Milano Katedrali (Duomo di Milano), kente ayak basanların ilk uğradığı yerlerden biri ve hatta pek çoklarının Milano’ya gelme sebebidir. Duomo Meydanı’nda yıldız gibi parlayan devasa yapı, Avrupa’nın en büyük katedrallerinden biri olarak yaklaşık 11 bin 700 metrekarelik bir alanı kaplar. Gotik mimarinin tanımı olarak görülen kutsal mekan, Candoglia mermerinden inşa edilmiştir. 40 bin kişilik kapasiteye sahip bu eser, sivri kuleleri ve kentin koruyucusu Madonnina’nın (Madonna - Meryem Ana) altın heykeli ile nefes kesici bir görüntüye sahiptir. Kabartma ve sütunlarla bezeli iç mekanda da çok sayıda sanat eseri yer alır.
Mimar Giangaleazzo Visconti tarafından tasarlanan katedralin, 1386 yılında başlayan inşaatı 1960’lı yıllarda tamamlanmış, yapımı neredeyse 600 yıl sürmüştür. Heybetli yapının restorasyonu da yıllar aldığı için yapıldığı zamandan bu yana katedralde bitmeyen bir inşa sürecinin olduğu söylenebilir.
Katedralin çatı katı, sivri mermer kuleleri görmek ve Milano’yu yukarıdan seyretmek için en güzel yerdir. Dantel gibi ince ince işlenmiş, özenle tasarlanmış görkemli Milano Katedrali, biletli gezilebilir.
Galleria Vittorio Emanuele II
Bir alışveriş merkezinden çok daha fazlasıdır, Galleria Vittorio Emanuele II. Milano’nun sembolü olan Duomo Meydanı’nda, Milano Katedrali’nin (Duomo di Milano) yanı başında yer alan tarihi çarşı, burada yaşayanlar tarafından “il salotto bueno” olarak anılır ki bu İtalyancada kabul salonu manasını taşır. Bu etkileyici yapı, pek çok mağaza, restoran ve kafeye sahip olmasından ziyade haç şeklindeki yapısı, cam tavanı ve özenli süslemeleri ile dikkat çeker.
Mimarı Giuseppe Mengoni olan tarihi çarşısının inşası 1865 yılında başlamış, 1877 yılında tamamlanmıştır. Adını Kral II. Vittorio Emanuele’den almıştır. Dev çarşı, turistler tarafından adeta bir müze gibi ziyaret edilir. Haç şeklinde tasarlanmış yapının ortasında yükselen cam kubbenin altında Asya, Amerika, Avrupa ve Afrika kıtalarını temsil eden mozaikler büyük ilgi görür. Burada İtalya Kraliyeti’nin başkentleri, Floransa, Torino ve Roma’yı simgeleyen mozaikler yer alır. Torino’nun sembolü olan boğa desenli mozaiğin üzerinde tek ayakla üç kez dönmenin şans ve bereket getireceğine inanılır.
Galleria Vittorio Emanuele II, kentte sosyal yaşamanın aktığı yer olarak kabul edilir. Yüz yılı aşkın süredir burada hizmet veren restoranlar, İtalyan lezzetlerini denemek için en güzel duraklardan biridir. Görkemli çarşı, anıtsal bir girişe sahiptir. Aynı zamanda Duomo Meydanı’ndan Marino Meydanı’na açılan bir geçittir. Tarihi alışveriş merkezinde etkileyici bir turun ardından pek çok kişinin sonraki durağı, dünyaca ünlü opera binası Teatro alla Scala (La Scala) olur.
Santa Maria delle Grazie Kilisesi
Leonarda da Vinci’nin hayranlık uyandıran eseri, “Son Akşam Yemeği” tablosuna ev sahipliği yapan Santa Maria delle Grazie Kilisesi, Milano’nun en özel yapılarından biridir. 15. yüzyılda inşa edilmiş bu bazilika, Dominik Manastırı ile aynı çatı altındadır. Guiniforte Solari’nin tasarladığı kutsal mekanın içi fresk ve sütunlarla bezenmiş, dışı davul kubbe ile süslenmiştir.
Bambaşka bir teknikle yapılan Da Vinci’nin muazzam eseri Son Akşam Yemeği (The Last Supper) tablosu, Dominiken Manastırı’nın yemekhane duvarındadır. Kitap, belgesel ve filmlerde yer bulan tabloda, Hz. İsa’nın havarileriyle beraber yediği son akşam yemeği resmedilmiştir. Sanat tarihinin en önemli yapıtlarından biri olan bu tabloyu görebilmek için Milano’ya gitmeden evvel rezervasyon yaptırmak gerekir. Sanat tutkunları, sırf bu tabloyu görebilmek için uzun zaman önce rezervasyon yaptırarak Milano’ya gelir.
Sforzesco Şatosu
Sforzesco Şatosu (Castello Sforzesco), 15. yüzyıla ait bir Orta Çağ kalesi olarak Milano’da tüm görkemi ile parlayan tarihi bir eserdir. Milan Dükü Francesco Sforza’nın yaptırmış olduğu şato, 14. yüzyıla ait Visconti Kalesi üzerine kurulmuştur. Kırmızı tuğladan örülmüş devasa surlar ile yüzlerce yıla tanıklık etmiştir. 16 ve 17. yüzyılda eklemelerle bugünkü büyüklüğüne kavuşan tarihi yapı, 20. yüzyılın başlarında büyük bir onarımdan geçmiştir.
Anıtsal kapısının ardında sanat müzeleri ve bakımlı büyük bahçesi ile ziyaretçilerini karşılayan şato, Sforza Kalesi adıyla da anılır. Kale bünyesindeki Leonardo da Vinci freskleriyle Antik Sanat Müzesi (Musei d'Arte Antica), Mobilya Müzesi (Museo dei Mobile), Andrea Mantegna'nın Trivulzio Madonna adlı eseriyle beraber Titian ve Canaletto gibi dahi sanatçıların şaheserlerini barındıran Sanat Galerisi, Arkeoloji Müzesi ve Müzik Enstrümanları Müzesi oldukça ilgi çekicidir. Michelangelo’nun son eseri Rondanini Pietà heykeli de burada, Rondanini Pietà müzesinde sergilenir.
La Scala
Dünyanın en ünlü opera evi olan La Scala (Teatro alla Scala), Milano’nun çekim noktalarından biridir. Yangında tahrip olmuş bir opera binasının yerine yapılmıştır. Nuovo Regio Ducal Teatro alla Scala ismiyle Antonio Salieri’nin Europa Riconosciuta eseri ile 1778 senesinde kapılarını açmıştır. Görkemli yapı, bir operadan fazlasıdır. Accademia d’Arti e Mestieri dello Spettacolo adlı gösteri sanatları okulu, Scuola di Ballo del Teatro alla Scala adlı bale okulu ve La Scala Müzesi’ne (Museo Teatrale alla Scala) ev sahipliği yapar.
Antonio Salieri, Alfredo Catalani, Giuseppe Verdi, Giacomo Puccini gibi sanatçıların sahne aldığı La Scala’da tiyatro, bale, konser ve müzikal seyretmek sanatseverler için bir ayrıcalıktır. 18. yüzyıldan kalma bu yapı, atmosferi ile ziyaretçileri anında etkisi altına alır.
Galleria Vittorio Emanuele II çarşısının bir ucu La Scala’ya açılır. Burada opera ve konser gibi etkinlikleri izlemek için önceden bilet almakta yarar var. Heykel, kostüm, enstrüman, portre ve opera tarihine ilişkin doyurucu bir gezi imkanı sunan La Scala Müzesi, bireysel olarak veya rehber eşliğinde ziyaret edilebilir.
Pinacoteca di Brera
Pinacoteca di Brera (Brera Sanat Galerisi), Milano’nun Brera bölgesinde yer alır. Bir sanat müzesi niteliğindeki galeri, 1776 yılında kapılarını sanatseverlere açmıştır. Tarihi yapı, İtalya’nın en saygın sanat akademisini de çatısı altında barındıran Brera Sarayı’nın (Palazzo Breara) bir parçasıdır ve neoklasik mimarinin hayranlık yaratan örneklerinden biridir. Galeri, Giuseppe Piermarini tarafından tasarlanmıştır. Yuvarlak kemerli iç avlusunda, Antonio Canovo’nun imzasını taşıyan Napolyon’un 1859 yılına ait bronz heykeli yer alır.
Sanat tutkunlarının Milano’da mutlaka ziyaret etmek isteyeceği Pinacoteca di Brera’da Rönesans sanatına dair pek çok özel eser sergilenir. Andrea Mantegna, Giovanni Bellini, Guido Cagnacci, Caravaggio ve Titian’ın yapıtları, en çok ilgi gören parçalar arasındadır.
Sant'Ambrogio Bazilikası
Milano’nun koruyucusu Aziz Ambrose tarafından M.S. 379 yılında kurulan Sant'Ambrogio Bazilikası (Basilica di Sant'Ambrogio), Ambrose’un mezarına da ev sahipliği yapar. Asırlar boyunca pek çok kez onarımdan geçen ve yenilenen kutsal yapı, kırmızı tuğladan inşa edilmiş, iç avluya açılan yuvarlak kemerlerle süslenmiştir. Mozaikleri ve Giovanni Battista Tiepolo’nun yetenekli ellerinden çıkan freskler, tonozlu iç mekanda etkileyici bir görüntü yaratır.
Santa Maria delle Grazie Kilisesi’ne yolu düşenlerin mutlaka uğradığı bazilika, Hristiyanlık tarihine ışık tutan duvar resimleri ile şehrin görülmeye değer çekim noktalarından biridir.
Milano Katedrali (Duomo di Milano), kente ayak basanların ilk uğradığı yerlerden biri ve hatta pek çoklarının Milano’ya gelme sebebidir. Duomo Meydanı’nda yıldız gibi parlayan devasa yapı, Avrupa’nın en büyük katedrallerinden biri olarak yaklaşık 11 bin 700 metrekarelik bir alanı kaplar. Gotik mimarinin tanımı olarak görülen kutsal mekan, Candoglia mermerinden inşa edilmiştir. 40 bin kişilik kapasiteye sahip bu eser, sivri kuleleri ve kentin koruyucusu Madonnina’nın (Madonna - Meryem Ana) altın heykeli ile nefes kesici bir görüntüye sahiptir. Kabartma ve sütunlarla bezeli iç mekanda da çok sayıda sanat eseri yer alır.
Mimar Giangaleazzo Visconti tarafından tasarlanan katedralin, 1386 yılında başlayan inşaatı 1960’lı yıllarda tamamlanmış, yapımı neredeyse 600 yıl sürmüştür. Heybetli yapının restorasyonu da yıllar aldığı için yapıldığı zamandan bu yana katedralde bitmeyen bir inşa sürecinin olduğu söylenebilir.
Katedralin çatı katı, sivri mermer kuleleri görmek ve Milano’yu yukarıdan seyretmek için en güzel yerdir. Dantel gibi ince ince işlenmiş, özenle tasarlanmış görkemli Milano Katedrali, biletli gezilebilir.
Galleria Vittorio Emanuele II
Bir alışveriş merkezinden çok daha fazlasıdır, Galleria Vittorio Emanuele II. Milano’nun sembolü olan Duomo Meydanı’nda, Milano Katedrali’nin (Duomo di Milano) yanı başında yer alan tarihi çarşı, burada yaşayanlar tarafından “il salotto bueno” olarak anılır ki bu İtalyancada kabul salonu manasını taşır. Bu etkileyici yapı, pek çok mağaza, restoran ve kafeye sahip olmasından ziyade haç şeklindeki yapısı, cam tavanı ve özenli süslemeleri ile dikkat çeker.
Mimarı Giuseppe Mengoni olan tarihi çarşısının inşası 1865 yılında başlamış, 1877 yılında tamamlanmıştır. Adını Kral II. Vittorio Emanuele’den almıştır. Dev çarşı, turistler tarafından adeta bir müze gibi ziyaret edilir. Haç şeklinde tasarlanmış yapının ortasında yükselen cam kubbenin altında Asya, Amerika, Avrupa ve Afrika kıtalarını temsil eden mozaikler büyük ilgi görür. Burada İtalya Kraliyeti’nin başkentleri, Floransa, Torino ve Roma’yı simgeleyen mozaikler yer alır. Torino’nun sembolü olan boğa desenli mozaiğin üzerinde tek ayakla üç kez dönmenin şans ve bereket getireceğine inanılır.
Galleria Vittorio Emanuele II, kentte sosyal yaşamanın aktığı yer olarak kabul edilir. Yüz yılı aşkın süredir burada hizmet veren restoranlar, İtalyan lezzetlerini denemek için en güzel duraklardan biridir. Görkemli çarşı, anıtsal bir girişe sahiptir. Aynı zamanda Duomo Meydanı’ndan Marino Meydanı’na açılan bir geçittir. Tarihi alışveriş merkezinde etkileyici bir turun ardından pek çok kişinin sonraki durağı, dünyaca ünlü opera binası Teatro alla Scala (La Scala) olur.
Santa Maria delle Grazie Kilisesi
Leonarda da Vinci’nin hayranlık uyandıran eseri, “Son Akşam Yemeği” tablosuna ev sahipliği yapan Santa Maria delle Grazie Kilisesi, Milano’nun en özel yapılarından biridir. 15. yüzyılda inşa edilmiş bu bazilika, Dominik Manastırı ile aynı çatı altındadır. Guiniforte Solari’nin tasarladığı kutsal mekanın içi fresk ve sütunlarla bezenmiş, dışı davul kubbe ile süslenmiştir.
Bambaşka bir teknikle yapılan Da Vinci’nin muazzam eseri Son Akşam Yemeği (The Last Supper) tablosu, Dominiken Manastırı’nın yemekhane duvarındadır. Kitap, belgesel ve filmlerde yer bulan tabloda, Hz. İsa’nın havarileriyle beraber yediği son akşam yemeği resmedilmiştir. Sanat tarihinin en önemli yapıtlarından biri olan bu tabloyu görebilmek için Milano’ya gitmeden evvel rezervasyon yaptırmak gerekir. Sanat tutkunları, sırf bu tabloyu görebilmek için uzun zaman önce rezervasyon yaptırarak Milano’ya gelir.
Sforzesco Şatosu
Sforzesco Şatosu (Castello Sforzesco), 15. yüzyıla ait bir Orta Çağ kalesi olarak Milano’da tüm görkemi ile parlayan tarihi bir eserdir. Milan Dükü Francesco Sforza’nın yaptırmış olduğu şato, 14. yüzyıla ait Visconti Kalesi üzerine kurulmuştur. Kırmızı tuğladan örülmüş devasa surlar ile yüzlerce yıla tanıklık etmiştir. 16 ve 17. yüzyılda eklemelerle bugünkü büyüklüğüne kavuşan tarihi yapı, 20. yüzyılın başlarında büyük bir onarımdan geçmiştir.
Anıtsal kapısının ardında sanat müzeleri ve bakımlı büyük bahçesi ile ziyaretçilerini karşılayan şato, Sforza Kalesi adıyla da anılır. Kale bünyesindeki Leonardo da Vinci freskleriyle Antik Sanat Müzesi (Musei d'Arte Antica), Mobilya Müzesi (Museo dei Mobile), Andrea Mantegna'nın Trivulzio Madonna adlı eseriyle beraber Titian ve Canaletto gibi dahi sanatçıların şaheserlerini barındıran Sanat Galerisi, Arkeoloji Müzesi ve Müzik Enstrümanları Müzesi oldukça ilgi çekicidir. Michelangelo’nun son eseri Rondanini Pietà heykeli de burada, Rondanini Pietà müzesinde sergilenir.
Como Gölü
Milano yakınlarında Lombardiya bölgesinde bulunan, karla örtülü Rhaetian Alpleri’nin çevrelediği Como Gölü, aynı adla kasabada, İsviçre sınırı yakınında yer alır. Lario Gölü olarak da bilinen muazzam güzellik, Milano’nun sayfiye yeridir.
Buzul gölü, yaklaşık 146 kilometrekarelik bir alana “Y” şeklinde yayılmıştır. Colico, Lesco, Bellagio, Megagio ve Varenna kasabalarına uzanır. Roma Dönemi’nden beri zengin aristokratların turizm merkezi olarak kullandığı göl çevresinde, özellikle de Como kasabasında ünlülere ait villalar yer alır.
Her mevsim büyüleyici bir güzelliğe sahip Como Gölü, su sporları, feribot gezileri, göl kıyısı aktiviteleri, plajı, teleferikle gezinti seçenekleri ile turistleri cezbeder. Kıyıya dizilmiş villaların bazıları tarihi özellikler taşır. Milano’dan kalkan trenle kıyı kasabası Varenna’ya, ardından feribotla gölün kalbi olarak görülen Como kasabasına kolaylıkla ulaşılabilir. Como kasabasında müze, katedral, kilise ve tarihi yapılar da görülebilir.
La Scala
Dünyanın en ünlü opera evi olan La Scala (Teatro alla Scala), Milano’nun çekim noktalarından biridir. Yangında tahrip olmuş bir opera binasının yerine yapılmıştır. Nuovo Regio Ducal Teatro alla Scala ismiyle Antonio Salieri’nin Europa Riconosciuta eseri ile 1778 senesinde kapılarını açmıştır. Görkemli yapı, bir operadan fazlasıdır. Accademia d’Arti e Mestieri dello Spettacolo adlı gösteri sanatları okulu, Scuola di Ballo del Teatro alla Scala adlı bale okulu ve La Scala Müzesi’ne (Museo Teatrale alla Scala) ev sahipliği yapar.
Antonio Salieri, Alfredo Catalani, Giuseppe Verdi, Giacomo Puccini gibi sanatçıların sahne aldığı La Scala’da tiyatro, bale, konser ve müzikal seyretmek sanatseverler için bir ayrıcalıktır. 18. yüzyıldan kalma bu yapı, atmosferi ile ziyaretçileri anında etkisi altına alır.
Galleria Vittorio Emanuele II çarşısının bir ucu La Scala’ya açılır. Burada opera ve konser gibi etkinlikleri izlemek için önceden bilet almakta yarar var. Heykel, kostüm, enstrüman, portre ve opera tarihine ilişkin doyurucu bir gezi imkanı sunan La Scala Müzesi, bireysel olarak veya rehber eşliğinde ziyaret edilebilir.
Pinacoteca di Brera
Pinacoteca di Brera (Brera Sanat Galerisi), Milano’nun Brera bölgesinde yer alır. Bir sanat müzesi niteliğindeki galeri, 1776 yılında kapılarını sanatseverlere açmıştır. Tarihi yapı, İtalya’nın en saygın sanat akademisini de çatısı altında barındıran Brera Sarayı’nın (Palazzo Breara) bir parçasıdır ve neoklasik mimarinin hayranlık yaratan örneklerinden biridir. Galeri, Giuseppe Piermarini tarafından tasarlanmıştır. Yuvarlak kemerli iç avlusunda, Antonio Canovo’nun imzasını taşıyan Napolyon’un 1859 yılına ait bronz heykeli yer alır.
Sanat tutkunlarının Milano’da mutlaka ziyaret etmek isteyeceği Pinacoteca di Brera’da Rönesans sanatına dair pek çok özel eser sergilenir. Andrea Mantegna, Giovanni Bellini, Guido Cagnacci, Caravaggio ve Titian’ın yapıtları, en çok ilgi gören parçalar arasındadır.
Sant'Ambrogio Bazilikası
Milano’nun koruyucusu Aziz Ambrose tarafından M.S. 379 yılında kurulan Sant'Ambrogio Bazilikası (Basilica di Sant'Ambrogio), Ambrose’un mezarına da ev sahipliği yapar. Asırlar boyunca pek çok kez onarımdan geçen ve yenilenen kutsal yapı, kırmızı tuğladan inşa edilmiş, iç avluya açılan yuvarlak kemerlerle süslenmiştir. Mozaikleri ve Giovanni Battista Tiepolo’nun yetenekli ellerinden çıkan freskler, tonozlu iç mekanda etkileyici bir görüntü yaratır.
Santa Maria delle Grazie Kilisesi’ne yolu düşenlerin mutlaka uğradığı bazilika, Hristiyanlık tarihine ışık tutan duvar resimleri ile şehrin görülmeye değer çekim noktalarından biridir.
Via Monte Napoleone
Milano’nun en şık caddelerinden Via Monte Napoleone, dünyaca ünlü alışveriş bölgesi olan Quadrilatero d'Oro’nun caddelerinde biridir. Modanın kalbi olarak addedilen Milano’nun lüks caddesi, etkileyici vitrinlerle donatılmıştır. İsmi, Via Montenapoleone olarak da yazılır.
Moda tutkunları için kentteki ilk duraklarından biridir burası. İtalya’nın ünlü markalarına ait seçkin butiklerle donatılmıştır. İtalyan mimarisinin güzel örneklerinden Palazzo Melzi di Cusano, Palazzo Gavazzi, Casa Carcassola Grandi, Palazzetto Taverna, burada yer alır. Cadde, 2. Dünya Savaşı sonrasında global bir üne kavuşmuştur.
İştah açıcı tatlı ve kahveleri ile 1817’den bu yana hizmet veren Pasticceria Cova, Via Montenapoleone’de soluklanmak için mükemmel bir duraktır.
Galleria Vittorio Emanuele II
Bir alışveriş merkezinden çok daha fazlasıdır, Galleria Vittorio Emanuele II. Milano’nun sembolü olan Duomo Meydanı’nda, Milano Katedrali’nin (Duomo di Milano) yanı başında yer alan tarihi çarşı, burada yaşayanlar tarafından “il salotto bueno” olarak anılır ki bu İtalyancada kabul salonu manasını taşır. Bu etkileyici yapı, pek çok mağaza, restoran ve kafeye sahip olmasından ziyade haç şeklindeki yapısı, cam tavanı ve özenli süslemeleri ile dikkat çeker.
Mimarı Giuseppe Mengoni olan tarihi çarşısının inşası 1865 yılında başlamış, 1877 yılında tamamlanmıştır. Adını Kral II. Vittorio Emanuele’den almıştır. Dev çarşı, turistler tarafından adeta bir müze gibi ziyaret edilir. Haç şeklinde tasarlanmış yapının ortasında yükselen cam kubbenin altında Asya, Amerika, Avrupa ve Afrika kıtalarını temsil eden mozaikler büyük ilgi görür. Burada İtalya Kraliyeti’nin başkentleri, Floransa, Torino ve Roma’yı simgeleyen mozaikler yer alır. Torino’nun sembolü olan boğa desenli mozaiğin üzerinde tek ayakla üç kez dönmenin şans ve bereket getireceğine inanılır.
Galleria Vittorio Emanuele II, kentte sosyal yaşamanın aktığı yer olarak kabul edilir. Yüz yılı aşkın süredir burada hizmet veren restoranlar, İtalyan lezzetlerini denemek için en güzel duraklardan biridir. Görkemli çarşı, anıtsal bir girişe sahiptir. Aynı zamanda Duomo Meydanı’ndan Marino Meydanı’na açılan bir geçittir. Tarihi alışveriş merkezinde etkileyici bir turun ardından pek çok kişinin sonraki durağı, dünyaca ünlü opera binası Teatro alla Scala (La Scala) olur.
Via Monte Napoleone
Milano’nun en şık caddelerinden Via Monte Napoleone, dünyaca ünlü alışveriş bölgesi olan Quadrilatero d'Oro’nun caddelerinde biridir. Modanın kalbi olarak addedilen Milano’nun lüks caddesi, etkileyici vitrinlerle donatılmıştır. İsmi, Via Montenapoleone olarak da yazılır.
Moda tutkunları için kentteki ilk duraklarından biridir burası. İtalya’nın ünlü markalarına ait seçkin butiklerle donatılmıştır. İtalyan mimarisinin güzel örneklerinden Palazzo Melzi di Cusano, Palazzo Gavazzi, Casa Carcassola Grandi, Palazzetto Taverna, burada yer alır. Cadde, 2. Dünya Savaşı sonrasında global bir üne kavuşmuştur.
İştah açıcı tatlı ve kahveleri ile 1817’den bu yana hizmet veren Pasticceria Cova, Via Montenapoleone’de soluklanmak için mükemmel bir duraktır.
Via Della Spiga
Via Della Spiga, İtalya’nın moda başkenti Milano’da yer alan ve modanın cenneti Quadrilatero d'Oro’ya dahil olan alışveriş caddelerinden biridir. Trafiğe kapalı, taş kaplı dar bir sokaktan ibaret olan cadde, sessiz ve sakin, moda evlerinden alışveriş yapmak için ideal bir nokta…
Via Della Spiga’da sıralanmış yapılardaki Roma esintileri, alışveriş yapmayı düşünmeyenleri bile buraya davet edecek kadar etkileyici…
Milano yakınlarında Lombardiya bölgesinde bulunan, karla örtülü Rhaetian Alpleri’nin çevrelediği Como Gölü, aynı adla kasabada, İsviçre sınırı yakınında yer alır. Lario Gölü olarak da bilinen muazzam güzellik, Milano’nun sayfiye yeridir.
Buzul gölü, yaklaşık 146 kilometrekarelik bir alana “Y” şeklinde yayılmıştır. Colico, Lesco, Bellagio, Megagio ve Varenna kasabalarına uzanır. Roma Dönemi’nden beri zengin aristokratların turizm merkezi olarak kullandığı göl çevresinde, özellikle de Como kasabasında ünlülere ait villalar yer alır.
Her mevsim büyüleyici bir güzelliğe sahip Como Gölü, su sporları, feribot gezileri, göl kıyısı aktiviteleri, plajı, teleferikle gezinti seçenekleri ile turistleri cezbeder. Kıyıya dizilmiş villaların bazıları tarihi özellikler taşır. Milano’dan kalkan trenle kıyı kasabası Varenna’ya, ardından feribotla gölün kalbi olarak görülen Como kasabasına kolaylıkla ulaşılabilir. Como kasabasında müze, katedral, kilise ve tarihi yapılar da görülebilir.