine bir yol açması neticesinde oluşmuş doğal bir köprüdür. Bu köprü, dünyada eşine az rastlanır bir oluşumdur. 30 metre genişliğinde ve 30 metre yüksekliğindedir. Köprüden nehrin huzur verici manzarası ve çermiklerin üzerinde tüten buhar keyifle izlenebilir.
Hamur Kümbeti, Hamur ilçesinin kurulduğu vadiyi gören bir alanda konumlanmıştır. 18. yüzyılda İshak Paşa’nın torunu olan İbrahim Paşa döneminde yapıldığı düşünülür. Kümbetin içerisinde İbrahim Paşa’nın, kardeşi Yusuf Bey’in, kızı, oğlu ve eşinin mezarları bulunur. Anıtsal bir aile kabristanı olan Hamur Kümbeti, ahşap kapısı, sarı kesme taştan yapılmış duvarları, yarım koni şeklindeki taştan yapılmış çatısı ile Selçuklu mimarisine ait izler taşır. Ahşap kapının üzerinde mezarlar hakkında bilgi veren bir yazıt vardır. Kümbetin çatısında çıkan otlar, kümbetin hikayesinin aksine bahar mevsimi boyunca iç açıcı ve keyifli bir görüntü oluşturur.
Hamur ilçesindeki Karlıca Köyü’nde yer alan Karlıca Kız Kalesi, Şoşik Kalesi’nin beyi tarafından inşa ettirilmiştir. Şoşik Kalesi’nin beyi, bu kaleyi kızı için yaptırmıştır. Kaleden geriye duvar harabeleri kalmıştır.
Karlıca köyünde yer alan Şoşik Kalesi, Karlıca Kız Kalesi’ne yaklaşık 2 km mesafe uzaklıktadır. Akkoyunlular zamanında yapıldığı düşünülen bu kale, iki odası ve bir hamamı ile günümüze gelebilmeyi başarmıştır. Dört köşeli plana sahiptir. Kalenin çevresinden aşağı doğru uzanan merdivenler, gizli bir yola açılır. Kaçış amaçlı yapıldığı düşünülen merdivenler, kullanılabilir durumdadır ve buraya gizemli bir hava katar. Kalenin alt kısmında ibadethane bulunur. Yüksek ve sert bir kayalık üzerine inşa edilmiş yapıya ulaşmak için yukarı uzanan blok taştan yapılmış merdivenler kullanılır.
Yalçın kayalar üzerine inşa edilmiş olan Havaran Kalesi, Selçuklu Dönemi’nde yapılmıştır. Kalenin büyük bir kısmı tahrip edilmiştir. Hamur deresinin yakınlarında yer alır.
Harabegöl Kalesi olarak da anılan tarihi yapıt, Güneysu ve Yukarı Küpkıran köyleri arasında yer alır. Günümüze kadar tamamı ulaşamamış olan bu kaleden geriye, harabe halindeki taş duvarları kalmıştır. Kalenin yapım zamanı net olarak bilinmiyor.
Pazı Kalesi, Yukarı Küpkıran köyünde yer alır. Köyün ismiyle de anılan bu tarihi kale, yüksek bir tepede konuşlanmıştır ve bölgeye hakim bir görüş açısına sahiptir. Stratejik konumu itibariyle Pazı Kalesi, Osmanlı - Rus Savaşı ve 1. Dünya Savaşı’na tanıklık etmiştir.
Katavin Dağı’nda yer alan Zencir Kale harabe halindedir. Kale hakkında birçok efsane olsa da kalenin hangi tarihlerde, kimler tarafından inşa edildiği bilinmiyor.
Günümüze yalnızca duvar ve sur kalıntıları ulaşan Kan Kalesi, Tutak ilçesine bağlı Dönertaş köyü mevkiindedir. Kale-i Hum ismiyle de bilinen yapının inşa tarihi ve kimin tarafından yapıldığı bilinmiyor.
Tutuk ilçesinin Dayıpınarı ile Atabindi köyleri arasında yer alan Karagöz Kilisesi, yüksek bir dağın zirve noktasında bulunur. Sert kayaların oyulması ile aşağı doğru uzanan kilise, bir hole ve üç odaya sahiptir. Urartular Dönemi’nde mezar olarak kullanılan Karagöz Kilisesi, kaya mezarlara ev sahipliği yapar. Kilisenin duvarlarında nişler bulunur. Karagöz Kilisesi’ne dik kayaların üzerindeki blok merdivenle ulaşılıyor; ancak merdivenlerin tahrip olması nedeniyle kilise ziyaret edilemiyor.
Eleşkirt ilçesinin Toprakkale köyünde yer alan ve aynı adı taşıyan bu kale, geniş görüş alanına sahip olan bir bölgede, yamaç üzerinde konumlanmıştır. Kale Urartular Dönemi’nde yapılmıştır. Stratejik konumu nedeniyle savunma ve gözetleme amacı ile inşa edildiği varsayılır. Civarında bir höyük vardır. Bilimsel bir arkeolojik kazı yapılmamış olan höyük, kaçak kazılarla tahrip edilmiştir ve Urartulara ait izler yok edilmiştir. Kaleden geriye sur kalıntıları ve kale burçları kalmıştır.
Kelakuli Kalesi olarak da bilinen tarihi yapı, Patnos ilçesinin merkezine 26 km mesafededir. Tepeönü Mezrası’nın yükseklerinde konuşlanmış olan Kuli Kalesi, kaçak kazılar sonucunda zarar görmüştür. Kaledeki tarihi izler, Erken Demir Çağı’na kadar uzanır.
Büvetli Köyü, Diyadin ilçesine 22 km uzaklıkta ter alır. 3 adet Urartu kaya mezarına sahip olan nekropol alanı, kaya içerisine oyularak oluşturulmuştur. Kare şeklinde hazırlanmış kaya mezarlar, izinsiz kazılar nedeniyle tahrip olmuşsa da bir kısmı ile günümüze kadar ulaşmıştır.
Heybeliyurt Kalesi, Diyadin ilçesinde yer alır. Köyün oldukça yüksek bir tepesinde konumlu kalenin çevresinde yapılan araştırmalar, bölgenin Demir Çağı itibariyle yerleşim yeri olarak kullanıldığını gösterir. Kale temelinin büyük bir kısmı ve yamaçtaki nekropol günümüze ulaşabilmiştir. Sunak ve sarnıç kalıntıları, dikkat çekicidir.
Osmanlı Dönemi’nde, 1688 tarihinde inşa edilmiş Toprakkale Camii, Eleşkirt’in Toprakkale köyünde, Urartu höyüğünün yamacında yer alır. Farklı dönemler gördüğü restorasyonlar sonucu bugüne kadar gelebilmiş kutsal mekan, taş ve tuğladan yapılmış, kubbelerle örtülmüştür. Cami, halen faaliyette olup çevresinde Osmanlı devrine ait bir mezarlığa sahiptir.
Hamur Kalesi, Hamur ilçesindeki aynı adlı derenin yarattığı vadide konumludur. Urartu Dönemi’ne ait olduğu tahmin edilen tarihi yapı, genişçe bir kayalık üzerine yerleştirilmiştir. Yüzyıllar boyunca bölgeye hakim olan uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Birçok savaşa sahne olan Hamur Kalesi, yalnızca iç kaleye ait duvar kalıntılarıyla günümüze gelebilmiştir.
Kocadağ Kalesi, Taşlıçay ilçesinde, Kocadağ tepesinde kurulmuştur. Taşların oyulması ile inşa edilmiş yapının inşa zamanı bilinmemekle beraber çevresinde yapılan araştırmalarda Roma Dönemi’ne ait kalıntılara rastlanmıştır. Temel kalıntıları ile bugüne kadar gelebilmiş yapı, izinsiz kazılar nedeniyle zarar görmüştür.
Astronomi ile ilgilenen, İslam dünyasında önemli bir yere sahip olan ve İshak Paşa Sarayı’nda katiplik yapan Ahmedi Hani, Doğubayazıt’ta vefat ettiği için sarayın yanında, adına bir türbe yaptırılmıştır. Ziyarete açık olan türbenin yanında cami de bulunur. Yüksek tavanlı olan türbe, içeri girildiği anda yaşattığı derinlik hissi nedeniyle mistik bir havaya sahiptir.
Doğubayazıt Kalesi’nin yakınlarında yer alan Beyazıt Eski Camii, ilçenin en eski camisi olarak bilinir. Kubbesi, duvarları, mihrabı ve giriş kapısıyla sade bir mimariye sahip olan caminin 1. Selim döneminde yapıldığı düşünülür. Sarı, beyaz ve kahverengi kesme taşlarla bezeli olan cami, kullanıma açıktır.
Diyadin denince akla ilk gelen şeylerden biri, şifalı sulardır. Soğuk geçen kış mevsiminde ilaç gibi gelen kaplıca suları, Diyadin Kaplıcaları adı altında birleşir. Yılanlı, Tunca, Köprü ve Davut çermiklerinin şifalı suları, metabolizma hastalıkları, romatizma, deri hastalıkları gibi durumlarda tedaviye yardımcı olarak kullanılır. Kaplıca çevresinde konaklama tesisleri yer alır.
Diyadin ile özdeşleşmiş değerlerden biri olan Diyadin Kaplıcaları, Yılanlı Çermiği de olmak üzere şifalı suları bünyesinde barındırır. Murat Irmağı’nın yanında olan Yılanlı Çermiği’nin suyu, cilt ve romatizma hastalıklarının tedavisine yardımcı olarak kullanılır. Şifalı suyun sıcaklığı yaklaşık 39 derecedir. Bölgede konaklama için tesisler bulunur.
Davut köyü sınırları içinde yer alan ve aynı ismi taşıyan çermik, Diyadin Kaplıcalarının bir koludur. Deri rahatsızlıkları ve sindirim hastalıklarının tedavisine yardımcı olan bu suyun sıcaklığı 45 dereceyi bulur. Suyun kaynaktan çıktığı alanda kükürt ve kireç karışımından oluşmuş tepecikler bulunur.
Diyadin Kaplıcaları’nın bir kolu olan Köprü Çermiği, adını hemen yanı başında duran ve doğal yollarla oluşmuş Kudret Köprüsü’nden alır. Davut Çermiği’nin suyu ile benzer özellikler taşır. Şifalı su, sindirim rahatsızlıklarının, romatizma ve deri hastalıklarının tedavisine yardım eder. Kudret Köprüsü, Murat Nehri ve Köprü Çermiği, Diyadin’deki muazzam manzaranın başrolündedir.
1950’li yılların başında inşa edilmiştir. Ermeni Manastırı olan Üç Kiliseler adlı manastır, Ermenilerin bölgeden ayrılması neticesinde yıkılmıştır ve taşları, bu caminin yapımında kullanılmıştır.
Büvetli Köyü, Diyadin ilçesine 22 km uzaklıkta ter alır. 3 adet Urartu kaya mezarına sahip olan nekropol alanı, kaya içerisine oyularak oluşturulmuştur. Kare şeklinde hazırlanmış kaya mezarlar, izinsiz kazılar nedeniyle tahrip olmuşsa da bir kısmı ile günümüze kadar ulaşmıştır.
Osmanlı Dönemi’nde, 1688 tarihinde inşa edilmiş Toprakkale Camii, Eleşkirt’in Toprakkale köyünde, Urartu höyüğünün yamacında yer alır. Farklı dönemler gördüğü restorasyonlar sonucu bugüne kadar gelebilmiş kutsal mekan, taş ve tuğladan yapılmış, kubbelerle örtülmüştür. Cami, halen faaliyette olup çevresinde Osmanlı devrine ait bir mezarlığa sahiptir.
Doğubayazıt’ın doğa oluşumlarından biri olan Meteor Çukuru, ilçenin 35 km doğusunda yer alır. Çukurun çapı 35 metreyi bulurken derinliği ise 60 metreye ulaşır. Dünyadaki en büyük göktaşı kraterlerinden biri olduğu sanılan bu çukurun çevresi, güvenlik amacıyla tellerle çevrelenmiştir. Bilimsel çalışmalar, bu oluşumun bir obruk çukuru olabileceği yönünde görüşler de sunmuştur.
Hallaç köyünün yakınında, Küçük Ağrı Dağı’nın eteklerinde yer alan Buz Mağarası, adını içerisinde oluşan buzlardan alır. Doğal bir oluşum olan mağara, ilgi çekici özelliklere sahiptir. Kışın ılık, yazın serindir. Kuşların evi olarak da bilinir. Yeraltına doğru yaklaşık 20 metre kadar süzülen bu doğal yapı, 100 metre uzunluğunda ve 50 metre genişliğindedir. Mağaranın tavanından sarkan buzlar, içeri süzülen güneş ışığının kırılmasıyla bir renk cümbüşü yaratır.
Heybetli duruşuyla düzlükten gökyüzüne uzanmış gibi görünen Ağrı Dağı, Türkiye’nin en yüksek noktasıdır. Kente ismini veren, Anadolu’nun kültürel ve doğal bir mirası olan bu ulu dağ, kutsal kitapların da konusu olmuştur. Türkiye dışında, Ararat, Mask, Kuh - i Nuh, Cebel ül Haris adlarıyla da anılır. Büyük Tufan sonrası Nuh’un Gemisi’nin buraya geldiğine ve dağın yakınlarında bir iz bıraktığına, Nuh’un kayıp kentinin bu dağda olduğuna inanılır. Küçük Ağrı ve Büyük Ağrı olarak yeryüzünden göğe doğru iki koni şeklinde uzanır. Gezgin Marco Polo’nun zirveye asla çıkılamayacağını iddia ettiği günlerden bir süre sonra, dağa ilk tırmanış gerçekleşmiştir. Muazzam bir oluşum olan Ağrı Dağı, temmuz, ağustos ve eylül aylarında kamp ve tırmanış için elverişlidir.
Keşişin kızı Aslı ile İsfahan padişahının oğlu olan Kerem’in aşk bahçesi olarak kabul edilen ve ismini bu efsaneden alan Keşişin Bahçesi, İshak Paşa Sarayı yakınındadır. Aslı ile Kerem hikayesine konu olan bahçe, yemyeşil ve bakımlı duruşuyla kartpostal görüntüsüne sahiptir.
Diyadin denince akla ilk gelen şeylerden biri, şifalı sulardır. Soğuk geçen kış mevsiminde ilaç gibi gelen kaplıca suları, Diyadin Kaplıcaları adı altında birleşir. Yılanlı, Tunca, Köprü ve Davut çermiklerinin şifalı suları, metabolizma hastalıkları, romatizma, deri hastalıkları gibi durumlarda tedaviye yardımcı olarak kullanılır. Kaplıca çevresinde konaklama tesisleri yer alır.
Diyadin ile özdeşleşmiş değerlerden biri olan Diyadin Kaplıcaları, Yılanlı Çermiği de olmak üzere şifalı suları bünyesinde barındırır. Murat Irmağı’nın yanında olan Yılanlı Çermiği’nin suyu, cilt ve romatizma hastalıklarının tedavisine yardımcı olarak kullanılır. Şifalı suyun sıcaklığı yaklaşık 39 derecedir. Bölgede konaklama için tesisler bulunur.
Davut köyü sınırları içinde yer alan ve aynı ismi taşıyan çermik, Diyadin Kaplıcalarının bir koludur. Deri rahatsızlıkları ve sindirim hastalıklarının tedavisine yardımcı olan bu suyun sıcaklığı 45 dereceyi bulur. Suyun kaynaktan çıktığı alanda kükürt ve kireç karışımından oluşmuş tepecikler bulunur.
Günbuldu köyünde yer alan ve köyün ismiyle de anılan Meya Mağaraları, kayaların oyulması sonucunda yapılan barınaklardan oluşur. Barınakların çevresinde dini simgelerin yer aldığı ve ibadethane olarak kullanıldığı düşünülen alanlar vardır. Bu hali ile Meya Mağaraları, antik kent statüsündedir. Su kanalları, mezarlar ve kilise kalıntıları ile hayvan figürlü taş heykellerin bir kısmı günümüze kadar ulaşabilmiştir. Mağaraların hangi medeniyetin ürünü olduğu bilinmiyor.
Diyadin Kaplıcaları’nın bir kolu olan Köprü Çermiği, adını hemen yanı başında duran ve doğal yollarla oluşmuş Kudret Köprüsü’nden alır. Davut Çermiği’nin suyu ile benzer özellikler taşır. Şifalı su, sindirim rahatsızlıklarının, romatizma ve deri hastalıklarının tedavisine yardım eder. Kudret Köprüsü, Murat Nehri ve Köprü Çermiği, Diyadin’deki muazzam manzaranın başrolündedir.
Gökyüzüne en yakın göllerden biri olan Balık Gölü, 2241 metre yüksekliktedir. Dağlardaki buzlardan, derelerden ve yeraltı sularından beslenen Balık Gölü, volkanik bir arazide oluşmuş lav set gölüdür. Alabalıkları ile ünlüdür. Soğuk havanın ve yüksekliğin etkisiyle kış mevsiminde gölün üzeri tamamen buz tutar. Balık Gölü, çevresinde turistik tesisler barındırır.
Türkiye’nin çatısı olarak bilenen Ağrı Dağı, en büyük milli parklardan birine ev sahipliği yapar. Dağdan aşağı doğru akan buzul suları, milli park içerisinde sulak bir alan oluşturur. Ağrı Dağı Milli Parkı, birçok kuş türüne ve yabani hayvana ev sahipliği yapar. Ziyaretçilerine keyifli ve eşsiz bir manzara sunar.
Diyadin Kanyonu, Murat Nehri’nin yalçın kayalıklar arasından geçerek yarattığı muazzam manzarası ile ilgi çeker. Tabiat tutkunları, fotoğrafçılar ve trekkingcilerin buluşma yeri, diğer kanyonlara kıyasla daha geniştir. Kamp ve doğa sporlarına elverişli olan alanda, park ve seyir noktaları bulunur. Kanyon, özellikle sonbahar ve ilkbaharda ziyaret alır.
Küpkıran Kayak Merkezi, Ağrı’nın merkezinden 2 km uzaklıktaki Aşağıküpkıran köyünde yer alır. Yılın büyük bir bölümü karla kaplı olan kentte iki pisti olan kayak merkezi, özellikle hafta sonları kent sakinlerinin uğrak yeri olur. Yolu Ağrı’ya düşenlerin görmek isteyeceği bu yer, oksijen açısından zengindir.
Eleşkirt ilçesine yaklaşık 4 km uzaklıkta kalan Güneykaya Kayak Merkezi, yılın büyük bir bölümünde kar altına olan Ağrı’nın dinlenme yerlerinden biridir. Güneykaya köyünde konumlu kayak merkezinde, otel, telesiyej, kafe, restoran ve günübirlik ziyaretler için tesis bulunur. Yürüyüş parkuruna sahip olan tesiste, kayak ekipmanları kiralanabilir.