Beşiktaş’ın sembolü, İstanbul’un tarihi eserlerinden biridir Dolmabahçe Sarayı. İstanbul Boğazı’nı süsleyen, Üsküdar - Salacak’ın tam karşısında tüm heybeti ile dimdik ayakta duran Dolmabahçe Sarayı, İstanbul’u gezmeye başlayanların ilk duraklarından biridir.
Beşiktaş kıyısının doldurulup bahçeye dönüştürülmesi sebebiyle buraya Dolmabahçe adı verilmiştir. Sarayın bulunduğu alana ilk olarak II. Mahmut tarafından Beşiktaş Sarayı yapılmıştır. Sultan Abdülmecid tarafından ahşaptan yapılma Beşiktaş Sarayı yıktırılmış ve günümüzdeki saray inşa edilmiştir. Abdülmecid, Topkapı Sarayı’nda ayrılıp 1856 senesinde tamamlanan Dolmabahçe Sarayı’na taşınmıştır. Mimar Balyan ailesinin eserlerinden olan bu sarayın kapıları, yüzyıllar boyunca İstanbul’u ziyaret eden birçok önemli kişiye açılmıştır. Üç katlı sarayın 285 odası, 6 hamamı, 46 salonu bulunur.
Mustafa Kemal Atatürk’ü de ağırlamış olan tarihi yapı, harf devrimi çalışmalarına tanıklık etmiştir. Dolmabahçe Sarayı, eşine az rastlanan nadide objelerle bezelidir. Her noktasında özenli bir işçiliğin göze çarptığı bu yapının bir kısmı müze olarak gezilebilir. Atatürk’ün vefat ettiği, haremlik bölümündeki 71. numaralı oda, sarayın en çok ilgi gören yerlerindendir.
İstanbul’un simgelerinden biri olan Galata Kulesi, 14. yüzyıla dek uzanan geçmişiyle büyüleyici bir havaya sahiptir. Cenevizliler tarafından Galata Surları’nın bir kulesi olarak yapılmıştır. Moloz taştan, yığma tekniği ile inşa edilmiş olan tarihi kule, II. Mahmut Dönemi’nde onarılmıştır. Kulenin uzunluğu 70 metreyi bulur. Osmanlılar tarafından hapishane ve yangın kulesi olarak kullanılmıştır. Bodrum kısmında zindan benzeri yapılar ve kalıntılar bulunmuştur. Galata Kulesi’nin 1794 yılında çıkan yangın sonucunda büyük bir kısmı zarar görmüş, kulenin konik çatısı ve üst kısımları kemerli pencerelerle bezenerek o dönemde yeniden yapılmıştır.
Tarihte pek çok olaya tanıklık etmiş olsa da Galata Kulesi, Hezârfen Ahmed Çelebi’nin 1630’lu yıllardaki uçuşunun günümüzdeki temsili resimleriyle akıllara kazınmıştır. Şimdilerde turistik amaçlı gezilere açılmış, birçok kişinin güzel hatırlarla anımsayacağı bir yer haline dönüştürülmüştür. Kulenin en üst katında, Haliç’İ içinde alan geniş perspektifli manzarasıyla etkileyici bir seyir terası vardır. Burada restoran da bulunur.
Yeni Cami’ye gelir sağlamak için yaptırılan Mısır Çarşısı, ünlü Kapalıçarşı'dan sonra üstü kapalı olan ikinci tarihi çarşıdır. IV. Mehmet'in annesi Turhan Hatice Sultan tarafından 1660’lı yılında yaptırılan ve Uzakdoğu’dan getirilen çeşit çeşit baharatın satıldığı çarşıya, malların çoğu Mısır'dan getirildiği için Mısır Çarşısı denmiştir. Yakın tarihte onarım gören Mısır Çarşısı, günümüzde de işlevini koruyor.
Mısır Çarşısı, İstanbul’a gelenlerin buluşma noktasıdır. Kapalıçarşı’ya kıyasla daha küçük bir alışveriş merkezidir. L şeklinde tasarlanmış yapının tuğla ve kesme taştan örülmüş duvarları, yüzyıllardır birçok olaya tanıklık etmiştir. Aktarları ile ünlü olsa da Mısır Çarşısı’nda halı, kilim ve tekstil ürünü, seramik objeler, tavla ve satranç seti ve şarküteri ürünleri satılır.
Çırağan Sarayı, Beşiktaş’ta deniz kıyısını süsleyen tarihi bir binadır. Yıldız Parkı’nın tam karşısındadır. Osmanlı Padişahı olan Abdülaziz zamanında, 1871 senesinde yaptırılmıştır. 1909 senesinde Meclis-i Mebusan binası olarak kullanılmıştır. Özenli bir taş işçiliği örneği olan Çırağan Sarayı, 1910 yılında yangın sonucunda zarar görmüştür. Yenileme çalışmalarıyla Çırağan Sarayı, günümüzde düğün ve nişan gibi davetler için önemli bir organizasyon merkezi olmuştur.
Dolmabahçe Saat Kulesi, 1800’lü yılların sonunda Osmanlı hükümdarı II. Abdülhamit zamanında inşa edilmiştir. Dolmabahçe Sarayı’nın Saltanat Kapısı tarafında yer alır. Kare yapılı, dört katlı Saat kulesinin yüksekliği 27 metredir. Dört yüzünde de saat bulunur. Kulenin deniz ve kara cephelerine II. Abdülhamit’in tuğrası işlenmiştir.
Büyük Mecidiye Camii olarak da anılan Ortaköy Camii, Beşiktaş’ın denize nazır tarihi yapılarından biridir. Osmanlı Dönemi’nde, Abdülmecid zamanında yaptırılmış olan bu cami, büyük pencereli olarak tasarlanmıştır. Tek kubbeli ve iki minarelidir. Gece boyunca boğazın ışıklarıyla beraber muazzam bir görüntü oluşturur. Ortaköy Cami, belirli aralıklara restore edilmiş, güçlendirilmiştir ve hala ibadete açıktır.
Revan Kalesi adıyla da bilinen Riva Kalesi, Cenevizlilerden kalma, tarihi bir mirastır. Riva Deresi’nin Karadeniz ile buluştuğu bölgede, geçişi kontrol altında tutmak için inşa edilmiş olan kadim kale, tarihi dokusu zarar görmeden yenilenmiştir. Dış ışıklandırması olan kale, hava karardıktan sonra görsel bir şölen yaratır.
Küçüksu ve Göksu derelerini arasında bir sanat eseri olarak parlar Küçüksu Kasrı. Göksu Kasrı olarak da adlandırılan yapı, Bizanslılara kadar birçok uygarlığa tanık olmuştur. Osmanlı Dönemi’nde I. Mahmut zamanında yaptırılan tarihi yapı, sonraki dönemlerde yenilenmiş, Abdülaziz döneminde ise bugünkü görüntüsüne kavuşmuştur. III. Selim tarafından yaptırılmış çeşme, kasrın hemen arkasındadır. 1994 senesinde tekrar restore edilen tarihi yapı, sanat eserleriyle donatılmıştır.
Mısır Hidivi olan Abbas Hilmi Paşa’nın konakladığı tarihi yapı, ismini buradan almıştır. 1906 senesinde yapılmıştır. 1984 yılında yenilenen tarihi yapı o dönemde konaklama tesisi olarak hizmet vermiştir. Boğaza hakim konumda olan kasır, yüksek tavanlıdır. Osmanlı ve batı tarzı mimarisini bir araya getirir. Yüksek pencereleri yer yer vitrayla kaplıdır. Günümüzde ise devasa bir gül bahçesinin ortasında, belediye tarafından işletilen bir restoran ve davet salonu olarak konuklarını ağırlar.
III. Selim’in annesi olan Mihrişah Sultan, iyilikseverliği ve güzelliği ile tanınmıştır. 1800’lü yılların başında, Topkapı Sarayında vefat eden Mihrişah Sultan, hayattayken yaptırmış olduğu türbeye defnedilmiştir. Barok mimarisinin örneklerinden olan tarihi yapının önünde bir revak bulunur. Türbede beş sanduka vardır. Mihrişah Sultan’la beraber dört saray erkânı da buraya defnedilmiştir.
Cami veya kilise olarak anılan kadim bir yapıdır Ayasofya. Bizans hükümdarı I. Justinanus döneminde, kilise olarak yaptırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesinin ardından Ayasofya, camiye dönüştürülmüştür. Fatih Sultan Mehmet, yapıyı camiye dönüştürdükten sonra insan figürlü mozaikleri sökmemiş, üzerlerini ince bir sıva ila kapattırmıştır ve bu sayede mozaikler tahrip olmadan günümüze kadar ulaşabilmiştir. Kubbeli bazilika planıyla inşa edilmiş ve yüzyıllar boyunca pek çok insanı ağırlamış olan tarihi yapı, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğü ile 1935 senesinde müzeye dönüştürülmüştür. Dünyada, en eski katedral olarak bilinen Ayasofya, yaklaşık 15 yüzyıl boyunca ibadethane olarak kullanılmıştır. Ayasofya, İstanbul’da kültür turuna çıkanların mutlaka gittiği yerlerin başındadır.
Bizans Dönemi’ne ait bir kilise olan Aya İrini’nin Romalılardan kalma tapınakların üzerine inşa edildiği söylenir. Günümüze kadar ulaşmış atrium denen bir kısma sahip olan tek kilisedir Aya İrini. İstanbul’un Fethi sonrasında Topkapı Sarayı’nı çevreleyen surların içine dahil edilmiştir. Osmanlılar, kiliseyi silah deposu olarak kullanmış ve burası 19. yüzyılda, III. Ahmet zamanında İstanbul’un ilk müzesi olmuştur. Kilise, herhangi bir yapıya dönüştürülmediği için özgün mimarisini büyük ölçüde korumuştur. Günümüzde birçok sanat etkinliğine sahne olan tarihi yapı, İstanbul’da görülmesi gereken yerlerden sadece biri.
Yerebatan Sarnıcı, Bizans imparatoru Justinianus Dönemi’nde inşa edilmiştir. Kapalı olarak tasarlanmış en büyük sarnıçlardan biri olan bu yapı, Bazilika Sarnıcı olarak da anılmıştır. 52 basamaktan oluşan uzunca bir merdivenle ulaşılan sarnıç, etkileyici bir atmosfere ve eşsiz bir mimariye sahiptir. Merdivenlerden aşağı inerken bile insanı sarıp sarmalayan gizemli hava, sarnıcından içinden sonsuzluğa doğru yükseliyormuş gibi görünen sütunlarla kendini daha yoğun hissettirir. Esrarengiz mitolojik karakterlerden biri olan yılan saçlı Medusa’nın gözlerine bakanlar taşa dönüşür. Bu yüzden Medusa’nın baş kısmı, sarnıcı korusun diye iki sütunun alt kısmında kaide olarak kullanılmıştır. Başların biri ters, diğeri yan durur. Her hali ile etkileyici bir yer olan Yerebatan Sarnıcı birçok yenileme çalışmasından geçmiştir. Gözyaşı sütununun arkasında, dilek havuzu olarak adlandırılan bölümde, ziyaretçiler dilek tutarak bu havuza madeni para atar ve dileklerinin kabul olacağına inanır.
Demir Kilise adıyla da bilinir. Bulgar kilisesi olan bu yapı, Haliç’in kıyısını süsleyen tarihi yapılardan biridir. Eski hali ahşap olan ve 1898’da yangında zarar gören kilise, 500 ton ağırlığında demir malzeme ile o yıllarda yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde hala kullanılan tarihi kilise, üç kubbe ile örtülmüştür.
İstanbul - Bağdat Demiryolu ağının başlangıç noktası olarak Osmanlıların son döneminde, 1908 senesinde inşa edilmiştir. Kadıköy kıyılarını süsleyen tarihi yapı, hayranlık uyandıran bir Neo Rönesans eseridir. İtalyan taş ustaları ve Alman mimarların ortak çalışmasıyla yapılmıştır. Yaklaşık 4 bin metrekarelik bir alana yayılan tarihi yapının uzun kemerli pencereleri, vitraylarla renklendirilmiştir. Çatısındaki saati ve barok tarzı süslemeleri ile Haydarpaşa Garı, yıllar boyunca Anadolu’dan gelen birçok insanın İstanbul ile tanışma noktası, pek çok ailenin kavuştuğu ve ayrıldığı yer olmuştur. 2010 yılında çıkan yangın sonucunda tarihi binanın çatısı çökmüş, dördüncü katı ise kullanılmaz duruma gelmiştir. Geceleri, Kadıköy kıyılarında hala ışıl ışıl parlayan tarihi gar, kent sakinleri ve turistlerin ilgi gösterdiği yerlerinden biridir.
Diğer adı ile Boğazkesen Hisarı, Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Boğazın en dar noktasındadır. İstanbul’un fethinden önce boğazdaki geçişleri kontrol altında tutmak amacıyla Anadolu Hisarı’nın karşısına inşa edilmiştir. Anadolu’nun farklı yerlerinden getirilen taşlar, İznik çevresi ve Karadeniz’den getirilen kerestelerle, yaklaşık dört ay gibi kısa bir zaman içinde inşa edilmiştir. 1950 senesinden sonra onarımdan geçen hisarda, 1998 - 2008 yılları arasında meşhur Rumeli Hisarı Konserleri düzenlenmiştir. Konserlerin, tarihi yapıya zarar verme ihtimaline karşı durdurulması sonrasında hisar, müzeye dönüştürülmüştür.
Silivri Çayı üzerinde, 1560’lı yıllarda Mimar Sinan tarafından yapılan tarihi köprü, basık kemerli, 32 gözlü olarak tasarlanmıştır. Çayın taşıdığı alüvyonlarla zarar görmüştür ve onarım çalışmalarıyla güçlendirilmiştir. Heybetli yapı, araç trafiğine kapatılarak koruma altına alınmıştır. Köprünün karşısında 2005 senesinde belediye tarafından yaptırılan Mimar Sinan Heykeli yer alır.
Emirgan Korusu içinde konumlanan Sarı Köşk’ü, 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, Mısır hidivi İsmail Paşa yaptırmıştır. Duvar ve tavanlarındaki ince işlemelerle dönemin el işçiliğini ortaya koyan eserlerden biridir. Yüksek tavanları ve çiçek desenli duvarları olan tarihi köşk, 1996 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yenilenmiştir. Köşkün dış cephesi, restorasyon sırasında daha açık bir sarı tonuna boyanmıştır. Bu hali ile kuş yuvasını andıran köşk, restoran olarak hizmet verir.
Balıklı Meryem Ana Rum Manastırı olarak da anılır. 5. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Ortodoks kilisesi, yıllar boyunca pek çok yenileme ve onarım çalışmasından geçmiştir. Deprem ve savaş gibi yıkıcı sonuçlar doğuran olaylar neticesinde zarar görmüş, 1830’lu yıllarda, Osmanlı Dönemi’nde yeniden yapılmıştır.
Belgradkapı ya da Belgrad Kapısı, İstanbul tarihi sur kapılarından biri ve aynı zamanda bu kapının çevresine kurulmuş bir semttir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Belgrad’ın fethinden sonra buraya Belgradlı göçmenler yerleştirilmiş ve sur kapısı bu isimle anılmaya başlamıştır. İki savunma kulesinin arasındaki kemerli kapı, tarihi surların görülmesi gereken bir parçasıdır.
Mimar Sinan’ın eserlerinden biri olan Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü, Büyükçekmece Gölü’nün Marmara Denizi ile buluştuğu yerde yapılmıştır. 28 kemerli taş köprü, koruma amacı ile araç trafiğine kapatılmıştır. 1550’li yıllarda inşa edilen tarihi yapı, yaklaşık 640 metre uzunluğundadır.
Sokullu Mehmet Paşa Camii’nin yanıbaşında yer alan Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi, Mimar Sinan’ın usta ellerinde hayat bulmuş tarihi yapılardan biridir. Üç kanattan oluşan çeşme, mermer ve taştan yapılmıştır, oldukça sade bir görüntüye sahiptir. Üç kanatta da sivri nişle çevrelenmiş üç adet musluk vardır.
İsa Tepesi mevkiinde konumlanmış olan Rum Yetimhanesi, ünlü bir Fransız mimar tarafından tasarlanmıştır. Binanın tamamı ahşaptır. Aslında otel olarak tasarlanmış, daha sonra yetimhane olarak kullanılmıştır. Uzunca bir süre kimsesiz çocuklara yuva olan bu yer, I. Dünya Savaşı’na da tanıklık etmiştir. Şimdilerde boş ve kaderine terkedilmiş olan Rum Yetimhanesi, savaşların ve kimsesizliğin acısını yüklenmişçesine yorgun bir görüntüye sahiptir. Bakımsız kalan yetimhane, yıkılma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Yıllardır birçok kişiyi karşılaşmış ve uğurlamıştır tarihi iskele. Sekizgen planlı yolcu salonu sayısız insanın geçişine tanıklık etmiştir. Dışı çini ile kaplanmış, üzeri ise kurşun kaplamalı bir kubbe ile süslenmiştir. Adanın, güzel doğasını ve tarihini keşfetmeye gelenlerin ilk gördüğü güzel binadır. 1899 yılında inşa edilmiş ve birkaç kez onarılmış olan Büyükada Vapur İskelesi, özgün neo - klasik mimarisini büyük ölçüde korur.
Bizans mimari eserlerinden biri olan Fildamı Sarnıcı’nın, 5. yüzyılda yapıldığı tahmin edilir. Osmaniye Caddesi üzerindeki tarihi yapı, üstü açık bir şekilde tasarlanmıştır. Günümüze dek sağlam kalmış olan sarnıç, Osmanlılar zamanında ordu içinde yer alan fillere ev sahipliği yapmıştır. Bu nedenle Fildamı olarak adlandırılmıştır. Tuğla ile örülmüş ve tuğla kuşaklarla süslenmiş duvarları, 11 metre yüksekliğindedir. Fildamı Sarnıcı, 1996 senesinden sonra konser ve gösteri merkezi olarak kullanılmış, tarihi yapıya zarar gelmemesi adına 2003 senesinde gösteri ve konserler son bulmuştur. Şimdilerde ise insanların ziyaret edebildiği bir açık hava müzesi niteliğindedir.
Yıldız Hamidiye Camii, II. Abdülhamit zamanında yapılmıştır. Asıl adı Hamidiye olan cami, tek şerefeli geometrik figürlerle süslü, yivli bir minareye sahiptir. Dönemin ünlü mimarı Sarkis Balyan tarafından tasarlanmıştır. Tarihi ibadethane, yıldız işlemeli bir kubbeye sahiptir. Caminin dört bir yanına işlenmiş figürler ve mimari detayları ile tipik Osmanlı mimari örneklerine kıyasla süslemeli ve gösterişlidir.
Beykoz’un Anadolu Kavağı’nda yer alan Yoros Kalesi, Ceneviz veya Anadolu Kavağı Kalesi olarak da bilinir. Yüzünü Karadeniz’e dönmüş olan tarihi kalenin, İstanbul Boğazı’nı kontrol altında tutma amacıyla Bizanslılar tarafından inşa edildiği düşünülür. Bizanslılardan sonra Cenevizlilerin hakimiyet kurduğu kalede birçok uygarlık hüküm sürmüştür. Yoros Kalesi’nin büyük bir bölümü ziyarete açıktır. Kalenin yanı başında Boğaz’a nazır bir çay bahçesi bulunur.
1395 senesinde, Yıldırım Beyazıt tarafından Boğaz’a hakim olma amacıyla yaptırılmıştır. Beykoz’un Anadoluhisarı semtinde yer alır. İç kale ve dış kaleden oluşan yapı, korunaklı surlarla çevrelenmiştir. İstanbul’un geçmişten bu yana önemli bir yerleşim yeri olduğunu göstermek istercesine hala dimdik ayakta durur. Güzelce Hisarı, buranın ikinci adıdır. Anadolu Hisarı’nın tam karşısında, Boğazın diğer yakasında yükselen Rumeli Hisarı, İstanbul’un fethine dek Anadolu Hisarı Kalesi ile beraber büyük bir önem taşıyordu. Günümüzde koruma altına alınan hisarlar, İstanbul’u simgelerinden biri olarak ayakta tutulmaya çalışılmaktadır.
Günümüzün meyhane kültürüne yön veren ve Beyoğlu’nun sembol yerlerinden biri olan Çiçek Pasajı, geçmişten günümüze dek pek çok kez değişime uğramıştır. 1876 tarihinde inşa edilen Çiçek Pasajı, o dönemde Cité de Péra ya da Hristaki Pasajı olarak anılıyordu. Pasajda, terzi, fırın, tütüncü, çiçekçi, butik gibi toplam 24 dükkan ve 18 daire bulunuyordu. 1918’li yıllarda çiçekçi dükkanlarının hatırı sayılır derecede artmasıyla buraya, Çiçek Pasajı denmeye başlandı. Bugünkü meyhanelerin pek çoğu 1940’lı yıllardan sonra açıldı. Çiçekçiler yavaş yavaş sokak aralarına, İstiklal Caddesi’ne doğru taşındı. Bakımsız kaldığı için 1978 yılında çöken ve on sene kadar bu şekilde kalan pasaj, aslına uygun olacak şekilde onarıldı. Hala Beyoğlu’nun gösterişli yapıları arasında olan bina, toplamda üç katlıdır ve Beyoğlu’na gidenlerin soluklanmak için uğradığı yerlerden biridir.
Beyoğlu, İstiklal Caddesi’nde yer alan St. Antuan Katolik Kilisesi, İstanbul’un en büyük Katolik kilisesidir. Kırmızı tuğladan yapılmış görkemli yapı, 1912 yılından beri ibadete açıktır. Neo - Gotik tarzında tasarlanmış kilisenin günümüzde kalabalık bir cemaati vardır. Türkçe, İngilizce, Lehçe, İtalyanca ayinlerin düzenlendiği ibadethane, evlilik merasimlerine de sahne olur.
Hz. Muhammed’in sahabelerinden Ebu Eyyûb el-Ensarî, Emevilerin İstanbul’u kuşattığı sırada (674 - 678) şehit olan ve Eyüpsultan ilçesine ismini veren kişidir. Kabrin, Osmanlı Devleti’nin İstanbul’u kuşattığı dönemde Fatih Sultan Mehmet’in hocası, Akşemseddin tarafından bulunduğu söylenir. 1458 tarihinde inşa edilen ve belirli zamanlarda yenilenen türbe, Osmanlı Dönemi’nden bu yana önemli bir dini mekan olmuştur. Padişahların sefere çıkmadan evvel mutlaka uğradığı türbe, günümüzde de gelenekselleşmiş ziyaretlere ev sahipliği yapar. Adak adayan, dua eden birçok kişinin ilk durağıdır Eyüp Sultan Türbesi. Dini bayramlarda, Ramazan ayının ilk gününde bir hayli kalabalık olur. Türbenin iç kısmı çinilerle süslenmiştir. Küfeki taşından yapılmış sekizgen kasnağın üzerini bir kubbe örter. Ebu Eyyûb el-Ensarî’nin sandukası ile beraber Hz. Muhammed’in ayak izi de burada görülebilir.
Dört bir yanı tarihi yapılarla çevrili olan Fatih ilçesinin simgesidir Topkapı Sarayı. Sarayburnu’nda konumlanmış, Haliç ve Marmara Denizi arasında yıllar boyu dimdik ayakta kalmıştır. 1453’te İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Sarayın inşası, 1460 yılında başlamış ve 1478 senesinde bitmiştir. Osmanlı İmparatorları ve eşrafı, yüz yıllar boyunca burada ikamet etmiş, sarayın her köşesinde izler bırakmıştır. Sultan Abdülmecit, Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırdıktan sonra Topkapı Sarayı’ndan ayrılmıştır. Osmanlıların son 400 yılına tanıklık eden olan Topkapı Sarayı, 700 bin metrekarelik bir alanda, dört avlu, bir harem, bahçe ve meydanlardan oluşur. Her avlu, farklı yapılar barındırır.
Sultan Abdülmecid, Dolmabahçe Sarayı’na taşındıktan sonra imparator arşivi olarak kullanılmış olan Topkapı Sarayı, önemini asla kaybetmemiştir. Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından Atatürk’ün isteği üzerine 1924 yılında sarayın bir kısmı müzeye çevrilmiştir. Uzun yıllar boyunca Osmanlı İmparatorlarını ağırlamış olan devasa yapı, dönemin yaşam biçimini ve o yıllara dair detayları gözler önüne seren muazzam bir kaynaktır. Topkapı Sarayı Müzesi’nde imparatorluk hazinesi, gümüş, cam, çini, porselen koleksiyonları, silah koleksiyonu, padişahların kaftan ve portreleri, Hırka-ı Saadet ve Kutsal Emanetler sergilenir. Saray bünyesindeki Yazma Eserler Kütüphanesi’nde, el yazması eserler, harita, hat ve tezhip sanatına dair örnekler görülebilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk müzesi olan Topkapı Sarayı, İstanbul sembolü ve her daim ilgi görmüş gözde mekanıdır.
İstanbul Fatih’teki Çemberlitaş mevkiine adını veren Çemberlitaş Sütunu, Roma İmparatoru I. Konstantin tarafından 330 yılında Roma’daki Apollon Tapınağı’ndan getirilmiştir. Uzunluğu 57 metredir. Çağlar boyunca yangın ve yıldırım düşmesi gibi felaketlere maruz kalmış, zarar görmüştür. Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemi’nde birkaç kez yenilenmiştir. II. Mustafa zamanında ise sütun, demir çemberle sarmalanmıştır. O günden bu yana Çemberlitaş Sütunu olarak anılır.
İstanbul’un sembollerinden biri, Fatih’teki en önemli alışveriş merkezi olan Kapalıçarşı, 15. yüzyılda, bugün Beyazıt olarak adlandırılan semtte yerini alır. Devasa çarşı, Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Dünya çapında, en eski ve en büyük çarşılardan biridir ve 45 bin metrekarelik bir alanı kaplar. 60’ı aşkın sokağa yayılan çarşıda 4 bine yakın dükkan bulunur. İlk etapta üstü açık olarak yapılmış, üzeri sonradan kapatılmıştır. Günümüze dek yangın, deprem gibi çeşitli felaketlere maruz kalmıştır. Pek çok kez onarılmış, özgün mimarisinden uzaklaşmıştır; ancak her daim ilgi gören yerlerden biri olmuştur. Osmanlı Dönemi’nde en önemli ticarethanelerden biri olan tarihi çarşı, bugün de altının nabzının tutulduğu yerdir. Kapalıçarşı’nın en bilinen sokağı, Kuyumcular Sokağıdır. 11 tane ana kapısı vardır ve Beyazıt Kapısı, en sık kullanılan kapısıdır.
Ticaret ahlakının son derece önemli olduğu yıllarda, insanlar buradaki zanaatkarlara, üretim yapabilmeleri için yatırım yaparlardı. Yani Kapalıçarşı bir nevi bankaydı. Geçmişte de yiyecekten ev eşyasına kadar birçok ürünün satıldığı bu yer, gezginlerin seyahatnamesine konu olmuş, ressamların tablolarını süslemiş, yazar ve şairlerin satırlarında yer bulmuştur. Yüzyıllar boyunca sayısız insanın yaşamına tanıklık etmiştir, gizemli çarşı. Orhan Veli’nin de dediği gibi, “Kapalıçarşı deyip geçme; Kapalıçarşı, Kapalı kutu.”
Fatih ilçesinin Süleymaniye Mahallesinde yer alan Süleymaniye Camii, Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Usta Sinan’ın sade ve şık eserlerinden biri olarak Kanuni Sultan Süleyman adına inşa edilmiştir. Dört fil ayağının üzerinde yükselen kubbesi ile bu cami, İstanbul depremlerine karşı ayakta kalmış sağlam bir yapıdır. Osmanlılar Dönemi’nin en ihtişamlı ibadethanelerinden biridir. Caminin dört minaresi vardır. Bu dört minare, I. Süleyman’ın İstanbul’un fethinden sonra 4. Osmanlı padişahı olmasını simgeler. Süleymaniye Külliyesi’nde yer alan caminin avlusunda bir de havuz bulunur. Süleymaniye Camii, UNESCO Dünya Mirasları listesindedir.
Sarayburnu’nda, Kennedy Caddesi üzerinde konumlanmış, Topkapı Sarayı’na ait olan Sepetçiler Kasrı, Fatih mevkiindeki en ihtişamlı köşklerden biridir. Sepetçiler Köşkü olarak da anılır. Osmanlı Padişahı III. Murat Dönemi’nde yaptırılmış, o dönemde idari ve askeri amaçla kullanılmıştır. Saltanat kayıkları, Osmanlı Dönemi’nde bu kasrın önünde tutulmuştur. Mimarı, Davut Ağa’dır. Kemerli pencereleri, küçük bir kubbesi ve minaresi vardır. Etkileyici bir görüntüye sahip olan tarihi yapı, bir dönem konser, düğün gibi organizasyonlara sahne olmuştur. Günümüzde ise Yeşilay Genel Merkezi olarak kullanılır.
Sultanahmet Meydanı’nda yer alan 1900 yılında yapılan Alman Çeşmesi, 1901’de hizmete açılmıştır. Almanya’da inşa edilen çeşme, Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından II. Abdülhamit’e hediye edilmiştir. Bakırdan yapılma yeşil renkli gösterişli bir kubbe ile süslenmiştir. Sekizgen planlıdır. Ön tarafında yer alan sekiz tane basamak kullanılarak çeşmeye ulaşılır. Kubbesinin altında yarım daire şeklinde tasarlanmış kemerler, kemerlerin üzerine ise işlenmiş süslemeler dikkat çeker.
1850 tarihli Hırka-i Şerif Camii, Osmanlı İmparatoru Abdülmecid tarafından yaptırılmıştır. Hz. Muhammed tarafından İslam alimi Veysel Karani’ye hediye edilen hırkayı (Hırka-i Şerif) korumak ve sergilemek amacıyla inşa edilmiştir. Tarihi caminin, sekizgen bir kasnağın üzerine oturtulmuş büyük bir kubbesi vardır. Duvarları kesme küfeki taşından yapılmıştır. Özenle inşa edilen iki katlı ibadethane, birer şerefeli iki minareye sahiptir. Hırka-i Şerif’in muhafaza edilip sergilendiği kutsal mekan olması nedeniyle her daim ziyaret edilir.
Diğer ismi Keçi Kalesi olan Aydos Kalesi, Sultanbeyli ve çevresinin tarihine ışık tutan yapılardandır. Bizanslıların inşa ettiği kale, sur ve burçları ile varlığını korumayı başarmıştır. Yakın zamanda restore edilmiş olan tarihi yapının, 11. veya 12. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilir. Aydos Tepesi’nde, 325 metre yükseklikle yer alan Aydos Kalesi, Türk Tarih Profesörü Halil İnalcık’ın danışmanlığını üstlendiği bir belgeselde, “İstanbul’a açılan kapı” olarak nitelendirilir.
Şile Deniz Feneri, 1859 yılında Osmanlı Dönemi’nde inşa edilmiştir. 60 metre uzunluğundaki tarihi fener, Karadeniz ve İstanbul Boğazı arasındaki gemilere kılavuzluk etmek üzere yaptırılmıştır. Şile’nin simgelerinden biri olan fener, 1968 yılına kadar gaz lambası ile çalışmıştır. Sekizgen planlı olarak taştan yapılmıştır. Fenere ait eski parçalar, bugün müze olarak hizmet veren giriş kısmında sergilenir. Şile Feneri, çevresindeki çay bahçesinin eşsiz manzarasını, berrak havalarda Boğaz manzarasını ve Şile’yi ziyaret edenlerin fotoğraflarını süsler.
İstanbul Boğazı’nı, kartpostal ve tabloları süsleyen tarihi Kız Kulesi, Üsküdar, Salacak mevkiindedir. Salacak’ın karşısında, küçük bir ada üzerinde yer alan ve çeşitli efsanelere konu olan kulenin, M.Ö. 24 yılında yapıldığı tahmin edilir. Bizanslılar ve Osmanlılar zamanında, sürgün yeri, hapishane, karantina yeri, deniz feneri, savunma üssü, vergi tahsil etme noktası gibi farklı amaçlarla kullanılmıştır.
Günümüzde Üsküdar’ın ve İstanbul’un sembolüdür bu yapı. Özellikle güneş batınca eşsiz bir manzara yaratır. Kimi zaman vapurla Boğaz’dan geçerken, kimi zaman Üsküdar sahilinde yürüyüş yaparken karşınıza çıkan Kız Kulesi, yüzlerce yıllık tarihi ile size gör kırpar. Günümüze kadar birçok değişikliğe uğramış ve 2000 senesinde yenilenerek restoran haline getirilmiştir. İstanbul’a farklı bir açıdan bakmak isteyenlerin ziyaret ettiği Kız Kulesi’ne, Salacak ve Kabataş’tan tekne ile ulaşım sağlanır.
Üsküdar’ın simgelerinden biri olan Beylerbeyi Sarayı, Osmanlı Dönemi’nde Sultan Abdülaziz tarafından, konukevi ve yazlık köşk olarak yaptırılmıştır. 1865 senesinde tamamlanan görkemli saray, yüzyıllardır Bizanslıların yaşamış olduğu tarihi bir arazide konumlanmıştır. Kompleks bir yapının ana binası olan Beylerbeyi Sarayı, Cumhuriyet Dönemi’nde de konukevi olarak hizmet vermiştir.
İstanbul saraylarının pek çoğunda olduğu gibi bunda da Balyan ailesinin imzası bulunur. Sarkis Balyan’ın eserlerinden biri olan saray, ince bir işçiliğin nadide eserlerindendir. İki katlı kagir yapı, Barok, Neo - Barok ve Osmanlı mimarisi özelliklerini bir arada taşır. Bodrum katına sahiptir ve giriş katında, suyu Marmara Denizi’nden alınan bir havuz bulunur.
Beylerbeyi Sarayı, Deniz Köşkleri olarak adlandırılan ve kameriyeyi andıran iki küçük köşk, set bahçeleri, Mermer Köşk, Sarı Köşk ve Has Ahır Köşkü ile aynı araziyi paylaşır. Saray binası, müze olarak gezilebilir. Sarayın en gizemli yapılarından biri olan Beylerbeyi Sarayı Tüneli, yapının tam altından geçer. Ortasında bir çeşmeye sahip olan 1832 tarihli tünel, Çengelköy ve Beylerbeyi arasındadır. Tünel, belirli aralıklarla yenileme çalışmalarına tabi tutulur. Kimi zaman sanat aktivitelerine tanık olan, kimi zaman ise tek yönlü araç trafiğine açılan tünel, tarihi havasını kaybetmemiş, eşsiz dokusuyla büyüleyici bir mirastır.
Üsküdar’ın tarihi miraslarındandır Mihrimah Sultan Camii. Mimar Sinan’ın yapıtlarından biri olan cami, Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan adına 1548 tarihinde yapılmıştır. İki minaresinde birer şerefesi vardır. İskele Camii olarak da anılır. İhtişamlı ana kubbesi, yarım kubbelerle çevrelemiştir. Görkemli bir duruşa sahip olan İskele Camii, Mihrimah Sultan Külliyesi’nin bir parçasıdır. Külliyeden günümüze kadar gelebilmeyi başarmış, sübyan mektebi ve Mihrimah Sultan’ın oğullarına ait iki türbe görülebilir.
Arkeoloji Müzesi, Çinili Köşk ve Eski Şark Eserleri Müzesi ile beraber İstanbul Arkeoloji Müzeleri kompleksindeki ana binadır. 1842 doğumlu arkeolog, ressam, müzeci Osman Hamdi Bey tarafından kurulmuş ve 1891 senesinde ziyarete açılmış olan Arkeoloji Müzesi, Fatih’te yer alır. O dönemde Müze-i Hümayun adıyla hizmete vermeye başlayan müze, 1887 - 88 yılları arasında Sidon Kral Nekropolü’nde yapılan arkeolojik kazılar neticesinde keşfedilen İskender, Tabnit ve Ağlayan Kadınlar Lahitleri gibi eserlerin sergilenmesi amacı ile kurulmuştur. Müze binası, Fransız bir mimar tarafından tasarlanmıştır. Bina iki katlıdır. Toplamda 36 adet sergi salonu barındırır. 1903 ve 1907 yıllarında genişletilmiş, bugünkü halini almıştır.
Eski Şark Eserleri Müzesi ve Arkeoloji Müzesi Ana Binası ile beraber İstanbul Arkeoloji Müzeleri kompleksinin içinde ile yer alan Çinili Köşk, 1472 senesinde bir yazlık köşk olarak inşa edilmiştir. Fatih’te, Sarayburnu mevkiinde yer alır. Çini ile süslenmiş müze binası, 13. yüzyıl ve 19. yüzyıl arasındaki porselen ve çini sanatına dair birçok esere ev sahipliği yapar. Oldukça zarif bir mimariye sahip olan müzeyi küçük bir kubbe süsler.
Eski Şark Eserleri Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri kompleksi içinde, Arkeoloji Müzesi Ana Binası ve Çinili Köşk ile birlikte 3. müzedir. Osman Hamdi Bey tarafından kurulmuş Mekteb-i Âlisi, diğer adı ile Güzel Sanatlar Akademisi olarak kullanılmış bir okul binasında hizmet verir. Müzede, Anadolu medeniyetleri, Mısır ve Arap Yarımadası eserleri sergilenir. Mısır mumyaları, Arami yazıtlı güneş saati müzenin en dikkat çeken eserlerindendir.
Diğer ismi ile Burmalı Sütun, Sultanahmet Meydanı’nda yer alır. Bronzdan yapılma Antik Yunan anıtının, Delfi’deki Apollon Tapınağı’ndan getirildiği söylenir. I. Konstantin tarafından M.Ö. 324 senesinde, kadim kenti İstanbul’u tehlikeli böcek vb. hayvanlardan koruması inancı ile şu an bulunduğu yere taşınan sütun, üç yılanın birbirine dolanmasını betimler. Kıvrımlar, Yunan kent devletlerinin adlarını taşır. 18. yüzyıla kadar Burmalı Sütun’da, üç adet yılan başı mevcut iken bunlar, günümüze kadar ulaşmayı başaramamıştır.
32 metre yüksekliğindeki Örme Sütun, Sultanahmet Meydanı’nda Yılanlı Sütun’un yakınında konumlanmıştır. Fatih’in simgelerinden biridir. O dönemlerde şehri koruduğuna inanılan örme sütünün inşa tarihi bilinmiyor. VII. Konstantin Dönemi’nde onarıldığı için Konstantin Sütunu olarak da anılır.
Sultanahmet Meydanı’nda yer alan sütunlardan biridir. 16. yüzyılda I. Theodosius tarafından Mısır’dan İstanbul’a getirtilerek şu an bulunduğu yere yerleştirilen Dikilitaş, Theodosius Sütunu ya da Obelisk olarak da anılır. Mısır Firavunlarından III. Tuthmosis’in Heliopolis kentinde Tanrı Amon’a ithafen yaptırdığı bir anıttır. Dikilitaş’ın üzerinde hiyeroglifler, kaide kısmında ise Theodosius ve ailesinin kabartma figürler yer alır.
Tekfur Sarayı, Fatih ilçesinde konumlanmıştır. Çağlar boyunca İstanbul’un tarihine yakından tanıklık etmiş olan Tekfur Sarayı, 17. yüzyıl sonrasında hayvanat bahçesi, seramik atölyesi ve cam imalathanesi olarak kullanılmıştır. Saray olarak kullanıldığı yılların Bizanslılara Dönemi’ne denk geldiği düşünülür. Bizanslıların İstanbul’u yönetmek üzere kurduğu Blaherne Saray kompleksine ait olduğu tahmin edilen tarihi yapının, inşa tarihi ve kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor. Edirnekapı surlarına birleşik olan tarihi saray, sır dolu havası ile ayakta kalabilmeyi başarmış özel bir yapıdır.
Diğer ismi ile Şehzade Mehmet Camii, Fatih’te yer alan Mimar Sinan’ın eserlerinden biridir. Sultan Süleyman’ın 22 yaşında vefat eden oğlu Şehzade Mehmet adına yaptırılmıştır.1548 senesinde hizmete açılmış olan tarihi ibadethane, halen kullanılır. Büyükçe bir kubbesi, ikişer şerefeli iki minaresi, kubbesini çevreleyen dört yarım kubbesi, kafesli ve süslü pencereleri vardır. Aynı adlı külliyenin bir üyesi olan tarihi caminin yanında, çinilerle süslenmiş Şehzade Mehmet Türbesi bulunur.
Küçük Ayasofya Camii, Fatih’te aynı adlı mahallede yer alır. Bizanslılar Dönemi’nde, I. Justinianus zamanından kalma Sergios-Bakhos Kilisesi’nin dönüştürülmesi ile kurulmuştur. 536 yılında ibadete açılan eski kilise binası, II Beyazıt Dönemi’nde minare ve son cemaat yeri eklenerek bugünkü görüntüsüne kavuşmuştur. Yılların ibadethanesi, Bizanslılardan kalmış ve günümüze ulaşmış en eski tarihli yapılardan biridir. Kutsal mekan, hala ibadete açıktır.
Kamondo Merdivenleri, Galata mevkiinde, Bankalar Caddesinde konumlanmıştır. 1850’li yıllarda banker Kamondo ailesi tarafından, dik yokuşu çıkmayı kolaylaştırmak için yaptırılmıştır. Merdivenlere bu kadar ün katan, özgün mimarisidir. Sarmal şekilli merdivenler, Geç Barok üslubunu yansıtır. Kamondo Merdivenleri’nin başında, her daim fotoğrafçıları görebilmek mümkün…
Beyoğlu, Hasköy mevkiinde yer alan ve bulunduğu yeri güzelleştiren eserlerden biridir Aynalıkavak Kasrı… TBMM Milli Saraylar bünyesindeki kasrın, 17. yüzyılda yapıldığı tahmin edilir. Bizanslılar Dönemi’nde dinlenme yeri olarak kullanılmış bir korulukta konumlamıştır. İstanbul’un fethi sonrasında Osmanlılar tarafından Haliç kıyısına kurulan tersanenin hasbahçesindedir. Uzun bir süre Tersane Sarayı olarak anılmıştır. III. Selim Dönemi’nde onarımdan geçen ve bugünkü haline ulaşan kasır, geleneksel Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerindendir. Kasrın ikinci katı, müziğe olan ilgisi ile tanınmış III. Selim’e ithafen Türk Çalgıları Sergisi’ne ev sahipliği yapar. Kasrın bahçesinde çay bahçesi de bulunur.
Fatih’te, Sultanahmet Camii’nin arkasında konumlanmış olan Arasta Pazarı, diğer ismi ile Arasta Çarşısı, Osmanlı Dönemi’nden kalma tarihi bir alışveriş merkezidir. Osmanlılar Dönemi’nde sipahiler için eşyaların satıldığı pazar, Sipahiler Çarşısı adıyla da bilinir. Tarihi alışveriş merkezinin girişinde bir çay bahçesi vardır. Tenteli dükkanların karşılıklı ve yan yana sıralandığı Arasta Pazarı’nda el yapımı hediyelik eşya, el dokuma halı, giysi ve takılar satılır.
Medeniyetlerin yaşamına tanıklık etmiş kadim kent İstanbul’da, Yerebatan Sarnıcı’ndan sonraki en büyük su sarnıcıdır. Bizanslılardan kalma Binbirdirek Sarnıcı, 4. yüzyılda inşa edilmiştir. Binbirdirek Mahallaesinde, Hipodrom kalıntılarının batısında konumlanmıştır. Toplamda 224 adet sütunu olan tarihi mekanda, bu sütunların 212 tanesi sağlam kalmıştır. Binbirdirek Sarnıcı, yakın zamanda restore edilmiştir. Otantik havasıyla ve tarihi dokusuyla bir hayli etkileyici olan sarnıç, müze olarak gezilebilir. Ayrıca, restoran, sergi ve etkinlik salonu olarak hizmet verir.
Fatih’te, Cankurtaran mevkiindeki Haseki Hamamı, 1556 tarihinde hizmete açılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi, Hürrem Sultan’ın isteği üzerine inşa edilmiştir. Ayasofya Hürrem Hamamı adıyla da anılır. Tarihi mekan, Mimar Sinan tarafından tasarlanmıştır. Çifte hamam, yüzyıllar boyunca kullanılmış, 1910 sonrasında bir süre depo olarak hizmet vermiş, 2011 senesinde ise yenilenmiştir. Sekizgen kasnak üzerine oturan kubbesi ile klasik Osmanlı mimarisi örneklerinden biridir. Yenileme çalışması sonrasında iç mekanı oldukça lüks bir görünüme kavuşmuş, bahçe kısmına restoran ve kafe eklenmiştir.
Tarihi Yarımada’nın gösterişli yapılarından biri olan III. Ahmet Çeşmesi, Ayasofya Meydanı’nın merkezindedir. 1728 tarihli çeşme, dört taraflıdır. Her bir tarafında musluğu vardır. Topkapı Sarayı’nı gören tarafı, Kayseri ve Halep’te kadı olan Seyit Hüseyin Vehbi bin Ahmet’in kasidesi ile bezelidir. Lale gibi çiçek motifleriyle donatılmış, çeşmeyi dört bir tarafta şerit halinde sarmalayan çiniler dikkat çekicidir. III. Ahmet Çeşmesi, üç kubbeye sahiptir.
Fatih, Beyazıt’ta, İstanbul Üniversitesi Kampüsü’nde yer alan Beyazıt Kulesi, semtin simgelerinden biridir. İlk olarak 1749 senesinde, ahşaptan yapılmıştır. İnşa amacı, civardaki yangınları gözetlemek ve çevreye haber vermektir; ancak 1756 senesinde Cibali mevkiinde çıkan yangın sonucunda kule zarar görmüştür. 1826 senesinde yeniden yapılmış olsa da bir süre sonra tekrar yanmıştır.
1828’de mimar Senekerim Balyan tarafından inşa edilen ve günümüzdeki haline kavuşan kule, yangın kulesi, nöbet ve sancak katından oluşur. Yangın kulesi olsa da İstanbullular için bir hayli önemlidir. Yıllar boyunca kent sakinlerine ertesi günün hava durumunu renkli ışıklarla duyurmuştur. Günümüzde de aynı amaçlarla kullanılan kule, yakın zamanda yenilenmiştir. Açık havada mavi, yağmurlu havada yeşil, sisli havada sarı, karlı havada kırmızı renginde ışıl ışıl parlayan Beyazıt Kulesi, İstanbul’un değerlerinden biridir.
Türk ve İslam Eserleri Müzesi, 1914 Fatih’te kurulmuştur. Kurulduğu yıldan 1983’e dek Mimar Sinan’ın eserlerinden Süleymaniye Külliyesi’nin imaret binasında hizmet vermiştir. Şimdiki müze binası, Sultanahmet Meydanı’nda konumlanmış 16. yüzyıl tarihli İbrahim Paşa Sarayı’dır. At Meydanı Sarayı olarak da anılmış olan bu saray, Osmanlı mimarisi örneklerinden biri olarak 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Türk ve İslam dünyasına dair pek çok esere ev sahipliği yapar. Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde, cam, toprak, seramik ve metal objeler el yazması, halı gibi eserler sergilenir.
Fatih’te Sarayburnu’nda konumlanmış Ahırkapı Feneri, Osmanlı hükümdarı III. Osman Dönemi’nde, 1750’li yıllardan sonra yapılmıştır. İlk olarak ahşaptan inşa edilmiş olan fener, bugünkü haline 1855’te, Sultan Abdülmecid zamanında kavuşmuştur. O yıllarda denize sıfır konumlu iken, kalabalıklaşan kentte sahile bir şerit yol eklenmiş, bugün deniz ile fener arasına yoğun İstanbul trafiği girmiştir. Denizden yüksekliği 36 metreyi aşan Ahırkapı Feneri, halen aktif olarak kullanılır. Tarihi fenerin arkasında İstanbul Surları vardır.
Üsküdar’ın Kandilli burnunda konumlanmış tarihi yalı, 19. yüzyılın başında inşa edilmiştir. 1880’li yıllarda dönemin önde gelen kişilerinden Edip Efendi’nin satın aldığı yalı, o günden beri bu isimle anılmıştır. Tipik Osmanlı yalılarından biridir. Tarihi mekanda haremlik, selamlık olmak üzere iki kısım vardır. İç içe oturtulmuş odalardan oluşan Edip Efendi Yalısı, Kandilli kıyısını süsler. Özel bir mülk olan yapı, diz çekimleri için kullanılır.
İstanbul Demiryolu Müzesi olarak da bilinir. Fatih’teki Sirkeci Garı içinde kurulmuş olan müze, 2005’ten bu yana hizmet verir, birçok ilgi çekici esere sev sahipliği yapar. Sirkeci Garı Müzesi’nde Osmanlı Dönemi’nden kalma belgeler, ünlü Orient Ekspresi’ne (Şark Ekspresi) dair malzemeler, Sirkeci’nin ilk trenine ait önemli parçalar ve tren maketleri sergilenir.
İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, Fatih’te, Gülhane Parkı’nın içindeki Has Ahırlar binasında kurulmuştur. 2008 senesinden bu yana hizmet veren müzede, İslam bilginlerinin ortaya koymuş olduğu eserler; coğrafya, astronomi, tıp, kimya gibi pek çok bilim dalına dair eser ve maketler sergilenir. Müzenin bahçesindeki 9. yüzyıl tarihli dünya haritası örneği oldukça dikkat çekicidir.
Sokullu Mehmet Paşa Cami, Fatih’te Kadırga mevkiinde konumlanmıştır. İznik çinileri ve özenli el işçiliği ile süslü olan yapı, Mimar Sinan tarafından 1571 senesinde yapılmıştır ve hala ibadete açıktır. Camiinin yer aldığı alan oldukça eğimlidir, eğim nedeniyle oluşan kot farkı, merdivenlerle süslenmiştir. Kesme taştan yapılma camide tek şerefeli bir minare vardır. Haziresinde değerli mezar taşları barındıran kutsal mekan, Şehit Mehmet Paşa Camii adıyla da anılır.
Fatih’in Beyazıt semtinde yer alan Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi, 1500’lü yılların başında inşa edilmiş olan Bayezid Medresesi içinde kurulmuştur. Osmanlı imparatoru II. Bayezid tarafından kesme taştan yaptırılmış 19 odalı medrese, aynı adlı külliyenin bir parçasıdır. Hat sanatları müzesinde 13. yüzyıla ait eserler, el yazması ve işlemeler sergilenir.
Beyazıt Camii olarak da anılan tarihi yapı, Fatih’in Beyazıt semtindeki Bayezid Külliyesi’nin merkezidir. Osmanlı sultanı II. Bayezid tarafından 1500’lü yılların başında yaptırılmıştır. Osmanlı sultanları tarafından yaptırılmış, selatin camileri olarak adlandırılan camilerden biridir. Kare kasnak üzerine özenle yerleştirilmiş gösterişli bir kubbeye sahiptir. Caminin iki yanında küçük kubbelerle örtülü iki tabhane vardır. Taştan yapılma, tek şerefeli iki minaresi tabhanelerin yanında yer alır. Bayezid Camii, özgünlüğü korunarak birkaç kez yenilenmiştir ve halen ibadete açıktır.
Bozdoğan Kemeri, diğer adı ile Valens Su Kemeri, 4. yüzyılın sonunda Tarihi Yarımada’da inşa edilmiş, bir eserdir. Roma imparatorlarından Valens’in yaptırmış olduğu su kemeri, İstanbul Üniversitesi’ne yakın bir konumda, Kalenderhane Mahallesi mevkiindedir. Kesme taş ve tuğladan yapılma kemer, yüzyıllar boyunca şehin su ihtiyacını karşılamıştır. Zamanla tahrip olsa da günümüzde varlığını büyük ölçüde korur. Kemer, bugün İstanbul’un yoğun trafiğine tanık olsa da şehrin en eski tarihi yapılarından biridir.
Şişli, Teşvikiye’de konumlanmış olan 1854 tarihli Teşvikiye Camii, Osmanlı padişahı I. Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır. Caminin avlusunda ve girişinde iki adet nişan taşı yer alır. Eğimli bir arazide yapılmış olan Teşvikiye Camii, 1794 yılında III. Selim’in yaptırmış olduğu mescidin genişletilmesi ile bugünkü halini almıştır. Caminin geniş bir avlusu ve tek şerefeli bir minaresi vardır.
Fatih’in Vefa semtinde yer alan tarihi ibadethane, İstanbul’un fethinden sonra camiye çevrilmiştir. Diyakonissa Kilisesi adıyla 9. yüzyılda inşa edilmiş kutsal mekan, haç şeklinde planlanmıştır. Mozaik ve frizlerle süslenmiş kilise, camiye dönüştürüldükten sonra mermer işlemlerle zenginleştirilmiştir. Kalenderhane Camii, kafesli pencereleriyle dikkat çeker. Günümüze dek birkaç defa restore edilmiştir ve halen ibadete açıktır.
Tarihi Yarımada Fatih'te yer alan ve kiliseden camiye dönüştürülen ibadethanelerden biridir Zeyrek Camii… Bizanslılardan kalma 12. yüzyıl tarihli Hristo Pantakrator Kilisesi, 15. yüzyıla dek hizmet vermiştir. Haç şeklinde planlanmış kutsal mekan, taş işçiliğinin güzel örneklerinden biridir. Günümüzde Zeyrek Camii’nin yalnızca güney kısmı hizmete açıktır.
Fatih’in Aksaray, Cerrahpaşa mevkiinde konumlanmış olan cami, 1500’lü yılların sonunda sadrazam Cerrah Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Cerrahaşa Camii olarak da bilinen kutsal mekan, kare şeklinde tasarlanmıştır. Altıgen bir kasnak üzerinde yükselen kubbesi, yarım kubbelerle çevrelenmiştir. Çini, işleme ve vitraylarla bezeli olan Cerrah Mehmet Paşa Camii, tek şerefeli taştan yapılma bir minareye sahiptir. Tarihi cami, günümüze dek birkaç kez onarılmıştır ve ibadete açıktır. Avlusunda Cerrah Mehmet Paşa’nın türbesi bulunur.
Kazasker İvaz Efendi Camii, Ayvansaray, Eğrikapı mevkiinde yer alır. 1585 tarihli cami, Mimar Sinan’ın tasarımıdır. Kesme taş ve tuğla ile örülmüş duvarlarını mütevazı bir kubbe kapatır. Pencereleri kafeslidir. Kutsal mekanın, klasik camilerden farklı olarak bir ana kapısı yoktur. Caminin bir yanı, Eğrikapı Surlarına dayanmıştır. Yapının inşa edildiği alanda Bizanslılara ait Anemas Zindanları’nın kalıntıları, çukur ve tüneller bulunur. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Kazasker olan İvaz Efendi’nin türbesi de tarihi caminin haziresindedir.
Gül Camii, Fatih’te yer alan Bizanslılardan kalma tarihi bir ibadethanedir. 1499 yılına dek Ayia Theodosia (Azize Teodosya) Kilisesi olarak hizmet vermiştir.10. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen kutsal mekan, haç şeklinde tasarlanmıştır. Kemerli pencereleri, kafeslidir. II. Selim Dönemi’nde camiye dönüştürülen ibadethane, kesme taşta yapılma tek şerefeli bir minare eklenmiştir. Tarihi yapı, birkaç kez onarılmıştır ve ibadete açıktır.
Beyoğlu, Tophane mevkiinde konumlanan 1580 tarihli Kılıç Ali Paşa Camii, Osmanlı donanma komutanı (Kaptan-ı Derya) Kılıç Ali tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Aynı isimli külliyenin merkezi olan tarihi ibadethane, Ayasofya’yı andırır. Taştan yapılma duvarlarına açılmış kafesli pencereleri, muazzam bir taş işçiliği örneği olan iç mekan motifleri ile ilgi çeken bir yapıdır. Kılıç Ali Paşa Camii’nin büyük bir kubbesi, tek şerefeli bir minaresi vardır. Cami, türbe, medrese ve hamam ile beraber Kılıç Ali Paşa Külliyesi, günümüze kadar gelebilmiştir.
Diğer adı ile Tophane Camii, Beyoğlu’nda Barok stilini yansıtan tarihi yapılardan biridir. II. Mahmut Dönemi’nde Krikor Balyan’a yaptırılan cami, 1826 senesinden bu yana hizmet verir. Gösterişli bir kubbesi, ince yapılı ve yivli ikişer şerefeli iki minaresi, küçük kubbelerle örtülü şadırvanı vardır. Kutsal mekanın iç kısmı, Barok üslubuna uygun olarak süslenmiştir. Özgün mimarisi ile Nusretiye Camii, günümüzde ibadete açıktır.
Kuzguncuk’ta, Boğaz kıyısını süsleyen Üryanizade Camii, 1860 senesinde inşa edilmiştir. Özgün bir minareye sahip olan bu cami, klasik Osmanlı camilerine pek benzemez. Ahşaptan yapılma kutsal mekanın görüntüsü, adeta bir köşkü andırır. Küçük bir ibadethane olmasına karşın deniz kıyısında muazzam bir görsel şölen yaratır. Caminin minaresi de ahşaptan yapılmıştır. Tek şerefesi ve sivrilen bir kubbesi vardır.
Diğer adı ile Vani Mehmet Efendi Camii, Üsküdar, Kandilli kıyısında, Vaniköy’de konumlanmıştır. 1665 yılında inşa edilmiş tarihi cami, Boğaz kıyısını süsleyen yapılardan biridir. Vaniköy’e ismini veren Vani Mehmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen olarak tasarlanmış kagir yapının ikinci katı ahşap cephelidir. Taştan yapılma kırmızı minaresi tek şerefelidir. Vaniköy Camii, klasik Osmanlı camilerinden farklı olarak kubbe yerine kırma çatıyla örtülüdür.
Üsküdar, Beylerbeyi’nde, deniz kıyısında konumlanmış olan tarihi Beylerbeyi Camii, I. Abdülhamit tarafından yaptırılmış selatin camilerinden biridir. 1778 senesinde ibadete açılan Beylerbeyi Camii, Barok üslubu ile tasarlanmıştır. İç mekanı çinilerle ve işlemelerle bezelidir. Hamid-i Evvel Camii olarak da bilinen kutsal mekanın kubbesi, kafesli pencerelerle süslenmiştir. Beylerbeyi Camii, kesme taştan yapılmıştır. Birer şerefeli iki minaresi olan tarihi ibadethane, günümüze dek birkaç kez onarılmıştır ve hala ibadete açıktır.
1580 yılında Şemsi Ahmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan Şemsi Paşa Külliyesi’nin bir parçasıdır. Medrese, L şeklindedir. Kubbelerle örtülmüş tarihi yapının, 12 odacığı vardır. Günümüzde Şemsipaşa Halk Kütüphanesi olarak hizmet verir. Kare yapılı, kubbeli bir okuma bölümü bulunan kütüphanede 35 binden fazla kitap vardır. Şemsi Paşa Medresesi, deniz kıyısında, huzur dolu bir manzara eşliğinde kitap okumayı ve ders çalışmayı sevenlerin vazgeçilmez yerlerindendir.
Üsküdar’da yer alan Ayazma Camii, mimar Mehmet Tahir Ağa tarafından yapılmıştır. Osmanlı padişahlarından III. Mustafa’nın isteği üzerine inşa edilen kutsal mekan, 1760 senesinde ibadete açılmıştır. Osmanlı mimarisi ve Barok stilinin bir araya geldiği yapı, kesme taştan yapılmıştır. Tek şerefeli bir minaresi vardır. Caminin haziresinde toplam 43 mezar ve III. Mustafa’nın türbesi bulunur.
1770 tarihinde inşa edilmiş olan Kadınefendi Yalısı, Üsküdar, Vaniköy mevkiinde yer alır. Deniz kıyısını süsleyen yapılardan biridir. Üç katlı yalı, günümüzde özel mülk olarak kullanılır. Tarihi yapı, kırmızı renklidir. Boğaz’dan geçip giderken meraklı gözlerin dikkatini çeker.
Üsküdar, Vaniköy’de yer alan Fazıl Bey Yalısı, Kadınefendi Yalısı’nın yanı başında, deniz kıyısındadır. Tek katlı olan Fazıl Bey Yalısı, yıllar boyu Kadınefendi Yalı’sının bir parçası olarak bilinse de bağımsız bir yapıdır. Kırmızı renkli duvarları ve beyaz panjurlu pencereleri ile Üsküdar’ın dikkat çekici Boğaz yalılarından biridir. Fazıl Bey Yalısı, günümüzde özel mülk olarak kullanılır.
Üsküdar’ın yalıları ile ünlü semti Vaniköy’de yer alan Ahmet Nazif Paşa Yalısı, 1800’lü yılların sonunda yapılmıştır. Yalı, II. Abdülhamit Dönemi’nde maliye nazırı olan Ahmet Nazif Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Boğaziçi’ni süsleyen ve günümüzde özel mülk olan yalı, iki katlıdır. Ana yapı ve küçük bir selamlık bölümünden oluşur.
Mahmut Nedim Paşa Yalısı, birbirinden güzel yalılarıyla ün salmış Vaniköy’de yer alır. Osmanlı Dönemi’nde Viyana Büyükelçisi olan Mahmut Nedim Paşa tarafından 1850’li yıllarda yaptırılmıştır. Boğaziçi’nin klasik yalılarından farklı olarak şatoyu andıran külahlı bir kulesi vardır. Haremlik ve selamlık olmak üzere iki bölümden oluşan Mahmut Nedim Paşa Yalısı, günümüzde özel mülk olarak kullanılır.
Moda’daki kültürel zenginliğinin göstergesi olan All Saints Moda Kilisesi, 1878 tarihinde yapılmıştır. Barış Manço Evi’nin karşısında yer alan ibadethane, İstanbul Presbiteryen Kilisesi olarak da bilinir. Küçük bir kilise olmasına karşın sokağa adım atar atmaz dikkat çeker. Mimari yapısı, Gotik üslubu yansıtır. Uzun, sivri kemerli ve yuvarlak pencereleri, vitraylarla donatılmış, minareyi andıran konik kulesi, bir tablodan esinlenilmiş gibidir.
Eminönü’nde konumlanmış Yeni Camii, diğer adı ile Valide Sultan Camii, yıllar süren uğraşlar sonucu ibadete açılmıştır. 1597 senesinde başlayan inşa süreci, 1665 yılında sonlanmış, ibadethanenin yapımı, iki mimar tarafından idare edilmiştir. Yeni Camii, bir külliye niteliğindedir. Tuğla, küfeki taşı ve kesme taştan yapılma kare yapılı caminin büyük kubbesi ve onu sarmalayarak büyüten dört yarım kubbesi vardır. İç kısım çinilerle donatılmıştır ve büyük kafesli pencerelere sahiptir. Üçer şerefeli iki minaresi, büyük cümle kapısının iki yanına kondurulmuştur. 1660’lı yıllarda Yeni Cami’ye gelir sağlaması için tarihi Mısır Çarşısı inşa edilmiştir.
Fatih, Çemberlitaş’ta, Kapalıçarşı Nuruosmaniye Kapısı’nın yanında yer alır. Barok üslubunu yansıtan kutsal mekan, 1755 yılından bu yana ibadete açıktır. Mermerden yapılma merdivenlerin üzerinde yükselen Nuruosmaniye Camii, büyük bir kubbeye sahiptir. İkişer şerefeli iki minaresi, vitraylarla renklendirilmiş kafesli pencereleri ve revaklı duvarları ile ilgi çekici bir yapıdır. Medrese, türbe, kütüphane ve çeşme gibi yapıların oluşturduğu külliyenin merkezidir. Nuruosmaniye Cami Kütüphanesi, ibadethanenin kendisi kadar ilgi çekici bir mimariye ve içeriğe sahiptir.
Haseki Hürrem Sultan Külliyesi olarak da bilinen ve Fatih’te konumlandığı bölgeye adını vermiş olan Haseki Külliyesi, 1551 senesinde Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Hürrem Sultan’ın isteği üzerine inşa edilen yapı topluluğu, günümüzde varlığını korumaktadır. Medrese, darüşşifa, cami, çeşme, sübyan mektebi ve imaret olmak üzere altı kısımdan oluşur. Darüşşifa kısmı, halen Haseki Hastanesi’nin bir parçasıdır. Diğer kısımları da çeşitli amaçlarla devlet kurumu olarak kullanılır.
Gazi Atik Ali Paşa Camii, Fatih, Çemberlitaş’ta konumlanmıştır. II. Bayezid Dönemi’nin sadrazamlarından biri olan Bosnalı Ali Paşa tarafından 1496 yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılan cami, İstanbul depremlerinde zarar görmüş olsa da günümüzde özgünlüğünü halen korur. Sedefçiler Camii olarak da bilinen ibadethanenin, taştan yapılma tek şerefeli bir minaresi ve kafesle bezeli pencereleri etkileyici bir görüntü oluşturur.
Sarıyer’de, Garipçe Mahallesinde yer alan aynı adlı tarihi kale, Osmanlı Dönemi’nde de kullanılmış, günümüzde koruma altına alınmış bir yapıttır. Cenevizliler tarafından inşa edildiği tahmin edilen yapı, yüksek bir tepede, Boğaz’a ve Karadeniz’e hakim bir konumdadır. Taştan yapılma kale, birkaç kez onarılmıştır. Kalenin tünel girişini andıran oyuklarla yeraltına açılan bir bölümü vardır. Kemerli yapısı ile İstanbul Boğazı’nı süslese de iç kısımları bakımsız kalmıştır.
Ümraniye, Hekimbaşı Mahallesinde yer alan aynı adlı tarihi köşk, 1881 senesinde Mimar Sarkis Balyan tarafından inşa edilmiştir. Üç katlı tarihi köşkte, merdiven kulesi vardır. Uzun süre bakımsız kalmış bu yapı, yakın tarihte onarılmıştır. Köşkün içi Osmanlı Dönemi eşyalarıyla süslenmiştir. Yemyeşil, ferah bir bahçenin içinde konumlanmış olan Hekimbaşı Av Köşkü, ziyarete açıktır.
Ayios Panteleimon Kilisesi, Üsküdar’ın tarihi dokusu ve doğal zenginliği ile ünlü olan semti Kuzguncuk’ta yer alır. Rum Ortodoks kilisesi olan tarihi yapı, 1800’lü yılların sonunda inşa edilmiştir. Kapalı Yunan Haç planlı kutsal mekan, özenli bir işçilikle süslenmiştir. Kubbesi, dantel gibi işlenmiş çan kulesi ile bulunduğu sokağa ayrı bir güzellik katar. Ayios Panteleimon Kilisesi, hala hizmet veren Kuzguncuk kiliselerinden biridir.
Büyükada’nın en dikkat çekici mimari yapılarından biri olan Mizzi Köşkü, 19. yüzyılın ikinci bölümünde, İngiliz George Mizzi tarafından yaptırılmıştır. Bodrum dahil üç katlı olan köşk, ilgi çekici kulesiyle Orta Çağ şatolarına benzetilir.
Kırmızıya boyalı duvarları kargirdir. Köşkün kulesi, yapının sahipleri tarafından bir dönem rasathane olarak kullanılmış, kulenin üzerine camla çevrili bir bölüm daha eklenmiştir. 1930 - 40 yılları arasında San Remo Oteli olarak hizmet vermiş, 1952’den sonra Al Palas adı ile apart otel olarak kullanılmıştır. Şimdilerde içi boş olan Mizzi Köşkü, Kırmızı Kuleli Köşk ya da Al Palas adlarıyla anılır ve Büyükada’nın özel mekanlarından biridir.
1880 tarihli Con Paşa Köşkü, John Avrimidis Köşkü olarak da bilinir. Tarihi ahşap köşk, göz alıcı işlemeler ve çatı kuleleri süslenmiştir. Her penceresinin önünde bir balkon kondurulmuş, pencereleri ise ahşap kepenklerle kapatılmıştır. Köşkü yaptıran Venedikli Con Paşa’nın gerçek ismi Trasiyolos Yannaross’tur ve Devlet Vapur İşletmesi Dairesi müdürü olarak yıllarca Büyükada’da görev yapmıştır.
Agopyan Köşkü, Büyükada’nın Nizam Çankaya Caddesinde bulunan tarihi yapılardan biridir. 1900’lü yılların başında inşa edilmiş bu köşk, bodrum dahil dört katlıdır. Ahşap köşkün en dikkat çeken özelliği, en üst katın ortasına yerleştirilmiş yarım daire alınlıktır. Özenli bir ahşap işçiliği örneği olan Agopyan Köşkü’nün içi de dışı işlemelerle bezenmiştir. 22 odalı yapı, özel mesken olarak kullanıldığı için yalnızca dışarıdan görülebilir.
Taranto Köşkü, nam-ı diğer Begonvilli Köşk, Büyükada Mehmetçik Caddesinde yer alır. Ahşaptan yapılma köşk, gri panjurlar ve panjurları çevreleyen süslemeleriyle dikkat çeker. Küçük bir bahçe içine yerleştirilmiş yapı, inşa tarihi net olmamakla beraber Osmanlı Dönemi’nden kalmıştır. Beyaza boyalı Taranto Köşkü, yazları pembe begonvillerle renklenir ve bu yönüyle Büyükada’nın sembol yapılarından biridir. Özel mülk olması nedeniyle sadece dışarıdan görülebilir.
Arvanitis Köşkü, Büyükada Çankaya Caddesinde yer alır. İnşa tarihi bilinmeyen köşk, Yunan armatör olan Arvanitis tarafından yaptırılıştır. Bodrum katı dahil olmak üzere toplam üç katlı ve ahşaptır. Yeşile boyalı yapı, bir ara kaymakamlık lojmanı olarak kullanılmıştır. Sıra dışı çatı tasarımı ile dikkat çeken Arvanitis Köşkü, bitişiğindeki tuğla kuleyle beraber ilgi çekici görüntü oluşturur. Özel mesken olduğu için sadece dışarıdan görülebilir.
1854 tarihli Stefanidis Köşkü, Büyükada Kadıyoran Caddesinde bulunur. Kulesi ile dikkat çeken tarihi yapı, bodrum ve çatı katları dahil olmak üzere beş katlıdır. Seyir terası olarak kullanılan kule, panoramik bir manzaraya hakimdir. Bir kısmı kagir, bir kısmı ahşap olan köşk, özel mülk olduğu için sadece dışarıdan görülebilir.
Surp Astvazazin Verapohum Ermeni Kilisesi, 1858 tarihinden bu yana ibadete açıktır. Büyükada’nın tek Ermeni kilisesidir. Yarım daire pencerelerle süslenmiş olan kutsal mekanın tuğla duvarları sıva ile kapatılmıştır. Bir bahçe içine yerleştirilmiş, dikdörtgen planlı yapı, kırma çatı ile örtülmüş, kuzey ve güney tarafları üçgen alınlığın altına konan yuvarlak gül pencerelerle aydınlatılmıştır. Kilisenin tuğladan yapılma çan kulesi, 1895 tarihlidir.
Yahya Efendi Camii, Beşiktaş Çırağan Caddesinde yer alır. 16. yüzyıldan kalma kutsal mekan, kagirdir. Yanında bulunan çeşme, 1538 tarihli bir kitabeye sahip olduğu için caminin de aynı yıllarda yapıldığı tahmin edilir. İstanbul Boğaz’ına nazır ibadethanenin haziresinde Yahya Efendi’nin kabri bulunur. Kubbe ile süslenmiş caminin minaresi yoktur ve hala ibadete açıktır.
Beyoğlu Fındıklı mevkiinde yer alan Molla Çelebi Camii, Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde inşa edilmiştir. Kitabesi olmadığı için inşa tarihi bilinmeyen kutsal mekan, kadı Mehmet Vusuli Efendi’nin isteği ile Mimar Sinan tarafından tasarlanmıştır. Kesme taştan yapılan kutsal mekan, sekizgen kasnak üzerinde yükselen kubbesi ve tek şerefeli taş minaresi ile bugüne dek birçok onarımdan geçmiştir. Tarihi cami, hala ibadete açıktır.
Beyoğlu Tophane’de yer alan Kılıç Ali Paşa Hamamı, aynı adlı cami ile beraber külliyenin bir yapısı olarak 1578 - 83 senelerinde Kılıç Ali Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Tasarımı Mimar Sinan’a ait olan bu eser, güneşi içeri davet eden gösterişli büyük bir kubbe ve onu çevreleyen küçük kubbelerle günümüze kadar gelebilmiş özel mekanlardan biridir. Hamam yakın tarihte onarılmıştır ve çifte hamam olarak kadın ve erkeklere hizmet vermeye devam eder.
Kurşunlu Han olarak da anılan Büyükçekmece Kervansarayı, Osmanlı padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman tarafından 16. yüzyılda yaptırılmıştır. Tarihi yapının tasarımı Mimar Sinan’a aittir. Taş ve tuğladan inşa edilmiş kervansaray, İstanbul - Rumeli yönünde, ticari ve askeri yol üzerinde kurulmuştur. Geçmişte, kurşunla kaplı bir çatısı olduğu için bu ismi almıştır. Tarihi mekan, onarımlardan geçerek günümüze kadar gelebilmiştir.
Kurşunlugerme Su Kemeri, Çatalca Kemerleri arasında günümüze kadar gelebilmiş en sağlam su kemeridir. Binlerce yıldır ayakta kalabilmeyi başarmış olan bu yapının tarihi, Romalılara kadar uzanır. Yıllar boyu İstanbul’a su taşıyan bu sistem, tepeden bakıldığında ağaçların arasında kaldığı için iki katlı gibi görünse de üç katlıdır. Çatalca’da düzenlenen doğa yürüyüşü turlarının büyük bir kısmı Çatalca Su Kemerleri güzergahında bir rota çizer.
Maltepe, Küçükyalı’ya bağlı Çınar Mahallesinde yer alan Küçükyalı Arkeopark, arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkarılan Bizans Dönemi kalıntılarını barındırır. Kentin göbeğinde sit alanı olan Arkeopark, bir açık hava müzesidir. Arkeoloji Parkı olarak tanımlanan bu alanda keşfedilen manastır, bazilika ve sarnıç kalıntıları oldukça ilgi çekicidir. Bu alanda, açık hava sineması, müzik dinletisi ve mesleki eğitimlerin düzenlendiği kültür merkezi hizmeti sunan bir bölüm de bulunur.
Kesikbaş Hüseyin Ağa Türbesi, Küçük Ayasofya Camii’nin avlusunda yer alır. Taş ve tuğladan yapılan kutsal mekan, sekiz köşelidir. Sade bir tasarıma sahip olan türbede, II. Bayezid Dönemi’nde Topkapı Sarayı’nın kızlar ağası olan Hüseyin Ağa’nın sandukası ile beraber bir sanduka daha bulunur. Kafesli pencerelerle aydınlatılan mekandaki diğer sanduka, Halvetiyye Tarikatı’na mensup Şeyh Hacı Kamil Efendi’nindir.
Nakşidil Sultan Türbesi, Fatih Camii’nin haziresindeki türbelerden biridir. I. Abdülhamit’in eşi ve II. Mahmut’un annesi olan Nakşidil Valide Sultan, 1817’de vefat etmiştir. Türbeyi, Nakşidil Sultan vefat etmeden evvel, 1817 senesinde yaptırmıştır.
Barok stilinin en güzel örneklerinden biri olan kutsal yapı, 16 köşeli olarak planlanmıştır. Duvarları mermerle kaplı türbenin dışı, kabartmalarla içi ise kalem işi bezemelerle süslüdür. Çok sayıda pencere ile aydınlatılan mekanın üzeri kubbe ile kapatılmıştır. Nakşidil Valide Sultan’ın sandukasıyla beraber burada aile eşrafına ait 14 sanduka daha vardır. Türbenin yanında bir de sebil bulunur.
Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi, Fatih’teki Alemdar Caddesi üzerinde yer alır. Başta Ahmet Hamdi Tanpınar olmak üzere toplam 33 yazarın şahsi eşya ve belgeleriyle beraber 9 binden fazla kitaba yer veren kültürel bir hazinedir. Şehrin içinde olmasına rağmen huzur ve sessizliğin hakim olduğu bu mekan, şiir ve edebiyat günlerine de ev sahipliği yapar.
Müze kütüphane, 19. yüzyılın ilk çeyreğinde Topkapı Sarayı’nın has bahçesi Gülhane Parkı içinde inşa edilmiş olan Alay Köşkü’nde hizmet verir. Soğukçeşme Kapısı’nda girince sol tarafta kalan tarihi yapı, burcun üzerine yerleştirilmiş, çokgen olarak tasarlanmış, külahla süslenmiştir. Bu külah iç kısımda kubbe olarak karşınıza çıkar. Bir kütüphane için fazlasıyla uygun ve ferah olan bu mekan, padişahların alay geçidini izlediği, çeşitli kutlamaların yapıldığı yaşayan bir ortamdır. Kitapların arasında yeni dünyalara doğru yola çıkarken, köşkün tavan süslemeleri, sizleri geçmişe götürür.
1900’lü yılların başında inşa edildiği tahmin edilen, Çankaya Caddesinde yer alan yapıya, mermer döşenmiş bir köprüden geçerek girilir. Adalar manzarasını içine alan bir seyir balkonu, konağın sol tarafında yükselir. Kabartmalarla süslenmiş yüksek tavanlı yapıda, toplam 23 oda vardır. İstanbul’un işgali esnasında “Büyük Emperyal” adı ile otel olarak hizmet vermiş, Cumhuriyet’in ilan edilmesi ile beraber bir süre Hükümet Konağı olarak kullanılmıştır.
Bolşevik ve Marksist bir siyasetçi olan Lev Troçki, Josef Stalin tarafından dönemin Sovyetler Birliği’nden sürgün edilmiştir. 1929 - 1933 seneleri arasında Büyükada’da yaşamıştır. Çankaya Caddesinde yer alan ev, eski bir film afişi gibi nostaljik bir havaya sahiptir. Denizi ve balık tutmayı çok sevdiği bilinen Troçki’nin, sürgünde olsa dahi buradaki evi ve hayatını sevdiği söylenir. Üç katlı ev, yaklaşık 3500 metrekarelik bir alan kaplar. Denizin yanıbaşında olan evin Troçki tarafından yaptırılmış bir ıstakoz havuzu vardır.
Yıllarca Rum Ortodokslara teolojik eğitim vermiş kurumlardan biri olan Ruhban Okulu, Heybeliada’nın denize nazır bir köşesinde, Ümit Tepesi mevkiinde yer alır. Romalıların 9. yüzyılda Aya Triada Kilisesi olarak inşa ettiği tarihi okulda, pek çok din insanı yetişmiştir. Atina İlahiyat Fakültesi’nden sonra ilk akademik dini okul özelliğini taşır. Ağaçlıklar içinde konumlanmış olan Ruhban Okulu, 1971 senesinde kapatılmış olsa da tarihi binasında zaman zaman konferans, sergi ve festivaller düzenlenir.
Aya Yorgi Uçurum Manastırı, Heybeliada’nın Büyükada’ya bakan güney yamacında yer alır. Uçurum kenarında konumlanmış olduğu için bu adı almıştır. 1500’lü yılların son çeyreğinde inşa edildiği düşünülen ibadethane, üç yapıdan oluşur. Uçurum Manastırı, ağaçların içinde pembe renkli bir dini komplekstir.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, 30 yılı aşkın bir süre boyunca romanlarının büyük bir kısmını, Heybeliada’nın temiz havası ve eşsiz manzarası eşliğinde, yemyeşil ağaçların arasındaki köşkünde kaleme almıştır. Adanın yüksek bir noktasında, Ruhban Okulu’na karşısında yer alan bu köşk, üç katlı ve ahşaptır. Ada evlerinin bittiği noktada, ormanın başlangıcındaki yapı, restore edilmiş ve 2000 yılından bu yana müze olarak hizmet vermeye başlamıştır. Müzede, yazarın eşyaları, çalışma odası, kendi yapmış olduğu elişi dantelleri, dönemi yansıtan mobilyaları görülebilir.
1800’lü yıllarda, Bizans kilisesi kalıntıları üzerine inşa edilen Aziz Nikola Rum Ortodoks Kilisesi, Rum mimarisinin nadide örneklerinden biridir. Denizcileri koruduğuna inanılan Nikolaos adına yaptırılmış kubbeli bir yapıdır. Dışı kırmızı renkte, içi ise geometrik motiflerle süslüdür. Tavanlarına kabartma figürler işlenmiştir. Bizans ikonalarının görülebileceği bu yapı, Ayios Nikolas Kilisesi olarak da bilinir.
Heybeliada’nın Çam Limanı mevkiinde yer alan Terk-i Dünya Manastırı, 1860’lı yıllarda, adanın güneybatısında kurulmuştur. Büyük bir depremde zarar gören manastır, 1800’lü yılların sonunda yeniden inşa edilmiş ve birkaç defa restore edilmiştir. İnzivaya çekilmek için burayı mesken tutan keşiş ve din adamlarından dolayı ibadethanenin ismi, Terk-i Dünya Manastırı olmuştur. Uçurumun kenarında, denize hakim bir noktada yer alan tarihi yapı, sessizliği ile dinlendiren bir Rum Ortodoks ibadethanesi olarak Haziran ile Eylül ayları arasında, perşembe günleri ziyaretçilerini kabul eder.
1924 senesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği üzerine inşa edilen Heybeliada Sanatoryumu, İsviçre’deki bir sanatoryumdan esinlenerek yapıldı. Tarihi şifahane, bir eğitim araştırma hastanesi niteliğindeydi. Siyami Ersek başta olmak üzere birçok değerli doktor, burada eğitim görerek pek çok insanın hayatını değiştirdi. Başta verem olmak üzere çeşitli akciğer hastalıklarından muzdarip hastaların şifa bulduğu Heybeliada Sanatoryumu, ek hizmetler de sunan bir rehabilitasyon merkeziydi. Hastalıkların tedavisinde iyi bir bakım kadar huzur ve moralin de etkili olması nedeniyle, buradaki hastalara, ustalar tarafından saatçilik, ayakkabıcılık gibi zanaat eğitimleri veriliyordu. Türkiye’nin ilk verem hastanesi olan yapı, 2005 senesinde kapatıldı, kadrosu ve hastaları Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Yüzlerce canın iyileşmesine vesile olan tarihi hastane binası, hüzün ve mutluluğu bir arada yaşatmış eşsiz yapılardandır.
İskelenin yakında yer alan bu evler, tüccar Sirakyan ailesi tarafından 1900’lü yılların ilk çeyreğinde yaptırılmıştır. Simetrik yapıda iki evden oluşur ve bu yüzden ikiz evler olarak anılır. Evlerin tamamı ahşaptır. Dik çatısı ile gotik mimarinin izlerini taşır. Üçer katlı olan iki evde de on bir oda bulunur. Sirakyan Evleri, Kınalıada’nın en zarif mimari yapılarındandır.
III. İstanbul köprüsünün yapımı esnasında keşfedilen Filiboz Antik Kenti, Sazlıbosna Barajı’nın batısında yer alır. Arkeolojik sit alanı olarak belirlenen antik kentte, taş ocağı kalıntıları da bulunmuş, bölgenin Bizans yerleşimi olduğu tahmin edilmiştir. Filiboz Antik Kenti, arkeolojik olarak incelenmeyi bekliyor.
Siyavuşpaşa Kasrı ya da Havuzlu Köşk adlarıyla da bilinen tarihi yapı, Milli Egemenlik Parkı sınırları içindedir. 16. YY. ‘da tarihlenen köşk, adını o dönemde Sadrazam olan Siyavuşpaşa’dan almıştır. Birkaç kez onarımdan geçmiştir; ancak özgün mimarisini büyük ölçüde korur. Bir büyük bir de küçük kubbesi vardır. Siyavuşpaşa Kasrı, şimdilerde çocuk kütüphanesi olarak kullanılır.
Viran Bosna ya da Saray Bosna olarak da anılmış bir Osmanlı mimarisi örneğidir. Yıkık olduğu için Viran Saray olarak isimlendirilmiş tarihi yapının, günümüze yalnızca kalıntıları gelebilmiştir.
Mimar Sinan Köprüsü olarak da bilinen tarihi yapı, Bizanslılardan kalmıştır. Toplam altı kemeri vardır ve 38 metre uzunluğundadır. Yapımında yontma taş kullanılan Çobançeşme Köprüsü, yazları kuraklık sonucu kuruyan Ayamama Deresi üzerine kondurulmuştur.
Bakırköy Çarşı Camii, Osmanlı Dönemi eseridir; 1600 senesinde yaptırılmıştır. Zamana yenik düşen ibadethane, 1875 yılında Sultan Abdülaziz zamanında yeniden inşa edilmiştir. Bakırköy’ün çarşısında bulunduğu için bu ismi alan tarihi yapı, 1980 senesinde genişletilmiştir. Çarşı Camii, kagir bir yapıdır, tek şerefeli bir minaresi ve kemerli pencereleri vardır. Kara Derviş Ağa Camii olarak da bilinir. Girişinde bir kütüphane ve çay ocağı bulunur.
Deniz kıyısında, Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile Marmara Denizi üzerinde inşa edilen Florya Atatürk Deniz Köşkü, 1935 senesinde tamamlanmış ve kullanılmaya başlanmıştır. İstanbul’un eşsiz köşklerinden biri olan Deniz Köşkü, karadan yaklaşık 70 metre uzakta, denizin dibine yerleştirilmiş sütunlar üzerinde durur. Bir köprü, köşk ile karayı birleştirir. Atatürk, burayı yazlık olarak yaptırmış olsa da birçok toplantısını köşkte gerçekleştirmiş, konuklarını burada ağırlamıştır. Atatürk’ün vefatı sonrasında Cumhurbaşkanlığı yazlık konutu olarak kullanılmıştır. Florya Deniz Köşkü, bir dönem restore edilmiştir. Şu an müze olarak hizmet verir.
Yunus Emre Kültür Merkezi, Osmanlı İmparatorluğu zamanında, III. Selim Dönemi’nde inşa edilen Baruthane-i Humayun, İstanbul (Bakırköy) Baruthanesi’dir. O dönemde barut üretimi yapan fabrikalardan biri olan bu bina, şimdilerde sanat aktivitelerine ev sahipliği yapıyor. Sanat galerisi ve tiyatro salonu olarak kullanılan tarihi baruthane, tiyatro severleri ve sanatçıları bir araya getirir.
1844 senesinde, mühendis, müteşebbis Hovahannes Dadyan tarafından yapılmıştır. Birkaç defa onarımdan geçen tarihi kilisenin bahçesinde, Dadyan ailesinin kabirleri bulunur. Surp Asdvadzadzni Ermeni Kilisesi, halen hizmet verir.
Küçükçekmece Gölü’nden yaklaşık 4 km uzaklıkta, 1700’lü yılların sonunda inşa edilen Azatlı Baruthanesi, 1877 Osmanlı - Rus Savaşı’na dek kullanılmıştır. Savaşın etkisi ile zarar gören baruthanenin kalıntılarını görebilmek mümkün…
Altınşehir Mağarası olarak da bilinen Yarımburgaz Mağarası, Küçükçekmece Gölü’nün doğusunda, gölün Sazlıdere uzantısına yaklaşık 1,5 km uzaklıktadır. 2001 senesinde I. Derece Arkeolojik - Doğal Sit alanı ilan edilen mağarada, Yontma Taş Devri’ne kadar uzanan izler bulunmuş, bu izlerden bazılarının ise Orta Buzul Çağ’ı işaret ettiği tahmin edilmiştir. Türkiye’nin en eski yerleşim yeri olarak kabul görmüş Yarımburgaz Mağarası, odacık gibi birkaç mağaradan oluşur. Mağaranın iç duvarlarına oyularak işlemiş çeşitli şekiller dikkat çeker. Burada bulunan tarihi eser niteliğindeki tüm kalıntılar, Tarihi Yarımada’daki İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenir.
Büyük blok taşlarla örülen Şamlar Bendi, II Mahmut Dönemi’nde, Azatlı Baruthanesi’ne su sağlamak amacıyla inşa edilmiştir. Sazlıdere’nin kuvvetli kollarından biri olan Şamlar Deresi üzerindeki bendin, büyük bir bölümü sağlamdır.
Barbaros Bulvarı’nda bulunan, II. Abdülhamit’in İmparatorluğu yönettiği merkezlerden biri olan Yıldız Sarayı’nın bir bölümü, Yıldız Sarayı Müzesi olarak gezilebilir. Lale Devri ve sonrasında inşa edilen gösterişli yapılardan biridir Yıldız Sarayı. Müzede, konuk odaları, döneme ait mobilya ve halılar, II. Abdülhamit’in kişisel eşyaları, Yıldız Porselen Üretimevi’nin bazı porselen ürünleri ve çeşitli Osmanlı Dönemi eserleri sergilenir. Müze, II. Abdülhamit’in marangozhane olarak kullandığı binada hizmet verir. Bu yüzden Yıldız Sarayı Müzesi’nde II. Abdülhamit’in elinden çıkma ahşap eserler görebilmek de mümkün… Mimarisi, dönemin yaşam tarzını gözler önüne seren objeleri ile Yıldız Sarayı, İstanbul’a gelenlerin gezi rotasında ilk sıralarda yer almalıdır.
Yıldız Sarayı bünyesinde II. Abdülhamit tarafından 1898 senesinde yaptırılmış olan saray tiyatrosu, Osmanlı Dönemi’nden günümüze dek ulaşabilmiş yegane tiyatro binasıdır. Gedikli Cariyeler Binası ve tiyatro binası birleştirilerek Yıldız Saray Tiyatrosu ve Sahne Sanatları Müzesi oluşturulmuştur. Restore edilerek sağlamlaştırılan Sahne Sanatları Müzesi, Osmanlı Dönemi’nden günümüze dek kullanılan orijinal sahne kostümlerinin sergilendiği, ünlü tiyatrocuların kişisel eşyaların ve bazı belgelerin görülebileceği bir sanat evi niteliğindedir. Sanata ve tiyatroya düşkün, tarihe ve Osmanlı mimarisine meraklı kişilerin görmesi gereken bir müzedir.
İBB Şehir Müzesi, 1988’den bu yana Yıldız Sarayı içerisinde, Güzel Sanat Salonu’nda hizmet verir. Osmanlı Dönemi eserleri, eşyalar, tablolar, ve yakın tarih ressamlarının eserleri, İBB Şehir Müzesi’nde sergilenir. Yıldız Şehir Müzesi olarak da bilinir.
Yıldız Korusu’nda yer alan Şale Köşkü, II. Abdülhamit zamanında yabancı konukları ağırlamak üzere inşa edilmiştir. Yıldız Sarayı kompleksine dahil olan tarihi yapı, zarif ve büyük bir köşktür. Salonunda bulunan seramik sobası dikkat çekicidir. Bir dönem yönetim konutu olarak kullanılmışsa da yıllar boyu devlet konukevi olarak hizmet vermiş, Mustafa Kemal Atatürk’ü de ağırlamış olan Şale Köşkü, şimdilerde milli saray statüsündedir. Müzede köşkün eşyaları ile beraber birçok eşya ve tarihi değere sahip eser sergilenir.
Çadır Köşk, 1871 yılında yaptırılmıştır. Klasik Osmanlı mimarisi örneklerinden biri olarak, Sultan Abdülaziz zamanında, dönemin ünlü mimarı Sarkis Balyan tarafından tasarlanmıştır. Bodrum katı hariç, İki katlı olan yapının pencereleri tahta panjurlarla süslenmiştir. Eskiden Sedir Köşkü olarak bilinen tarihi yapı, günümüzde Yıldız Parkı içinde restoran olarak hizmet verir.
Büyük Mabeyn Köşkü ya da Mabeyn Köşkü, Yıldız Sarayı kompleksi içindedir. 1866 yılında Sultan Abdülaziz zamanında yaptırılmıştır. II. Abdülhamit Dönemi’nde bir süreliğine yönetim binası olarak kullanılmış, Cumhuriyet Dönemi’nde ise toplantı ve davetler için tercih edilmiştir. Bodrum katı dahil üç katlı olan gösterişli bina, Geç Osmanlı Dönemi mimari örnekleri arasında önemli bir yere sahiptir.
Sultan Abdülaziz Dönemi eserlerinden biri olan Malta Köşkü, Yıldız Sarayı’nın bir parçası olarak Yıldız Parkı sınırları içinde yer alır. İşlemelerle bezeli tavanı, özenli ellerden çıkmış bir sanat eseri niteliğindedir. Eşsiz bir Boğaz manzarasına sahip olan tarihi köşk, günümüzde belediye tarafından işletilen bir restoran olarak hizmet verir.
Yıldız Porselen Üretimevi, Yıldız Sarayı kompleksi içinde yer alan bir başka yapıdır. II Abdülhamit tarafından çiniciliği geliştirmek adına 1891 senesinde yaptırılmıştır. O zamanki adı, Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’dur. Dönemin tüm porselen ve çini malzemeleri bu fabrikada üretilmiştir. Zarafet dolu porselen ve çini objelerin bazıları burada, bazıları ise Yıldız Sarayı’ndaki müzelerde sergilenir. Yıldız Porselen Üretimevi, günümüzde hem müze olarak hizmet verir hem de eski formları yaşatan ve neredeyse tamamı el işçiliğine dayalı üretim yapar.
1890 tarihli, Osmanlı Dönemi eserlerinden biri olan Yıldız Saat Kulesi, Yıldız Sarayı kompleksine dahil olan ve aynı adı taşıyan tarihi caminin avlusundadır. Sekizgen yapılı, parçalı ve sivri kubbeli, üç katlı bir saat kulesidir. Osmanlı mimarisi ve Neo - Gotik stilini bir araya getiren tarihi saat kulesinin en üst katında saat odası bulunur. Kuleyi örten kubbenin üzerinde bir rüzgar gülü yer alır.
Arnavutköy semtindeki Osmanlı mimarisinin örneklerinden biri olan Tevfikiye Camii, II. Mahmut tarafından oğlu Şehzade Tevfik için yaptırılmıştır. 1838 yılında hizmete açılan ibadethane, Arnavutköy ya da Akıntıburnu Camii adlarıyla da anılır. Duvarları kagir, çatısı ahşaptır. Kesme taştan yapılma, tek şerefeli minaresi ile Arnavutköy siluetini süsler. Tarihi cami hala ibadete açıktır.
Arnavutköy’ün en eski kilisesi olan Aya Strati Taksiarhi Rum Ortodoks Kilisesi, muhtarlığın karşısında yer alır. Birçok kez yenilenen, sağlamlaştırılan tarihi ibadethane, Arnavutköy’de yaşayan Rumlara hizmet verir. Dış mimarisi sadedir.
III. Mustafa’nın kızı Beyhan Sultan adına 1800’lü yılların başında yaptırılmış olan tarihi çeşme, Arnavutköy - Bebek sahil yolu yakınlarındadır. Üç musluklu olarak tasarlanmış çeşmenin günümüzde muslukları yoktur. Barok stilinin örneklerinden biri olan Beyhan Sultan Çeşmesi, anıtsal görüntüsü ile dikkat çeker.
Hümayûn-u Âbad Camii adıyla ilk olarak 1725 yılında Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılan Bebek Camii, 1912 yılında yenilenmiştir. Kare yapılı olan caminin bir büyük kubbesi ve tek şerefeli bir minaresi vardır. Bebek semtinin simgelerinden biri olan ibadethane, dört küçük kubbe ile süslenmiştir. Neo-klasik stilin bir örneğini teşkil eder ve Bebek İskelesi’nin yanı başında yer alır.
Ortaköy Camii’nin yanı başında yer alan, Boğaz’a nazır yalılardan biridir Esma Sultan Yalısı. I. Abdülhamit’in kızı Esma Sultan adına yaptırılmıştır. 18. yüzyıl yapılarının birçoğunda olduğu gibi Sarkis Balyan’ın imzasını taşıyan yalı, 1975 senesinde büyük bir yangın sonucunda harabeye dönüşmüş, 1990 yılında ise bir otel zinciri tarafından yenilenmiştir. Yalıdan geriye yalnızca dış duvarları kalmış olsa da aslına uygun olarak inşa edilen ihtişamlı yapı günümüzde sanatsal etkinliklerin organize edildiği bir toplantı noktası olarak hizmet verir.
Beşiktaş’ın siluetini süsleyen Ortaköy Camii’nin yanı başındaki Hatice Sultan Yalısı, V. Murat’ın kızı olan Hatice Sultan için yapılmıştır. 1800’lü yılların bitimine doğru II. Abdülhamit’in yaptırdığı yalı, günümüze dek sağlam kalabilmiştir. Bir dönem okul ve yetimhane olarak hizmet vermiş yalı, günümüzde Yüzme İhtisas Kulübü tarafından kullanılır.
Beşiktaş’ın Sinanpaşa Mahallesi’ne adını veren Sinanpaşa Camii, Mimar Sinan’ın usta ellerinden çıkmış tarihi bir ibadethanedir. 1555 yılında hizmete açılmış olan Osmanlı mimarisi örneklerinden biridir. Dikdörtgen planlı yapıda, bir büyük, dört küçük kubbe vardır. Belirli aralıklara yenilenmiş olsa da tarihi dokusunu halen muhafaza eder. Günümüzde hizmete açık olan tarihi camide tek şerefeli bir minare bulunur.
Beykoz, Yalıköy mevkiindeki 1854 tarihli Beykoz Kasrı, Osmanlı Sultanı Abdülmecid Dönemi’nde yapılmıştır. Bu nedenle Mecidiye Kasrı adıyla da anılır. Genişçe bir bahçenin içinde yer alan iki katlı olan tarihi yapı, Beykoz’un kalbinde, yıllar boyu saray erkânından birçok kişiyi ağırlamıştır. Osmanlıların sayfiye olarak kullandığı Beykoz Kasrı, günümüzde restore edilmiş ve Osmanlı Dönemi eşyalarının sergilendiği bir müzeye dönüştürülmüştür.
Pera Müzesi, Beyoğlu’nun Asmalı Mescit Mahallesinde 1893 tarihli Bristol Oteli’n binasında hizmet veren özel bir müzedir. Müze binası 2005 yılında, tarihi otelin ön cephesi orijinalliğini koruyacak şekilde yenilenmiştir. Müzede Oryantalist Resim Koleksiyonu ve dönem dönem birçok sergi görülebilir. Pera, eğitim, konser, film gösterimleri gibi çeşitli sanatsal aktivitelerin de düzenlendiği yaşayan müzelerden biridir.
Beyoğlu’nun tarihi yapılarından biri olan Galata Mevlevihanesi, 1491 yılında külliye olarak inşa edilmiştir. Kulekapı ismiyle de bilinen Galata Mevlevihanesi’nde, derviş odaları, kütüphane, semahane, türbe gibi birden fazla yapı bulunur. Bir dönem okul ve lojman olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise hem müze hem de sema gösterilerine sahne olan bir semahane olarak kullanılır. Müze binası ahşaptan yapılmıştır ve toplamda üç katlıdır. Müze içerisinde yer alan semahane bölümü sekizgen yapılıdır ve Barok mimarisi örneklerinden biridir. Semahanede düzenli olarak sema gösterileri yapılır ve Şeb-i Arus zamanında özel törenler düzenlenir.
Galatasaray Mevlevihane’sinde, divan edebiyatı eserleri, Mevlevilik kültürünü dair eserler, Türk musikisi aletleri sergilenir. Burada, 19. yüzyıl mimarisi olan Şeyh Galip Türbesi de görülebilir.
1481 tarihli Galatasaray Hamamı, Galatasaray Külliyesi’nin bir parçası olarak inşa edilmiştir. Beyoğlu’ndaki tarihi hamam, Galatasaray Lisesi’nin yanındadır. 1965 senesinde yenilenen hamam, kadınlara ve erkeklere ayrı hizmet sunan iki kısımdan oluşur. Yenileme çalışmaları neticesinde mimari özelliklerini büyük ölçüde yitirse de hamamların mistik havasını burada hissedebilmek mümkün…
Taksim’e adını veren, İstiklal Caddesi’nin girişinde, meydanda yer alan tarihi Taksim Maksemi, Osmanlı Dönemi’nde yapılmıştır. Sekizgen yapılı su deposu, bölgeye su dağıtmak, taksim etmek amacı ile 1732 senesinde inşa edilmiştir. Günümüzde işlevi olmayan tarihi su deposu, Taksim’in sembollerinden biridir.
Beyoğlu, Galata’da yer alan Arap Camii, İstanbul’un fethine dek San Paolo Kilisesi olarak hizmet vermiştir. Beyoğlu’nda, Gotik üslupla inşa edilmiş tarihi yapı, 1475 yılında camiye dönüştürülmüştür. Minaresi, kare yapılıdır. Bu hali ile klasik cami mimarisinden ayrılan tarihi ibadethane, hala hizmet veriyor.
Enver Paşa Köşkü, Büyükçekmece sahilinde, denize nazır bir konumdadır. Üç katlı olan tarihi yapı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında, Enver Paşa ve ailesini ağırlamıştır. O dönemde yazlık olarak kullanılmış beyaza boyalı ahşap köşk, bahçesinde küçük bir havuz da barındırır.
Avas, Yılanlıkemer, Atışalan Su Kemeri adlarıyla da bilinen tarihi yapı, Mimar Sinan’ın eserlerinden biridir. 11 gözlü olan tarihi su kemeri, yaklaşık 11 metre yüksekliğindedir. Kentleşme nedeniyle inşa edilen onlarca binanın arasında ayakta kalabilmeyi başarmıştır. Avasyköy su kemeri, yakın zamanda restore edilmiştir.
Esenler’de yer alan Kasr-ı Hümayun, Hünkar Kasrı ya da Otağ-ı Hümayun, Osmanlı Dönemi’nde inşa edilmiş tarihi yapılardan biridir. Birkaç kez yenilenen ve onarılan kasır, kubbeli bir çatı ile örtülmüştür. İç kısmı yer yer çini ile kaplıdır. Kubbeli pencerelerinin bazılarında ise vitray camlar dikkat çeker. Hünkar Kasrı, tarihi yapılara ve Osmanlı mimarisine ilgi duyanların görmek isteyeceği yerlerdendir.
Esenler’in önemli tarihi yapılarından biri olan Davutpaşa Kışlası, Osmanlı İmparatoru II. Beyazıt Dönemi’nde sadrazam olan Koca Davut Paşa tarafından yaptırılmış büyük bir komplekstir. İstanbul’un tarihi yapılarının pek çoğunda olduğu gibi bunda da mimar Balyan ailesinin imzası vardır. Osmanlı zamanından 1999 senesine dek askeri amaçla kullanılmıştır. Kışlanın bulunduğu yer, Bizanslıların da yerleşim yeri olmuştur. Tarihi kışlanın altında birçok kola ayrılan bir tünel ağı keşfedilmiş; ancak güvenlik nedeniyle tünel girişleri kapatılmıştır. Her daim gizemli bir havası olan Davutpaşa Kışlası, birkaç defa onarımdan geçmiştir. Şimdilerde, Yıldız Teknik Üniversitesinin yerleşkesi olarak kullanılır.
Güngören’in en önemli tarihi yapısı olan Genç Osman Camii, 400 yılı aşkın bir süredir ayaktadır. Yakın zamanda restore edilen tarihi ibadethane, kesme taş ve tuğla ile yapılmıştır. Tek şerefeli bir minaresi bulunan cami, 1611 senesinde inşa edilmiştir. Avcılığa olan merakı ile ün salmış Genç Osman, 14 yaşında iken padişah olmuş, 17 yaşında ise Yeniçeri ayaklanmasında öldürülmüştür.
Bugünkü tarihi yarımadada kurulmuştur kadim kent İstanbul. İstanbul’un sadık koruyucuları olan surlar, Bizanslılar Dönemi’nde I. Konstantin tarafından Konstantinopolis şehrini korumak amacıyla 5. yüzyılda inşa edilmiştir. Gün geçtikçe artan nüfus, Konstantinopolis’in genişlemesini sağlamış, 5. yüzyılın ilk çeyreğinde şehir batıya, Marmara Denizi’ne doğru genişlemiştir. II. Theodosius Dönemi’nde İstanbul’un surları, Ayvansaray’daki Tekfur Sarayı’na kadar ilerlemiştir. Tarihi yarımada, binlerce yıl bu surlarla korunmuştur. Bizanslıların yıllarca kente hakim olmasını sağlayan surlar, birkaç defa onarılmıştır. 400’e yakın kulesi, 40’ı aşan kapısı, kapıların önüne kazılan hendekler, stratejik noktalara kurulan karakollar…. Bizanslılar, kenti korumak adına pek çok önlem almıştır. Manevi güçlerin de şehri koruduğuna inanılmış, önemli kişilerin mezarları, sur dibinde yer almıştır. Osmanlılar zamanında da sur dışına türbeler inşa edilmiştir. Sur kapılarının bir kısmı günümüze kadar gelmiş, bazıları yer aldığı mevkiye isim vermiştir. Edirnekapı, Topkapı, Kumkapı, Yenikapı… Hala varlığını koruyan, askeri amaçla kullanılmış Belgradkapı, surların günümüze kadar gelmiş sembol kapıları arasındadır.
Roma, Bizans ve Osmanlı… Kente hakim olmuş farklı uygarlıkların kültürleriyle yoğrulmuş olduğunun bir kanıtıdır İstanbul Surları…
Santral İstanbul, 1983 senesine dek Silahtarağa Elektrik Santrali olarak kullanılan ve günümüze atıl durumda kalan santral binasında kurulmuştur. Elektrik santrali, Osmanlılar Dönemi’nde, 1914 yılında, Kağıthane sınırları içinde inşa edilmiştir. İstanbul Bilgi Üniversitesi öncülüğünde yenilerek 2007 yılından bu yana pek çok sergi, konser, panel gibi çeşitli sanat aktivitelerine yer verir. Haliç’İn yakınında yer alan Santral İstanbul, İstanbullular için önemli bir sanat merkezi olmasının yanında, Enerji Müzesi’ne sahiptir. Eski elektrik santrallerinin düzenlenmesi ile kurulan Enerji Müzesi, endüstriyel alanda Türkiye’nin ilk arkeoloji müzesi unvanına sahiptir.
Maltepe’nin simge değerlerinden biri olan Bakireler Anıtı, diğer adı ile Bakireler Tapınağı, Süreyya Plajı’nda yer alır. 1950’li yıllarda, Maltepe’de Süreyya Paşa Plajı’nın plaj olarak hizmet verdiği zamanlarda, deniz kıyısından 50 metre uzaklıkta yer almıştır. Kentsel yapılaşmanın yoğunlaşması ve meşhur Süreyya Paşa Plajı’nın denizden uzaklaştırılması neticesinde Bakireler Tapınağı da şu an bir alışveriş merkezi niteliğinde olan Süreyya Plajı’nın otopark kısmında kalmıştır. 6 sütunun üzerine oturulmuş bir kubbeden oluşan anıt, pek çok defa onarılmış ve boyanmıştır. Yunan Mitolojisine göre evlenmek isteyen hanımlar, Bakireler Anıtı’nı ziyaret ederse bu istekleri gerçekleşir.
Silivri, Değirmen köyü mevkiinde yer alan Germiyan Rum Kilisesi, Osmanlı Dönemi’nde 1800’lü yılların son çeyreğine doğru inşa edilmiştir. Tek katlı, kesme taş ve tuğladan yapılma ibadethane, 1923 - 1924 yıllarındaki Türkiye - Yunanistan Mübadelesine dek aktif olarak kullanılmıştır. Günümüzde hizmete vermeyen kilise, tarihi yapılara ilgili olanların görmek isteyeceği bir yer…
Su kaynakları ile ünlü olan Sultangazi’de, Alibey Deresi üzerindeki Mağlova Kemeri, Sultangazi’nin simgelerindendir. Mimar Sinan’ın 1562 yılında tamamladığı tarihi yapı, en gösterişlin kemer örneklerden biridir. İki katlıdır ve uzunluğu 257 metreyi bulur. İki katında da 8 göz vardır. 450 yaşını aşmış bu sanat eseri, UNESCO Dünya Mirası listesindedir.
Güzelce Kemeri, Sultangazi’nin bereket kaynağı olan Alibey Barajı’nın havzasındadır. Kesme taştan yapılma su kemeri, Mimar Sinan’ın eserlerindedir. Mağlova Kemeri gibi iki katlıdır. Altında 8, üstünde ise 11 gözü bulunur. Büyük bir kısmı su altında kalmış olsa da yaz geldiğinde çekilen baraj suyu, su kemerininin tüm ihtişamı ile ortaya çıkarır. Gözlüce Kemeri ya da Cebeciköy Kemeri olarak da bilinir.
Atatürk Müzesi, Şişli’de yer alır ve diğer ismi İnkılap Müzesi’dir. Üç katlı olan ev, Mustafa kemal Atatürk ile beraber Zübeyde Hanım ve Makbule Hanım’ı da ağırlamıştır. Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkma kararını bu evde almıştır. 1918’in Kasım ayında yerleştiği evden 16 Mayıs 1919’da ayrılmıştır. Atatürk Müzesi’nde, Kurutuluş Savaşı ile ilgili tablolar, Mustafa Kemal’in eşyaları, kıyafetleri ve çeşitli belgeler sergilenir.
Türkiye’nin değerli sanatçılarından Barış Manço, yaşamının bir kısmını Kadıköy, Moda’da, iki katlı bir köşkte geçirmiş, vefat edince de evi, hayranlarının ziyaretine açılmıştır. Geçen yıllara rağmen, 7’den 70’e herkesin dilinde olan şarkılarıyla Moda’nın simgelerinden biridir Barış Manço…
19. yüzyılda inşa edilmiş olan köşk, 1970’li yıllardan Manço’nun vefatına kadar (1999) kendisi ve ailesini ağırlamış, sanatçının pek çok çalışmasına tanık olmuştur. Sanatçının heykeli, evin girişinde misafirleri karşılar. Evin içinde Barış Manço’nun kendine has tarzını yansıtan giysileri, diğer kişisel eşyaları, balmumu heykeli ve müzik aletleri sergilenir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün silah arkadaşı, Kurtuluş Savaşı’nın önemli kahramanlarından Kazım Karabekir Paşa’nın Erenköy’de yer alan evi, 2005 senesinden bu yana müze olarak hizmet verir. Tarihi ev, II. Abdülhamit Dönemi’nde, 1800’lü yılların sonuna inşa edilmiştir. İtalyan mimar Rozette tarafından tasarlanmıştır. Kazım Karabekir Paşa, 1930 yılında evi satın almış, 1938’e dek burada yaşamıştır. Kazım Paşa’nın meclis başkanı seçilmesi ile beraber Karabekir ailesi Ankara’ya taşınmış, burası ise sayfiye olarak kullanılmıştır.
Müzede, Kazım Karabekir’in kemanı, fotoğraf, silah ve üniformaları sergilenir. Müzenin en dikkat çekici objesi, Paşanın cephede giydiği botlarının hemen yanında sergilenen, Çanakkale Savaşı sırasında Kazım Paşa’nın çadırına isabet eden şarapnel parçasıdır.
Üsküdar’ın Paşalimanı ve Kuzguncuk Tepesi mevkiine yayılan Fethi Paşa Korusu, Boğaz’ın muhteşem manzarasına hakimdir. Çeşit çeşit ağaçlarla bezeli koru, Osmanlı Dönemi’nin önemli mesireliklerindendir. Kuzguncuk Korusu olarak da bilinen mesireliğin ismi, II. Mahmut ve Sultan Abdülmecid zamanında vali olan Fethi Paşa’dan gelir. Korunun içindeki Fethi Paşa Konağı, bir dönem yazar Cemil Meriç’i de ağırlamıştır. Günümüzde bu konak, yenileme çalışmaları neticesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal tesisi olarak hizmet verir. Korunun içinde seyir terasları, rengarenk çiçeklere bezeli bahçeler, leziz yemeklerin sunulduğu bir restoran yer alır.
Eyüpsultan’da Belgrad Ormanı sınırları içinde konumlanmış olan Ayvatbendi Tabiat Parkı, 50 hektara yakın bir alanı kaplar. Tabiat parkının adı, III. Mustafa Dönemi’nde Ayvat Deresi üzerinde inşa edilmiş olan Ayvat Bendi’nden gelir. Tarihi su bendinin süslediği tabiat parkına zengin bir bitki örtüsü hakimdir. Mesirelik olmasının yanında kır lokantası, çay bahçesi ve çocuk parklarına sahip olan Ayvatbendi Tabiat Parkı, piknik yapmaya elverişlidir. Gölet manzarası eşliğinde doğa yürüyüşü, bisiklet ve koşu aktiviteleri gerçekleştirilebilir.
Eyüpsultan’ın Nişanca Mahallesi’nde konumlanmış olan Defterdar Mahmut Efendi Camii, 1542 tarihinde inşa edilmiştir. Mimar Sinan’ın eserlerinden biri olan tarihi ibadethane, Defterdar Nazlı Mahmut Efendi tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan örülme duvarlarını geçmişte ahşap bir çatı kapatmış, günümüzdeki çatısı kiremitten yapılmıştır. Camiinin minaresi tek şerefeli ve kısadır. Halen ibadete açık olan kutsal mekanda, kafesli pencereler dikkat çeker.
Eyüpsultan’da konumlanmış olan tarihi kilise, 1770’li yıllarda yapılmıştır. O dönemde ahşaptan yapılmış olan kutsal mekan, zamana yenik düşmüş ve yıkılmıştır. Günümüzdeki haline ise 1855’te ulaşmıştır. Kagir yapı, yakın zamanda yenilenmiştir. Apostolik Ermeni kilisesi, halen ibadete açıktır.
Eyüpsultan’da konumlanmış olan Caferpaşa Medresesi, Osmanlı hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde vezir olan Cafer Paşa tarafından yaptırılmıştır. 16. yüzyıl Osmanlı mimarisi örneklerinden biridir. Kurşun kaplı bir kubbe ile örtülü olan Dersane bölümü, kare planlıdır. Kesme taştan yapılma tarihi mekanı yer yer kafesli pencereler süsler. Medrese, günümüzde Caferpaşa Kültür ve Sanat Merkezi olarak hizmet verir.
Surp Yeghia Ermeni Kilisesi, Eyüpsultan’da yer alan Apostolik kiliselerden biridir. 16. yüzyılda yapıldığı düşünülen tarihi yapı, uzun duvarların ardına gizlenmiştir. Surp Yeğya Kilisesi olarak da anılan kutsal mekan, Ermeni nüfusun ağırlıklı olduğu Nişanca Mahallesi’nde konumlanmıştır. Halen faaliyettedir ve 1995 yılında yenilenmiştir.
Eyüp Sultan Camii Meydanı yakınlarında konumlanmış olan Saçlı Abdülkadir Efendi Cami, 16. yüzyılda inşa edilmiştir. Osmanlı mimarisi örneklerinden biri olan yapının minaresi yoktur. Kurşunla kaplı tek kubbeli kutsal mekan, eğimli bir arazi üzerindedir. Kafesli pencerelere sahip olan ibadethanenin içi, yer yer renkli çinilerle donatılmıştır ve halen hizmete açıktır.
Halı Müzesi, Fatih’te Sultanahmet Camii avlusundaki Hünkar Kasrı’nda kurulmuştur. Müzedeki halılar gibi tarihi bir eser olan Hünkar Kasrı, Osmanlı sultanlarından I. Ahmet’in 1609 -1617 tarihleri arasında yaptırdığı iki katlı bir mekandır. Halı Müzesi’nde 14. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında kullanılmış Türk, İran ve Türkmen halısı örnekleri, üç boyutlu halılar ve el dokuması parçalar sergilenir.
Çevresi ıhlamur ağaçlarıyla bezeli iki köşkten oluşan Ihlamur Kasırları, Beşiktaş Evlendirme Dairesi’nin arka tarafında, Ihlamur Vadisi’nde yer alır. Şişli, Teşvikiye sınırları içindedir. Yemyeşil bir mesireliğin içinde konumlanmış olan iki güzel köşk, merkezi bir yerde olmasına rağmen kentin gürültüsünden izole olmuştur. Köşkler, 1849 ve 1855 yıllarında inşa edilmiştir. Ana kasır, Merasim Köşkü olarak adlandırılmış, Barok stilini yansıtan mimari yapısıyla hayranlık uyandırır. Maiyet Köşkü, Ihlamur Vadisi’nin ikinci köşküdür. Daha sade tasarlanmış olan bu köşkte, özenli bir mermer işçiliği göze çarpar.
Merasim Köşkü, müze - saray olarak hizmet verir. Maiyet Köşkü ise İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin kafeteryası olarak kullanılır.
Şişli’de konumlanmış olan Harbiye Askeri Müzesi, Osmanlı Dönemi’nde Mekteb-i Harbiye olarak isimlendirilmiş, 1862 tarihli bir binada kurulmuştur. 1986 senesinden bu yana geniş bir alanda hizmet veren müze, askeri obje ve tarihi eserlere ev sahipliği yapar. Çanakkale Savaşı gibi Türk tarihindeki dönüm noktalarına ve önemli olaylara vurgu yapan canlandırmalar, müze içindeki ekranlarda izlenebilir.
Kültür Sitesi bölümü, çeşitli, panel, seminer gibi bilim, kültür ve sanata dair organizasyonlara ev sahipliği yapar. Sivil ve askeri etkinliklere açık olan Kültür Sitesi, birkaç salondan oluşur.
Şişli, Harbiye’de yer alan 1846 tarihli Saint Esprit Katedrali, 1876 yılına dek kilise olarak hizmet vermiştir. Barok stilinin güzel örneklerinden biridir. 1865 senesinde yenilenmiştir. Bahçesinde Papa 15. Benedictus’un heykeli bulunur. Oldukça görkemli olan kutsal mekan, ibadete açıktır. Saint Esprit Katedrali, Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nin bahçesindedir.
Şişli, Kurtuluş mevkiindeki Aya Dimitri Rum Kilisesi 16. yüzyılda inşa edilmiştir. Rum Ortodoks kilisesi, 1700’lü yıllarda onarılmıştır. Taştan örülme duvarlarının üzerini kiremit bir çatı kaplar. Kafesli ve kemerli pencerelere sahip olan kutsal mekan, dıştan oldukça sade bir görüntüye sahiptir. İç kısmı ise özenli ahşap işçiliğinin örneklerini barındırır. Kilisenin bahçesinde, 1865’e dek kullanılmış bir mezarlık vardır.
Fatih, Balat’ta konumlanmış olan Hirami Ahmet Paşa Camii, kiliseden camiye çevrilmiş bir ibadethanedir. 12. yüzyıldan kalma kutsal mekan, 1590’lı yıllara kadar Bizanslılara ait bir kilise olarak hizmet vermiştir. Kapalı haç planında inşa edilmiş, Hirami Ahmet Paşa tarafından camiye dönüştürülmüştür. Pencereli bir kubbesi, taş ve tuğla ile kaplı dış duvarları, kubbesinin iç kısmını süsleyen işlemeleri ile geçmişten günümüze kadar ulaşmış özel yapılardan biridir. Yakın zamanda onarılmış olan cami, ibadete açıktır.
Surp Kevork Kilisesi, 1880’li yıllardan kalma bir ibadethanedir. İstanbul’un fethi sonrasında Ermenilerin yaşam sürdüğü semtlerden biri olan Samatya’da konumlanmıştır. İstanbul’daki en eski Ermeni kiliselerinden biridir. Geçmişte kilisenin altında, ayazma ve su sarnıcı bulunması nedeniyle Sulu Manastır olarak anılan tarihi ibadethane, harap olmuş bir Bizans kilisesinin üzerine inşa edilmiştir. Neo - klasik mimari özelliklerini yansıtan kutsal mekan, gösterişli bir çan kulesine sahiptir. Yakın zamanda yenilenen Surp Kevork Kilisesi, günümüzde ibadete açıktır.
Anemas Zindanları, Tekfur Sarayı gibi Blaherne Sarayı kompleksine ait bir Bizans yapısıdır. Ayvansaray mevkiinde konumlanmış olan tarihi yapı, yeraltında zindanları, labirent ve tünellerden oluşur. İnşa tarihi net olarak bilinmeyen zindanlar, 40 Odalar olarak anılan İşkence Müzesi bölümüyle ilgi çeker. Küçük ve derin çukurlardan oluşan bu alanın, Romalılar Dönemi’nde suçlulara işkence etme amacı ile kullanıldığı tahmin edilir. Günümüzde ziyarete açık olan Anemas Zindanları, pek çok insanın yaşamına ve ölümüne tanıklık etmiştir. Eğrikapı Surlarına bitişik olan zindanın yanı başında, Kazasker İvaz Efendi Camii yer alır.
Tophane Kasrı, Beyoğlu, Tophane mevkiinde, Nusretiye Camii’nin yanı başındadır. Barok mimarisini yansıtan süslemelere sahip iki katlı bir yapıdır. Sultan Abdülmecid tarafından 1852 yılında inşa edilmiştir. Padişah ve yurtdışından İstanbul’a gelen devlet adamlarının karşılanması ve konaklaması amacı ile yaptırılmıştır. Lozan Anlaşması neticesinde Uluslararası Boğaz Komisyonu burada toplanmıştır. Tarihi yapının, o yıllarda Marmara Denizi’ne kıyısı vardır. Tophane Sarayı olarak da anılan mekan, günümüzde Mimar Sinan Üniversitesi’ne tahsis edilmiştir.
Polonezköy’de yer alan 1882 tarihli Zofia Rızı Anı Evi, Polonyalı Rızı ailesinin hatıralarını yaşatır. Tarihi yapı, tipik bir Polonya köy evidir. Polonezköy tarihini özetleyen, ünlü bir mekandır. Ferah bir bahçede konumlanmış olan evde, Polonezköy ve Rızı ailesine dair eski fotoğraf ve tablolar, Lehçe kitaplardan oluşan bir kütüphane görebilmek mümkün… Zofia Rızı Anı Evi, Polonya ve Türk kültürünün buluştuğu bir kültür merkezi niteliğindedir. Anı evi, ayın belirli günlerinde açıktır.
Polonezköy Tabiat Parkı’nda yer alan Czestochova Meryem Ana Kilisesi, Mukaddes Anna Mabedi adı ile 1845 senesinde inşa edilmiştir. Ahşap yapı, İstanbul depreminde yıkılmıştır. Bugünkü hali, 1914’te yapılmıştır. Meryem Ana Mabedi olarak da bilinen kutsal mekan, bakımlı bir bahçe içinde bulunur. I. Dünya Savaşı esnasında bir süre karargah olarak kullanmıştır. Czestochova Meryem Ana Kilisesi, Polonezköy’de organize edilen müzik ve sanat festivallerine sahne olur.
Onçeşmeler adıyla da bilinen İshak Ağa Çeşmesi, yüz yıllardır ayakta kalmış eserlerden biridir. 1746 senesinde, Gümrük Emini İshak Ağa’nın isteği ile yapılan tarihi yapı, 4 metre genişliğinde, 8 metre uzunluğundadır. Kemerlerle süslenmiş çeşmede, renkli çiniler kullanılmıştır. Tunçtan yapılma on adet lülesi vardır. Birçok kez onarılan İshak Ağa Çeşmesi, Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirine konu olacak kadar güzel ve gösterişlidir.
Kuzguncuk’ta korulukta yer alan Cemil Molla Köşkü, Nakkaştepe Mezarlığı’nın yakınındadır. 1885 tarihinde tamamlanmış olan ihtişamlı yapı, Beyaz Kuleli Köşk adıyla da bilinir, zira köşkün küçük, beyaz bir kulesi vardır. II. Abdülhamid Dönemi’nde, çeşitli eğlence ve davetler bu köşkte yapılırmış. Beyaz ahşap köşkün içi, oyma tekniği ile süslenmiş, tavanları altın kaplama ile donatılmıştır. Beyaz mermerlerle bezeli hamamı ve inşa edildiği dönemde yaygın olarak kullanılmayan kalorifer sistemiyle dikkat çeker. Cemil Molla Köşkü, yakın zamanda yenilenmiştir.
Üsküdar Meydanı’nda konumlanmış olan Abdurrahman Ağa Camii, 1766 yılında ibadete açılmıştır. Paşalimanı Camii adıyla da bilinen kutsal mekan, sade bir mimariye sahiptir. Küfeki taşında yapılma gövdesi, ahşap çatı ile örtülmüştür. Minaresi taştan yapılmıştır ve tek şerefelidir. Birçok defa onarılan tarihi cami, ibadete açıktır.
Kuzguncuk’un sembol yapılarından biri olan Marko Paşa Köşkü, kagir, dört katlı bir yapıdır. Sultan Abdülaziz’in doktoru olan Marko Paşa için 1860’lı yıllarda yaptırılmıştır. Bir dönem, dizi çekimlerine sahne olan tarihi köşkün bahçesinde bir mağara vardır; ancak kapatılmıştır. Denizi gören Marko Paşa Köşkü, günümüzde Kuzguncuk İlköğretim Okulu olarak kullanılıyor.
1751 tarihli Kandilli Camii, Üsküdar Vapur İskelesi’ne yakın bir konumdadır. Osmanlı padişahı I. Mahmut tarafından yaptırılmıştır. Taştan yapılma kutsal mekan, kubbe yerine ahşap ve kiremitten örülmüş bir çatı ile örtülüdür. Tek şerefeli bir minaresi vardır. Sivri kemerleri, kafesli pencereleri ve mihrabın çevresindeki çini süslemeleri dikkat çeker. Kandilli Camii, halen ibadete açıktır.
Üsküdar, Kısıklı Meydanı’nda konumlanmış olan Kısıklı Camii, Osmanlı sultanlarından II. Bayezid Dönemi’nde yapılmıştır. İnşa tarihi net olarak bilinmeyen tarihi ibadethane, Abdullah Ağa adlı bir bostancı tarafından inşa ettirilmiştir. Kısıklı Abdullah Ağa Camii olarak da bilinir. Kagir yapının kesme taştan yapılma tek şerefeli bir minaresi bulunur. Sarı ve beyaz renkli olan kutsal mekan, onarılmış ve bugünkü halini almıştır.
Tarihi Kadıköy Çarşısı’nın meydanında konumlanmış olan Ayia Efimia Kilisesi, ilk olarak 1694 senesinde inşa edilmiştir. Bir Rum Ortodoks kilisesi olan tarihi yapı, kapalı haç şeklinde planlanmıştır. Kabartmalarla süslenmiş kutsal mekanın taştan yapılma bir çan kulesi ve kubbesi vardır. Zamanla tahrip olduğu için birkaç kez yenilenmiştir ve halen ibadete açıktır.
Kadıköy, Rıhtım mevkiinde yer alan Aziziye Hamamı, 1860’lı yıllarda, Osmanlı sultanı Abdülaziz Dönemi’nde inşa edilmiştir. Çifte hamam, Osmanlı mimari özellikleri korunarak yenilenmiştir. Yer yer çinilerle süslenmiş olan tarihi Aziziye Hamamı, sauna ve dinlenme odalarına sahiptir.
Fenerbahçe Feneri olarak bilinen deniz feneri, semte ismini vermiş özel bir yapıdır. Osmanlı Dönemi’nde Bağçe-i Fener olarak adlandırılmış deniz feneri, Fenerbahçe Burnu’nda konumlanmıştır. Bizanslılar Dönemi’nde fenerin yerinde bir tapınak olduğu düşünülür. Kanuni Sultan Süleyman zamanında inşa edilen tarihi deniz feneri, denizden yaklaşık 25 metre yüksektedir. Osmanlıların inşa ettiği ilk fener, koruma altına alınmıştır. Yüzyıllardır birçok denizciye kılavuzluk etmiş Fenerbahçe Deniz Feneri, Fenerbahçe Parkı’nın eşsiz manzarasına da eşlik eder.
Kadıköy, Yeldeğirmeni mevkiinde konumlanmış olan Rasim Paşa Camii, II. Abdülhamit Dönemi’nde Bahriye Nazırı olan Rasim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kagir yapıda kubbe yerine ahşap bir çatı bulunur. Kagirden yapılma kısa minaresi, tek şerefelidir. Küçük bir ibadethane olan Rasim Paşa Camii, yakın zamanda restore edilmiştir.
Acıbadem mevkiinde yer alan tarihi su terazisi, Bizanslılardan da geriye uzanan geçmişiyle özel bir yapıdır. Yaklaşık 20 metrekarelik bir alanı kaplayan bu yapı, 12 metre yüksekliğindedir. Tarihi su terazilerine kıyasla basınç mekanizması ve tasarımı, bu yapıyı diğerlerinden ayırır. Depolu su terazisi, tuğla ve küfeki taşından yapılmıştır. Bakımsız kaldığı için yakın zamanda onarılan Acıbadem Tarihi Su Terazisi, hava kararınca yapının güzelliğini ortaya çıkaran ışıklandırmasıyla dikkat çeker.
Bulunduğu bölgeye adını veren tarihi Ayrılık Çeşmesi, Kadıköy, Rasimpaşa Mahallesinde yer alır. 17. yüzyılın ilk çeyreğinde yapıldığı tahmin edilir. Bu hüzünlü ismin, Osmanlılar zamandaki bir geleneğe dayandığı söylenir. Buna göre, II. Mehmet’ten sonra, Doğu bölgesine yapılacak seferler için bir buluşma noktası olan çeşme çevresi, zamanla Ayrılık Çeşmesi olarak anılmaya başlamıştır. Çeşme, küfeki taşından yapılmış, özenli bir taş işçiliği ile süslenmiştir. Çok gösterişli bir yapı olmamasına karşın, tarihe tanıklık etmiş olması nedeniyle pek çok kişinin ilgisine maruz kalır. Ayrılık Çeşmesi, yakın zamanda onarılmıştır.
Kadıköy, Kızıltoprak’ta konumlanmış olan Zühtü Paşa Camii, II. Abdülhamid Dönemi’nde yapılmıştır. 1884 yılından bu yana ibadete açık olan tarihi camiyi, o dönemde Maarif Nazırı olan Ahmet Zühtü Paşa inşa ettirmiştir. Kagir yapı, sade bir görüntüye sahiptir; ancak iç mekan hat işlemeleri ile süslenmiştir. Zühtü Paşa Camii, günümüze hala kullanıma açıktır.
Kadıköy, Bağdat Caddesi’nde konumlanmış olan Selami Çeşmesi, bulunduğu bölgeye adını vermiş bir Osmanlı eseridir. Selamiçeşme mevkiinde yer alan tarihi yapının kimin tarafından inşa edildiği bilinmiyor. II. Mahmut Dönemi’nde onarıldığına dair kitabesi vardır. Mermerden yapılma, üç parçalı, tek yüzlü, bir basamaklı çeşmenin bir lülesi vardır; ancak günümüzde kullanılmamaktır.
Caddebostan, Bağdat Caddesi’nde yer alan Galippaşa Camii, 1899 yılından bu yana ibadete açıktır. Osmanlı sultanlarından Abdülaziz ve II. Abdülhamid zamanında devlet adamı olan Galip Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Kare planlı kagir yapı, yeşil renklidir. Üzeri sekizgen kasnak üzerine kondurulmuş bir kubbe ile kapatılmıştır. Cephesinde yer alan yatay çizgiler, uzaktan bakıldığında kutsal mekanın ahşaptan yapıldığını düşündürür. Minaresi, klasik Osmanlı camilerinin minaresinden farklı olarak sekizgen biçiminde tasarlanmıştır ve tek şerefesi vardır. Galippaşa Camii, halen hizmet verir.
Kadıköy’ün Bostancı Mahallesi’ne bağlı Çatalçeşme semtine adını veren tarihi Çatal Çeşme, 1550 yılında inşa edilmiştir. Üç oluktan oluştuğu için bu isimle anılan tarihi yapı, kesme küfeki taşından inşa edilmiş ve günümüze dek iki defa onarımdan geçmiştir. 1946 yılında, Bağdat Caddesi’nin genişletilmesi nedeniyle, günümüzdeki yerine taşınmıştır. Cavit Paşa Köşkü’nün önünde görülebilecek Çatal Çeşme’nin suyu yoktur.
İstanbul’da açılmış 2. Ermeni Katolik kilisesidir. 1839 yılında ibadete açılan Ortaköy Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, dört sunaklı, iki balkonludur. Roma mimarisini yansıtan yapısıyla dikkat çeken kutsal mekan, halen ibadete açıktır.
Yerlatı Camii, Beyoğlu, Karaköy’de yer alır. Kurşunlu Mahzen olarak da bilinen ibadethanenin inşa tarihi bilinmiyor. Osmanlılar Dönem’inde Mahzen-i Sultaniye adıyla anılmış olan Yeraltı Camii, I. Mahmut zamanında onarılmıştır. Günümüzdeki minaresi, o dönemde depren nedeniyle yıkılan kule şeklindeki minare yerine inşa edilmiştir. Yeraltı Camii, hala ibadete açıktır.
Beyoğlu’nun Kasımpaşa semtinde yer alan Piyale Paşa Camii, Osmanlı devlet adamı Piyale Paşa tarafından yaptırılmıştır. Piyale Paşa Camii, altı kubbeye sahiptir. Dikdörtgen yapılı kutsal mekan, kemer ve tonozlarla donatılmıştır. 1570 tarihli ibadethane, aynı adlı külliyenin merkezi olarak inşa edilmiştir. Mimar Sinan’ın eseri olan külliyeden geriye, yalnızca türbe ve cami kalmıştır. Kutsal mekanın içini süsleyen sanat eseri niteliğindeki çiniler, oldukça ilgi çekicidir.
Beyoğlu, Asmalı Mescit ile İstiklal Caddelerinin kesiştiği yerde konumlanmış Narmanlı Han, 1831 tarihinde yapılmıştır. Günümüze kadar farklı amaçlarla, kullanılmış olan tarihi handa, bir dönem Ahmet Hamdi Tanpınar, Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi yazar ve sanatçılar bulunmuştur. Tanpınar’ın satırlarında yer edinmiş Narmanlı Han, geçen yüzyıl boyunca pek çok insanın hayatına şahit olmuştur. Narmanlı Yurdu olarak da anılan yapı, yakın tarihte yenilenmiştir.
Beyoğlu’nda, Galata Kulesi’ne yakın bir konumda yer alan İstanbul Aşkenaz Sinagogu, İstanbul’daki tek Aşkenaz ibadethanesidir. Avusturya asıllı Yahudiler tarafından 1909 senesinde kurulmuştur. İç mekanı Viyana’dan getirtilen kristal taşlı avizelerle süslenmiştir. Ana kubbesinin içi, mavi renge boyanmış ve yıldızlarla bezenmiştir. Bu haliyle gökyüzünü andıran Aşkenaz Sinagog’u, dış mimarisinde Osmanlı kasırlarına benzer özellikler taşır.
Saint Peter ve Saint Paul Kilisesi, Beyoğlu - Galata’da konumlanmıştır. Roma Katolik ibadethanesi, Saint Pierre (Saint Piyer) Kilisesi olarak da bilinir. Dominican topluluğu tarafından 1841 senesinde yaptırılan tarihi yapıda, Bakire Hodegetria ikonlarından biri bulunur. Fossati Kardeşlerin tasarladığı kutsal mekan, bazilika olarak inşa edilmiş ve sunaklarla bezenmiştir. Günümüzde aktif olan Saint Peter ve Saint Paul Kilisesi, Neo - barok stiliyle Galata’yı süsleyen yapılardan biridir.
Panayia Kilisesi, Büyükada Kıvılcım sokakta yer alır. İki kapılı Rum kilisesinin bir kapısı Arabacılar Meydanı’na bir kapısı Balıkçıl Caddesine açılır. Bu nedenle Arabacılar Kilisesi olarak da anılan kutsal mekanın 18. ya da 19. yüzyılda yapıldığı tahmin edilir. Soğan kubbeli çan kulesi ile hala ayakta olan tarihi ibadethane bazilika planlıdır. Meryem Ana Kilisesi ismiyle de bilinir.
Hristos Manastırı, Büyükada’nın en yüksek noktalarından biri olan İsa Tepesi’nde yer alır. Bizanslılar tarafından 1158’de yapıldığı tahmin edilen kutsal mekanın ek binası günümüze kadar gelebilmiştir. Bitkisel motiflerle bezeli ahşap oymalar ile 18. ve 19. yüzyıldan kalma kabartmalar, tarihi ibadethanenin duvarlarını süsler.
Rum Ortodoks kilisesi olan Aya Dimitri, 1856 - 60 yılları arasında tarihlendirilir. Büyükçe bir bahçesi olan kilise, kubbelerle süslenmiş, bazilika şeklinde tasarlanmıştır. Tarihi ibadethanede Aziz Dimitros’un gümüş ikonası bulunur. Kutsal mekanın yapımı esnasında Bizans imparatoru II. Justinus’un baş harflerinin yer aldığı bir sütun başlığı bulunmuştur. Bu başlık kilisenin avlusunda görülebilir. İbadet odalarında bulunan ikonalarıyla hayranlık uyandıran Aya Dimitri Kilisesi, hala ibadete açıktır.
Kilise ve caminin yan yana olduğu Adalar’da, Hesed Le Avraam Sinagogu Büyükada’nın tek sinagogudur. 1904 tarihli kutsal yapı, adadaki Yahudiler için II. Abdülhamid Dönemi’nde hizmete açılmıştır. Taştan yapılmış iki katlı mekan, uzun ve sivri kemerli pencerelere sahiptir. Zamanla yetersiz kaldığı için 1921’de genişletilmiştir. Yaz aylarında ibadete açılan sinagogda Yahudi düğünleri de düzenlenir.
Edebiyatçı ve sanatçıların en sevdiği yerlerden biridir Adalar. Türk edebiyatının değerli yazarlarından Reşat Nuri Güntekin de bir dönem ailesiyle Büyükada’da yaşamıştır. Deniz kıyısını süsleyen tarihi evin inşa zamanı belli değildir. Üç katlı, dıştan merdivenli kagir yapının en dikkat çekici özelliği, ahşap pembe panjurlarıdır. Reşat Nuri Güntekin Evi, yalnızca dışarıdan görülebilir.
Adalar’ın meşhur köşklerinden biri olan Fabiato Köşkü, 1878 tarihinde yapılmıştır. Üç katlı kagir köşk, büyük bir kısmı kemerli olan uzun pencerelere sahiptir. İtalyan ressam G. Giuliana Pavlina, yıllarca burada yaşamış, daha sonra köşkü, torunu G. Spiridon Fabiato’ya bırakmıştır. Tarihi yapı bir ara, otel olarak kullanılmış, 1998’de yapılan restorasyon sonrasında sergi ve konserlere ev sahipliği yapan bir kültür merkezine dönüştürülmüştür.
1886 tarihinden bu yana ibadete açık olan San Pacifico Kilisesi, Latin Katolik kilisesidir. Kutsal mekan, dışta sivri kemerlerle süslenmiştir. İki katlı ahşap kilise, gül pencerelerle aydınlanır. San Pasifiko Kilisesi, neo - gotik stilinin güzel örneklerinden biridir, içi friz ve sütunlarla bezelidir.
Büyükada’nın simgelerinden biri, Adalıların buluşma yeri olan Saat Kulesi, 1923 yılında inşa edilmiştir. Tarihi Büyükada Vapur İskelesi’nin yanı başında, İskele Meydanı’nda bulunan bu kule, Gotik üsluplu sivri bir külaha sahiptir. Yakın zamanda onarımdan geçmiş olan Büyükada Saat Kulesi, buraya ayak basanların karşısına çıkan ilk yerlerdendir.
Beşiktaş’a bağlı Cihannüma Mahallesinde bulunan Ertuğrul Tekke Camii, 1887’de II. Abdülhamid zamanında inşa edilmiştir. Bir külliyenin merkezi olarak yapılan bu cami, Şazeli tarikatına mensup Şeyh Zafir’e ithaf edilmiştir. Misafirhane, tekke, cami ve türbeden oluşan külliyeden geriye yalnızca türbe ve cami kalmıştır. Yakın zamanda büyük bir onarımdan geçirilmiştir ve hala ibadete açıktır.
Ressam Burhan Doğançay’ın 2004 yılında kurmuş olduğu sanat müzesi, Balo sokakta konumlu 150 yaşını geçmiş beş katlı tarihi bir binada ziyaretçilerini karşılar. Müze, her sanatseverin görmek isteyeceği çok özel eserlere yer verir. Müzede, Burhan Doğançay’ın ve babası Adil Doğançay’ın eserleri sergilenir. Doğançay Müzesi, İBB ve sponsor firmaların işbirliği ile her sene 8 - 14 yaş grubuna özel jürili bir resim yarışması düzenlenir ve kazananlar Avrupa gezileri ile ödüllendirir.
Beyoğlu’nun sembol yapılarından biri olan Fransız Sarayı, Galatasaray Lisesi yakınında, Tomtom Mahallesinde yer alır. Büyükçe bir bahçe içine bulunan saray, 1839’da inşa edilmiştir. Beyaz malta taşından yapılan üç katlı tarihi bina, Parisli mimar Laurécisque tarafından tasarlanmıştır. Ankara’nın başkent olmasına dek bu saray Fransa Büyükelçiliği olarak hizmet vermiştir. Günümüzde Fransa Türkiye Büyükelçiliği’ne bağlı bir yapı olarak yalnızca dışarıdan görülebilen Fransız Sarayı’nın bahçesinde, I. Mahmut Dönemi’nde önemli işlere imza atmış Fransız asker, Humbaracı Ahmet Paşa’nın büstü bulunur.
Beyoğlu Karaköy’ün meşhur Bankalar Caddesinde 19. yüzyıldan kalma tarihi binada hizmet veren SALT Galata, sergi, konferans gibi kültürel aktivitelerin gerçekleştiği bir kültür ve sanat merkezidir. Fransız mimar Alexandre Vallauri’nin tasarımı olan 1892 tarihli bina, o dönemde Osmanlı Bankası olarak kullanılmıştır. Neoklasik üslubuyla dikkat çeken mekan, kültür, sanat ve tarihi bir arada getirir. SALT Galata’da yer alan Osmanlı Bankası Müzesi, ziyaretçilerini Geç Osmanlı Dönemi’nden ile Cumhuriyet’in ilk yıllarına götürür.
Rumeli Han, nam-ı diğer Rumeli Pasajı, İstiklal Caddesi’nde bulunur. Tarihi yapı, 1878’de Ragıp Paşa (Sarıca) tarafından özel mesken olarak inşa ettirilmiştir. Günümüzde İstiklal’in simgelerinden biri olan han, taştan yapılmış, ana kapısının üzeri ince işçilikle süslenmiştir. Beyoğlu’nda doğan tarihi dükkanlar ve markaların birçoğu Rumeli Pasajı’ndan geçmiş, inşa edildiği dönemden son yıllara kadar bu han, İstiklal Caddesi’nin kalbi olarak bilinmiştir. Tarihi yapı, son yıllarda eskisi kadar hareketli olmasa da hala ayakta kalan özel eserlerden biridir.
Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde, çıkmaz bir sokakta bulunur. 16. yüzyılın 2. yarısında Avusturya Krallığı’na mensup rahipler tarafından Saint Trinite Kilisesi olarak inşa edilmiş, geçirdiği iki yangın sonrasında 1800’lü yılların başında yeniden yapılmış, 1857’de ise Katolik Ermeniler tarafından satın alınmıştır. O günden beri Surp Yerrortutyun Kilisesi adıyla bilinen kutsal mekanın içi, Rönesans tabloları ile donatılmıştır. İki kanatlı ahşap kapısı, ilk inşa edildiği dönemden günümüze kadar ulaşabilmiştir. Tarihi kilise, hala ibadete açıktır.
Tarihi Samatya sokaklarını süsleyen Aya Mina Kilisesi, Fatih ilçesinde yer alır. Rum Ortodoks ibadethanesi, Erken Hristiyan Dönemi’nden kalma bir martirion üzerine 1833’te inşa edilmiştir. Taştan yapılan kutsal mekan, işlemelerle süslü bir çan kulesine sahiptir. Günümüze kadar ulaşan kilise, hala işlevini korur.
Samatya’da yer alan tarihi kiliselerden biri de Aya Konstantin Kilisesi’dir. Rum Ortodoks ibadethanesinin, I. Konstantin ve annesi Helena için 1500’lü yıllardan evvel yapıldığı tahmin edilir. Aya Konstantinos ve Helena Kilisesi adıyla da bilinir. Kilisenin özenle süslenmiş kubbeli çan kulesi, 1903 senesinde inşa edilmiştir. Üç nefli bazilika olarak tasarlanmış kutsal mekanın içi, Hz. İsa’nın hayatını betimleyen frizlerle donatılmıştır.
Fatih Kocamustafapaşa mevkiinde konumlu Hacı Hüseyin Ağa Camii, 1603 senesinde mescit olarak inşa edilmiştir. Moloz taştan yapılmış kutsal mekan, düz bir çatı ile örtülmüştür. Tek şerefeli minareye ve çeşmeye sahip olan cami, bugüne dek birkaç onarımdan geçmiş ve günümüzde de işlevini korumaya devam etmiştir.
Darphane-i Amire, Fatih Sultanahmet’te, Topkapı Sarayı’nın I. avlusunun içinde yer alır. 16. yüzyılda İbrahim Paşa’nın yaptırmış olduğu yapı topluluğu, yüzlerce yıl boyunca Osmanlılara ve Cumhuriyet Dönemi’ne tanıklık etmiştir. Göz dolduran görkemli ana kapısı ile bu mekan, 1877’ye dek işlevini korumuştur. Cumhuriyet Dönemi ile beraber 1964’e dek yine aynı amaçla kullanılmıştır. Darphane-i Amire, restore edilerek günümüzde sergi gibi sanat aktivitelerine ev sahipliği yapar.
Fatih Camii’nin haziresinde bulunan Gülbahar Hatun Türbesi, Fatih Sultan Mehmet’in eşi ve Gevher Hatun ile II. Bayezid’in annesi olan Gülbahar Hatun’un kabrine ev sahipliği yapar. 1492’de inşa edilmiş kutsal mekan, kesme taştan yapılmış olup sade bir görüntüye sahiptir. Sekizgen olarak tasarlanan türbe, bir kubbe ile örtülmüş ve kafesli pencerelerle aydınlatılmıştır. Bugüne dek deprem ve yangına maruz kalsa da çeşitli dönemlere onarılmış ve günümüze gelebilmiştir.
Fatih’e bağlı Cibali Haydar Mahallesinde yer alan Bıçakçı Alaeddin Camii, 1503 senesinde Bıçakçı Alaeddin tarafından yaptırılmıştır. Tuğla ve taştan yapılma duvarlarını düz bir dam örter. Önünde bir çeşme ile camiden bağımsız olarak tasarlanmış tek şerefeli bir minareye sahiptir. Bugüne dek restorasyonlarla işlevini koruyan küçük bir ibadethanedir.
Hasanpaşa Camii, Kadıköy’ün aynı adlı mahallesine isim vermiştir. Kurbağalıdere Caddesinde yer alan 1899 tarihli kutsal mekan, II. Abdülhamid zamanında bahriye nazırı olan Hasan Hüsnü Paşa tarafından yaptırılmıştır. Tek şerefeli minaresi ile sade bir görüntüye sahiptir. Tarihi camiyi örten kiremit çatı, içte kubbe olarak tasarlanmıştır. İç mekan, kalem işi süslemelerle donatılmıştır. Hasanpaşa Camii, günümüzde de işlevini sürdürür.
Şehremaneti, Osmanlı Dönemi’nde belediye görevini yürüten yerel birimdir. Kadıköy Şehremaneti binası, 1914 yılında inşa edilmiştir. Beşiktaş iskelesine bakan bu bina, Cumhuriyet sonrasında da belediyeyi ağırlamış, zaman zaman sergilere de ev sahipliği yapmıştır. Tüm gösterişi ile Rıhtım’ı süsleyen iki katlı yapı, çinileri, dekorasyonu ve sivri kemerli pencereleri ile göz doldurur. 2014 itibariyle Sanat ve Edebiyat Kütüphanesi’ne dönüştürülen mekan, kitapseverlerin huzur bulduğu köşelerden birdir.
Sahrayıcedit Camii, Erenköy’de yer alır. 1875 yılında yapılmış kutsal mekan, Sahrayıcedit Mezarlığı’nın yanındadır. Ana ibadet yerinin üzeri kubbe ile örtülmüştür. İnce bir işçilikle süslenen minaresi, dikkat çekicidir. Kemerli pencerelere sahip olan tarihi yapı, sade ve şık bir görünümdedir. Çeşit onarımlardan geçerek günümüzde de ibadete açıktır.
Bizanslılar Dönemi’nden kalma Silivri Kalesi’nin 4. yüzyılda yapıldığı tahmin edilir. Diğer ismi Selymbria Kalesi olan tarihi yapı, yüksek bir tepede konumlanmıştır. Osmanlılar tarafından da kullanılan bu kale, görkemli sur kapısı ve kemerleri ile günümüze ulaşabilmiştir. Kale mevkii, şimdilerde restoran olarak kullanılır. Silivri’nin seyir terası, geniş perspektifli ve hoş bir manzaraya hakimdir.
Bizanslılardan kalma Alexios Apokaukos Kilisesi, İstanbul’un fethinden sonra 15. yüzyılda camiye dönüştürülmüştür. O dönem Fatih Camii olarak anılan kutsal mekan, Milli Mücadele Dönemi ve sonrasında zarar görmüş, zamana yenik düşerek yıkılmıştır.
Kilisenin altında, kiliseden daha büyük olan sarnıç ise hala ayaktadır. Dikdörtgen planlı Alexios Apokaukos Kilisesi Sarnıcı, ince bir işçilikle tasarlanmıştır. Şimdilerde bu sarnıç, Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemi eserlerinin sergilendiği bir alan olarak kullanılır.
Silivri’de yer alan ve Mimar Sinan’ın eserlerinden biri olan Piri Mehmet Paşa Camii ve Külliyesi, 1520 - 66 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman zamanında inşa edilmiştir. Sadrazam Piri Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış olan külliye, medrese, sıbyan mektebi, imaret ve misafirhaneye sahiptir. Cami, medresenin dokuz odasından yalnızca biri ile sıbyan mektebi günümüze kadar gelebilmiştir.
Piri Mehmet Paşa Camii, taştan yapılmış, kemer ve kubbelerle süslenmiştir. İç mekanda kalem işi bezemeler oldukça dikkat çeker. Yakın zamanda onarımdan geçerek işlevini koruyan kutsal yapının haziresinde Piri Mehmet Paşa ve ailesinin kabirleri bulunur.
Silivri Selimpaşa mevkiinde konumlu olan Yeni Camii, 16. yüzyıldan kalma Meryem Ana Kilisesi’nin yakın tarihte restore edilmesiyle camiye dönüştürülmüştür. Moloz taştan yapılmış kutsal mekan, dikdörtgen planlı olarak tasarlanmış, üçgen çatı ile kapatılmıştır. Tarihi kilise, minber ve minare ilavesi ile günümüzde ibadete açıktır.
Silivri’ye bağlı Fener köyünde yer alan tarihi Rum kilisesi, mübadeleye dek aktif olarak kullanılmıştır. 19. yüzyılda tarihlendirilen Fener Kilisesi, bazilika olarak tasarlanmış, moloz taştan yapılmıştır. Fanari Kilisesi olarak da anılan tarihi yapı, kemerli kapısı ve pencereleri ile günümüze kadar ulaşmış olsa da şu kullanılmıyor.
Silivri’de yer alan Murat Çeşme, ticaret yollarının güzergahındadır. Bulunduğu yere isim veren tarihi çeşmenin kitabesi yoktur. Osmanlı Dönemi’nden kalma bu eser, kervanların konakladığı bölgededir. Bir döneme tanıklık etmiş olsa da şimdilerde muslukları sökülmüş bir haldedir.
Büyük bir kısmı Selimpaşa’da bulunan bu evler, 19. yüzyıla aittir. Kagir ve ahşaptan yapılmış olup genellikle iki katlıdır. Kapılarında küfeki taşından süslemeler, iç mekanda yer yer oymalar göze çarpar. Pencereler giyotin tipinde, tavanları ahşap kaplamadır. Tarihi Silivri Evleri, günümüzde koruma altına alınmıştır. Geçmişte, Rumlar ve Türklerin bir arada yaşadığı evlerin bir bölümü restore edilmiştir.
Silivri’de bulunan Rum kiliselerinden biri, Çantuğa Kilisesi, 19. yüzyıla aittir. Şaraphane Kilisesi, Papazın Kilisesi, Papazın Çiftliği gibi adlarla da anılan kutsal mekan, 1923 - 24 Türk - Rum mübadelesine kadar kullanılmış, sonrasında bakımsız kaldığı için çatısı tamamen tahrip olmuştur. Bu haliyle dahi ilçe çeken kilise, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır. Bir dönem han olarak kullanıldığı ve isminin Deveciler Hanı olduğu söylenir.
Silivri Belediye Tiyatrosu, Önder Yılmaz Sahnesi olarak 2016 yılında hizmete açılmıştır. Belediye Tiyatrosu, otantik havası ve engellilere uygun düzenlemesi ile her ay en az iki oyunla ilçe sakinlerini tiyatroyla buluşturur.
Meşhur Silivri yoğurdunun yapıldığı Yoğurthane binalarından birinin restore edilmesiyle sanatseverlere kapılarını açan tarihi tiyatro binası, moloz taştan yapılmıştır ve 16. yüzyılda tarihlendirilir. İlçenin çeşitli yerlerinde bulunan Silivri Yoğurthaneleri, yıllar boyu lezzetiyle nam salmış yoğurtlar kadar ünlüdür.
Silivri’ye bağlı Gümüşyaka Mahallesinde konumlu İncirli Çeşme’nin inşa kitabesi yoktur. Günümüze kadar gelebilmiş bu yapı, taştan inşa edilmiş, kabartmalarla süslenmiştir. Yalağı, Bizanslılara ait bir lahit parçası içerir. Bizans ya da Osmanlı Dönemi’nde yapılmış olabileceği tahmin edilen İncirli Çeşme, günümüzde de kullanılır.
Eyüpsultan Halit Paşa Caddesinde konumlu Cedid Ali Paşa Camii, Kanuni Sultan Süleyman zamanında sadrazam olan Semiz Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Semiz Ali Paşa Camii olarak da bilinen yapının inşa kitabesi yoktur. Mimar Sinan’ın tasarımı olduğu söylenen kutsal mekan, 1988’de büyük bir onarıma tabi tutulmuştur. Mescit olarak tasarlanmış yapıyı özel kılan şey, yapının solunda duran fener tipi minaresidir. Dışarıdan bakıldığında şerefesi olmayan taş minare, sekizgen şeklinde olup üzeri külahla kapatılmıştır. Bu nedenle şerefesi, kapalı bir odaya dönüşmüştür.
Kızıl Camii ya da Kiremitçi Süleyman Camii adıyla da bilinen Kızılmescit Camii, Eyüpsultan’a bağlı Nişanca Mahallesinde yer alır. Taş ve tuğladan yapılma kutsal mekanın inşa tarihi, 1531’dir. Kiremitçi Süleyman Efendi tarafından yaptırılmıştır. Kırmızı tuğladan yapılmış minaresi nedeniyle Kızıl Camii olarak anılan ibadethane, iç mekanda çinilerle süslenmiştir. Küçük bir avluya sahiptir. Burada, Kiremitçi Süleyman Efendi’nin kabri bulunur. Cami, bugüne kadar birkaç onarımdan geçmiş olup hala işlevini korur.
Aşçıbaşı Camii, Eyüpsultan’da, 1591 senesinde Aşçıbaşı Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Moloz taş ve tuğladan yapılma kutsal mekanın içi çinilerle donatılmıştır. Tarihi yapının üzeri kiremit bir çatıyla örtülmüştür. Tek şerefeli tuğla bir minaresi vardır. Camiyi yaptıran Aşçıbaşı Mehmet Ağa’nın kabri, ibadethanenin haziresinde yer alır. Cami, bugüne dek çeşitli onarımlara tabii tutulmuş olup işlevini halen korur.
Eyüpsultan’da güzel bir bahçe içinde bulunan Ensari Konağı, 19. yüzyılın ikinci yarısında, Osmanlı Dönemi’nde yapılmıştır. Üç katlı tarihi konak, uzun yıllar mesken olarak kullanılmış, daha sonra ilçe belediyesi tarafından onarılmıştır. Ensari Konağı, günümüzde, belediye tarafından işletilen bir restoran olarak hizmet verir.
Eyüpsultan’da İskele Meydanı’nda yer alan Kaptanpaşa Camii, 16. yüzyılın ikinci yarısında Hacı Mahmut Ağa tarafından inşa ettirilmiştir. Taştan yapılmış küçük bir ibadethanedir. İlk yapıldığında minaresiz olan kutsal mekana, 1800’lü yılların başında kısa boylu taş bir minare eklenmiştir. Düz çatısı, içte basık bir kubbe görünümünde tasarlanmıştır. Yakın zamanda onarımdan geçmiş olan Kaptanpaşa Camii’nin girişi, sağa ve sola yerleştirilmiş 14 basamaklı merdivenle sağlanır. Kutsal yapı, halen ibadete açıktır.
Dökmeciler Camii, Eyüpsultan’da Düğmeciler Mahallesinde yer alır. Bu nedenle Düğmeciler Camii olarak bilinir. Kesme taştan yapılan tarihi ibadethane, 16. yüzyılda tarihlendirilir. Dökmecizade Mehmet Bakır Paşa’nın yaptırmış olduğu kutsal yapı, kısa boylu bir minareye sahiptir. Avlusunda şadırvan ve Mehmet Bakır Paşa’nın kabri vardır.
Silahi Mehmet Efendi Camii, Eyüpsultan’ın Nişanca Mahallesinde yer alır. Zalpaşa Caddesinde konumlu tarihi cami, 16. yüzyılda mescit olarak inşa edilmiştir. Tuğla ve kesme taştan yapılan ibadethane, şerefesi olmayan köşk tipi, uzun ve sivri külahlı minaresiyle dikkat çeker. Selahi Mehmet Paşa Camii ismiyle de bilinir. Haziresinde, camiyi yaptıran Silahi Mehmet Paşa’nın kabri bulunur. Zal Mahmut Paşa Camii’nin karşısında konumlu kutsal yapı, çeşitli onarımlardan geçerek günümüzde de işlevini korur.
İstanbul’un simgelerinden biri olan Galata Kulesi, 14. yüzyıla dek uzanan geçmişiyle büyüleyici bir havaya sahiptir. Cenevizliler tarafından Galata Surları’nın bir kulesi olarak yapılmıştır. Moloz taştan, yığma tekniği ile inşa edilmiş olan tarihi kule, II. Mahmut Dönemi’nde onarılmıştır. Kulenin uzunluğu 70 metreyi bulur. Osmanlılar tarafından hapishane ve yangın kulesi olarak kullanılmıştır. Bodrum kısmında zindan benzeri yapılar ve kalıntılar bulunmuştur. Galata Kulesi’nin 1794 yılında çıkan yangın sonucunda büyük bir kısmı zarar görmüş, kulenin konik çatısı ve üst kısımları kemerli pencerelerle bezenerek o dönemde yeniden yapılmıştır.
Tarihte pek çok olaya tanıklık etmiş olsa da Galata Kulesi, Hezârfen Ahmed Çelebi’nin 1630’lu yıllardaki uçuşunun günümüzdeki temsili resimleriyle akıllara kazınmıştır. Şimdilerde turistik amaçlı gezilere açılmış, birçok kişinin güzel hatırlarla anımsayacağı bir yer haline dönüştürülmüştür. Kulenin en üst katında, Haliç’İ içinde alan geniş perspektifli manzarasıyla etkileyici bir seyir terası vardır. Burada restoran da bulunur.
Yeni Cami’ye gelir sağlamak için yaptırılan Mısır Çarşısı, ünlü Kapalıçarşı'dan sonra üstü kapalı olan ikinci tarihi çarşıdır. IV. Mehmet'in annesi Turhan Hatice Sultan tarafından 1660’lı yılında yaptırılan ve Uzakdoğu’dan getirilen çeşit çeşit baharatın satıldığı çarşıya, malların çoğu Mısır'dan getirildiği için Mısır Çarşısı denmiştir. Yakın tarihte onarım gören Mısır Çarşısı, günümüzde de işlevini koruyor.
Mısır Çarşısı, İstanbul’a gelenlerin buluşma noktasıdır. Kapalıçarşı’ya kıyasla daha küçük bir alışveriş merkezidir. L şeklinde tasarlanmış yapının tuğla ve kesme taştan örülmüş duvarları, yüzyıllardır birçok olaya tanıklık etmiştir. Aktarları ile ünlü olsa da Mısır Çarşısı’nda halı, kilim ve tekstil ürünü, seramik objeler, tavla ve satranç seti ve şarküteri ürünleri satılır.
Büyük Mecidiye Camii olarak da anılan Ortaköy Camii, Beşiktaş’ın denize nazır tarihi yapılarından biridir. Osmanlı Dönemi’nde, Abdülmecid zamanında yaptırılmış olan bu cami, büyük pencereli olarak tasarlanmıştır. Tek kubbeli ve iki minarelidir. Gece boyunca boğazın ışıklarıyla beraber muazzam bir görüntü oluşturur. Ortaköy Cami, belirli aralıklara restore edilmiş, güçlendirilmiştir ve hala ibadete açıktır.
III. Selim’in annesi olan Mihrişah Sultan, iyilikseverliği ve güzelliği ile tanınmıştır. 1800’lü yılların başında, Topkapı Sarayında vefat eden Mihrişah Sultan, hayattayken yaptırmış olduğu türbeye defnedilmiştir. Barok mimarisinin örneklerinden olan tarihi yapının önünde bir revak bulunur. Türbede beş sanduka vardır. Mihrişah Sultan’la beraber dört saray erkânı da buraya defnedilmiştir.
Haliç kıyısını süsleyen tarihi Eyüp Sultan Camii, 1458 senesinde inşa edilmiştir. İstanbul’un simgelerinden biridir. Dikdörtgen yapılı caminin çıkıntılı bir mihrabı vardır. Cümle kapısının önüne yaşlı ama güçlü bir çınar ağacı kök salmıştır. Ağacın yakınında, dört çeşme bulunur. Bunlar, Kısmet ve Hacat çeşmeleri olarak adlandırılır. Caminin yanıbaşındaki Eyüp Sultan Türbesi, tek kubbelidir. İslam dünyasında oldukça önemli bir yere sahip olan türbe, her daim birçok ziyaretçiyi ağırlar.
Cami veya kilise olarak anılan kadim bir yapıdır Ayasofya. Bizans hükümdarı I. Justinanus döneminde, kilise olarak yaptırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesinin ardından Ayasofya, camiye dönüştürülmüştür. Fatih Sultan Mehmet, yapıyı camiye dönüştürdükten sonra insan figürlü mozaikleri sökmemiş, üzerlerini ince bir sıva ila kapattırmıştır ve bu sayede mozaikler tahrip olmadan günümüze kadar ulaşabilmiştir. Kubbeli bazilika planıyla inşa edilmiş ve yüzyıllar boyunca pek çok insanı ağırlamış olan tarihi yapı, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğü ile 1935 senesinde müzeye dönüştürülmüştür. Dünyada, en eski katedral olarak bilinen Ayasofya, yaklaşık 15 yüzyıl boyunca ibadethane olarak kullanılmıştır. Ayasofya, İstanbul’da kültür turuna çıkanların mutlaka gittiği yerlerin başındadır.
Sultanahmet Camii, Türk mimari örnekleri arasında en ünlülerinden biridir. İstanbul fotoğraflarında, tablo ve kartpostallarında, kısacası kadim kent İstanbul’a dair birçok yerde, şehrin siluetini bu cami süsler. I. Ahmet döneminde inşa edilen tarihi yapı, aslında büyükçe bir külliyenin en önemli parçasıdır. Külliyenin bir kısmı günümüze kadar ulaşamasa da Hünkar Kasrı, Sıbyan Mektebi, Medrese, Darülkurra ve Türbe, hala ayaktadır. Sultanahmet Camii, birkaç kez yenileme çalışmalarından geçmiştir. Mavi, yeşil ve beyaz İznik Çinileri ile bezelidir. Avrupa’da Mavi Cami (Blue Mosque) olarak anılır. Altı minareli olan cami, özenli bir işçilikle tasarlanmış mermer mihraba sahiptir. Caminin üç tarafında da yapıya ahenk ve zarafet katan balkonlar bulunur.
Tarihi ibadethane, Fatih Sultan Mehmet zamanında yaptırılmış olan külliyenin bir parçasıdır. Yedi tepeli İstanbul’un bir tepesi, bu külliyeyi ağırlar. Külliye içerisindeki türbe, başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere Osmanlı eşrafından birçok kişinin kabridir. Fatih Cami, fetihten sonraki ilk cami olarak bilinir ve iki minarelidir. Yarım ve tam kubbelerle örtülü olan yapının, Bizanslılara ait harap durumda olan kilise kalıntıları üzerine inşa edildiği söylenir. 1766 yıllarda büyük bir deprem sonucu yıkılan cami, 1771 senesinde tekrar inşa edilmiş ve bugünkü halini almıştır.
Bizans Dönemi’ne ait bir kilise olan Aya İrini’nin Romalılardan kalma tapınakların üzerine inşa edildiği söylenir. Günümüze kadar ulaşmış atrium denen bir kısma sahip olan tek kilisedir Aya İrini. İstanbul’un Fethi sonrasında Topkapı Sarayı’nı çevreleyen surların içine dahil edilmiştir. Osmanlılar, kiliseyi silah deposu olarak kullanmış ve burası 19. yüzyılda, III. Ahmet zamanında İstanbul’un ilk müzesi olmuştur. Kilise, herhangi bir yapıya dönüştürülmediği için özgün mimarisini büyük ölçüde korumuştur. Günümüzde birçok sanat etkinliğine sahne olan tarihi yapı, İstanbul’da görülmesi gereken yerlerden sadece biri.
Yüksek bir tepede, bölgeye hakim bir alanda inşa edilmiş olduğu için Yedikule Hisarı olarak da anılır. Bizans Dönemi’nde, dört kuleli bir misafir karşılama sarayı olarak I. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. İstanbul’un fethinden sonra buraya üç kule daha eklenmiştir ve ismi Yedikule olarak anılmaya başlamıştır. Bizanslıların ve Osmanlıların bir dönem zindan olarak kullandığı tarihi yapı, İstanbul’un en eski açık hava müzelerinden biridir. Zindandaki her kulenin bir adı vardır. Tarihi yapı, Osmanlılar zamanında, silah deposu ve hayvanat bahçesi olarak da kullanılmıştır. Genç Osman, bu zindanlardan biri olan kulenin (Genç Omsan Kulesi) ikinci katında öldürülmüştür. Bir dönem Osmanlı hazinesi dahi burada muhafaza edilmiştir. Şimdilerde müze olarak gezilebilen zindanların her köşesine, gizem dolu bir yaşanmışlık hissi hakimdir.
Bağdat Caddesi, Kadıköy’ün Kızıltoprak semtinden başlar ve Maltepe’nin Cevizli semtine kadar devam eder. İstanbul’u gezmek isteyenlerin ve kent sakinlerinin uğrak yerlerindendir. Bizanslılardan beri ticaret yolu olarak kullanılan güzergah üzerindedir. IV. Murat’ın Bağdat Seferi’ne giderken bu yolu kullanması ve seferden zaferler dönmesi üzerine caddeye Bağdat adı verilmiştir. Geçmişte II. Abdülhamit’e yakın olma çabasındaki zengin aileler, burada konaklar inşa etmiştir. Konaklardan bazıları günümüze kadar ulaşmıştır. Şimdilerde de yüksek gelirli kişilerin ikamet ettiği bu cadde, özelikle Bostancı’dan sonra yerli ve yabancı birçok mağazanın bulunduğu bir alışveriş muhiti olarak bilinir. Cadde olarak da tabir edilen bu muhitte restoran ve kafe gibi yeme, içme ve dinlenme seçenekleri fazladır.
Mevlevi tarikatının İstanbul’daki dergahlarından biridir. Mevlevihane ya da Mevlevi Kapısı olarak isimlendirilen sur kapısının yakınlarındadır. Yenikapı Mevlevihanesi, Osmanlı’nın tipik tekke mimarisi özelliklerini taşır. Semahane, selamlık, haremlik, türbe gibi birkaç kısımdan oluşan külliye niteliğindeki yapı, 1903 ve 1961 yıllarında yanmış ve büyük ölçüde zarar görmüştür. 2009 senesinde restore edilen Yenikapı Mevlevihanesi, aslına uygun olarak yenilenmiştir. İstanbul’a gelen gezginler, mistik havası ile etkileyici olan mevlevihaneyi mutlaka ziyaret eder.
Türkiye’nin ilk panoramik tarih müzesi olan Panorama 1453, Topkapı Parkı’nda, tarihi yarımadanın hemen dışında yer alır. Müze, İstanbul’un fethini, panoramik resimler, Mehter Marşı, at ve top sesleri eşliğinde anlatır. Dairesel bir şekilde yerleştirilen resimler, sekiz ayrı ressamın çalışması sonucunda ortaya konmuştur. Resimlerde, Osmanlı askerlerinin kadim kent İstanbul’a girmeye başladıkları an tasvir edilir. Panorama 1453, Tarihe meraklı kişilerin mutlaka ziyaret ettiği bir yerdir.
Dünya Mimarlık Festivali’nde en güzel dini yapı olarak seçilen Sancaklar Camii, 2013 yılında inşa edildi. Tarihi bir yapı olmamasına ve hatta hiçbir süslemeye sahip olmamasına rağmen caminin, en güzel dini yapı olarak seçilmesinin birkaç nedeni var. İlk bakışta camiye benzemeyen, minare yerine taştan örülmüş bir kuleye sahip olan ibadethane, Hz. Muhammed’e vahiy gelen yerden, Hira Mağarası’ndan esinlenilmiş, oldukça sade bir yapı olarak yeraltında kurulmuş. Üst avludan aşağı doğru inen merdivenler, örümcek ağını andıran yüksek bir tavanla kaplanmış ana ibadet yerine ulaşır. Otantik ve sade olan Sancaklar Camii, arınma ve yaratıcıya sığınma alanı olarak tasarlanmıştır. Bir de kütüphanesi vardır. Caminin büyük bir bölümü Bodrum’dan getirilen kayrak taşı ile kaplanmıştır ve yapıya tek renk hakimdir. Büyükçekmece’ye yolu düşenlerin bu camiyi mutlaka görmeleri önerilir.
Mimar Sinan’ın anısına yaptırılan Mimar Sinan Camii, İstanbul’un en büyük camilerinden biri olarak 2012 yılında ibadete açılmıştır. Osmanlı mimarisi örnek alınarak inşa edilmiştir. Üç şerefeli dört adet minaresi vardır. Ana kubbesi dışında 35 kubbesi bulunan caminin görkemli bir duruşu vardır.
Prens Adaları olarak anılan Adalar ilçesinin en büyük adası Büyükada’da, denize girilecek sakin koylar, halk plajları ve özel plajlar bulunur. İstanbul’un sayfiye yeri olan ada, havaların ısınması ile beraber, Eskibağ, Nakibey, Aya Nikola plajları ile serinleme ve dinlenme imkanı sunar. Halik Koyu ve Prenses Koyu da yaz boyunca tercih edilen plajlar arasındadır. Özel plajlara, Büyükada Vapur İskelesi’nden ücretsiz motor servisleriyle ulaşım sağlanır; ancak bu plajlar ücretlidir.
Maden Mahallesi’nde yer alan Hamidiye Camii, II. Abdülhamid döneminde yapılmış bir Osmanlı mimarisi örneğidir. Büyükada’daki çocuklara dini eğitim verilebilmesi adına, okul olarak yaptırılmış, daha sonra camiye dönüştürülmüştür. Büyükada’daki diğer tarihi yapılar gibi zarif bir mimariye sahiptir. Yüksek girişine, sağda ve solda konumlanmış merdivenlerle ulaşılır. Kesme küfeki taşından örülmüş duvarları ve tek şerefeli taş minaresi ile kare yapılı bir camidir. Caminin iç kısmı da özenle süslenmiştir. Tavanlarına ve duvarlarına çeşitli motifler işlenmiş, süslemelerde yer yer çini kullanılmıştır.
Büyükada’nın en yüksek noktasında, Yücetepe mevkiinde, Adalar manzarasına karşı konumlamıştır Aya Yorgi Manastırı. Asıl adı Agios Georgios olan ibadethane, Rum Ortodoks manastırıdır. Hristiyanlar için önemli bir dini merkezdir. Ada sakinleri ve adaya gelen pek çok ziyaretçi, dik bir yokuşu tırmanarak etkileyici bir havaya sahip olan Aya Yorgi Manastırı’na gelir. Her yıl 23 Nisan ve 24 Eylül’de birçok Hristiyan, manastıra gelerek dilek tutar. Yol boyunca insanlar, ağaçlara çaputlar bağlar ve dilekleri kabul olunca bir dahaki sene tekrar manastıra gelir. Büyükada Aya Yorgi Manastırı, tüm dileklerin gerçekleştiği manastır olarak bilinir.
İsa Tepesi mevkiinde konumlanmış olan Rum Yetimhanesi, ünlü bir Fransız mimar tarafından tasarlanmıştır. Binanın tamamı ahşaptır. Aslında otel olarak tasarlanmış, daha sonra yetimhane olarak kullanılmıştır. Uzunca bir süre kimsesiz çocuklara yuva olan bu yer, I. Dünya Savaşı’na da tanıklık etmiştir. Şimdilerde boş ve kaderine terkedilmiş olan Rum Yetimhanesi, savaşların ve kimsesizliğin acısını yüklenmişçesine yorgun bir görüntüye sahiptir. Bakımsız kalan yetimhane, yıkılma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Yıllardır birçok kişiyi karşılaşmış ve uğurlamıştır tarihi iskele. Sekizgen planlı yolcu salonu sayısız insanın geçişine tanıklık etmiştir. Dışı çini ile kaplanmış, üzeri ise kurşun kaplamalı bir kubbe ile süslenmiştir. Adanın, güzel doğasını ve tarihini keşfetmeye gelenlerin ilk gördüğü güzel binadır. 1899 yılında inşa edilmiş ve birkaç kez onarılmış olan Büyükada Vapur İskelesi, özgün neo - klasik mimarisini büyük ölçüde korur.
Büyükada’dan sonraki en büyük ada olan Heybeliada’da, koylar ve plajlar yaz boyunca birçok kişiye denize girme imkanı sunar. Çam ormanlarıyla sarmalanmış, temiz havası ile ün salmış olan adada, Akvaryum Koyu, Çam Limanı Koyu, günübirlik denize girmek isteyenler için ideal yerlerdendir. Burada halk plajı da bulunur. Heybeliada’daki özel işletmeler, şezlong, şemsiye, duş gibi hizmetler sunar.
1964 senesinde ibadete açılan Kınalıda Camii, iskelenin yanı başında yer alır ve alışılmamış mimarisi ile bir modern sanat merkezini andırır. Soyut formda, kubbesizdir ve yapıdan bağımsız, kılıca benzeyen bir minaresi vardır. Minare, çatıya benzer şekilde, üçgen olarak tasarlanmıştır. Yapının özgün çatısındaki pencereler, renkli, işlemeli camlarla bezenmiştir.
Rum Ortodoks Kilisesi olan Aya Yani Kilisesi, kagir yapıdır. Ahşap süslemeleri ile adaya yanaşırken dahi dikkat çeker. Bizans İmparatoru II. Mihail, Hristiyan Piskopos Methodius’u bir hücrede sürgüne göndermiş, Aya Yani Kilisesi de bu hücre üzerine inşa edilmiştir. Kiliseden aşağı inen dar merdivenler kullanılarak bir yeraltı odası olan bu hücre görülebilir.
11. yüzyılda yapılan, Ayios İoannis adıyla anılan tarihi yapı, birkaç kez onarımdan geçmiştir. Günümüzdeki görüntüsüne 1800’lü yılların sonunda kavuşan ibadethane, haç şeklinde tasarlanmıştır. Sait Faik Abasıyanık Müzesi’nin penceresinden görülen tarihi yapı, her yıl 29 Ağustos’ta Rumların ve tarih meraklılarının buluşma noktasıdır.
Dünyanın her noktasından birçok balık türünü bir araya getiren dev bir akvaryum olarak İstanbul Akvaryum, büyük - küçük herkesin ilgisini çeker. 17 farklı teması ile büyük bir alana yayılmış akvaryumlarda görülmeyi bekleyen pek çok detay ve gösteri mevcut… Kasırga ve helikopter simülasyonu, Amazon Yağmur Ormanı, aynalı labirent gibi temalar, ziyaretçilerin beğenisini toplar. Sıra dışı ve zengin içeriği ile İstanbul Akvaryum, Florya’da konumlamıştır.
En kalabalık köpekbalığı ailesini barındıran Sea Life Akvaryum, Forum İstanbul bünyesinde hizmet verir. 15 değişik türün oluşturduğu 61 köpekbalığı, denizaltındaki hayatı merak edenleri bir hayli heyecanlandırır. Özellikle balıkların beslenme saatleri, ilgi çekici anlara sahne olur. Tematik alanların da yer aldığı dev akvaryumda görülecek, keşfedilecek birçok balık türü ve deniz canlılarına dair detaylar yer alır. Sea Life Akvaryum’da okul gezileri ve doğum günü kutlamaları organize edilebilmektedir.
Diğer adı ile Yıldız Korusu, Beşiktaş’ın simgelerinden biri ve tarihi bir park niteliğindedir. Biri Palanga, diğeri Çırağan Caddesi’nde olmak üzere iki kapısı vardır. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde önemli bir yere sahip olan bu park, 1600’lü yıllarda Kazancıoğlu Bahçesi olarak bilinirdi. Yıldız Sarayı’nın korusu olan yeşil alan, anıt ağaçlara, türlü türlü çiçeklere ev sahipliği yapar. Bir dönem Çırağan Sarayı’na ait olan Yıldız Korusu’nda 1800’lü yılların sonunda inşa edilmiş Malta Köşkü ve Çadır Köşk, korunun ambiyansına değer katan tarihi yapılardır. Köşkler restoran olarak hizmet verir.
Yıldız Hamidiye Camii, II. Abdülhamit zamanında yapılmıştır. Asıl adı Hamidiye olan cami, tek şerefeli geometrik figürlerle süslü, yivli bir minareye sahiptir. Dönemin ünlü mimarı Sarkis Balyan tarafından tasarlanmıştır. Tarihi ibadethane, yıldız işlemeli bir kubbeye sahiptir. Caminin dört bir yanına işlenmiş figürler ve mimari detayları ile tipik Osmanlı mimari örneklerine kıyasla süslemeli ve gösterişlidir.
Ortaköy Meydanı, kültürel zenginliği ile ilgi gören ünlü meydanlardan biridir. Osmanlı mimarisinin özelliklerini yansıtan yapılara ev sahipliği yapar. Ortaköy Camii, bu yapılara örnek teşkil eder. Kafeler ve restoranlarla bezeli semtte, aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş Esma Sultan Yalısı meydanı süsler. Meydanın sokaklarını el yapımı takıların satıldığı tezgahlar hareketlendirir. Kahve sevenlerin buradan ayrılmadan evvel közde Türk Kahvesi pişiren çay bahçelerine gitmeleri önerilir. Meydanda Ortaköy’le özdeşlemiş lezzetlerden biri olan kumpir yenilebilir.
Beykoz’un Anadolu Kavağı’nda yer alan Yoros Kalesi, Ceneviz veya Anadolu Kavağı Kalesi olarak da bilinir. Yüzünü Karadeniz’e dönmüş olan tarihi kalenin, İstanbul Boğazı’nı kontrol altında tutma amacıyla Bizanslılar tarafından inşa edildiği düşünülür. Bizanslılardan sonra Cenevizlilerin hakimiyet kurduğu kalede birçok uygarlık hüküm sürmüştür. Yoros Kalesi’nin büyük bir bölümü ziyarete açıktır. Kalenin yanı başında Boğaz’a nazır bir çay bahçesi bulunur.
Beykoz’un benzersiz semti Kanlıca, pudra şekeri ile beraber yenen Kanlıca Yoğurdu ile ünlüdür. Boğaz’ın kıyısında sıra sıra dizilmiş yalı, çay bahçesi ve restoranları ile ilgi gören semt, İstanbul’un dinlendirici köşelerinden biridir. Deniz kokusunun hakim olduğu Kanlıca’ya gelmişken Mihrabat Korusu mutlaka gezilmelidir.
Beykoz’un bir köyü olan Polonezköy, 1830 senesinde Polonya’da yaşanan isyanlar neticesinde sürgüne gönderilen Polonyalılara mesken olmuştur. Eski adı Adampol’dür. Geçmişte yalnızca bir tarım alanı olan Polonezköy, muazzam bir doğanın içinde, yeşilin her tonu ile bezenmiştir. Şimdilerde İstanbulluların dinlendiği, huzur bulduğu, nefes aldığı bir tatil köyü niteliğindedir. Türk - Polonya kültürünün iç içe olduğu yerde, pansiyon ve oteller, dinlenme ve piknik alanı, yürüyüş - bisiklet parkuru, kafe ve restoranlar bulunur. Bazı oteller, yüzme havuzuna sahiptir, bu yüzden Polonezköy hafta sonu boyunca İstanbul ve çevresini ağırlar. Her yaz kiraz festivaline sahne olan Polonezköy’de tabiat parkı da bulunur.
Otağtepe, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmeye hazırlanırken otağ kurduğu tepedir. Bu yüzden Fatih Korusu adıyla da bilinir. Beykoz’un Kavacık semtinde, Boğaz manzarasına hakim bir konumdadır. Yeşile bezeli doğası, bol oksijenli havası ile dinlenmek ve kente uzaktan bakmak isteyenlerin seyir terasıdır. Eşsiz manzaraya, tepede dalgalanan büyük Türk bayrağı eşlik eder. Kafe ve sosyal tesislerle beraber Otağtepe’de Tema Vehbi Koç Doğa ve Kültür Merkezi mutlaka görülmelidir.
Beykoz’un balıkçıları ile ünlü mahallesi Anadolukavağı, Yoros Kalesi, balık lokantaları, Boğaz’a nazır çay bahçeleri ile özellikle bahar ve yaz aylarında birçok kişiyi ağırlar. İstanbul’un sakin kalmış yerlerinden biridir. Kentin karmaşası ve gürültüsünden uzaklaşmak isteyenlerin ilk durağı olan bu semte, deniz kokulu, bol oksijenli bir hava hakimdir.
1395 senesinde, Yıldırım Beyazıt tarafından Boğaz’a hakim olma amacıyla yaptırılmıştır. Beykoz’un Anadoluhisarı semtinde yer alır. İç kale ve dış kaleden oluşan yapı, korunaklı surlarla çevrelenmiştir. İstanbul’un geçmişten bu yana önemli bir yerleşim yeri olduğunu göstermek istercesine hala dimdik ayakta durur. Güzelce Hisarı, buranın ikinci adıdır. Anadolu Hisarı’nın tam karşısında, Boğazın diğer yakasında yükselen Rumeli Hisarı, İstanbul’un fethine dek Anadolu Hisarı Kalesi ile beraber büyük bir önem taşıyordu. Günümüzde koruma altına alınan hisarlar, İstanbul’u simgelerinden biri olarak ayakta tutulmaya çalışılmaktadır.
Otağtepe’de geniş perspektifli, muazzam bir manzaraya karşı kurulmuş olan Tema Vehbi Koç Doğa ve Kültür Merkezi, Otağtepe Parkı adıyla da bilinir. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü ve İstanbul Boğazı’nı yakından gören bir konumda, 152 bin metrekarelik bir alana yayılmıştır. Tema Vakfı, 1996 senesinden bu yana eskiden Tema Parkı adıyla anılan bu alanı, bugünkü haline getirmek için birçok çalışma yapmıştır. Parktaki ağaç ve bitki türleri, dinlenme yeri, nilüfer ve kaplumbağalarla bezeli süs havuzu, seyir terasları muhteşem bir ahenk içindedir. Otağtepe’nin Boğaz’a doğru eğilen yola, park boyunca tahta merdivenler döşenmiştir. Parkı sulamak için yenilenmiş bir Bizans sarnıcından yararlanılır. Büyük kent İstanbul’da bol oksijenli, yemyeşil ve sakin bir yer arayanlar Tema Vehbi Koç Doğa ve Kültür Merkezi‘ni mutlaka ziyaret etmeli.
Taksim Meydanı’ndan Tünel’e dek uzayan İstiklal Caddesi, İstanbul’un simgelerinden biri ve en tanıdık caddesidir. İstanbul’u gezmeye başlayanların ilk durağı olan ünlü cadde, birçok kartpostalı süsler. İstiklal Caddesi, İstanbul’un fotoğrafını çekmek isteyen herkesin objektifine yansır. Nostaljik tramvayın gün içerisinde birçok kez Taksim ve Tünel arasında sefer yaptığı İstiklal Caddesi, İstanbul’un kalbinin attığı yerlerden biridir. 19. yüzyılın sonundan beri gözde bir bölge olmuştur burası. Osmanlı Dönemi’ndeki adı Cadde-i Kebir’dir. Günün her saatinde kalabalık olan caddede, Rumeli Han, Hüseyin Ağa Camii, St. Antuan Kilisesi, Çiçek Pasajı gibi tarihi yerler ziyaret edilebilir. İstiklal Caddesi’nde leziz Beyoğlu çikolatasını tadarken nostaljik tramvayla kısa bir tura çıkılması önerilir.
Taksim Meydanı, Osmanlı Dönemi’nde çevreye su dağıtmak, taksim etmek üzere yapılan bir su deposuna, tarihi Taksim Maksemi’ne ev sahipliği yapmıştır. Taksim ismi buradan gelir. İstiklal Caddesi ile beraber İstanbul’un en ünlü alanlarından biridir Taksim. Beyoğlu’nun bir parçası gibi değil, İstanbul’un ilçesi gibi bilinir. Ününü, tarih boyunca tanıklık ettiği olaylardan, günümüzdeki merkezi konumuna kadar pek çok şeye borçludur. Cumhuriyet Dönemi’nde meydana dönüştürülen Taksim’de, 1928’de yapılan Cumhuriyet Anıtı bulunur. Taksim Meydanı’nın etrafında Gezi Parkı ve eğlence, restoran, kafe gibi mekanlar bulunur. İstiklal Caddesi’nin bir ucunda bulunan ünlü meydan, toplu taşıma araçlarının da aktarma noktasıdır.
Günümüzün meyhane kültürüne yön veren ve Beyoğlu’nun sembol yerlerinden biri olan Çiçek Pasajı, geçmişten günümüze dek pek çok kez değişime uğramıştır. 1876 tarihinde inşa edilen Çiçek Pasajı, o dönemde Cité de Péra ya da Hristaki Pasajı olarak anılıyordu. Pasajda, terzi, fırın, tütüncü, çiçekçi, butik gibi toplam 24 dükkan ve 18 daire bulunuyordu. 1918’li yıllarda çiçekçi dükkanlarının hatırı sayılır derecede artmasıyla buraya, Çiçek Pasajı denmeye başlandı. Bugünkü meyhanelerin pek çoğu 1940’lı yıllardan sonra açıldı. Çiçekçiler yavaş yavaş sokak aralarına, İstiklal Caddesi’ne doğru taşındı. Bakımsız kaldığı için 1978 yılında çöken ve on sene kadar bu şekilde kalan pasaj, aslına uygun olacak şekilde onarıldı. Hala Beyoğlu’nun gösterişli yapıları arasında olan bina, toplamda üç katlıdır ve Beyoğlu’na gidenlerin soluklanmak için uğradığı yerlerden biridir.
Gezi Parkı, 1943 tarihinde kurulan, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk kent parkıdır. O dönemde Taksim Gezisi olarak anılmıştır. Parkın yer aldığı alanda, 1780’den 1922’ye dek Halil Paşa Topçu Kışlası yer almış; kışla, 1922’de Taksim Stadı’na çevrilmiştir. İnönü Stadı’nın inşası, Taksim Stadı’na olan ilginin azalmasına yol açtığı için dönemin valisi Lütfü Kırdar önderliğinde Taksim Gezisi kurulmuştur. Park, kapladığı alanı zaman zaman birçok özel kurum ve konaklama tesisi ile paylaşmıştır. 2013 senesinde toplumsal olayların cereyan ettiği parkta, Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında bir takım değişiklikler yapılmıştır. Gezi Parkı, dinlenme yeri, süs havuzu ve yeşil alanları ile hala Taksim’in nefes aldıran, ferah köşelerinden biridir.
Kırım’ı Anma Kilisesi olarak da bilinen tarihi kilise, Kırım Savaşı sonrasında, 1868 yılında, İngilizler tarafından yaptırılmıştır. Hala ibadete açık olan Anglikan kilisesi, görkemli bir mimariye sahiptir. Ağaçların arasında yükselmiş, kesme taştan yapılmış tarihi ibadethanenin bir de kulesi vardır.
Beyoğlu, İstiklal Caddesi’nde yer alan St. Antuan Katolik Kilisesi, İstanbul’un en büyük Katolik kilisesidir. Kırmızı tuğladan yapılmış görkemli yapı, 1912 yılından beri ibadete açıktır. Neo - Gotik tarzında tasarlanmış kilisenin günümüzde kalabalık bir cemaati vardır. Türkçe, İngilizce, Lehçe, İtalyanca ayinlerin düzenlendiği ibadethane, evlilik merasimlerine de sahne olur.
Hz. Muhammed’in sahabelerinden Ebu Eyyûb el-Ensarî, Emevilerin İstanbul’u kuşattığı sırada (674 - 678) şehit olan ve Eyüpsultan ilçesine ismini veren kişidir. Kabrin, Osmanlı Devleti’nin İstanbul’u kuşattığı dönemde Fatih Sultan Mehmet’in hocası, Akşemseddin tarafından bulunduğu söylenir. 1458 tarihinde inşa edilen ve belirli zamanlarda yenilenen türbe, Osmanlı Dönemi’nden bu yana önemli bir dini mekan olmuştur. Padişahların sefere çıkmadan evvel mutlaka uğradığı türbe, günümüzde de gelenekselleşmiş ziyaretlere ev sahipliği yapar. Adak adayan, dua eden birçok kişinin ilk durağıdır Eyüp Sultan Türbesi. Dini bayramlarda, Ramazan ayının ilk gününde bir hayli kalabalık olur. Türbenin iç kısmı çinilerle süslenmiştir. Küfeki taşından yapılmış sekizgen kasnağın üzerini bir kubbe örter. Ebu Eyyûb el-Ensarî’nin sandukası ile beraber Hz. Muhammed’in ayak izi de burada görülebilir.
Muhteşem bir Haliç manzarasına sahip olan Pierre Loti Tepesi, Eyüpsultan’ın en sevilen yerlerinden biridir. Adını, Fransız yazar Pierre Loti’den alan tepe, 1876 yılında İstanbul’a yerleşen yazarın sıkça uğradığı bir yer... Pierre Loti Tepesi, günümüzde, kafe ve restoranlara sahiptir.
Dört bir yanı tarihi yapılarla çevrili olan Fatih ilçesinin simgesidir Topkapı Sarayı. Sarayburnu’nda konumlanmış, Haliç ve Marmara Denizi arasında yıllar boyu dimdik ayakta kalmıştır. 1453’te İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Sarayın inşası, 1460 yılında başlamış ve 1478 senesinde bitmiştir. Osmanlı İmparatorları ve eşrafı, yüz yıllar boyunca burada ikamet etmiş, sarayın her köşesinde izler bırakmıştır. Sultan Abdülmecit, Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırdıktan sonra Topkapı Sarayı’ndan ayrılmıştır. Osmanlıların son 400 yılına tanıklık eden olan Topkapı Sarayı, 700 bin metrekarelik bir alanda, dört avlu, bir harem, bahçe ve meydanlardan oluşur. Her avlu, farklı yapılar barındırır.
Sultan Abdülmecid, Dolmabahçe Sarayı’na taşındıktan sonra imparator arşivi olarak kullanılmış olan Topkapı Sarayı, önemini asla kaybetmemiştir. Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından Atatürk’ün isteği üzerine 1924 yılında sarayın bir kısmı müzeye çevrilmiştir. Uzun yıllar boyunca Osmanlı İmparatorlarını ağırlamış olan devasa yapı, dönemin yaşam biçimini ve o yıllara dair detayları gözler önüne seren muazzam bir kaynaktır. Topkapı Sarayı Müzesi’nde imparatorluk hazinesi, gümüş, cam, çini, porselen koleksiyonları, silah koleksiyonu, padişahların kaftan ve portreleri, Hırka-ı Saadet ve Kutsal Emanetler sergilenir. Saray bünyesindeki Yazma Eserler Kütüphanesi’nde, el yazması eserler, harita, hat ve tezhip sanatına dair örnekler görülebilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk müzesi olan Topkapı Sarayı, İstanbul sembolü ve her daim ilgi görmüş gözde mekanıdır.
Güzelliği ve tarihi ile ilgi çeken Gülhane Parkı, Fatih ilçesinde yer alır. Topkapı Sarayı’nın has bahçesi olan, adını da sahip olduğu gül bahçelerinden alan park, genişçe bir koruya sahiptir. Osmanlı İmparatorluğu’nda bir dönüm noktası olan Tanzimat Fermanı, 1839 senesinde Gülhane Parkı’nda okunmuş; fermana, Gülhane Hatt-ı Hümayunu denilmiştir. 1912 senesinde düzenlenerek park haline getirilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, burada Türk halkına Latin harflerini tanıtmış ve “Başöğretmen” olarak anılmaya başlanmıştır. Nazım Hikmet’in dizelerine, Cem Karaca’nın şarkısına konu olmuştur bu özel yer.
Gülhane Parkı, çiçekleri ve bitki örtüsüyle İstanbul’un sembollerinden biri… Yürüyüş parkuru, dinlenme yeri, çay bahçesi ve baharın gelmesiyle beraber etrafta rengarenk açan laleleriyle her zaman ziyaret edenleri mutlu eder. 163 dönümlük parkın içinde Romalılardan kalma Gotlar Sütunu, Bizanslılardan kalma bir sarnıç, Başöğretmen Atatürk’ün ve Âşık Veysel’in heykelleri görülebilir. 2008 senesinde Gülhane Parkı içindeki Has Ahırlar Binası’nda İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi açılmıştır.
İstanbul Fatih’teki Çemberlitaş mevkiine adını veren Çemberlitaş Sütunu, Roma İmparatoru I. Konstantin tarafından 330 yılında Roma’daki Apollon Tapınağı’ndan getirilmiştir. Uzunluğu 57 metredir. Çağlar boyunca yangın ve yıldırım düşmesi gibi felaketlere maruz kalmış, zarar görmüştür. Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemi’nde birkaç kez yenilenmiştir. II. Mustafa zamanında ise sütun, demir çemberle sarmalanmıştır. O günden bu yana Çemberlitaş Sütunu olarak anılır.
İstanbul’un sembollerinden biri, Fatih’teki en önemli alışveriş merkezi olan Kapalıçarşı, 15. yüzyılda, bugün Beyazıt olarak adlandırılan semtte yerini alır. Devasa çarşı, Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Dünya çapında, en eski ve en büyük çarşılardan biridir ve 45 bin metrekarelik bir alanı kaplar. 60’ı aşkın sokağa yayılan çarşıda 4 bine yakın dükkan bulunur. İlk etapta üstü açık olarak yapılmış, üzeri sonradan kapatılmıştır. Günümüze dek yangın, deprem gibi çeşitli felaketlere maruz kalmıştır. Pek çok kez onarılmış, özgün mimarisinden uzaklaşmıştır; ancak her daim ilgi gören yerlerden biri olmuştur. Osmanlı Dönemi’nde en önemli ticarethanelerden biri olan tarihi çarşı, bugün de altının nabzının tutulduğu yerdir. Kapalıçarşı’nın en bilinen sokağı, Kuyumcular Sokağıdır. 11 tane ana kapısı vardır ve Beyazıt Kapısı, en sık kullanılan kapısıdır.
Ticaret ahlakının son derece önemli olduğu yıllarda, insanlar buradaki zanaatkarlara, üretim yapabilmeleri için yatırım yaparlardı. Yani Kapalıçarşı bir nevi bankaydı. Geçmişte de yiyecekten ev eşyasına kadar birçok ürünün satıldığı bu yer, gezginlerin seyahatnamesine konu olmuş, ressamların tablolarını süslemiş, yazar ve şairlerin satırlarında yer bulmuştur. Yüzyıllar boyunca sayısız insanın yaşamına tanıklık etmiştir, gizemli çarşı. Orhan Veli’nin de dediği gibi, “Kapalıçarşı deyip geçme; Kapalıçarşı, Kapalı kutu.”
Fatih ilçesinin Süleymaniye Mahallesinde yer alan Süleymaniye Camii, Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Usta Sinan’ın sade ve şık eserlerinden biri olarak Kanuni Sultan Süleyman adına inşa edilmiştir. Dört fil ayağının üzerinde yükselen kubbesi ile bu cami, İstanbul depremlerine karşı ayakta kalmış sağlam bir yapıdır. Osmanlılar Dönemi’nin en ihtişamlı ibadethanelerinden biridir. Caminin dört minaresi vardır. Bu dört minare, I. Süleyman’ın İstanbul’un fethinden sonra 4. Osmanlı padişahı olmasını simgeler. Süleymaniye Külliyesi’nde yer alan caminin avlusunda bir de havuz bulunur. Süleymaniye Camii, UNESCO Dünya Mirasları listesindedir.
Sultanahmet Meydanı’nda yer alan 1900 yılında yapılan Alman Çeşmesi, 1901’de hizmete açılmıştır. Almanya’da inşa edilen çeşme, Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından II. Abdülhamit’e hediye edilmiştir. Bakırdan yapılma yeşil renkli gösterişli bir kubbe ile süslenmiştir. Sekizgen planlıdır. Ön tarafında yer alan sekiz tane basamak kullanılarak çeşmeye ulaşılır. Kubbesinin altında yarım daire şeklinde tasarlanmış kemerler, kemerlerin üzerine ise işlenmiş süslemeler dikkat çeker.
1850 tarihli Hırka-i Şerif Camii, Osmanlı İmparatoru Abdülmecid tarafından yaptırılmıştır. Hz. Muhammed tarafından İslam alimi Veysel Karani’ye hediye edilen hırkayı (Hırka-i Şerif) korumak ve sergilemek amacıyla inşa edilmiştir. Tarihi caminin, sekizgen bir kasnağın üzerine oturtulmuş büyük bir kubbesi vardır. Duvarları kesme küfeki taşından yapılmıştır. Özenle inşa edilen iki katlı ibadethane, birer şerefeli iki minareye sahiptir. Hırka-i Şerif’in muhafaza edilip sergilendiği kutsal mekan olması nedeniyle her daim ziyaret edilir.
Kadıköy ilçesinin sakin ve huzur dolu semtlerindendir Moda... Kadıköy Meydanı ile Yoğurtçu Parkı (Kurbağalıdere) arasında konumlanır. Nostaljik Kadıköy Tramvayının da bir durağı da Moda’dadır. İstanbul’un fethine dek Rumların yaşam sürdüğü semt, fetih sonrasında Osmanlıların nüfuzlu kişilerini ağırlamıştır. 19. yüzyılda Ermeniler ve Levantenler de Moda’ya yerleşmiştir. Yıllar boyunca, sayfiye olarak kullanılmış olan bu semt, harikulade sahil şeridiyle günümüzde de tercih edilen bir yaşam alanıdır. Balık lokantası, çay bahçesi, dondurmacıları ile İstanbulluların buluşma yerlerinden biridir. 1870 yılında Fransızların kurmuş olduğu Saint Joseph Fransız Lisesi, geçmişte Kadıköy Maarif Koleji olarak anılan Kadıköy Anadolu Lisesi, eskiden Kız Lisesi olan Kadıköy Lisesi, Moda’da yer alır. Barış Manço Evi, Sarıca Arif Paşa Konağı, Moda İskelesi burada görülecek yerlerden bazılarıdır. Denize nazır kafe ve restoranlarında dinlenmek ve gün batımını seyretmek, Moda’nın olmazsa olmazlarındandır.
Kağıthane’nin simgelerinden biri olan Sadabad Camii, Merkez Mahallesinde yer alır. İlk olarak Sadabad Sarayı ile birlikte 1722 senesinde inşa edilen ibadethane, Patrona Halil İsyanı sonrasında yıkılmıştır. Günümüzdeki haliyle, 1863 senesinde Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmıştır. Bu yüzden Aziziye Cami adıyla da bilinir. Birkaç kez onarımdan geçmiş olan caminin duvarları kesme taştan yapılmıştır. Sarayı andıran görüntüsü, Neo-gotik stili bir minareye ile süslüdür. Hala ibadete açıktır.
Anadolu Yakası’nın önemli yat limanlarından biridir Pendik Marina... 752 adet bağlama kapasitesi sunan marinanın yanı başında alışveriş merkezi yer alır. Denizcilik ve yat malzemelerinin yanı sıra, yerli ve yabancı markalara ait giysi, kozmetik ve ev eşyaları burada bulunabilir. Denize karşı konumlanmış restoran ve kafeler, marinanın en çok ilgi gören yerleridir.
Diğer ismi Keçi Kalesi olan Aydos Kalesi, Sultanbeyli ve çevresinin tarihine ışık tutan yapılardandır. Bizanslıların inşa ettiği kale, sur ve burçları ile varlığını korumayı başarmıştır. Yakın zamanda restore edilmiş olan tarihi yapının, 11. veya 12. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilir. Aydos Tepesi’nde, 325 metre yükseklikle yer alan Aydos Kalesi, Türk Tarih Profesörü Halil İnalcık’ın danışmanlığını üstlendiği bir belgeselde, “İstanbul’a açılan kapı” olarak nitelendirilir.
İstanbul’un içinde bir tatil beldesi olan Şile, denizi, temiz kalmış doğası ve sakinliği ile yaz boyunca plajlarında pek çok kişiyi ağırlar. Günübirlik ya da hafta sonu konaklamalı gezilerde Şile Plajları, vazgeçilmez yerlerdendir. Karadeniz’in hırçın dalgaları, Şile’de denize girenlerin önlem almalarını gerektirir. Kumbaba, Şile’de pek çok kişinin ilgisi ile karşı karşıya kalan popüler bir plajdır. Tedavi edici olduğu söylenen kumlar, yaz aylarında şifa arayan birçok kişinin Kumbaba’ya gelme sebebidir.
Şile’nin adından sıkça söz ettiren beldesi Ağva, Göksu ve Yeşilçay derelerinin arasında, tertemiz bir doğada yer alır. Günübirlik gezilerde ve hafta sonu tatillerinde tercih edilen uğrak bir yerdir. Karadeniz’de yaklaşık 3 km kadar kıyı şeridine sahiptir. Kıyısında temiz bir plaj barındırır. Ağva’dan Kadırga ve Kilimli gibi koylara ulaşabilmek de mümkün… Göksu ve Yeşilçay derelerinin etrafı, yemyeşildir. Balıkları ve balıkçıları ile meşhur olan Ağva’da pek çok balık lokantası bulunur. Ayrıca hafta içi kurulan köy pazarında doğal ve taze yiyecekler satılır. İstanbul’un ferah ve sakin yerlerini keşfetmek isteyenler için Ağva ilk sıralarda yer almalı…
Şile Deniz Feneri, 1859 yılında Osmanlı Dönemi’nde inşa edilmiştir. 60 metre uzunluğundaki tarihi fener, Karadeniz ve İstanbul Boğazı arasındaki gemilere kılavuzluk etmek üzere yaptırılmıştır. Şile’nin simgelerinden biri olan fener, 1968 yılına kadar gaz lambası ile çalışmıştır. Sekizgen planlı olarak taştan yapılmıştır. Fenere ait eski parçalar, bugün müze olarak hizmet veren giriş kısmında sergilenir. Şile Feneri, çevresindeki çay bahçesinin eşsiz manzarasını, berrak havalarda Boğaz manzarasını ve Şile’yi ziyaret edenlerin fotoğraflarını süsler.
İstanbul Boğazı’nı, kartpostal ve tabloları süsleyen tarihi Kız Kulesi, Üsküdar, Salacak mevkiindedir. Salacak’ın karşısında, küçük bir ada üzerinde yer alan ve çeşitli efsanelere konu olan kulenin, M.Ö. 24 yılında yapıldığı tahmin edilir. Bizanslılar ve Osmanlılar zamanında, sürgün yeri, hapishane, karantina yeri, deniz feneri, savunma üssü, vergi tahsil etme noktası gibi farklı amaçlarla kullanılmıştır.
Günümüzde Üsküdar’ın ve İstanbul’un sembolüdür bu yapı. Özellikle güneş batınca eşsiz bir manzara yaratır. Kimi zaman vapurla Boğaz’dan geçerken, kimi zaman Üsküdar sahilinde yürüyüş yaparken karşınıza çıkan Kız Kulesi, yüzlerce yıllık tarihi ile size gör kırpar. Günümüze kadar birçok değişikliğe uğramış ve 2000 senesinde yenilenerek restoran haline getirilmiştir. İstanbul’a farklı bir açıdan bakmak isteyenlerin ziyaret ettiği Kız Kulesi’ne, Salacak ve Kabataş’tan tekne ile ulaşım sağlanır.
Üsküdar’ın simgelerinden biri olan Beylerbeyi Sarayı, Osmanlı Dönemi’nde Sultan Abdülaziz tarafından, konukevi ve yazlık köşk olarak yaptırılmıştır. 1865 senesinde tamamlanan görkemli saray, yüzyıllardır Bizanslıların yaşamış olduğu tarihi bir arazide konumlanmıştır. Kompleks bir yapının ana binası olan Beylerbeyi Sarayı, Cumhuriyet Dönemi’nde de konukevi olarak hizmet vermiştir.
İstanbul saraylarının pek çoğunda olduğu gibi bunda da Balyan ailesinin imzası bulunur. Sarkis Balyan’ın eserlerinden biri olan saray, ince bir işçiliğin nadide eserlerindendir. İki katlı kagir yapı, Barok, Neo - Barok ve Osmanlı mimarisi özelliklerini bir arada taşır. Bodrum katına sahiptir ve giriş katında, suyu Marmara Denizi’nden alınan bir havuz bulunur.
Beylerbeyi Sarayı, Deniz Köşkleri olarak adlandırılan ve kameriyeyi andıran iki küçük köşk, set bahçeleri, Mermer Köşk, Sarı Köşk ve Has Ahır Köşkü ile aynı araziyi paylaşır. Saray binası, müze olarak gezilebilir. Sarayın en gizemli yapılarından biri olan Beylerbeyi Sarayı Tüneli, yapının tam altından geçer. Ortasında bir çeşmeye sahip olan 1832 tarihli tünel, Çengelköy ve Beylerbeyi arasındadır. Tünel, belirli aralıklarla yenileme çalışmalarına tabi tutulur. Kimi zaman sanat aktivitelerine tanık olan, kimi zaman ise tek yönlü araç trafiğine açılan tünel, tarihi havasını kaybetmemiş, eşsiz dokusuyla büyüleyici bir mirastır.
Üsküdar’ın tarihi miraslarındandır Mihrimah Sultan Camii. Mimar Sinan’ın yapıtlarından biri olan cami, Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan adına 1548 tarihinde yapılmıştır. İki minaresinde birer şerefesi vardır. İskele Camii olarak da anılır. İhtişamlı ana kubbesi, yarım kubbelerle çevrelemiştir. Görkemli bir duruşa sahip olan İskele Camii, Mihrimah Sultan Külliyesi’nin bir parçasıdır. Külliyeden günümüze kadar gelebilmeyi başarmış, sübyan mektebi ve Mihrimah Sultan’ın oğullarına ait iki türbe görülebilir.
Çamlıca Tepesi, Üsküdar’ın her mevsim ziyaret edilen ferah bir alanı, seyir terasıdır. Boğaz manzaralı tepe, Büyük Çamlıca ve Küçük Çamlıca’dan oluşur. Çamlıca’nın tepe noktası, deniz seviyesinden yaklaşık 265 metre yüksektedir. Anıtsal ağaçların arasında belediyenin tesisleri, kafe ve restoranlar sıralanmıştır. Belediye tarafından düzenlenen alan, rengarenk çiçeklerle bezeli bahçelere sahiptir.
Üsküdar’ın sakin köşelerinden biridir Çengelköy. 90’lı yılların meşhur dizisi olan Süper Baba, Çengelköy’ün eşsiz dokusunu birçok kişinin hafızasına kazımıştır.
Beylerbeyi ve Vaniköy arasında, Osmanlı Dönemi’nden bu yana lüks bir yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. 1960’lı yıllarda Rumların çoğunlukta olduğu bu semt, salatalığı ile nam salmıştır. Yalıları, balıkçıları, salaş kafeleri, Boğaziçi’nde konumlanmış sakin restoranları, deniz sesine hakim mekanları ile huzur verici bir yerdir. Abdullah Ağa Yalısı, günümüzde ünlü bir restoranın hizmet verdiği tarihi yapılardan biri olarak ziyaret edilebilir. Aya Yorgi Rum Kilisesi, Boğaz’ı süsleyen Sadullah Paşa Yalısı Çengelköy’de görülecek diğer yerlerdendir.
Kızkulesi’ni karşısına alarak eşsiz bir manzaraya karşı konumlanmış olan Salacak, Üsküdar’ın uğrak yerlerindendir. Üsküdar sahil şeridinde Harem ve Şemsipaşa arasında kalır. Kız Kulesi manzaralı birçok kafe ve restorana sahiptir. Özellikle akşamları, Salacak Merdivenleri olarak adlandırılan, sahil boyunca geniş oturma yerlerinde pek çok kişiyi ağırlar. Salacak Merdivenleri’ne minderler sermiş seyyar çaycılar, Salacak Sahili boyunca konumlanmış büfeler, yürüyüş yapacak alanları ve gece ışıl ışıl parlayan Kız Kulesi manzarasıyla Salacak, Üsküdar’da görülmesi gereken yerlerdendir.
Arkeoloji Müzesi, Çinili Köşk ve Eski Şark Eserleri Müzesi ile beraber İstanbul Arkeoloji Müzeleri kompleksindeki ana binadır. 1842 doğumlu arkeolog, ressam, müzeci Osman Hamdi Bey tarafından kurulmuş ve 1891 senesinde ziyarete açılmış olan Arkeoloji Müzesi, Fatih’te yer alır. O dönemde Müze-i Hümayun adıyla hizmete vermeye başlayan müze, 1887 - 88 yılları arasında Sidon Kral Nekropolü’nde yapılan arkeolojik kazılar neticesinde keşfedilen İskender, Tabnit ve Ağlayan Kadınlar Lahitleri gibi eserlerin sergilenmesi amacı ile kurulmuştur. Müze binası, Fransız bir mimar tarafından tasarlanmıştır. Bina iki katlıdır. Toplamda 36 adet sergi salonu barındırır. 1903 ve 1907 yıllarında genişletilmiş, bugünkü halini almıştır.
Eski Şark Eserleri Müzesi ve Arkeoloji Müzesi Ana Binası ile beraber İstanbul Arkeoloji Müzeleri kompleksinin içinde ile yer alan Çinili Köşk, 1472 senesinde bir yazlık köşk olarak inşa edilmiştir. Fatih’te, Sarayburnu mevkiinde yer alır. Çini ile süslenmiş müze binası, 13. yüzyıl ve 19. yüzyıl arasındaki porselen ve çini sanatına dair birçok esere ev sahipliği yapar. Oldukça zarif bir mimariye sahip olan müzeyi küçük bir kubbe süsler.
Eski Şark Eserleri Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri kompleksi içinde, Arkeoloji Müzesi Ana Binası ve Çinili Köşk ile birlikte 3. müzedir. Osman Hamdi Bey tarafından kurulmuş Mekteb-i Âlisi, diğer adı ile Güzel Sanatlar Akademisi olarak kullanılmış bir okul binasında hizmet verir. Müzede, Anadolu medeniyetleri, Mısır ve Arap Yarımadası eserleri sergilenir. Mısır mumyaları, Arami yazıtlı güneş saati müzenin en dikkat çeken eserlerindendir.
Diğer ismi ile Burmalı Sütun, Sultanahmet Meydanı’nda yer alır. Bronzdan yapılma Antik Yunan anıtının, Delfi’deki Apollon Tapınağı’ndan getirildiği söylenir. I. Konstantin tarafından M.Ö. 324 senesinde, kadim kenti İstanbul’u tehlikeli böcek vb. hayvanlardan koruması inancı ile şu an bulunduğu yere taşınan sütun, üç yılanın birbirine dolanmasını betimler. Kıvrımlar, Yunan kent devletlerinin adlarını taşır. 18. yüzyıla kadar Burmalı Sütun’da, üç adet yılan başı mevcut iken bunlar, günümüze kadar ulaşmayı başaramamıştır.
32 metre yüksekliğindeki Örme Sütun, Sultanahmet Meydanı’nda Yılanlı Sütun’un yakınında konumlanmıştır. Fatih’in simgelerinden biridir. O dönemlerde şehri koruduğuna inanılan örme sütünün inşa tarihi bilinmiyor. VII. Konstantin Dönemi’nde onarıldığı için Konstantin Sütunu olarak da anılır.
Sultanahmet Meydanı’nda yer alan sütunlardan biridir. 16. yüzyılda I. Theodosius tarafından Mısır’dan İstanbul’a getirtilerek şu an bulunduğu yere yerleştirilen Dikilitaş, Theodosius Sütunu ya da Obelisk olarak da anılır. Mısır Firavunlarından III. Tuthmosis’in Heliopolis kentinde Tanrı Amon’a ithafen yaptırdığı bir anıttır. Dikilitaş’ın üzerinde hiyeroglifler, kaide kısmında ise Theodosius ve ailesinin kabartma figürler yer alır.
Tekfur Sarayı, Fatih ilçesinde konumlanmıştır. Çağlar boyunca İstanbul’un tarihine yakından tanıklık etmiş olan Tekfur Sarayı, 17. yüzyıl sonrasında hayvanat bahçesi, seramik atölyesi ve cam imalathanesi olarak kullanılmıştır. Saray olarak kullanıldığı yılların Bizanslılara Dönemi’ne denk geldiği düşünülür. Bizanslıların İstanbul’u yönetmek üzere kurduğu Blaherne Saray kompleksine ait olduğu tahmin edilen tarihi yapının, inşa tarihi ve kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor. Edirnekapı surlarına birleşik olan tarihi saray, sır dolu havası ile ayakta kalabilmeyi başarmış özel bir yapıdır.
Ortodoksların İstanbul’daki dini merkezi olan ve Fatih’te konumlanmış Fener Rum Patrikhanesi, İstanbul’un fethinden sonra da aktif olarak hizmet vermiştir. Kutsal hazinelerin korunduğu dini yapıda, Patrikhane kompleksi içinde Aya Yorgi Kilisesi yer alır.
Diğer ismi ile Şehzade Mehmet Camii, Fatih’te yer alan Mimar Sinan’ın eserlerinden biridir. Sultan Süleyman’ın 22 yaşında vefat eden oğlu Şehzade Mehmet adına yaptırılmıştır.1548 senesinde hizmete açılmış olan tarihi ibadethane, halen kullanılır. Büyükçe bir kubbesi, ikişer şerefeli iki minaresi, kubbesini çevreleyen dört yarım kubbesi, kafesli ve süslü pencereleri vardır. Aynı adlı külliyenin bir üyesi olan tarihi caminin yanında, çinilerle süslenmiş Şehzade Mehmet Türbesi bulunur.
Mimar Sinan’ın tasarladığı yapılardan biri olan Şehzade Mehmet Türbesi, Şehzade Külliyesi içinde, Fatih’te yer alır. Sultan Süleyman’ın oğlu olan ve 22 yaşında vefat eden Şehzade Mehmet için yaptırılmış olan türbe, renkli çinilerle ve vitraylı pencerelerle süslenmiştir. Özenli bir el işçiliği örneği olan sekizgen yapılı türbenin üzerini bir kubbe örter. Sultan Süleyman’ın ahşaptan yapılma tahtının bir benzeri, Şehzade Mehmet’in sandukasının üzerine ters çevrilerek yerleştirilmiştir Şehzade Cihangir’in sandukası da bu türbede yer alır.
İstanbul’un simgesi, Tarihi Yarımada Fatih’in en özel yerlerinden biridir Sultanahmet Meydanı… Roma ve Bizans Dönemi’nde Hipodrom, Osmanlılar Dönemi’nde At Meydanı adlarıyla anılmış özel bir alanı kapsar. Bizans Dönemi’ndeki Hipodrom’da at arabalı yarışlar düzenlenir, eğlence, toplantı gibi organizasyonlar yapılırdı. Hipodrom’un kalıntılarını meydanın çevresinde görebilmek mümkün… Osmanlılar Dönemi’nde de merkezi bir yer olarak kullanılan meydan, Dikilitaş (Obelisk), Örme Sütun ve Yılanlı Sütun gibi özel anıtlara ev sahipliği yapar. Osmanlılar Dönemi’nde Almanlar tarafından imparatorluğa hediye edilmiş olan Alman Çeşmesi, meydanın simgeleri arasındadır.
Sultanahmet Camii, Yerebatan Sarnıcı, Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak hizmet veren İbrahim Paşa Sarayı, Binbirdirek Sarnıcı gibi İstanbul’un en çok ziyaret edilen yerlerine giderken birçok kişi önce Sultanahmet Meydanı’na uğrar. Alman Çeşmesi’nin çevresine dizilmiş banklarda, İstanbul’u dinlemek ve seyretmek isteyenlere rastlamak mümkün…
Fatih’in Laleli semtinde yer alan aynı adlı cami, Osmanlı Padişahı III. Mustafa Dönemi’nde inşa edilmiştir. Barok tarzında tasarlanmış tarihi caminin mimari, Mehmet Tahir Ağa’dır. 1763 yılı itibariyle hizmete açılmıştır. Laleli Külliyesi’nin bir parçası olarak etkileyici bir mimariye sahiptir. Caminin tek şerefeli iki minaresi vardır. Günümüzde hala ibadete açık olan kutsal mekan, pek çok defa onarımdan geçmiştir. Caminin yakınlarında III. Mustafa Türbesi bulunur.
Osmanlı Padişahlarından II. Mahmut’un eşi, ve Sultan Abdülaziz’in annesi olan Pertevniyal Valide Sultan, Fatih’in Aksaray semtindeki bu camiyi 1871 yılında yaptırmıştır. Ağırlıklı olarak Neo--Gotik üslubu ile tasarlanmış olan kutsal mekan, ince taş işçiliği örneklerini barındırır. Valide Sultan Camii, iki minaresi ve tek kubbesi ile Aksaray Meydanı’nı süsleyen nadide eserlerden biridir.
Küçük Ayasofya Camii, Fatih’te aynı adlı mahallede yer alır. Bizanslılar Dönemi’nde, I. Justinianus zamanından kalma Sergios-Bakhos Kilisesi’nin dönüştürülmesi ile kurulmuştur. 536 yılında ibadete açılan eski kilise binası, II Beyazıt Dönemi’nde minare ve son cemaat yeri eklenerek bugünkü görüntüsüne kavuşmuştur. Yılların ibadethanesi, Bizanslılardan kalmış ve günümüze ulaşmış en eski tarihli yapılardan biridir. Kutsal mekan, hala ibadete açıktır.
Fatih’te, Tahtakale mevkiindeki Rüstem Paşa Camii, aynı ada sahip bir külliyenin içinde inşa edilmiştir. Mimar Sinan’ın Fatih bölgesindeki eserlerinden biri olarak Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde sadrazam olan Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1560’lı yıllarda ibadete açılan kutsal mekan, Osmanlı çiniciliğinin nadide örneklerini barındırır. Mihrabı, kubbesine kadar lale desenli çinilerle süslenmiştir. Taştan yapılmış minaresinde, tek şerefe vardır.
Eyüpsultan’ın Nişanca Mahallesinde konumlanmış olan Zal Mahmut Paşa Camii, Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri Zal Mahmut tarafından yaptırılmıştır. Tarihi ibadethane, Mimar Sinan tarafından tasarlanmıştır. Aynı adlı külliyenin içinde yer alan cami, beyaz taş ve tuğla ile yapılmıştır. Tek şerefli, taştan yapılma bir minaresi, heybetli bir kubbesi, ana kubbeyi destekleyen küçük kubbeleri, mihrabı süsleyen çinileri ile etkileyici bir mimariye sahiptir. Günümüzde ibadete açık olan caminin yanında Zal Mahmut Paşa Türbesi bulunur. Sekizgen planlı ve kubbeli türbe, kafesli pencerelerle süslenmiştir.
Kamondo Merdivenleri, Galata mevkiinde, Bankalar Caddesinde konumlanmıştır. 1850’li yıllarda banker Kamondo ailesi tarafından, dik yokuşu çıkmayı kolaylaştırmak için yaptırılmıştır. Merdivenlere bu kadar ün katan, özgün mimarisidir. Sarmal şekilli merdivenler, Geç Barok üslubunu yansıtır. Kamondo Merdivenleri’nin başında, her daim fotoğrafçıları görebilmek mümkün…
Şehzade Cihangir Camii, Beyoğlu’na bağlı Cihangir semtine adına veren, genç yaşta vefat etmiş Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Cihangir için yaptırılmıştır. Şehzade Camii olarak da anılan kutsal mekan, Cihangir Yokuşundadır. Mimar Sinan’ın usta ellerinden çıkmış olan bu cami, günümüze dek birçok defa onarılmıştır. Büyük oval pencereleri, birer şerefeli iki minaresi vardır. Minaresinin etrafına özenle yerleştirilmiş dört küçük kulesi ile Cihangir’in sembol yapılarından biridir.
Beyoğlu, Hasköy mevkiinde yer alan ve bulunduğu yeri güzelleştiren eserlerden biridir Aynalıkavak Kasrı… TBMM Milli Saraylar bünyesindeki kasrın, 17. yüzyılda yapıldığı tahmin edilir. Bizanslılar Dönemi’nde dinlenme yeri olarak kullanılmış bir korulukta konumlamıştır. İstanbul’un fethi sonrasında Osmanlılar tarafından Haliç kıyısına kurulan tersanenin hasbahçesindedir. Uzun bir süre Tersane Sarayı olarak anılmıştır. III. Selim Dönemi’nde onarımdan geçen ve bugünkü haline ulaşan kasır, geleneksel Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerindendir. Kasrın ikinci katı, müziğe olan ilgisi ile tanınmış III. Selim’e ithafen Türk Çalgıları Sergisi’ne ev sahipliği yapar. Kasrın bahçesinde çay bahçesi de bulunur.
Tarihi Yarımada’da, Sultanahmet Meydanı mevkiinde yer alan Büyük Saray Mozaikleri Müzesi, Bizanslılara ait Büyük Saray’ın avlusundaki mozaik kalıntıları üzerine kurulmuştur. Ayasofya Müzesi’ne bağlı olan Mozaik Müzesi’nde, günlük yaşamı betimleyen 90’dan fazla farklı kompozisyon görülür. Avcı ve hayvanların arasında geçen mücadelelerin işlendiği mozaikler, müzenin en dikkat çeken parçalarındandır.
Mozaik ve freskleri ile ünlü, mermerin en güzel halini görebileceğiniz yerlerden biri olan Kariye Müzesi, Fatih’in en özel mekanlarından biridir. Bizanslılar Dönemi’nde manastır kompleksine ait bir kilise olarak kullanılmıştır. 6. yüzyıl ile 11. yüzyıl arasında İstanbul’un şiddetli depremlerine dayanamayıp harap olmuş, birkaç defa yeniden inşa edilmiştir. Fresk, mozaik ve mermer süsleme sanatlarına dair nadide örnekleri barındıran kutsal mekan, İstanbul’un fethinden sonra 1511 yılında camiye dönüştürülmüş, ek alanlar ve tek şerefeli bir minare ile desteklenmiştir. Tarihi yapıdaki el işçiliği öğeleri günümüze kadar özenle korunmuş, mekan ise müze olarak hizmet vermeye başlamıştır. Bizans sanatının en güzel örneklerini barındıran müze, dıştan bakıldığında tuğladan yapılma sade bir yapı olsa da içeri adım atmaz süslü ama bir o kadar da mütevazı bir hava hissettirir.
Fatih’te, Sultanahmet Camii’nin arkasında konumlanmış olan Arasta Pazarı, diğer ismi ile Arasta Çarşısı, Osmanlı Dönemi’nden kalma tarihi bir alışveriş merkezidir. Osmanlılar Dönemi’nde sipahiler için eşyaların satıldığı pazar, Sipahiler Çarşısı adıyla da bilinir. Tarihi alışveriş merkezinin girişinde bir çay bahçesi vardır. Tenteli dükkanların karşılıklı ve yan yana sıralandığı Arasta Pazarı’nda el yapımı hediyelik eşya, el dokuma halı, giysi ve takılar satılır.
Medeniyetlerin yaşamına tanıklık etmiş kadim kent İstanbul’da, Yerebatan Sarnıcı’ndan sonraki en büyük su sarnıcıdır. Bizanslılardan kalma Binbirdirek Sarnıcı, 4. yüzyılda inşa edilmiştir. Binbirdirek Mahallaesinde, Hipodrom kalıntılarının batısında konumlanmıştır. Toplamda 224 adet sütunu olan tarihi mekanda, bu sütunların 212 tanesi sağlam kalmıştır. Binbirdirek Sarnıcı, yakın zamanda restore edilmiştir. Otantik havasıyla ve tarihi dokusuyla bir hayli etkileyici olan sarnıç, müze olarak gezilebilir. Ayrıca, restoran, sergi ve etkinlik salonu olarak hizmet verir.
Fatih’te, Cankurtaran mevkiindeki Haseki Hamamı, 1556 tarihinde hizmete açılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi, Hürrem Sultan’ın isteği üzerine inşa edilmiştir. Ayasofya Hürrem Hamamı adıyla da anılır. Tarihi mekan, Mimar Sinan tarafından tasarlanmıştır. Çifte hamam, yüzyıllar boyunca kullanılmış, 1910 sonrasında bir süre depo olarak hizmet vermiş, 2011 senesinde ise yenilenmiştir. Sekizgen kasnak üzerine oturan kubbesi ile klasik Osmanlı mimarisi örneklerinden biridir. Yenileme çalışması sonrasında iç mekanı oldukça lüks bir görünüme kavuşmuş, bahçe kısmına restoran ve kafe eklenmiştir.
Tarihi Yarımada’nın gösterişli yapılarından biri olan III. Ahmet Çeşmesi, Ayasofya Meydanı’nın merkezindedir. 1728 tarihli çeşme, dört taraflıdır. Her bir tarafında musluğu vardır. Topkapı Sarayı’nı gören tarafı, Kayseri ve Halep’te kadı olan Seyit Hüseyin Vehbi bin Ahmet’in kasidesi ile bezelidir. Lale gibi çiçek motifleriyle donatılmış, çeşmeyi dört bir tarafta şerit halinde sarmalayan çiniler dikkat çekicidir. III. Ahmet Çeşmesi, üç kubbeye sahiptir.
Fatih, Beyazıt’ta, İstanbul Üniversitesi Kampüsü’nde yer alan Beyazıt Kulesi, semtin simgelerinden biridir. İlk olarak 1749 senesinde, ahşaptan yapılmıştır. İnşa amacı, civardaki yangınları gözetlemek ve çevreye haber vermektir; ancak 1756 senesinde Cibali mevkiinde çıkan yangın sonucunda kule zarar görmüştür. 1826 senesinde yeniden yapılmış olsa da bir süre sonra tekrar yanmıştır.
1828’de mimar Senekerim Balyan tarafından inşa edilen ve günümüzdeki haline kavuşan kule, yangın kulesi, nöbet ve sancak katından oluşur. Yangın kulesi olsa da İstanbullular için bir hayli önemlidir. Yıllar boyunca kent sakinlerine ertesi günün hava durumunu renkli ışıklarla duyurmuştur. Günümüzde de aynı amaçlarla kullanılan kule, yakın zamanda yenilenmiştir. Açık havada mavi, yağmurlu havada yeşil, sisli havada sarı, karlı havada kırmızı renginde ışıl ışıl parlayan Beyazıt Kulesi, İstanbul’un değerlerinden biridir.
Türk ve İslam Eserleri Müzesi, 1914 Fatih’te kurulmuştur. Kurulduğu yıldan 1983’e dek Mimar Sinan’ın eserlerinden Süleymaniye Külliyesi’nin imaret binasında hizmet vermiştir. Şimdiki müze binası, Sultanahmet Meydanı’nda konumlanmış 16. yüzyıl tarihli İbrahim Paşa Sarayı’dır. At Meydanı Sarayı olarak da anılmış olan bu saray, Osmanlı mimarisi örneklerinden biri olarak 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Türk ve İslam dünyasına dair pek çok esere ev sahipliği yapar. Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde, cam, toprak, seramik ve metal objeler el yazması, halı gibi eserler sergilenir.
Yedi tepeli İstanbul’un tepelerinin birinde, Fatih’te konumlanmış olan Yavuz Sultan Selim Camii, I. Selim’in isteği üzerine 1522 senesinde inşa edilmiştir. Osmanlı Dönemi’nde sultanların yaptırdığı, selatin camileri olarak tabir edilen yedi camiden biridir. Nadide bir el işçiliği örneği olan ibadethanede, birer şerefeli iki minare vardır. Caminin iç mekanı çinilerle süslenmiştir. Küfeki taşından yapılmış kutsal mekan, Haliç’e hakim bir noktadadır. Özellikle geceleri, göğe doğru yükselen ışıklarıyla Haliç’te muazzam bir görüntü yaratır.
Yavuz Sultan Selim Camii, Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde yaptırılmış türbe, medrese, hamam, sübyan mektebi, tabhane gibi ek yapılarla Sultan Selim Külliyesi’ni oluşturur. Caminin yanı başındaki Yavuz Sultan Selim Türbesi, sekizgen kasnak üzerine oturtulmuş bir kubbeyle örtülüdür. Sultan Selim’in sandukası sedef işlemlerle donatılmıştır.
Fatih’in özel semtlerinden biri olan Balat, II. Bayezid Dönemi’nde İspanya’dan gelen Yahudilerin yerleşim yeri olmuştur. Rengarenk evleriyle ünlü olan semtte, Haliç’e hakim, eşsiz manzaralı sahile ulaşmak için tarihi evlerin sıralandığı dar sokaklardan geçmek gerekir. Haliç kıyısına bağlanmış salaş balıkçı tekneleri, eşsiz deniz manzarası içinde ayrı bir güzelliğe sahiptir. Balat Sahili’nde her daim fotoğraf çeken insanlar görebilmek mümkün… Kıyı boyunca yürüyüş için uygun alanlar, çay bahçeleri ve kafeler bulunur.
Fatih’te Sarayburnu’nda konumlanmış Ahırkapı Feneri, Osmanlı hükümdarı III. Osman Dönemi’nde, 1750’li yıllardan sonra yapılmıştır. İlk olarak ahşaptan inşa edilmiş olan fener, bugünkü haline 1855’te, Sultan Abdülmecid zamanında kavuşmuştur. O yıllarda denize sıfır konumlu iken, kalabalıklaşan kentte sahile bir şerit yol eklenmiş, bugün deniz ile fener arasına yoğun İstanbul trafiği girmiştir. Denizden yüksekliği 36 metreyi aşan Ahırkapı Feneri, halen aktif olarak kullanılır. Tarihi fenerin arkasında İstanbul Surları vardır.
Eski adı Hrisokeramos, yani Altın Kiremit’tir. Üsküdar’da, Boğaz kıyısından içeri doğru sokulan tarihi semt Kuzguncuk, camisi, kilisesi ve sinagogu ile İstanbul’un kültürel zenginliğini vurgulayan yerlerdendir.
Paşalimanı ve Beylerbeyi arasındaki semt, 17. yüzyılda bir Musevi köyü olarak anılmış, 19. yüzyıla kadar Kuzguncuk’taki Ermeni ve Rum nüfusu artmıştır. Museviler için günümüzde kutsal topraklara varmadan evvel son duraktır Kuzguncuk. Farklı din ve kültürlere mensup insanların yıllar boyu dostça yaşadığı, huzur dolu, masalsı bir yerdir. Büyük şehrin bir parçası olmanın gerekliliklerini reddeden semtte, modern alışveriş merkezleri yerine bakkal, dükkan, çay bahçesi ve mütevazı lokantalar vardır. Kuzguncuk sahili, yemyeşil ağaçların arasındaki banklarda oturup denizin sakince seyredilebildiği bakir bir alandır. Tarihi semtin, cumbalı evleri, pek çok film ve diziye konu olmuş çay bahçesi ve tarihi köşkleri, şiirlerin dizelerine, kitapların satırlarına işlenmiş nostalji kokan sokakları meşhurdur.
Üsküdar’ın simgelerinden biri, Boğaz’a nazır konumu ile Vaniköy, Kandilli ve Çengelköy arasında yer alır. Osmanlı padişahlarından IV. Mehmet, bu bölgeyi Vani Mehmet Efendi’ye vermiştir. Semtin adı buradan gelir. Dar ve yokuşlu sokaklardan geçerek Vaniköy sahiline ulaşılabilir. Vaniköy’de sahil boyunca kafeler ve restoranlar bulunur. Semtin sırtları ağaçlıktır. Ağaçların arasında tarihi yalılar ve bazı ünlü isimlerin ikamet ettiği köşkler yer alır. Kıyıda Vaniköy Camii, diğer ismi ile Vani Mehmet Paşa Camii, deniz kıyısında Osmanlılar Dönemi’nden kalma tarihi yapılardan biridir.
Üsküdar’ın en kuzeyinde kalan kıyı semtlerinden biridir Kandilli… Kıyı boyunca birçok yalıyı barındıran bu semt, Osmanlı padişahlarından II. Mahmut’un kızı, Adile Sultan’ın sarayına da ev sahipliği yapar. Tarihi bir yerleşim yeri olan Kandilli’nin ara sokaklarında, özellikle de Sıraevler Sokakta, tarihi evlere rastlamak mümkün… Kandilli sahili boyunca eşsiz Boğaz manzarasına hakim çay bahçesi ve balık lokantaları bulunur. Muazzam manzarasıyla şairlerin mısralarına konuk olmuş Kandilli’nin birçok yerinde, tarihi detaylara ve doğal güzelliklere rastlayabilirsiniz.
Şemsi Paşa Camii, Üsküdar’ın kıyısında, Şemsi Paşa Caddesinde yer alır. Diğer ismi Kuşkonmaz Camii olan tarihi yapı, III. Murat Dönemi’nde bir süre sadrazamlık yapmış olan Şemsi Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın tasarladığı cami, 1580 senesinde ibadete açılmıştır. Kesme taştan kare olarak planlanmış caminin, sekizgen kasnak üzerine oturtulmuş büyük bir kubbesi vardır. Yapıya bitişik olarak yerleştirilmiş minaresi, tek şerefelidir. Caminin yanında Şemsi Paşa’nın türbesi bulunur. Boğaz kıyısını süsleyen kutsal mekan, hala ibadete açıktır. Aynı adlı külliyenin parçası olan çeşme ve medresesi günümüze kadar ulaşmıştır.
Üsküdar’da Mimar Sinan Mahallesinde yer alan Yeni Valide Camii, Osmanlı padişahlarından III. Ahmet’in annesi, Emetullah Sultan tarafından yaptırılmıştır. Valide-i Cedid Camii olarak da bilinen kutsal mekan, 1710 yılından bu yana ibadete açıktır. Mimarı, Kayserili Mehmet Ağa’dır. Kare yapılı ibadethanenin, sekizgen şeklinde pencereli bir kasnak üzerine oturtulmuş basık bir kubbesi vardır. Lale Devri’nin mimari özelliklerini taşıyan caminin ikişer şerefeli iki minaresi bulunur.
Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi, Üsküdar’ın kültürel zenginliği ile ünlü, tarihi semti Kuzguncuk’ta yer alır. İlk olarak 1835 senesinde ahşaptan yapılmıştır. Bugünkü hali ise 1861 yılında inşa edilmiştir. Kuzguncuk İskelesi’nin karşısına konumlanmış olan kutsal mekan, moloz taştan yapılmıştır ve dıştan bir kubbeye sahiptir. Kuzguncuk Camii’nin yanı başındaki tarihi ibadethaneye 1940’lı yıllarda çan kulesi eklenmiştir.
Üsküdar’ın tarihi camilerinden biri olan Büyük Selimiye Camii, Osmanlı padişahı III. Selim tarafından yaptırılmıştır. Selimiye Kışlası’nın yakınında yer alan cami, 1805’te ibadete açılmıştır. Osmanlı mimarisi ve Barok üslubundan izler taşıyan kutsal mekan, kare plan üzerine inşa edilmiştir. Cami, dört küçük kubbe ile desteklenmiş büyük bir kubbeye sahiptir. Caminin süslemelerinde ahşap ve mermer işçiliğinin nadide örnekleri görülebilir.
Üsküdar’ın Kandilli burnunda konumlanmış tarihi yalı, 19. yüzyılın başında inşa edilmiştir. 1880’li yıllarda dönemin önde gelen kişilerinden Edip Efendi’nin satın aldığı yalı, o günden beri bu isimle anılmıştır. Tipik Osmanlı yalılarından biridir. Tarihi mekanda haremlik, selamlık olmak üzere iki kısım vardır. İç içe oturtulmuş odalardan oluşan Edip Efendi Yalısı, Kandilli kıyısını süsler. Özel bir mülk olan yapı, diz çekimleri için kullanılır.
İstanbul Demiryolu Müzesi olarak da bilinir. Fatih’teki Sirkeci Garı içinde kurulmuş olan müze, 2005’ten bu yana hizmet verir, birçok ilgi çekici esere sev sahipliği yapar. Sirkeci Garı Müzesi’nde Osmanlı Dönemi’nden kalma belgeler, ünlü Orient Ekspresi’ne (Şark Ekspresi) dair malzemeler, Sirkeci’nin ilk trenine ait önemli parçalar ve tren maketleri sergilenir.
İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, Fatih’te, Gülhane Parkı’nın içindeki Has Ahırlar binasında kurulmuştur. 2008 senesinden bu yana hizmet veren müzede, İslam bilginlerinin ortaya koymuş olduğu eserler; coğrafya, astronomi, tıp, kimya gibi pek çok bilim dalına dair eser ve maketler sergilenir. Müzenin bahçesindeki 9. yüzyıl tarihli dünya haritası örneği oldukça dikkat çekicidir.
Fatih’in Çarşamba semtinde konumlanmış olan Fethiye Camii Müzesi ve Müzesi, 13. yüzyıla ait bir mimari yapıdır. Bizanslılar Dönemi’nde Pammakaristos Manastırı olarak inşa edilmiş kutsal mekan, İstanbul’un fethinden sonra bir süre patrikhane olarak kullanılmış, 1595 senesinde camiye dönüştürülmüştür. 14. yüzyıla ait mozaiklerle süslenmiş, taş ve tuğladan yapılma Fethiye Camii ve Müzesi, Bizans mimarisi örneklerinden birini teşkil eder. Günümüzde bir kısmı cami, bir kısmı ise müze olarak hizmet veren tarihi mekan, küçük kubbelere ve tek şerefeli bir minareye sahiptir. Müze kısmında 14. yüzyıl fresk ve mozaikleri sergilenir.
Fatih Camii’nin avlusunda konumlanmış olan Fatih Sultan Mehmet Türbesi, yakın tarihte restore edilip ziyarete açılmıştır. İstanbul’un fethinden evvel, Bizans imparatorlarının defnedildiği bir kilisenin üzerine inşa edilmiştir. Fatih Camii’ni ziyaret edenlerin mutlaka uğradığı türbe, 1766 senesinde gerçekleşen büyük bir deprem sonucunda zarar görmüş, III. Mustafa Dönemi’nde ve takip eden yıllarda yeniden yapılmıştır.
Eyüpsultan’ın eğlence merkezi olan Vialand Tema Park, devasa bir lunapark ve yaşam merkezidir. Her yaştan insanı eğlendirecek araçlara sahip olan Vialand Tema Park, heyecan arayanlara, çocuklara ve ailece eğlenmek isteyenlere farklı seçenekler sunar. Farklı temalarla tasarlanmış alanlara sahip olan eğlence merkezinde, “Bir zamanlar İstanbul” konsepti, kentin eski halini nostaljik bir hava eşliğinde sunar ve büyüklerin ilgisini cezbeder. Vialand’da alışveriş merkezi ve restoranlar da bulunur. Eğlence merkezinden yararlanmak için bilet almak gerekir.
Fatih’in Beyazıt semtinde yer alan Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi, 1500’lü yılların başında inşa edilmiş olan Bayezid Medresesi içinde kurulmuştur. Osmanlı imparatoru II. Bayezid tarafından kesme taştan yaptırılmış 19 odalı medrese, aynı adlı külliyenin bir parçasıdır. Hat sanatları müzesinde 13. yüzyıla ait eserler, el yazması ve işlemeler sergilenir.
Beyazıt Camii olarak da anılan tarihi yapı, Fatih’in Beyazıt semtindeki Bayezid Külliyesi’nin merkezidir. Osmanlı sultanı II. Bayezid tarafından 1500’lü yılların başında yaptırılmıştır. Osmanlı sultanları tarafından yaptırılmış, selatin camileri olarak adlandırılan camilerden biridir. Kare kasnak üzerine özenle yerleştirilmiş gösterişli bir kubbeye sahiptir. Caminin iki yanında küçük kubbelerle örtülü iki tabhane vardır. Taştan yapılma, tek şerefeli iki minaresi tabhanelerin yanında yer alır. Bayezid Camii, özgünlüğü korunarak birkaç kez yenilenmiştir ve halen ibadete açıktır.
Bozdoğan Kemeri, diğer adı ile Valens Su Kemeri, 4. yüzyılın sonunda Tarihi Yarımada’da inşa edilmiş, bir eserdir. Roma imparatorlarından Valens’in yaptırmış olduğu su kemeri, İstanbul Üniversitesi’ne yakın bir konumda, Kalenderhane Mahallesi mevkiindedir. Kesme taş ve tuğladan yapılma kemer, yüzyıllar boyunca şehin su ihtiyacını karşılamıştır. Zamanla tahrip olsa da günümüzde varlığını büyük ölçüde korur. Kemer, bugün İstanbul’un yoğun trafiğine tanık olsa da şehrin en eski tarihi yapılarından biridir.
Şişli, Teşvikiye’de konumlanmış olan 1854 tarihli Teşvikiye Camii, Osmanlı padişahı I. Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır. Caminin avlusunda ve girişinde iki adet nişan taşı yer alır. Eğimli bir arazide yapılmış olan Teşvikiye Camii, 1794 yılında III. Selim’in yaptırmış olduğu mescidin genişletilmesi ile bugünkü halini almıştır. Caminin geniş bir avlusu ve tek şerefeli bir minaresi vardır.
Fatih’in Vefa semtinde yer alan tarihi ibadethane, İstanbul’un fethinden sonra camiye çevrilmiştir. Diyakonissa Kilisesi adıyla 9. yüzyılda inşa edilmiş kutsal mekan, haç şeklinde planlanmıştır. Mozaik ve frizlerle süslenmiş kilise, camiye dönüştürüldükten sonra mermer işlemlerle zenginleştirilmiştir. Kalenderhane Camii, kafesli pencereleriyle dikkat çeker. Günümüze dek birkaç defa restore edilmiştir ve halen ibadete açıktır.
Sultan Abdülmecid Han Türbesi, 1850’li yıllardan sonra Osmanlı padişahı Abdülmecid Han tarafından yaptırılmıştır. Oldukça sade bir mimariye sahip olan kutsal mekan, Yavuz Sultan Selim Camii’nin yanındadır. Sekizgen planlı olarak kesme taştan yapılan türbenin mütevazı bir kubbesi vardır. Türbenin iç kısmı, özenli hat işlemeleri ile bezelidir. Abdülmecid Han ile beraber üç oğlunun sandukası da buradadır.
Tarihi Yarımada Fatih'te yer alan ve kiliseden camiye dönüştürülen ibadethanelerden biridir Zeyrek Camii… Bizanslılardan kalma 12. yüzyıl tarihli Hristo Pantakrator Kilisesi, 15. yüzyıla dek hizmet vermiştir. Haç şeklinde planlanmış kutsal mekan, taş işçiliğinin güzel örneklerinden biridir. Günümüzde Zeyrek Camii’nin yalnızca güney kısmı hizmete açıktır.
Kadıköy’de Caferağa Mahallesinde yer alan Surp Takavor Ermeni Kilisesi, ilk kez 1722 senesinde inşa edilmiştir. 1850’li yıllardan sonra deprem gibi felaketler nedeniyle tahrip olan kilise, yeniden inşa edilmiş ve günümüze dek birkaç kez onarılmıştır. Surp Takavor Kilisesi, kapalı haç planında inşa edilmiştir ve küçük bir çan kulesine sahiptir. Tarihi ibadethane, halen ibadete açıktır.
Ayşe Hafsa Sultan Türbesi, Fatih’te Yavuz Sultan Selim Camii’nin haziresindedir. Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi, Yavuz Sultan Selim’in eşi olan Ayşe Hafsa Sultan, Valide Sultan unvanını alan ilk kişidir. Kanuni Sultan Süleyman tahta çıktıktan sonra Valide Sultan, devlet yönetimi ve saray içindeki birçok konuda etkin bir rol üstlenmiştir. Türbesi, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Hafsa Valide Sultan Türbesi olarak da anılan kutsal mekan, 1800’lü yılların sonunda yıkılmış, yakın zamanda yeniden inşa edilmiştir. Sekizgen kasnak üzerinde yükselmiş mütevazı kubbesi ile günümüzde ziyarete açıktır.
Fatih’in Aksaray, Cerrahpaşa mevkiinde konumlanmış olan cami, 1500’lü yılların sonunda sadrazam Cerrah Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Cerrahaşa Camii olarak da bilinen kutsal mekan, kare şeklinde tasarlanmıştır. Altıgen bir kasnak üzerinde yükselen kubbesi, yarım kubbelerle çevrelenmiştir. Çini, işleme ve vitraylarla bezeli olan Cerrah Mehmet Paşa Camii, tek şerefeli taştan yapılma bir minareye sahiptir. Tarihi cami, günümüze dek birkaç kez onarılmıştır ve ibadete açıktır. Avlusunda Cerrah Mehmet Paşa’nın türbesi bulunur.
Kazasker İvaz Efendi Camii, Ayvansaray, Eğrikapı mevkiinde yer alır. 1585 tarihli cami, Mimar Sinan’ın tasarımıdır. Kesme taş ve tuğla ile örülmüş duvarlarını mütevazı bir kubbe kapatır. Pencereleri kafeslidir. Kutsal mekanın, klasik camilerden farklı olarak bir ana kapısı yoktur. Caminin bir yanı, Eğrikapı Surlarına dayanmıştır. Yapının inşa edildiği alanda Bizanslılara ait Anemas Zindanları’nın kalıntıları, çukur ve tüneller bulunur. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Kazasker olan İvaz Efendi’nin türbesi de tarihi caminin haziresindedir.
Gül Camii, Fatih’te yer alan Bizanslılardan kalma tarihi bir ibadethanedir. 1499 yılına dek Ayia Theodosia (Azize Teodosya) Kilisesi olarak hizmet vermiştir.10. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen kutsal mekan, haç şeklinde tasarlanmıştır. Kemerli pencereleri, kafeslidir. II. Selim Dönemi’nde camiye dönüştürülen ibadethane, kesme taşta yapılma tek şerefeli bir minare eklenmiştir. Tarihi yapı, birkaç kez onarılmıştır ve ibadete açıktır.
Cihangir, Beyoğlu’nun popüler semtlerinden biridir. Adını, Kanuni Sultan Süleyman’ın erken yaşta hayatını kaybeden oğlu Şehzade Cihangir’den almıştır. Sıraselviler Caddesi’nden Fındıklı’ya kadar uzayan semt, tarihi dokusu ve otantik kafeleri ile İstanbul’un gözde yerlerindendir. Köşe başlarına tünemiş kedileri, sokak aralarında dik yokuşları tırmanmaya yardımcı olan merdivenleri ile ünlüdür bu semt. Şehzade Cihangir Cami, Firuzağa Camii, kahve ve çay bahçeleri ile Cihangir’de görülecek yer boldur.
Beyoğlu, Tophane mevkiinde konumlanan 1580 tarihli Kılıç Ali Paşa Camii, Osmanlı donanma komutanı (Kaptan-ı Derya) Kılıç Ali tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Aynı isimli külliyenin merkezi olan tarihi ibadethane, Ayasofya’yı andırır. Taştan yapılma duvarlarına açılmış kafesli pencereleri, muazzam bir taş işçiliği örneği olan iç mekan motifleri ile ilgi çeken bir yapıdır. Kılıç Ali Paşa Camii’nin büyük bir kubbesi, tek şerefeli bir minaresi vardır. Cami, türbe, medrese ve hamam ile beraber Kılıç Ali Paşa Külliyesi, günümüze kadar gelebilmiştir.
Diğer adı ile Tophane Camii, Beyoğlu’nda Barok stilini yansıtan tarihi yapılardan biridir. II. Mahmut Dönemi’nde Krikor Balyan’a yaptırılan cami, 1826 senesinden bu yana hizmet verir. Gösterişli bir kubbesi, ince yapılı ve yivli ikişer şerefeli iki minaresi, küçük kubbelerle örtülü şadırvanı vardır. Kutsal mekanın iç kısmı, Barok üslubuna uygun olarak süslenmiştir. Özgün mimarisi ile Nusretiye Camii, günümüzde ibadete açıktır.
Aya Triada Rum Ortodoks Kilisesi, Beyoğlu, Taksim mevkiinde konumlanmıştır. 1879 tarihli kutsal mekan, İstanbul’da yer alan Rum Ortodoks kiliseleri arasında en büyük olanlardan biridir. Kültürel açıdan bir hayli zengin olan Beyoğlu’nda yıllar boyunca yaşam sürmüş olan Rumlar, iki çan kulesine sahip olan büyük kubbeli bu yapıyı inşa etmiştir. Yeşil bir bahçe içinde, özenli mimarisi ile dikkat çeken kilise, ibadete açıktır.
Kuzguncuk Camii, 1952 tarihinde yapılmış klasik ibadethanelerden biridir. Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi’nin yanı başındadır. Kuzguncuk’un kültürel zenginliğini kanıtı niteliğindeki yapının, sade bir kubbesi, tek şerefeli bir minaresi vardır. Kilisenin kubbesi ve caminin kubbesi aynı yüksekliğe sahiptir.
Kuzguncuk’ta, Boğaz kıyısını süsleyen Üryanizade Camii, 1860 senesinde inşa edilmiştir. Özgün bir minareye sahip olan bu cami, klasik Osmanlı camilerine pek benzemez. Ahşaptan yapılma kutsal mekanın görüntüsü, adeta bir köşkü andırır. Küçük bir ibadethane olmasına karşın deniz kıyısında muazzam bir görsel şölen yaratır. Caminin minaresi de ahşaptan yapılmıştır. Tek şerefesi ve sivrilen bir kubbesi vardır.
Diğer adı ile Vani Mehmet Efendi Camii, Üsküdar, Kandilli kıyısında, Vaniköy’de konumlanmıştır. 1665 yılında inşa edilmiş tarihi cami, Boğaz kıyısını süsleyen yapılardan biridir. Vaniköy’e ismini veren Vani Mehmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen olarak tasarlanmış kagir yapının ikinci katı ahşap cephelidir. Taştan yapılma kırmızı minaresi tek şerefelidir. Vaniköy Camii, klasik Osmanlı camilerinden farklı olarak kubbe yerine kırma çatıyla örtülüdür.
Üsküdar, Beylerbeyi’nde, deniz kıyısında konumlanmış olan tarihi Beylerbeyi Camii, I. Abdülhamit tarafından yaptırılmış selatin camilerinden biridir. 1778 senesinde ibadete açılan Beylerbeyi Camii, Barok üslubu ile tasarlanmıştır. İç mekanı çinilerle ve işlemelerle bezelidir. Hamid-i Evvel Camii olarak da bilinen kutsal mekanın kubbesi, kafesli pencerelerle süslenmiştir. Beylerbeyi Camii, kesme taştan yapılmıştır. Birer şerefeli iki minaresi olan tarihi ibadethane, günümüze dek birkaç kez onarılmıştır ve hala ibadete açıktır.
1580 yılında Şemsi Ahmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan Şemsi Paşa Külliyesi’nin bir parçasıdır. Medrese, L şeklindedir. Kubbelerle örtülmüş tarihi yapının, 12 odacığı vardır. Günümüzde Şemsipaşa Halk Kütüphanesi olarak hizmet verir. Kare yapılı, kubbeli bir okuma bölümü bulunan kütüphanede 35 binden fazla kitap vardır. Şemsi Paşa Medresesi, deniz kıyısında, huzur dolu bir manzara eşliğinde kitap okumayı ve ders çalışmayı sevenlerin vazgeçilmez yerlerindendir.
Üsküdar’da yer alan Ayazma Camii, mimar Mehmet Tahir Ağa tarafından yapılmıştır. Osmanlı padişahlarından III. Mustafa’nın isteği üzerine inşa edilen kutsal mekan, 1760 senesinde ibadete açılmıştır. Osmanlı mimarisi ve Barok stilinin bir araya geldiği yapı, kesme taştan yapılmıştır. Tek şerefeli bir minaresi vardır. Caminin haziresinde toplam 43 mezar ve III. Mustafa’nın türbesi bulunur.
1770 tarihinde inşa edilmiş olan Kadınefendi Yalısı, Üsküdar, Vaniköy mevkiinde yer alır. Deniz kıyısını süsleyen yapılardan biridir. Üç katlı yalı, günümüzde özel mülk olarak kullanılır. Tarihi yapı, kırmızı renklidir. Boğaz’dan geçip giderken meraklı gözlerin dikkatini çeker.
Üsküdar, Vaniköy’de yer alan Fazıl Bey Yalısı, Kadınefendi Yalısı’nın yanı başında, deniz kıyısındadır. Tek katlı olan Fazıl Bey Yalısı, yıllar boyu Kadınefendi Yalı’sının bir parçası olarak bilinse de bağımsız bir yapıdır. Kırmızı renkli duvarları ve beyaz panjurlu pencereleri ile Üsküdar’ın dikkat çekici Boğaz yalılarından biridir. Fazıl Bey Yalısı, günümüzde özel mülk olarak kullanılır.
Mahmut Nedim Paşa Yalısı, birbirinden güzel yalılarıyla ün salmış Vaniköy’de yer alır. Osmanlı Dönemi’nde Viyana Büyükelçisi olan Mahmut Nedim Paşa tarafından 1850’li yıllarda yaptırılmıştır. Boğaziçi’nin klasik yalılarından farklı olarak şatoyu andıran külahlı bir kulesi vardır. Haremlik ve selamlık olmak üzere iki bölümden oluşan Mahmut Nedim Paşa Yalısı, günümüzde özel mülk olarak kullanılır.
Kalamış ve Fenerbahçe Marina, Kadıköy’ün Fenerbahçe semtinde yer alır. Huzur dolu havasıyla şiirlere, şarkılara konuk olacak kadar güzel bir konumdadır. Kafe ve restoranları, yürüyüş ve dinlenme alanları ile bölgenin gözde yerlerindendir. Yat ve teknelerin eşlik etiği muazzam bir deniz manzarası, burada izlenebilir.
Kadıköy, Fenerbahçe’de konumlanmış olan Fenerbahçe Parkı, yaya ve araç yolları ile karaya bağlanan bir ada üzerindedir. Semte adını veren tarihi Fenerbahçe Deniz Feneri, parkın eşsiz manzarasına eşlik eder. Yüz yıllık anıt ağaçlar ve türlü türlü çiçeklerle bezeli olan park, Kalamış ve Fenerbahçe Marina’ya komşudur. Parkın içinde yürüyüş yolu, kafe ve banklar bulunur. Şehir sesinden bir nebze de olsa uzak kalmış olan Fenerbahçe Parkı, çevre sakinlerinin uğrak yerleri arasındadır.
Göztepe’de, Bağdat Caddesi ve sahil arasında konumlanmıştır. Göztepe 60. Yıl Parkı, Barok üslubunu yansıtan tematik tasarımı ile oldukça ilgi görür. Süs havuzu, yapay gölet, dev akvaryumlar, çocuk oyun alanı, lale ve çiçek bahçeleriyle her daim cıvıl cıvıl ve ferahtır. Sporseverler için yürüme parkuru ve egzersiz aletlerine de sahip olan Göztepe 60. Yıl Parkı, büyük, küçük herkesin vakit geçirebileceği aktivitelere imkan tanır. Her yıl Nisan ayında düzenlenen Lale Festivali ile birçok fotoğrafçı, burada bir araya gelir.
Caddebostan Sahili, Kadıköy’ün her daim ilgi gören yerlerinden biridir. Yürüyüş parkuru, bisiklet yolu, spor sahası, egzersiz aleti, çocuk parkı ve denizi gören bankları ile her mevsim pek çok insanı karşılar. Caddebostan Sahili boyunca sıralanmış yüzyıllık köşkler, özellikle Ragıp Sarıca Köşkü, Caddebostan ile özdeşlemiş tarihi mekanlardan biridir. Kafe ve restoranların yanı sıra, ücretsiz olarak hizmet veren Caddebostan Plajı da burada bulunur.
Moda’daki kültürel zenginliğinin göstergesi olan All Saints Moda Kilisesi, 1878 tarihinde yapılmıştır. Barış Manço Evi’nin karşısında yer alan ibadethane, İstanbul Presbiteryen Kilisesi olarak da bilinir. Küçük bir kilise olmasına karşın sokağa adım atar atmaz dikkat çeker. Mimari yapısı, Gotik üslubu yansıtır. Uzun, sivri kemerli ve yuvarlak pencereleri, vitraylarla donatılmış, minareyi andıran konik kulesi, bir tablodan esinlenilmiş gibidir.
Eminönü’nde konumlanmış Yeni Camii, diğer adı ile Valide Sultan Camii, yıllar süren uğraşlar sonucu ibadete açılmıştır. 1597 senesinde başlayan inşa süreci, 1665 yılında sonlanmış, ibadethanenin yapımı, iki mimar tarafından idare edilmiştir. Yeni Camii, bir külliye niteliğindedir. Tuğla, küfeki taşı ve kesme taştan yapılma kare yapılı caminin büyük kubbesi ve onu sarmalayarak büyüten dört yarım kubbesi vardır. İç kısım çinilerle donatılmıştır ve büyük kafesli pencerelere sahiptir. Üçer şerefeli iki minaresi, büyük cümle kapısının iki yanına kondurulmuştur. 1660’lı yıllarda Yeni Cami’ye gelir sağlaması için tarihi Mısır Çarşısı inşa edilmiştir.
Haliç Kongre Merkezi, Beyoğlu’nun Sütlüce semtinde 100 bin metrekareden büyük bir alana kurulmuş, Türkiye’nin en büyük kongre ve kültür merkezidir. Osmanlılardan kalma Sütlüce Mezbahası’nin düzenlenmesi ve genişletilmesiyle bugünkü haline kavuşmuştur. Deniz kıyısında yer alan bu yapı, galeri, oditoryum alanları ve 23 adet salondan oluşur. Uzaktan bakıldığında, kemerlerle süslenmiş bir medreseyi andıran kongre merkezinde, birçok kültür aktivite, kongre ve düğün organizasyonları düzenlenir.
Fatih, Çemberlitaş’ta, Kapalıçarşı Nuruosmaniye Kapısı’nın yanında yer alır. Barok üslubunu yansıtan kutsal mekan, 1755 yılından bu yana ibadete açıktır. Mermerden yapılma merdivenlerin üzerinde yükselen Nuruosmaniye Camii, büyük bir kubbeye sahiptir. İkişer şerefeli iki minaresi, vitraylarla renklendirilmiş kafesli pencereleri ve revaklı duvarları ile ilgi çekici bir yapıdır. Medrese, türbe, kütüphane ve çeşme gibi yapıların oluşturduğu külliyenin merkezidir. Nuruosmaniye Cami Kütüphanesi, ibadethanenin kendisi kadar ilgi çekici bir mimariye ve içeriğe sahiptir.
Eski adı Saraçhane Parkı, günümüzde ise Fatih Anıt Parkı olarak bilinen çeşitli ağaçlarla bezeli bir alanın meydanında yer alır. Fatih Sultan Mehmet Anıtı, 1987 yılında yapılmıştır. Anıtta, İstanbul’u fetheden II. Mehmet’in atıyla beraber ileriye doğru atılmış bir görüntüsü dikkat çeker.
Haseki Hürrem Sultan Külliyesi olarak da bilinen ve Fatih’te konumlandığı bölgeye adını vermiş olan Haseki Külliyesi, 1551 senesinde Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Hürrem Sultan’ın isteği üzerine inşa edilen yapı topluluğu, günümüzde varlığını korumaktadır. Medrese, darüşşifa, cami, çeşme, sübyan mektebi ve imaret olmak üzere altı kısımdan oluşur. Darüşşifa kısmı, halen Haseki Hastanesi’nin bir parçasıdır. Diğer kısımları da çeşitli amaçlarla devlet kurumu olarak kullanılır.
Gazi Atik Ali Paşa Camii, Fatih, Çemberlitaş’ta konumlanmıştır. II. Bayezid Dönemi’nin sadrazamlarından biri olan Bosnalı Ali Paşa tarafından 1496 yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılan cami, İstanbul depremlerinde zarar görmüş olsa da günümüzde özgünlüğünü halen korur. Sedefçiler Camii olarak da bilinen ibadethanenin, taştan yapılma tek şerefeli bir minaresi ve kafesle bezeli pencereleri etkileyici bir görüntü oluşturur.
Fatih’in tarihi semtlerindendir Fener Mahallesi. Rengarenk evleri, tarihi yapıları ile her sokağında ayrı bir hikaye barındırır. Bizanslılar Dönemi’nde Fanarion olarak adlandırılmış semtte, Osmanlılar zamanında da ağırlıklı olarak Rum ve Museviler yaşam sürmüştür. Haliç’e kıyısı olan tarihi mahallede, Fener Rum Patrikhanesi, Rum Lisesi, Balat’a doğru Sveti Stefan Kilisesi görülebilir.
Galata Köprüsü, Tarihi Yarımada ile Beyoğlu’nun Karaköy semti arasında Haliç üzerinden bağlantı sağlar. Yüzyıllardır Haliç’in üzerinde birçok kez köprü yapılmıştır Bunlardan ilki, Bizanslılara, I. Justinianus Dönemi’ne kadar uzanır. Galata Köprüsü ise modern olarak ilk kez 1845 tarihinde Osmanlı Sultanı Abdülmecid’in annesi, Bezm-i Alem Valide Sultan’ın isteği ile yapılmıştır. Tarihi köprü, Sultan Abdülaziz Dönemi’nde ve sonraki yıllarda yenilenmiştir.
Günümüzdeki Galata Köprüsü, 1845 yılından bu yana beş kez yenilenmiştir. Suriçi ve Beyoğlu’nu birbirine bağladığı için eski İstanbul ile yeni İstanbul’u bir araya getiren köprü olarak anılmış; birçok şair, yazar ve ressama ilham vermiştir. İki katlı olan Galata Köprüsü’nün üst kısmı, araç ve tramvay trafiği için kullanılır. Altında ise restoran ve kafeler yer alır. Köprünün orta bölümü gemilerin geçişi için geceleri açılır ve bu esnada köprü kullanılma kapatılır. Fatih ve Beyoğlu’nu Eminönü - Karaköy üzerinden birleştiren Galata Köprüsü, kadim kentin sembollerinden biridir.
Küçükçekmece Köprüsü olarak da anılan tarihi köprü, Mimar Sinan’ın özenle inşa ettiği eserlerinden biridir. Marmara Denizi ile Küçükçekmece Gölü’nün buluştuğu yerde, Balıkçı Adası olarak anılan bir adacığın üzerinden geçirilerek 1560’lı yıllarda yapılmıştır. Yaklaşık 227 metre uzunluğunda 13 kemerli Mimar Sinan Köprüsü, yakın tarihte yenilenmiştir ve halen kullanıma açıktır.
Sarıyer’de, Garipçe Mahallesinde yer alan aynı adlı tarihi kale, Osmanlı Dönemi’nde de kullanılmış, günümüzde koruma altına alınmış bir yapıttır. Cenevizliler tarafından inşa edildiği tahmin edilen yapı, yüksek bir tepede, Boğaz’a ve Karadeniz’e hakim bir konumdadır. Taştan yapılma kale, birkaç kez onarılmıştır. Kalenin tünel girişini andıran oyuklarla yeraltına açılan bir bölümü vardır. Kemerli yapısı ile İstanbul Boğazı’nı süslese de iç kısımları bakımsız kalmıştır.
Sarıyer’e bağlı olan İstinye semti, İstinye Koyu üzerinde konumlanmıştır. İstinye Sahili, tarihi konaklar ve yalıların eşlik ettiği harikulade bir Boğaz manzarasına hakimdir. Yemyeşil ağaçların oluşturduğu Emirgan Korusu ve Boğaz manzarası beraberinde, dinlenmek ve spor yapmak isteyenlerin tercihidir. Güneş batarken kıyıya bağlanmış balıkçı tekneleri, günbatımına ayrı bir güzellik katar.
Sarıyer’in manzaralı köşelerinden biridir Tarabya Sahili. Yalılarla bezeli sokakların Boğaz’a açılan kapısı olan Tarabya Sahili, huzur dolu bir dinlenme yeri ve yürüyüş parkurudur. Balık tutmayı sevenlerin Sarıyer’deki ilk tercihleri arasında olan Boğaz kıyısında, günbatımını izlemenin keyfi bambaşkadır.
Şile’de, Karamandere köyünde yer alan Saklıgöl, yapay bir baraj gölüdür. Ördek ve kazların yüzdüğü göl çevresinde yeşilin her tonunu görebilmek mümkün... İstanbulluların ve çevre sakinlerinin uğrak yeri olan Saklıgöl’de huzur verici göl manzarasına hakim, ahşaptan inşa edilmiş bir restoran bulunur. Kameriye benzeri bölümlere sahip olan restoran, kalabalık grupları ağırlayabilecek kapasitededir. Doğa yürüyüşü ve fotoğrafçılık için ideal bir yerdir. Saklıgöl’ün girişinde, Şile’ye özgü lezzetlerin sunulduğu tezgahlarda pek çok kişinin damak zevkine hitap edecek doğal yiyecekler satılır.
Kumbaba Tepesi ve Plajı, doğal güzelliğiyle Şile’nin özel yerlerinden biridir. Bu bölge, Bizanslılardan bu yana şifalı kumları ile ilgi görür. Kumbaba Tepesi’nde demir ve bakır içeren kırmızı - turuncu renkli kumlar, romatizma rahatsızlıklarının giderilmesinde yardımcı olarak kullanılır. Çadır ve karavan kampına elverişlidir. Kumbaba Plajı ise yaz boyunca Şile’nin uğrak yerlerinden biri olur.
Beşiktaş, Akatlar’da yer alan Sanatçılar Parkı, huzur verici doğasının yanı sıra, resim, müzik, edebiyat, sinema ve mimari alanda birçok sanatçının rölyef ve büstlerine ev sahipliği yapar. Doğal bir ortamda sosyalleşme imkanı sunan Sanatçılar Parkı’nda, Mimar Sinan, Adile Naşit, Zeki Müren, Türkan Şoray, Barış Manço, Yahya Kemal ve birçok sanatçının büstleri görülebilir.
Ümraniye, Hekimbaşı Mahallesinde yer alan aynı adlı tarihi köşk, 1881 senesinde Mimar Sarkis Balyan tarafından inşa edilmiştir. Üç katlı tarihi köşkte, merdiven kulesi vardır. Uzun süre bakımsız kalmış bu yapı, yakın tarihte onarılmıştır. Köşkün içi Osmanlı Dönemi eşyalarıyla süslenmiştir. Yemyeşil, ferah bir bahçenin içinde konumlanmış olan Hekimbaşı Av Köşkü, ziyarete açıktır.
Ayios Panteleimon Kilisesi, Üsküdar’ın tarihi dokusu ve doğal zenginliği ile ünlü olan semti Kuzguncuk’ta yer alır. Rum Ortodoks kilisesi olan tarihi yapı, 1800’lü yılların sonunda inşa edilmiştir. Kapalı Yunan Haç planlı kutsal mekan, özenli bir işçilikle süslenmiştir. Kubbesi, dantel gibi işlenmiş çan kulesi ile bulunduğu sokağa ayrı bir güzellik katar. Ayios Panteleimon Kilisesi, hala hizmet veren Kuzguncuk kiliselerinden biridir.
Caddebostan Plajı, Kadıköy’ün halen kullanılan plajlarından biridir. Yaz boyunca ilgi gören plajda, şemsiye ve şezlong hizmetleri bulunur. Tatile gidemeyen İstanbulluların tercihi olan plaj, yakın tarihte Kadıköy Belediyesi tarafından kumla kaplanmıştır. Caddebostan Sahili’nde denize girmeyi tercih etmeyenler, kitap okumak ve kumda uzanmak için buraya gelir.
15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişimine karşı koyarken şehit düşen 249 kişinin anısına yapılmıştır. Eski adı ile Boğaziçi Köprüsü’nün Anadolu Yakası çıkışında, Üsküdar ilçesine bulunan 15 Temmuz Şehitler Anıtı, beşgen formunda tasarlanmış, kubbe ile tamamlanmıştır. Beş kemerli yapıda, iki kemer kapı olarak kullanılırken diğer üç kemerde şehitlerin isminin yazdığı kitabe bulunur. Kenetlenmeyi ve kainatın sonsuzluğunu simgeleyen anıtın çevresine, her şehit için gül ve Selvi ağacı dikilmiştir.
Büyükada’nın en dikkat çekici mimari yapılarından biri olan Mizzi Köşkü, 19. yüzyılın ikinci bölümünde, İngiliz George Mizzi tarafından yaptırılmıştır. Bodrum dahil üç katlı olan köşk, ilgi çekici kulesiyle Orta Çağ şatolarına benzetilir.
Kırmızıya boyalı duvarları kargirdir. Köşkün kulesi, yapının sahipleri tarafından bir dönem rasathane olarak kullanılmış, kulenin üzerine camla çevrili bir bölüm daha eklenmiştir. 1930 - 40 yılları arasında San Remo Oteli olarak hizmet vermiş, 1952’den sonra Al Palas adı ile apart otel olarak kullanılmıştır. Şimdilerde içi boş olan Mizzi Köşkü, Kırmızı Kuleli Köşk ya da Al Palas adlarıyla anılır ve Büyükada’nın özel mekanlarından biridir.
1880 tarihli Con Paşa Köşkü, John Avrimidis Köşkü olarak da bilinir. Tarihi ahşap köşk, göz alıcı işlemeler ve çatı kuleleri süslenmiştir. Her penceresinin önünde bir balkon kondurulmuş, pencereleri ise ahşap kepenklerle kapatılmıştır. Köşkü yaptıran Venedikli Con Paşa’nın gerçek ismi Trasiyolos Yannaross’tur ve Devlet Vapur İşletmesi Dairesi müdürü olarak yıllarca Büyükada’da görev yapmıştır.
Agopyan Köşkü, Büyükada’nın Nizam Çankaya Caddesinde bulunan tarihi yapılardan biridir. 1900’lü yılların başında inşa edilmiş bu köşk, bodrum dahil dört katlıdır. Ahşap köşkün en dikkat çeken özelliği, en üst katın ortasına yerleştirilmiş yarım daire alınlıktır. Özenli bir ahşap işçiliği örneği olan Agopyan Köşkü’nün içi de dışı işlemelerle bezenmiştir. 22 odalı yapı, özel mesken olarak kullanıldığı için yalnızca dışarıdan görülebilir.
Taranto Köşkü, nam-ı diğer Begonvilli Köşk, Büyükada Mehmetçik Caddesinde yer alır. Ahşaptan yapılma köşk, gri panjurlar ve panjurları çevreleyen süslemeleriyle dikkat çeker. Küçük bir bahçe içine yerleştirilmiş yapı, inşa tarihi net olmamakla beraber Osmanlı Dönemi’nden kalmıştır. Beyaza boyalı Taranto Köşkü, yazları pembe begonvillerle renklenir ve bu yönüyle Büyükada’nın sembol yapılarından biridir. Özel mülk olması nedeniyle sadece dışarıdan görülebilir.
Arvanitis Köşkü, Büyükada Çankaya Caddesinde yer alır. İnşa tarihi bilinmeyen köşk, Yunan armatör olan Arvanitis tarafından yaptırılıştır. Bodrum katı dahil olmak üzere toplam üç katlı ve ahşaptır. Yeşile boyalı yapı, bir ara kaymakamlık lojmanı olarak kullanılmıştır. Sıra dışı çatı tasarımı ile dikkat çeken Arvanitis Köşkü, bitişiğindeki tuğla kuleyle beraber ilgi çekici görüntü oluşturur. Özel mesken olduğu için sadece dışarıdan görülebilir.
1854 tarihli Stefanidis Köşkü, Büyükada Kadıyoran Caddesinde bulunur. Kulesi ile dikkat çeken tarihi yapı, bodrum ve çatı katları dahil olmak üzere beş katlıdır. Seyir terası olarak kullanılan kule, panoramik bir manzaraya hakimdir. Bir kısmı kagir, bir kısmı ahşap olan köşk, özel mülk olduğu için sadece dışarıdan görülebilir.
Surp Astvazazin Verapohum Ermeni Kilisesi, 1858 tarihinden bu yana ibadete açıktır. Büyükada’nın tek Ermeni kilisesidir. Yarım daire pencerelerle süslenmiş olan kutsal mekanın tuğla duvarları sıva ile kapatılmıştır. Bir bahçe içine yerleştirilmiş, dikdörtgen planlı yapı, kırma çatı ile örtülmüş, kuzey ve güney tarafları üçgen alınlığın altına konan yuvarlak gül pencerelerle aydınlatılmıştır. Kilisenin tuğladan yapılma çan kulesi, 1895 tarihlidir.
Adanın güneyinde yer alan Çam Limanı, berrak denizi, mis gibi çam kokusu ile doğal bir koydur. Adanın büyük bir bölümü kızılçam ağaçları ile kaplı olduğu için bu adı alan doğa harikası, yelkenli ve teknelerin gözde bir mola yeridir. Büyüleyici bir manzaraya sahip olan Çam Limanı’nın yakınlarında, piknik alanı ve özel plajlar bulunur. Bu güzellik, el değmemiş doğası ile birçok müdavim yaratmıştır. Çam Limanı’nın arkasındaki tepe, Heybeliada Sanatoryumu’na ev sahipliği yapar.
Yahya Efendi Camii, Beşiktaş Çırağan Caddesinde yer alır. 16. yüzyıldan kalma kutsal mekan, kagirdir. Yanında bulunan çeşme, 1538 tarihli bir kitabeye sahip olduğu için caminin de aynı yıllarda yapıldığı tahmin edilir. İstanbul Boğaz’ına nazır ibadethanenin haziresinde Yahya Efendi’nin kabri bulunur. Kubbe ile süslenmiş caminin minaresi yoktur ve hala ibadete açıktır.
Beşiktaş Kuruçeşme kıyısına yaklaşık 165 metre mesafede konumlu Galatasaray Adası, Boğaz’ı süsleyen güzelliklerden biridir. Osmanlı hükümdarlarından Abdülaziz, 1872’de burayı İstanbul’un pek çok tarihi yapısını tasarlayan mimar Sarkis Balyan’a armağan etmiştir. O yıllarda Sarkis Bey Adacığı olarak anılmıştır. Osmanlı zamanında yaşam sürmüş ressamlardan Ivan Ayvazovski, bir dönem adada kalmış ve Abdülaziz’in Dolmabahçe Sarayı için istediği resimleri burada çizmiştir.
1914 yılında kömür deposu olarak kullanılan, Kuruçeşme Adası ya da Suada olarak da bilinen bu ada, 1957 itibariyle Galatasaray Spor Kulübü mülkiyetine geçmiştir. Adada, Galatasaray Spor Kulübü’nün davet ve toplantıları düzenlenir. Burası herkes tarafından ziyaret edilebilir. Ada üzerinde olimpik havuz, restoran, gece kulübü, bar ve davet alanları vardır. İstanbul Boğazı’nda yer alan tek ada olması nedeniyle ilgi çeken Galatasaray Adası’na Kuruçeşme limanından tekne ile ulaşılabilir.
Beyoğlu Fındıklı mevkiinde yer alan Molla Çelebi Camii, Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde inşa edilmiştir. Kitabesi olmadığı için inşa tarihi bilinmeyen kutsal mekan, kadı Mehmet Vusuli Efendi’nin isteği ile Mimar Sinan tarafından tasarlanmıştır. Kesme taştan yapılan kutsal mekan, sekizgen kasnak üzerinde yükselen kubbesi ve tek şerefeli taş minaresi ile bugüne dek birçok onarımdan geçmiştir. Tarihi cami, hala ibadete açıktır.
Beyoğlu Tophane’de yer alan Kılıç Ali Paşa Hamamı, aynı adlı cami ile beraber külliyenin bir yapısı olarak 1578 - 83 senelerinde Kılıç Ali Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Tasarımı Mimar Sinan’a ait olan bu eser, güneşi içeri davet eden gösterişli büyük bir kubbe ve onu çevreleyen küçük kubbelerle günümüze kadar gelebilmiş özel mekanlardan biridir. Hamam yakın tarihte onarılmıştır ve çifte hamam olarak kadın ve erkeklere hizmet vermeye devam eder.
Beyoğlu Karaköy’de bulunan Surp Krikor Lusavoric Ermeni Kilisesi, ilk olarak 1436 tarihinde inşa edilmiştir. Birkaç defa yangın nedeniyle tahrip olan kutsal mekan, en son 1962 - 65 yıllarında yeniden yapılmıştır. Kilise, bazilika şeklinde tek nefli olarak tasarlanmış, uzun pencereli bir kasnak üzerine yerleştirişmiş kubbe ile süslenmiştir. Üç katlı çan kulesine sahip olan ibadethanenin içi, bezeme ve tablolarla donatılmıştır. Hala ibadete açıktır.
Kurşunlugerme Su Kemeri, Çatalca Kemerleri arasında günümüze kadar gelebilmiş en sağlam su kemeridir. Binlerce yıldır ayakta kalabilmeyi başarmış olan bu yapının tarihi, Romalılara kadar uzanır. Yıllar boyu İstanbul’a su taşıyan bu sistem, tepeden bakıldığında ağaçların arasında kaldığı için iki katlı gibi görünse de üç katlıdır. Çatalca’da düzenlenen doğa yürüyüşü turlarının büyük bir kısmı Çatalca Su Kemerleri güzergahında bir rota çizer.
Maltepe, Küçükyalı’ya bağlı Çınar Mahallesinde yer alan Küçükyalı Arkeopark, arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkarılan Bizans Dönemi kalıntılarını barındırır. Kentin göbeğinde sit alanı olan Arkeopark, bir açık hava müzesidir. Arkeoloji Parkı olarak tanımlanan bu alanda keşfedilen manastır, bazilika ve sarnıç kalıntıları oldukça ilgi çekicidir. Bu alanda, açık hava sineması, müzik dinletisi ve mesleki eğitimlerin düzenlendiği kültür merkezi hizmeti sunan bir bölüm de bulunur.
Maltepe Sahili, Dragos semtinden Küçükyalı’ya kadar olan deniz kıyısını kapsar. Çocuk parkı, spor aleti, bisiklet ve yürüyüş parkuru ile Anadolu Yakası’nın en popüler sahillerindendir. Deniz kıyısındaki çay bahçeleri, restoranları, huzur verici ada manzarası, iyot kokusu ve yeşil alanları ile burada yaz - kış vakit geçirilebilir.
Tuzla’nın en sakin köşesi Mercan Koyu, önüne yemyeşil ağaçları alarak denize doğru sokulmuş huzur dolu bir yerdir. Koyun kıyısında sıralanmış balık lokantaları, kafe ve restoranlar, ortamın sessizliğini bozmamış, kıyıya yanaşmış balıkçı sandalları, buraya hoş bir katmış. Güneşin muazzam bir renk cümbüşü yaratarak batmasını seyretmek isteyenlerin uğrak yeri olan Mercan Koyu, şehrin ortasında, bir o kadar da kendi halinde ve dingin bir dinlenme yeridir.
Kesikbaş Hüseyin Ağa Türbesi, Küçük Ayasofya Camii’nin avlusunda yer alır. Taş ve tuğladan yapılan kutsal mekan, sekiz köşelidir. Sade bir tasarıma sahip olan türbede, II. Bayezid Dönemi’nde Topkapı Sarayı’nın kızlar ağası olan Hüseyin Ağa’nın sandukası ile beraber bir sanduka daha bulunur. Kafesli pencerelerle aydınlatılan mekandaki diğer sanduka, Halvetiyye Tarikatı’na mensup Şeyh Hacı Kamil Efendi’nindir.
Nakşidil Sultan Türbesi, Fatih Camii’nin haziresindeki türbelerden biridir. I. Abdülhamit’in eşi ve II. Mahmut’un annesi olan Nakşidil Valide Sultan, 1817’de vefat etmiştir. Türbeyi, Nakşidil Sultan vefat etmeden evvel, 1817 senesinde yaptırmıştır.
Barok stilinin en güzel örneklerinden biri olan kutsal yapı, 16 köşeli olarak planlanmıştır. Duvarları mermerle kaplı türbenin dışı, kabartmalarla içi ise kalem işi bezemelerle süslüdür. Çok sayıda pencere ile aydınlatılan mekanın üzeri kubbe ile kapatılmıştır. Nakşidil Valide Sultan’ın sandukasıyla beraber burada aile eşrafına ait 14 sanduka daha vardır. Türbenin yanında bir de sebil bulunur.
Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi, Fatih’teki Alemdar Caddesi üzerinde yer alır. Başta Ahmet Hamdi Tanpınar olmak üzere toplam 33 yazarın şahsi eşya ve belgeleriyle beraber 9 binden fazla kitaba yer veren kültürel bir hazinedir. Şehrin içinde olmasına rağmen huzur ve sessizliğin hakim olduğu bu mekan, şiir ve edebiyat günlerine de ev sahipliği yapar.
Müze kütüphane, 19. yüzyılın ilk çeyreğinde Topkapı Sarayı’nın has bahçesi Gülhane Parkı içinde inşa edilmiş olan Alay Köşkü’nde hizmet verir. Soğukçeşme Kapısı’nda girince sol tarafta kalan tarihi yapı, burcun üzerine yerleştirilmiş, çokgen olarak tasarlanmış, külahla süslenmiştir. Bu külah iç kısımda kubbe olarak karşınıza çıkar. Bir kütüphane için fazlasıyla uygun ve ferah olan bu mekan, padişahların alay geçidini izlediği, çeşitli kutlamaların yapıldığı yaşayan bir ortamdır. Kitapların arasında yeni dünyalara doğru yola çıkarken, köşkün tavan süslemeleri, sizleri geçmişe götürür.
Büyükada’nın doğusunda yer alan Aya Nikola Manastırı, Sedef Adası’nın karsındadır. Kıyıdan da ulaşım sağlanan tarihi ibadethanenin yapım tarihi bilinmiyor. İstanbul kiliseleri gibi dört sütuna sahiptir ve bir kubbesi vardır. Giriş kısmında mermer üzerine işlenmiş iki başlı kartal motifi görülür.
1900’lü yılların başında inşa edildiği tahmin edilen, Çankaya Caddesinde yer alan yapıya, mermer döşenmiş bir köprüden geçerek girilir. Adalar manzarasını içine alan bir seyir balkonu, konağın sol tarafında yükselir. Kabartmalarla süslenmiş yüksek tavanlı yapıda, toplam 23 oda vardır. İstanbul’un işgali esnasında “Büyük Emperyal” adı ile otel olarak hizmet vermiş, Cumhuriyet’in ilan edilmesi ile beraber bir süre Hükümet Konağı olarak kullanılmıştır.
Büyükada’ya yanaşırken dikkat çeken ve adanın silueti içinde hemen fark edilen Anadolu Kulübü, Büyükada’nın en eski sosyal tesisidir. Sarı Bina, İkiz Köşkler, Tarihi Bina ve Yeni Bina olmak üzere beş adet yapıya sahiptir. Tenis kortu, yüzme havuzu, plajı, lokantaları, piknik yerleri ile devasa bir alana yayılmıştır. Belirli dönemlerde üye olmayan misafirlere de konaklama hizmeti verir. Özellikle tarihi bina, etkileyici bir mimariye sahiptir.
Bolşevik ve Marksist bir siyasetçi olan Lev Troçki, Josef Stalin tarafından dönemin Sovyetler Birliği’nden sürgün edilmiştir. 1929 - 1933 seneleri arasında Büyükada’da yaşamıştır. Çankaya Caddesinde yer alan ev, eski bir film afişi gibi nostaljik bir havaya sahiptir. Denizi ve balık tutmayı çok sevdiği bilinen Troçki’nin, sürgünde olsa dahi buradaki evi ve hayatını sevdiği söylenir. Üç katlı ev, yaklaşık 3500 metrekarelik bir alan kaplar. Denizin yanıbaşında olan evin Troçki tarafından yaptırılmış bir ıstakoz havuzu vardır.
Yıllarca Rum Ortodokslara teolojik eğitim vermiş kurumlardan biri olan Ruhban Okulu, Heybeliada’nın denize nazır bir köşesinde, Ümit Tepesi mevkiinde yer alır. Romalıların 9. yüzyılda Aya Triada Kilisesi olarak inşa ettiği tarihi okulda, pek çok din insanı yetişmiştir. Atina İlahiyat Fakültesi’nden sonra ilk akademik dini okul özelliğini taşır. Ağaçlıklar içinde konumlanmış olan Ruhban Okulu, 1971 senesinde kapatılmış olsa da tarihi binasında zaman zaman konferans, sergi ve festivaller düzenlenir.
Aya Yorgi Uçurum Manastırı, Heybeliada’nın Büyükada’ya bakan güney yamacında yer alır. Uçurum kenarında konumlanmış olduğu için bu adı almıştır. 1500’lü yılların son çeyreğinde inşa edildiği düşünülen ibadethane, üç yapıdan oluşur. Uçurum Manastırı, ağaçların içinde pembe renkli bir dini komplekstir.
Mavromatakis Köşkü olarak da anılmış olan İsmet İnönü Evi ve Müzesi, yıllar boyunca İsmet Paşa’nın Heybeliada’ya olan sevgisine tanıklık etmiştir. Tarihi evde, Atatürk’ün İsmet İnönü’ye hediye ettiği eşyalar, İnönü’nün giysileri, birçok fotoğraf ve mektup sergilenir.
Heybeliada’nın güneydoğusundaki Alman Koyu’na, zahmetli bir yolu aştıktan sonra ulaşılır. Plajı taşlıdır; ancak rüzgarsız günlerde oldukça berrak bir suya sahiptir. Mayıs ve Haziran aylarında daha sakin olan koy, piknik için de elverişlidir.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, 30 yılı aşkın bir süre boyunca romanlarının büyük bir kısmını, Heybeliada’nın temiz havası ve eşsiz manzarası eşliğinde, yemyeşil ağaçların arasındaki köşkünde kaleme almıştır. Adanın yüksek bir noktasında, Ruhban Okulu’na karşısında yer alan bu köşk, üç katlı ve ahşaptır. Ada evlerinin bittiği noktada, ormanın başlangıcındaki yapı, restore edilmiş ve 2000 yılından bu yana müze olarak hizmet vermeye başlamıştır. Müzede, yazarın eşyaları, çalışma odası, kendi yapmış olduğu elişi dantelleri, dönemi yansıtan mobilyaları görülebilir.
1800’lü yıllarda, Bizans kilisesi kalıntıları üzerine inşa edilen Aziz Nikola Rum Ortodoks Kilisesi, Rum mimarisinin nadide örneklerinden biridir. Denizcileri koruduğuna inanılan Nikolaos adına yaptırılmış kubbeli bir yapıdır. Dışı kırmızı renkte, içi ise geometrik motiflerle süslüdür. Tavanlarına kabartma figürler işlenmiştir. Bizans ikonalarının görülebileceği bu yapı, Ayios Nikolas Kilisesi olarak da bilinir.
Heybeliada’nın Çam Limanı mevkiinde yer alan Terk-i Dünya Manastırı, 1860’lı yıllarda, adanın güneybatısında kurulmuştur. Büyük bir depremde zarar gören manastır, 1800’lü yılların sonunda yeniden inşa edilmiş ve birkaç defa restore edilmiştir. İnzivaya çekilmek için burayı mesken tutan keşiş ve din adamlarından dolayı ibadethanenin ismi, Terk-i Dünya Manastırı olmuştur. Uçurumun kenarında, denize hakim bir noktada yer alan tarihi yapı, sessizliği ile dinlendiren bir Rum Ortodoks ibadethanesi olarak Haziran ile Eylül ayları arasında, perşembe günleri ziyaretçilerini kabul eder.
1924 senesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği üzerine inşa edilen Heybeliada Sanatoryumu, İsviçre’deki bir sanatoryumdan esinlenerek yapıldı. Tarihi şifahane, bir eğitim araştırma hastanesi niteliğindeydi. Siyami Ersek başta olmak üzere birçok değerli doktor, burada eğitim görerek pek çok insanın hayatını değiştirdi. Başta verem olmak üzere çeşitli akciğer hastalıklarından muzdarip hastaların şifa bulduğu Heybeliada Sanatoryumu, ek hizmetler de sunan bir rehabilitasyon merkeziydi. Hastalıkların tedavisinde iyi bir bakım kadar huzur ve moralin de etkili olması nedeniyle, buradaki hastalara, ustalar tarafından saatçilik, ayakkabıcılık gibi zanaat eğitimleri veriliyordu. Türkiye’nin ilk verem hastanesi olan yapı, 2005 senesinde kapatıldı, kadrosu ve hastaları Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Yüzlerce canın iyileşmesine vesile olan tarihi hastane binası, hüzün ve mutluluğu bir arada yaşatmış eşsiz yapılardandır.
Süslü Mezar, 19. yüzyılda Britanya İmparatorluğu’nun Gemlik Konsolosu Spyridon Kangelaris’in eşi için yaptırılmıştır. Kangelaris Ailesi Anıt Mezarı olarak da anılan yapı, neo-klasik ve gotik İngiliz mimarisinin izlerini taşır. Anıt üzerine işlenen motifler ve erkek - kadın figürleri nedeniyle Süslü Mezar olarak anılır. Heybeliada’ya gelmişken Türkiye’de eşine az rastlanan Süslü Mezar’ın özgün mimarisi görülmeli.
1857 senesinde ibadete açılan Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, kagir bir yapıdır. Şu an kullanılan çan kulesi, 1988 yılında inşa edilmiş ve bu esnada kilisenin temeli güçlendirilmiştir. Bir ibadet salonu bulunan yapıda, bir mihrap ve iki şapel yer alır. Avlusunda, kilisenin ilk papazı olan Peder Dionisios Çizmeciyan’ın mezarı bulunur. Halen Ermeni ve Rum nüfusunun yaşam alanı olan Kınalıada’da Pazar günleri ada sakinleri kiliseyi ziyarete gelir. Yazları adayı gelen dini topluluklar için burada ayin düzenlenir. Ermeni kilisesi, Pazar günleri birçok kişinin adaya gelme nedenidir.
Manastır Tepesi’nde yer alan tarihi ibadethane, 1722 senesinde kurulmuştur. Aslında bir Bizans manastırının üzerine yapılmıştır Birkaç defa yenilenen Dönüşüm Manastırı, ilk kez Sakız Adası’nda yaşayan bir tüccar tarafından onarılmıştır. I. Dünya Savaşı sonrasında Rus mültecilere yerleşim yeri olan manastır, Kınalıada’da görülecek dini yapılardan biridir.
İskelenin yakında yer alan bu evler, tüccar Sirakyan ailesi tarafından 1900’lü yılların ilk çeyreğinde yaptırılmıştır. Simetrik yapıda iki evden oluşur ve bu yüzden ikiz evler olarak anılır. Evlerin tamamı ahşaptır. Dik çatısı ile gotik mimarinin izlerini taşır. Üçer katlı olan iki evde de on bir oda bulunur. Sirakyan Evleri, Kınalıada’nın en zarif mimari yapılarındandır.
Diğer adı ile İsa Manastırı, Aya İrini Kilisesi’nde suikast sonucu yaşamını yitiren Bizans İmparatoru V. Leon’un mezarına ev sahipliği yapar. Hristos Rum Manastırı, bir dönem yetimhane olarak kullanılmış, kimsesiz çocuklara yuva olmuştur. Tarihte önemli roller üstlenmiştir bu manastır. Bir dönem, I. Dünya Savaşı’nda Türk karargahı olarak, 1917’de ise Beyaz Ruslar tarafından sığınak olarak kullanmıştır. Biraz zahmetli bir yoldan, yürüyerek yaklaşık 20 dakika sonra ulaşılan Hristos Rum Manastırı, muazzam bir İstanbul manzarasına göz kırpar.
Durum hikayelerinin usta yazarı Sait Faik Abasıyanık, 1938 yılından ölümüne kadar geçen sürede (1954) Burgazada’daki köşkte yaşar. Birçok öyküsünü burada kaleme almış ve kitaba dönüştürmüştür. Sait Faik’in ölümün ardından bu ev, annesi Makbule Hanım tarafından Darüşşafaka Cemiyeti’ne bağışlanır. 1959 senesinde müze olarak kullanılmaya başlanan köşkte, Makbule Hanım’ın vasiyeti üzerine Sait Faik Hikaye Armağanı adı altında yarışmalar düzenlenmeye başlanır. Haldun Taner’den Orhan Kemal’e, Necati Cumali’den Tomris Uyar’a kadar birçok usta ismin ödül aldığı yarışmalar, bozulmamış bir gelenek olarak günümüzde de yapılır. 2009 - 2013 yılları arasında restore edilen ve değerli bir yazarın yaşamına şahit olan bu kadim köşk, Sait Faik’in hayatında yer etmiş birçok eşyası, fotoğrafları ve mektupları ile ziyaretçilerini karşılar. Bodrum katı ile beraber üç katlı olan müzede, Sait Faik okurlarını etkileyici bir yolculuk bekliyor.
Burgazada’nın Bayrak Tepesi’nde konumlanmış olan Hristo Manastırı, Bizans mimarisi özellikleri taşır. Rivayete göre yıkılmış bir Rum tapınağının üzerinde kurulmuştur. M.S. 800’lü yıllarda inşa edildiği tahmin edilen tarihi manastırda, özenle oyulmuş Bizans sütunları görülebilir. Hristos Manastırı, birkaç kez onarımdan geçmiştir. İbadethanenin bahçe kısmında dört tane kemerli yeraltı sarnıcı, yağmur sularını toplar. Bu manastırın en bilinen özelliği, muhteşem bir manzaranın karışışında yer almasıdır. Tarihe kısa bir yolculuk yaptıktan sonra tepeden denizi seyretmenin keyfi bir başkadır.
Cumhuriyet Dönemi yapılarından biridir Burgazada Camii… Adanın tek camisi olmasının yanında sekizgen şeklinde tasarlanan yapısıyla dikkat çeker. 1954 senesinde İstanbul’un fethinin 500. yılına ithafen yapılmış olan caminin, kubbesi ve tek şerefeli bir minaresi vardır.
Tema Vakfı kurucularından Ali Nihat Gökyiğit’in eşi Nezahat Gökyiğit adına 1995 senesinde oluşturduğu Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, ilk olarak hatıra ormanı olarak planlanmıştı. Şimdilerde çeşitli bitki türlerini barındıran botanik park, İstanbulların dinlendiği ve doğa ile kucaklaştığı alanlardan biri olmasının yanında, eğitim ve araştırmaların yürütüldüğü doğal bir dersliktir. Bitkiler hakkında detaylı bilgiler için kitaplara dolu bir kütüphanesi ve kurutulup etiketlenerek bitkilerin saklandığı herbaryumu vardır.
Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, nesli tükenmek üzere olan bitki türlerini koruma alanıdır. İstanbulların doğadan nadide bir kesit seyredebileceği bu eşsiz yerde, doğayla ilgili kişiler için bitki ressamlığı, uygulamalı bahçıvanlık kursu, bitkisel tasarım kursu ve etnobotanik eğitimi verilir.
Marmara Caddesi, Avcılar’ın merkezinde, metrobüs hattının yakınındadır. Pek çok kişinin uğrak yeri olan bu cadde, trafiğe kapalıdır. Marmara Caddesinin ortasında su kanalına benzer bir havuz bulunur, başlangıcında ise bir Atatürk Heykeli vardır. Kafeler, restoranlar ve mağazaları ile oldukça hareketli bir güzergahtır.
Atatürk Evi Müzesi, 2000 senesinde denize nazır bir alanda hizmet vermeye başlamıştır. Mustafa Kemal’in Selanik’teki evinin bir benzeri olarak tasarlanmış evde, Ata’nın döneminde kullanılmış eşya, kıyafetler, Türkiye’nin kaderini değiştiren Sivas ve Erzurum kongrelerinin gerçekleştiği meclis binası maketleri sergilenir.
Londra Asfaltı üzerinde konumlanmış olan Haluk Perk Müzesi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu Haluk Perk tarafından kurulmuştur. Urartu, Hitit ve Bizanslılara dair çeşitli eser ve kültürel öğelerin sergilendiği müzede, tarihe kısa bir yolculuk yapabilmek mümkün...
Tematik bahçeler ve evlerin oluşturduğu Nostalji Bahçeleri, Bağcıların dikkat çekici mesire alanlarındandır. Pikniğe elverişli olan bahçelerde, meyve ve yemişlerin yetiştiği yörelere özgü evler de vardır. Fındık Bahçesi ve Karadeniz Dolma Evi, Ceviz Bahçesi ve Bitlis Evi, Kestane Bahçesi ve Kastamonu Evi, Kayısı Bahçesi ve Malatya Konağı… Ailelerin güzel vakit geçirebileceği parklardan oluşan Nostalji Bahçeleri, her geçen gün yeni meyve ve yemiş ağaçları ile zenginleşir.
Osmanlı mimarisinin klasik örneklerinden ilham alınarak tasarlanmış Osmanlı Konağı, sosyal tesisler kapsamında 2011 yılında açılmıştır. Bodrum katı ile beraber toplamda üç kattan oluşan konak, Türk mutfağının en gözde lezzetlerinin sunulduğu bir restorandır. Osmanlı Konağı Sosyal Tesisleri, Ertuğrul Gazi Parkı sınırlarında yer alır.
Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı olan Aliya İzzet Begoviç adına kurulmuş Aliya İzzet Begoviç Kültür Evi, paneller ve konferanslara ev sahipliği yapar. Çınarlı Parkı’nın içinde yer alan kültür evi, Bağcılar’ın önemli sosyal tesislerinden biridir. Parkın içinde çocuk oyun alanları, dinlenme yerleri, süs havuzu, çay bahçeleri bulunur.
Bakırköy Çarşı Camii, Osmanlı Dönemi eseridir; 1600 senesinde yaptırılmıştır. Zamana yenik düşen ibadethane, 1875 yılında Sultan Abdülaziz zamanında yeniden inşa edilmiştir. Bakırköy’ün çarşısında bulunduğu için bu ismi alan tarihi yapı, 1980 senesinde genişletilmiştir. Çarşı Camii, kagir bir yapıdır, tek şerefeli bir minaresi ve kemerli pencereleri vardır. Kara Derviş Ağa Camii olarak da bilinir. Girişinde bir kütüphane ve çay ocağı bulunur.
Deniz kıyısında, Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile Marmara Denizi üzerinde inşa edilen Florya Atatürk Deniz Köşkü, 1935 senesinde tamamlanmış ve kullanılmaya başlanmıştır. İstanbul’un eşsiz köşklerinden biri olan Deniz Köşkü, karadan yaklaşık 70 metre uzakta, denizin dibine yerleştirilmiş sütunlar üzerinde durur. Bir köprü, köşk ile karayı birleştirir. Atatürk, burayı yazlık olarak yaptırmış olsa da birçok toplantısını köşkte gerçekleştirmiş, konuklarını burada ağırlamıştır. Atatürk’ün vefatı sonrasında Cumhurbaşkanlığı yazlık konutu olarak kullanılmıştır. Florya Deniz Köşkü, bir dönem restore edilmiştir. Şu an müze olarak hizmet verir.
Yunus Emre Kültür Merkezi, Osmanlı İmparatorluğu zamanında, III. Selim Dönemi’nde inşa edilen Baruthane-i Humayun, İstanbul (Bakırköy) Baruthanesi’dir. O dönemde barut üretimi yapan fabrikalardan biri olan bu bina, şimdilerde sanat aktivitelerine ev sahipliği yapıyor. Sanat galerisi ve tiyatro salonu olarak kullanılan tarihi baruthane, tiyatro severleri ve sanatçıları bir araya getirir.
Bir rivayete göre, İstanbul’un fethi sürecinde, Osmanlı ordusunun susuz kaldığı bir anda ortaya çıkarak tüm orduya su dağıtan Zuhurat Baba, fetih çarpışmaları sırasında şehit olur ve şu an türbenin olduğu yere defnedilir. “Aniden ortaya çıkan, zuhur eden” biri olarak Zuhurat Baba ismiyle anılmış, nur yüzlü kurtarıcı olarak bilinmiştir. Türbenin bahçesinde bir de çeşme bulunur. Her dönemde pek çok kişi tarafından ziyaret edilen türbe, İstanbul’un manevi anlamı yüksek yerlerindendir.
1844 senesinde, mühendis, müteşebbis Hovahannes Dadyan tarafından yapılmıştır. Birkaç defa onarımdan geçen tarihi kilisenin bahçesinde, Dadyan ailesinin kabirleri bulunur. Surp Asdvadzadzni Ermeni Kilisesi, halen hizmet verir.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, yüzyılı aşkın bir süredir hizmet verir. Üsküdar Toptaşı Bimarhanesi’nin devamı olarak kurulmuş, şu an hizmet verdiği Reşadiye Kışla binasına 1927 senesinde taşınmıştır. Hastane içerisinde yer alan müzede, 1930’lu yıllardan 2000’li yıllara dek kullanılan pek çok materyal sergilenir. Hastanenin kurucusu Ordinaryüs Profesör Doktor Mazhar Osman’ın kitapları, ameliyat defteri, kişisel eşyaları, tedavi için kullanılmış araçlar, ilaç şişeleri, doktorların kaleme aldığı ruh hastalıklarına dair mektuplar…
İnsanlık tarihinden bir parça ve ruh hastalıkları tedavilerinde kat edilen yolun özeti niteliğindeki bu müze, Bakırköy’e yolu düşenler tarafından ziyaret edilmeli.
Hava Kuvvetleri Müzesi olarak da bilinen müzede, en eskisi 1912 tarihli tayyareler, I. Dünya Savaşı itibari ile kullanılan uçaklar ve helikopterler görülebilir. Hava Harp Okulu’nun yakınında konumlanmış olan müze binası, 1983 senesinde inşa edilmiş, 1985 itibari ile hizmet vermeye başlamıştır. Anılar Salonu olarak adlandırılan alanda Türk havacılık tarihine yön vermiş kişilerin şahsi eşyaları, Kıyafetler Salonu’nda havacıların geçmişten günümüze kullandığı giysiler sergilenir.
Koleksiyoner iş adamı Hilmi Nakipoğlu’nun yıllar boyunca topladığı fotoğraf makinaları, fotoğraf çekimlerinde kullanılan materyaller bu müzede sergilenir. 1896 tarihli fotoğraf makinelerinden objektiflere dek birçok objenin görülebileceği müzede, yaklaşık 900 adet fotoğraf makinası yer alır. Fotoğrafçılık teknolojisinin gelişimine ışık tutan Hilmi Nakipoğlu Fotoğraf Makineleri Müzesi, Osmaniye’de konumlamıştır.
Forum İstanbul AVM bünyesinde yer alan Jurassic Land, eğitici ve eğlendirici bir park niteliğindedir. Dinozorların hareketli ve sabit maketlerinin sergilendiği müzesi, dört boyutlu sinema aracı, eğitici bir serüven olarak toprak altında dinozor kemikleri ve yumurtalarının gizlendiği kazı alanı, doğum günü organizasyonlarının düzenlendiği etkinlik merkezi, zeka geliştirici strateji oyunlarının düzenlendiği sıra dışı bir oyun alanı… Ailece, eğlenceli ve eğitici bir gezi düzenlemek için Jurassic Land, tercih edilebilir.
Barbaros Bulvarı’nda bulunan, II. Abdülhamit’in İmparatorluğu yönettiği merkezlerden biri olan Yıldız Sarayı’nın bir bölümü, Yıldız Sarayı Müzesi olarak gezilebilir. Lale Devri ve sonrasında inşa edilen gösterişli yapılardan biridir Yıldız Sarayı. Müzede, konuk odaları, döneme ait mobilya ve halılar, II. Abdülhamit’in kişisel eşyaları, Yıldız Porselen Üretimevi’nin bazı porselen ürünleri ve çeşitli Osmanlı Dönemi eserleri sergilenir. Müze, II. Abdülhamit’in marangozhane olarak kullandığı binada hizmet verir. Bu yüzden Yıldız Sarayı Müzesi’nde II. Abdülhamit’in elinden çıkma ahşap eserler görebilmek de mümkün… Mimarisi, dönemin yaşam tarzını gözler önüne seren objeleri ile Yıldız Sarayı, İstanbul’a gelenlerin gezi rotasında ilk sıralarda yer almalıdır.
Yıldız Sarayı bünyesinde II. Abdülhamit tarafından 1898 senesinde yaptırılmış olan saray tiyatrosu, Osmanlı Dönemi’nden günümüze dek ulaşabilmiş yegane tiyatro binasıdır. Gedikli Cariyeler Binası ve tiyatro binası birleştirilerek Yıldız Saray Tiyatrosu ve Sahne Sanatları Müzesi oluşturulmuştur. Restore edilerek sağlamlaştırılan Sahne Sanatları Müzesi, Osmanlı Dönemi’nden günümüze dek kullanılan orijinal sahne kostümlerinin sergilendiği, ünlü tiyatrocuların kişisel eşyaların ve bazı belgelerin görülebileceği bir sanat evi niteliğindedir. Sanata ve tiyatroya düşkün, tarihe ve Osmanlı mimarisine meraklı kişilerin görmesi gereken bir müzedir.
İBB Şehir Müzesi, 1988’den bu yana Yıldız Sarayı içerisinde, Güzel Sanat Salonu’nda hizmet verir. Osmanlı Dönemi eserleri, eşyalar, tablolar, ve yakın tarih ressamlarının eserleri, İBB Şehir Müzesi’nde sergilenir. Yıldız Şehir Müzesi olarak da bilinir.
Yıldız Korusu’nda yer alan Şale Köşkü, II. Abdülhamit zamanında yabancı konukları ağırlamak üzere inşa edilmiştir. Yıldız Sarayı kompleksine dahil olan tarihi yapı, zarif ve büyük bir köşktür. Salonunda bulunan seramik sobası dikkat çekicidir. Bir dönem yönetim konutu olarak kullanılmışsa da yıllar boyu devlet konukevi olarak hizmet vermiş, Mustafa Kemal Atatürk’ü de ağırlamış olan Şale Köşkü, şimdilerde milli saray statüsündedir. Müzede köşkün eşyaları ile beraber birçok eşya ve tarihi değere sahip eser sergilenir.
Yıldız Porselen Üretimevi, Yıldız Sarayı kompleksi içinde yer alan bir başka yapıdır. II Abdülhamit tarafından çiniciliği geliştirmek adına 1891 senesinde yaptırılmıştır. O zamanki adı, Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’dur. Dönemin tüm porselen ve çini malzemeleri bu fabrikada üretilmiştir. Zarafet dolu porselen ve çini objelerin bazıları burada, bazıları ise Yıldız Sarayı’ndaki müzelerde sergilenir. Yıldız Porselen Üretimevi, günümüzde hem müze olarak hizmet verir hem de eski formları yaşatan ve neredeyse tamamı el işçiliğine dayalı üretim yapar.
1890 tarihli, Osmanlı Dönemi eserlerinden biri olan Yıldız Saat Kulesi, Yıldız Sarayı kompleksine dahil olan ve aynı adı taşıyan tarihi caminin avlusundadır. Sekizgen yapılı, parçalı ve sivri kubbeli, üç katlı bir saat kulesidir. Osmanlı mimarisi ve Neo - Gotik stilini bir araya getiren tarihi saat kulesinin en üst katında saat odası bulunur. Kuleyi örten kubbenin üzerinde bir rüzgar gülü yer alır.
Diğer adı ile Postane Çarşısı, 1985 yılında yapılmış, eski alışveriş merkezlerinden biridir. Yarı açık pasaj niteliğinde olan çarşı, Beşiktaş’ın simgeleşen yerlerindendir. Çevresinde yükselen modern AVM’lere rağmen ayakta duran Beşiktaş Çarşı’da başta giyim olmak üzere pek çok şey bulunabilir.
Arnavutköy semtindeki Osmanlı mimarisinin örneklerinden biri olan Tevfikiye Camii, II. Mahmut tarafından oğlu Şehzade Tevfik için yaptırılmıştır. 1838 yılında hizmete açılan ibadethane, Arnavutköy ya da Akıntıburnu Camii adlarıyla da anılır. Duvarları kagir, çatısı ahşaptır. Kesme taştan yapılma, tek şerefeli minaresi ile Arnavutköy siluetini süsler. Tarihi cami hala ibadete açıktır.
Geçmişte Rumlar tarafından mesken tutulan Akıntıburnu, o dönemde Mega Ravma olarak anılırdı. Arnavutköy kıyı şeridinin bir kısmında süregelen bir akıntının hakim olduğu bölge, bu nedenle Akıntıburnu adını almıştır. Arnavutköy sahilinin en güzel yerlerinden biridir. Akıntıburnu mevkii boyunca çay bahçeleri, restoranlar ve dinlenme yerleri vardır. Özellikle balık restoranları ün salmıştır. Kıyı şeridi boyunca balık tutulacak alanlar ve bir de deniz feneri bulunur.
Arnavutköy’ün en eski kilisesi olan Aya Strati Taksiarhi Rum Ortodoks Kilisesi, muhtarlığın karşısında yer alır. Birçok kez yenilenen, sağlamlaştırılan tarihi ibadethane, Arnavutköy’de yaşayan Rumlara hizmet verir. Dış mimarisi sadedir.
Hümayûn-u Âbad Camii adıyla ilk olarak 1725 yılında Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılan Bebek Camii, 1912 yılında yenilenmiştir. Kare yapılı olan caminin bir büyük kubbesi ve tek şerefeli bir minaresi vardır. Bebek semtinin simgelerinden biri olan ibadethane, dört küçük kubbe ile süslenmiştir. Neo-klasik stilin bir örneğini teşkil eder ve Bebek İskelesi’nin yanı başında yer alır.
Aşiyan Müzesi, Bebek’teki Aşiyan Yolu üzerinde yer alan değerli Türk şair Tevfik Fikret’in 9 yıl boyunca yaşadığı ve bahçesinde kabrinin yer aldığı evdir. 1945 yılından bu yana hizmet veren müzede, Tevfik Fikret’in kişisel eşyaları, yaptığı resimleri sergilenir. Ayrıca Edebiyat-ı Cedide akımına mensup bazı yazar ve şairlerin özel eşyaları ve eserleri burada görülebilir. Abdülhak Hamit’in eserleri ve tabloları, dönemin kadın şairlerinden Nigâr Hanım’ın kitap ve fotoğrafları bu müzede toplanmıştır. Edebiyatseverlerin mutlaka görmesi gereken Aşiyan Müzesi binası, Tevfik Fikret tarafından tasarlanmıştır.
1961 yılından bu yana Beşiktaş’ın Sinanpaşa semtinde hizmet veren müze, 1897 senesinde kurulmuştur ve birçok kez yer değiştirmiştir. Türkiye’nin en kapsamlı denizcilik müzesi olan İstanbul Deniz Müzesi’nde, geçmişten günümüze denizciliğe dair birçok araç ve obje sergilenir. El yazmaları, eski haritalar, saltanat kayıkları, geçmişten günümüze denizci kıyafetleri, armalar, gemilere ait materyaller ve yıllar boyu kullanılmış denizcilik aletleri müzede görülebilir.
Abbasağa Camii, Beşiktaş’ın tarihi camilerinden biridir. 1650’li yıllarda IV. Mehmet Dönemi’nde yapılmıştır. Ahşap çatılı tarihi yapıda, tek şerefeli bir minare bulunur. Birkaç kez onarımdan geçmiştir ve günümüzde hala hizmete açıktır.
Beşiktaş’ın Sinanpaşa Mahallesi’ne adını veren Sinanpaşa Camii, Mimar Sinan’ın usta ellerinden çıkmış tarihi bir ibadethanedir. 1555 yılında hizmete açılmış olan Osmanlı mimarisi örneklerinden biridir. Dikdörtgen planlı yapıda, bir büyük, dört küçük kubbe vardır. Belirli aralıklara yenilenmiş olsa da tarihi dokusunu halen muhafaza eder. Günümüzde hizmete açık olan tarihi camide tek şerefeli bir minare bulunur.
Osmanlı donanmasının başarılı amirali, Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa adına 1944 senesinde yapılan bronz heykel, Barbaros Anıtı ismiyle de bilinir. Beşiktaş - Kadıköy İskelesi’nin karşısında yer alan heykelde Preveze Deniz Zaferi’ni tasvir eden kabartmalar ve Hayrettin Paşa ile beraber iki levendin heykelleri görülür. Heykelin bulunduğu meydan, Barbaros Bulvarı olarak anılır. Denizcilik ve Kabotaj Bayramı kutlamaları, her yıl Barbaros Bulvarı’nda gerçekleşir.
Beşiktaş’taki Sinanpaşa Camii’nin karşısında yer alan Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi, Kaptan-ı Derya’nın isteği üzerine Mimar Sinan tarafından tasarlanmıştır. Tek kubbeli sekizgen yapının on dört penceresinden bazıları vitraylı camla kaplıdır.
Beykoz, Yalıköy mevkiindeki 1854 tarihli Beykoz Kasrı, Osmanlı Sultanı Abdülmecid Dönemi’nde yapılmıştır. Bu nedenle Mecidiye Kasrı adıyla da anılır. Genişçe bir bahçenin içinde yer alan iki katlı olan tarihi yapı, Beykoz’un kalbinde, yıllar boyu saray erkânından birçok kişiyi ağırlamıştır. Osmanlıların sayfiye olarak kullandığı Beykoz Kasrı, günümüzde restore edilmiş ve Osmanlı Dönemi eşyalarının sergilendiği bir müzeye dönüştürülmüştür.
Yoros Kalesi’nin güneyinde yer alan Yuşa Tepesi, Beykoz’un en yüksek tepesidir. Denize en yakın tepe olan Yuşa Tepesi, Hz. Yuşa’nın türbesine de ev sahipliği yapar. Oldukça uzun boylu olduğu rivayet edilen Yuşa Hazretleri’nin kabri, yaklaşık 17 metre uzunluğundadır. Kabrin görkemli duruşu, ziyaretçileri en çok etkileyen şeylerden biridir. Beykoz’un birçok noktasında olduğu gibi eşsiz bir manzaraya sahip olan bu tepede, aynı adı taşıyan bir cami bulunur.
Serbostani Mustafa Ağa Camii olarak da bilinir. Osmanlı mimarisinin 19. yüzyıla ait örneklerinden biri olan camide, eşsiz bir ahşap işliği göze çarpar. 2006 senesinde yenilenen tarihi ibadethane, orijinalliğini büyük ölçüde kaybetse de ahşap tavanı ve süslemeleri onarılarak muhafaza edilmiştir. Beykoz’un sahilinde yer alan cami, içeriye adım atanları anında etkisi altına alan müstesna yapılardan biridir.
Beylikdüzü’nde sosyal bir alan oluşturan West İstanbul Marina, deniz üzerinde altı yüz kadar tekneye park hizmeti verir. Marina kompleksi, yat sahipleri dışında ilçe sakinlerinin de sıkça uğradığı yerlerdendir. Yüzme havuzu, spa merkezi sadece yat kulübü üyelerine hizmet verirken kültür ve sanat merkezi, yelken okulu, plaj, kafe ve restoranları, kulüp üyesi olmayanlara da sosyalleşme ve eğlenme imkanı sunar.
Beylikdüzü sahil şeridinin 220 bin metrekarelik bir alanının doldurulması ile kurulan Gürpınar Su Ürünleri Hali, balık türlerinin tanıtıldığı ve satıldığı, büyük bir sergi ve pazar alanı niteliğindedir. İçerisinde su ürünlerinin tanıtıldığı bir Deniz Müzesi, balık hali, kafe ve restoranlar bulunur. Marmara Denizi’ne geniş bir açıdan bakan Gürpınar Su Ürünleri Hali, Beylikdüzü ve çevre ilçelerden birçok kişinin uğrak yerleri arasında bulunur.
Pera Müzesi, Beyoğlu’nun Asmalı Mescit Mahallesinde 1893 tarihli Bristol Oteli’n binasında hizmet veren özel bir müzedir. Müze binası 2005 yılında, tarihi otelin ön cephesi orijinalliğini koruyacak şekilde yenilenmiştir. Müzede Oryantalist Resim Koleksiyonu ve dönem dönem birçok sergi görülebilir. Pera, eğitim, konser, film gösterimleri gibi çeşitli sanatsal aktivitelerin de düzenlendiği yaşayan müzelerden biridir.
Beyoğlu’nun tarihi yapılarından biri olan Galata Mevlevihanesi, 1491 yılında külliye olarak inşa edilmiştir. Kulekapı ismiyle de bilinen Galata Mevlevihanesi’nde, derviş odaları, kütüphane, semahane, türbe gibi birden fazla yapı bulunur. Bir dönem okul ve lojman olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise hem müze hem de sema gösterilerine sahne olan bir semahane olarak kullanılır. Müze binası ahşaptan yapılmıştır ve toplamda üç katlıdır. Müze içerisinde yer alan semahane bölümü sekizgen yapılıdır ve Barok mimarisi örneklerinden biridir. Semahanede düzenli olarak sema gösterileri yapılır ve Şeb-i Arus zamanında özel törenler düzenlenir.
Galatasaray Mevlevihane’sinde, divan edebiyatı eserleri, Mevlevilik kültürünü dair eserler, Türk musikisi aletleri sergilenir. Burada, 19. yüzyıl mimarisi olan Şeyh Galip Türbesi de görülebilir.
1481 tarihli Galatasaray Hamamı, Galatasaray Külliyesi’nin bir parçası olarak inşa edilmiştir. Beyoğlu’ndaki tarihi hamam, Galatasaray Lisesi’nin yanındadır. 1965 senesinde yenilenen hamam, kadınlara ve erkeklere ayrı hizmet sunan iki kısımdan oluşur. Yenileme çalışmaları neticesinde mimari özelliklerini büyük ölçüde yitirse de hamamların mistik havasını burada hissedebilmek mümkün…
Beyoğlu Cezayir Sokağı’nda Fransız ürünlerinin satıldığı ve Fransız Kültür Merkezi’nin yer aldığı Fransız Sokağı, birçok kafe ve restorana ev sahipliği yapar. Galatasaray Lisesi’nin arkasında kalan sokak, 2003 yılında Fransız mimarisini ve kültürünü yansıtacak şekilde düzenlendiği için bu isimle anılır.
Taksim’e adını veren, İstiklal Caddesi’nin girişinde, meydanda yer alan tarihi Taksim Maksemi, Osmanlı Dönemi’nde yapılmıştır. Sekizgen yapılı su deposu, bölgeye su dağıtmak, taksim etmek amacı ile 1732 senesinde inşa edilmiştir. Günümüzde işlevi olmayan tarihi su deposu, Taksim’in sembollerinden biridir.
Beyoğlu, Galata’da yer alan Arap Camii, İstanbul’un fethine dek San Paolo Kilisesi olarak hizmet vermiştir. Beyoğlu’nda, Gotik üslupla inşa edilmiş tarihi yapı, 1475 yılında camiye dönüştürülmüştür. Minaresi, kare yapılıdır. Bu hali ile klasik cami mimarisinden ayrılan tarihi ibadethane, hala hizmet veriyor.
Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi, 1996 senesinden bu yana ahşap endüstrisinden turizme kadar farklı sektörlerin sergi alanı olmuştur. Büyükçekmece’de yaklaşık 145 bin metrekarelik bir alanda hizmet verir. Türkiye’de, fuar alanında öncü kuruluşlardan biridir. Büyükçekmece’deki devasa fuar alanı dışında, Adana, Bursa, İzmir, Konya, Diyarbakır gibi şehirlerde, Orta Doğu, Asya, Avrupa kentlerinde de birçok fuar ve kongre organizasyonuna imza atmıştır.
Büyükçekmece’de yer alan Osmanlı mimarisi örneklerinden biridir. Mimar Sinan’ın eseri olan tarihi ibadethane, 1567 yılında hizmete açılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde sadrazam olan Sokullu Mehmet Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Kesme taş ve tuğla ile örülen duvarlarını, kurşun bir çatı kaplar. Bu caminin en dikkat çekici kısmı, minaresidir. Taştan oyularak yapılmış minaresi, özenli bir taş işçiliğinin nadide örneklerindendir. Klasik cami minarelerinden farklı olarak minber şeklinde tasarlanmıştır.
Enver Paşa Köşkü, Büyükçekmece sahilinde, denize nazır bir konumdadır. Üç katlı olan tarihi yapı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında, Enver Paşa ve ailesini ağırlamıştır. O dönemde yazlık olarak kullanılmış beyaza boyalı ahşap köşk, bahçesinde küçük bir havuz da barındırır.
Büyükçekmece, Mimarsinan Mahallesinde yer alan Dünya Kostümleri Müzesi’nde farklı kültürlerin yaşam tarzını ortaya koyan giysiler sergilenir. 40’ı aşkın ülkeden gelen kostümler, insanlığın paylaştığı ortak değerleri vurgular. Müzede, ayda bir kez düzenlenen çeşitli etkinliklere katılabilmek de mümkün…
Türkiye’de göç temalı müzelerden biri olan Mübadele Müzesi, Çatalca’nın Kaleiçi Mahallesindedir. Önceleri Rum tavernası, Cumhuriyet sonrasında ise banka olarak kullanılmış tarihi bir binanın yenilenmesi ile 2001 yılında hizmete açılmıştır. Müzede, Lozan mübadillerinin geride bıraktığı eşyalar sergilenir. Uzun yıllar boyunca Rumların ve Türklerin bir arada yaşadığı Çatalca, Mübadele Müzesi ile evlerini terk etmek durumunda kalmış insanların yaşamını gözler önüne serer.
Çatalca kıyılarını süsleyen Yalıköy Plajı’na ormanlık bir alandan geçerek ulaşılır. Dinlenme ve kamp için elverişlidir. Bu plajın en dikkat çekici özelliği, Podima taşı olarak adlandırılan, peyzaj için kullanılan özel taşlarla bezeli olmasıdır. Huzuru, masmavi denizine borçlu olan Yalıköy Plajı, Karadeniz kıyısındadır. Plajın yakınında İnceğiz Mağarası yer alır.
1575 tarihli Ferhatpaşa Camii, Mimar Sinan’nın Çatalca’daki eserlerinden biridir. Birkaç kez yenilenen tarihi ibadethanenin yanı başında, aynı adı taşıyan bir çeşme bulunur. Osmanlı Dönemi’nin kare yapılı, klasik camilerinden biridir. İki yapı da Osmanlı sadrazamı olan Ferhat Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Çatalca’nın Ferhatpaşa Mahallesinde konumlanan Ali Paşa Camii, Osmanlı Dönemi’nde inşa edilmiştir. Büyük bir kubbe ile örtülü duvarları, kesme taş ve tuğladan örülmüştür. Bir tane minaresi vardır ve tek şerefelidir. Birkaç kez onarılan tarihi ibadethane, hala hizmete açıktır.
Esenler’in önemli tarihi yapılarından biri olan Davutpaşa Kışlası, Osmanlı İmparatoru II. Beyazıt Dönemi’nde sadrazam olan Koca Davut Paşa tarafından yaptırılmış büyük bir komplekstir. İstanbul’un tarihi yapılarının pek çoğunda olduğu gibi bunda da mimar Balyan ailesinin imzası vardır. Osmanlı zamanından 1999 senesine dek askeri amaçla kullanılmıştır. Kışlanın bulunduğu yer, Bizanslıların da yerleşim yeri olmuştur. Tarihi kışlanın altında birçok kola ayrılan bir tünel ağı keşfedilmiş; ancak güvenlik nedeniyle tünel girişleri kapatılmıştır. Her daim gizemli bir havası olan Davutpaşa Kışlası, birkaç defa onarımdan geçmiştir. Şimdilerde, Yıldız Teknik Üniversitesinin yerleşkesi olarak kullanılır.
Eyüp’te yer alan Sokollu Mehmet Paşa Türbesi, Mimar Sinan tarafından 1568 senesinde yapılmıştır. Camii Kebir Sokakta, Eyüp Sultan Camii’nin yanındadır. Osmanlı Sadrazamı Sokollu Mehmet Paşa’nın isteği üzerine inşa edilen türbe, sekizgen bir yapıdır. Kesme taştan örülme duvarları ve kubbesi vardır. Kemerli pencerelerinin bir kısmı, vitrayla süslenmiştir. Türbede Mehmet Paşa’nın ve ailesinin sandukaları bulunur.
Gaziosmanpaşa ilçesinin merkezi olan meydan, mağaza, kafe ve restoranların bir arada bulunduğu, ilçe sakinlerinin sosyalleştiği yerdir. İlçeye ismini veren, Osmanlı - Rus Savaşı (1877 - 78) sırasında bu bölgeyi savunurken gazi olan asker ve devlet adamı Gazi Osman Paşa’nın anıtı, meydanda görülebilir.
Güngören’in en önemli tarihi yapısı olan Genç Osman Camii, 400 yılı aşkın bir süredir ayaktadır. Yakın zamanda restore edilen tarihi ibadethane, kesme taş ve tuğla ile yapılmıştır. Tek şerefeli bir minaresi bulunan cami, 1611 senesinde inşa edilmiştir. Avcılığa olan merakı ile ün salmış Genç Osman, 14 yaşında iken padişah olmuş, 17 yaşında ise Yeniçeri ayaklanmasında öldürülmüştür.
Bugünkü tarihi yarımadada kurulmuştur kadim kent İstanbul. İstanbul’un sadık koruyucuları olan surlar, Bizanslılar Dönemi’nde I. Konstantin tarafından Konstantinopolis şehrini korumak amacıyla 5. yüzyılda inşa edilmiştir. Gün geçtikçe artan nüfus, Konstantinopolis’in genişlemesini sağlamış, 5. yüzyılın ilk çeyreğinde şehir batıya, Marmara Denizi’ne doğru genişlemiştir. II. Theodosius Dönemi’nde İstanbul’un surları, Ayvansaray’daki Tekfur Sarayı’na kadar ilerlemiştir. Tarihi yarımada, binlerce yıl bu surlarla korunmuştur. Bizanslıların yıllarca kente hakim olmasını sağlayan surlar, birkaç defa onarılmıştır. 400’e yakın kulesi, 40’ı aşan kapısı, kapıların önüne kazılan hendekler, stratejik noktalara kurulan karakollar…. Bizanslılar, kenti korumak adına pek çok önlem almıştır. Manevi güçlerin de şehri koruduğuna inanılmış, önemli kişilerin mezarları, sur dibinde yer almıştır. Osmanlılar zamanında da sur dışına türbeler inşa edilmiştir. Sur kapılarının bir kısmı günümüze kadar gelmiş, bazıları yer aldığı mevkiye isim vermiştir. Edirnekapı, Topkapı, Kumkapı, Yenikapı… Hala varlığını koruyan, askeri amaçla kullanılmış Belgradkapı, surların günümüze kadar gelmiş sembol kapıları arasındadır.
Roma, Bizans ve Osmanlı… Kente hakim olmuş farklı uygarlıkların kültürleriyle yoğrulmuş olduğunun bir kanıtıdır İstanbul Surları…
Santral İstanbul, 1983 senesine dek Silahtarağa Elektrik Santrali olarak kullanılan ve günümüze atıl durumda kalan santral binasında kurulmuştur. Elektrik santrali, Osmanlılar Dönemi’nde, 1914 yılında, Kağıthane sınırları içinde inşa edilmiştir. İstanbul Bilgi Üniversitesi öncülüğünde yenilerek 2007 yılından bu yana pek çok sergi, konser, panel gibi çeşitli sanat aktivitelerine yer verir. Haliç’İn yakınında yer alan Santral İstanbul, İstanbullular için önemli bir sanat merkezi olmasının yanında, Enerji Müzesi’ne sahiptir. Eski elektrik santrallerinin düzenlenmesi ile kurulan Enerji Müzesi, endüstriyel alanda Türkiye’nin ilk arkeoloji müzesi unvanına sahiptir.
Geniş bir rekreasyon alanına sahip olan Kartal Sahili, kafe, restoran ve sosyal tesisleri ile pek çok kişinin uğrak yerleri arasındadır. Sahil boyunca palmiyeler ve çeşitli ağaçlar, huzurlu ve güzel bir görüntü oluşturur. Sahilde, bisiklet parkuru, yürüyüş alanı ve egzersiz aletleriyle denize karşı spor yapma imkanı bulunur.
Kartal’ın tek kilisesi olan Surp Nişan Ermeni Kilisesi, ilk olarak 16. yüzyılda yapılmıştır. Kilise binası, 1700’lü yılların sonunda yıkılmış, bugünkü hali, 1856 yılında yeniden inşa edilmiştir. Taştan yapılma üç katlı ibadethane, günümüze dek birkaç kez onarımdan geçmiştir ve hala ibadete açıktır.
Zamanın içinden geçip otomobilin keşfine kadar geriye gideceğiniz Otomobil Müzesi, Küçükçekmece’nin dikkat çekici mekanlarındandır. Koleksiyoncu, mühendis Mehmet Arsay tarafından kurulmuştur. Tarihin ilk otomobili olan 1886 model Benz markalı araçtan, 1973 model araca kadar geniş bir yelpazesi vardır. Mehmet Arsay Klasik Otomobil Müzesi, klasik otomobillere ilgisi olan ve dünya tarihini değiştirmiş bu araçların gelişimini gözlemlemek isteyenlerin mutlaka görmesi gereken bir yer…
Maltepe’de sahil şeridinin doldurulması ile 120 hektarlık bir alanda kurulmuş olan Orhangazi Şehir Parkı, büyük - küçük herkesin hoşça vakit geçirebileceği bir rekreasyon alanıdır. Oyun parkı, kaykay ve paten pisti, yürüyüş parkuru, bisiklet yolu, tenis, futbol, voleybol, basketbol ve mini golf sahaları, şehir parkında pek çok aktiviteye olanak tanır. Orhangazi Şehir Parkı, piknik alanı, gül bahçesi, türlü türlü ağaçları ve çiçekleri ile doğanın içinde bir dinlenme yeridir. Her mevsim pek çok kişinin ziyaret ettiği parkta, kafeteryalar da bulunur.
Maltepe’nin simge değerlerinden biri olan Bakireler Anıtı, diğer adı ile Bakireler Tapınağı, Süreyya Plajı’nda yer alır. 1950’li yıllarda, Maltepe’de Süreyya Paşa Plajı’nın plaj olarak hizmet verdiği zamanlarda, deniz kıyısından 50 metre uzaklıkta yer almıştır. Kentsel yapılaşmanın yoğunlaşması ve meşhur Süreyya Paşa Plajı’nın denizden uzaklaştırılması neticesinde Bakireler Tapınağı da şu an bir alışveriş merkezi niteliğinde olan Süreyya Plajı’nın otopark kısmında kalmıştır. 6 sütunun üzerine oturulmuş bir kubbeden oluşan anıt, pek çok defa onarılmış ve boyanmıştır. Yunan Mitolojisine göre evlenmek isteyen hanımlar, Bakireler Anıtı’nı ziyaret ederse bu istekleri gerçekleşir.
Pendik’te, Adalar manzarasına hakim yemyeşil bir tabiat harikası olan Gözdağı Korusu, Pendik’in en önemli doğal alanlarından biridir. Koruda, Tuzla’dan Maltepe’ye kadar geniş perspektifli bir seyir alanı vardır. Koru içerisindeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait Gözdağı Sosyal Tesisleri, çam ağaçlarının içinde leziz yemekler sunan bir restorana sahiptir.
İstanbul’un seyir teraslarından biri olan Safa Tepesi, Sancaktepe’nin bol oksijenli, eşsiz manzaralı yerlerindendir. Geniş bir perspektifle, muazzam bir manzaraya sahip olan Safa Tepesi’nde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal tesisi vardır. Sosyal tesis bünyesinde, lezzetli yemeklerin sunulduğu restoran, yürüyüş parkuru, çocuk parkı, cami, süs havuzu ve spor sahaları yer alır.
Dünya ve diğer gezegenleri anlatmak adına kurulmuş olan Sancaktepe Bilim ve Deney Merkezi, her yaştan öğrencinin ve birçok insanın ufkunu genişletmeyi amaçlar. Planetaryum yani gezegen evi, evrenin sırlarına vakıf olmayı amaçlayan pek çok kişiye hayallerini gerçekleştirme fırsatı verir. Bilim ve Deney Merkezi, Sancaktepe için önemli bir eğitim yuvası ve gezi rotasıdır.
Silivri, Değirmen köyü mevkiinde yer alan Germiyan Rum Kilisesi, Osmanlı Dönemi’nde 1800’lü yılların son çeyreğine doğru inşa edilmiştir. Tek katlı, kesme taş ve tuğladan yapılma ibadethane, 1923 - 1924 yıllarındaki Türkiye - Yunanistan Mübadelesine dek aktif olarak kullanılmıştır. Günümüzde hizmete vermeyen kilise, tarihi yapılara ilgili olanların görmek isteyeceği bir yer…
Sultanbeyli Gölet’in çevresinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulmuş olan sosyal tesis, ilçede ilgi gören, doğası ile etkileyici yerlerdendir. Tesis kapsamında, çay bahçesi, restoran, çocuk parkı, yürüyüş parkur, spor sahaları, su oyun parkı ve seyir terasları bulunur. Burayı ilgi çekici kılan en özel şey ise gölet üzerinde düzenlenen ışıklı gösterilerdir.
Su kaynakları ile ünlü olan Sultangazi’de, Alibey Deresi üzerindeki Mağlova Kemeri, Sultangazi’nin simgelerindendir. Mimar Sinan’ın 1562 yılında tamamladığı tarihi yapı, en gösterişlin kemer örneklerden biridir. İki katlıdır ve uzunluğu 257 metreyi bulur. İki katında da 8 göz vardır. 450 yaşını aşmış bu sanat eseri, UNESCO Dünya Mirası listesindedir.
Güzelce Kemeri, Sultangazi’nin bereket kaynağı olan Alibey Barajı’nın havzasındadır. Kesme taştan yapılma su kemeri, Mimar Sinan’ın eserlerindedir. Mağlova Kemeri gibi iki katlıdır. Altında 8, üstünde ise 11 gözü bulunur. Büyük bir kısmı su altında kalmış olsa da yaz geldiğinde çekilen baraj suyu, su kemerininin tüm ihtişamı ile ortaya çıkarır. Gözlüce Kemeri ya da Cebeciköy Kemeri olarak da bilinir.
Şişli’nin popüler semti olan Nişantaşı, moda, alışveriş ve sanat denince İstanbul’da akla ilk gelen yerdir. Dünya çapında ünlü olan birçok markanın tercihidir Nişantaşı. Teşvikiye, Abdi İpekçi ve Vali Konağı Caddeleri, semtin en hareketli olduğu noktalardır. Nişantaşı denince de birçok kişi buraları bilir; ancak bu semt, alışveriş ve lüksten ibaret değildir. Maçka Parkı, konser ve çeşitli etkinliklerin ev sahibi olan Küçükçiftlik Park, 1854 tarihli Teşvikiye Camii, 1900’lü yılların başında inşa edilmiş zarif ve şık apartmanlar, Nişantaşı'nın ilgi çekici yerleridir. Semtin en popüler yeme - içme mekanları, Atiye Sokakta yer alır.
Nişantaşı semtinin adı, semt sınırları içerisinde yer alan nişan taşlarından gelir. Osmanlı zamanında, avcılık ve okçuluk yarışlarında rekor niteliğindeki atışlar, okun düştüğü yere dikilen ve “nişan taşı” olarak adlandırılan sembollerle taçlandırıldı. Nişantaşı da Osmanlılar zamanında farklı dönemlerde dikilmiş beş farklı nişan taşına ev sahipliği yapar. Teşvikiye Camii girişinde ve avlusunda, Harbiye Karakolu’nun önünde, Teşvikiye ve Vali Konağı caddelerinin kesişiminde, Ihlamur Yolu bir apartmanın bahçesinde, her biri farklı tasarlanmış olan bu taşlar görülebilir. Pek çok defa görmeden yanından geçilen bu taşlar, Nişantaşı’nın görünen yüzünden çok ötesini anlatır gibidir.
Şişli ilçesinin sembol yapılarından biri olan Şişli Camii, 1949 yılında hizmete açılmıştır. Mimar Vasfi Egeli’nin tasarımı olan ibadethane, Cumhuriyet’in ilanı sonrasında yapılan ilk camidir. Yığma küfeki taşından örülmüş duvarlarının üzerini, görkemli bir kubbe örter. Ana kubbeyi sarmalayan üç yarım kubbesi vardır. Taştan yapılma minaresi, İslam mimarisi figürleri ile süslenmiştir ve tek şerefelidir.
Atatürk Müzesi, Şişli’de yer alır ve diğer ismi İnkılap Müzesi’dir. Üç katlı olan ev, Mustafa kemal Atatürk ile beraber Zübeyde Hanım ve Makbule Hanım’ı da ağırlamıştır. Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkma kararını bu evde almıştır. 1918’in Kasım ayında yerleştiği evden 16 Mayıs 1919’da ayrılmıştır. Atatürk Müzesi’nde, Kurutuluş Savaşı ile ilgili tablolar, Mustafa Kemal’in eşyaları, kıyafetleri ve çeşitli belgeler sergilenir.
Kalabalık kentin sakin köşelerinden Tuzla Marina, 750 adet tekne bağlama kapasitesine sahip bir marina olmasının yanında, insanların sosyalleşmesini sağlayan bir yaşam alanıdır. Marina kapsamında yürüyüş yapacak alanlar, açık hava bir alışveriş merkezi olan Viaport Marina, restoran ve kafeler, sinema, otel, marinanın karşısına konumlanmış bir roller coaster, pek çok balık türünün görülebileceği bir akvaryum bulunur.
İsveç menşeli mobilya ve ev tekstili mağazası olan Ikea, Ümraniye’nin popüler bir sosyalleşme yeridir. Mutfak ürünleri, ev tekstil, mobilya ve dekorasyona dair pek çok eşyanın satıldığı dev mağazada, İsveç yemeklerinin tadılabileceği bir restoran ve market bulunur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk bankası olan İş Bankası, 1890 tarihli eski Postane binasında özel bir müzeye sahiptir. Müze, Fatih’teki Hobyar Mahallesinde yer alır. 1927 ile 2004 yılları arasında İş Bankası Eminönü - Yenicami Şubesi olarak kullanılmış olan tarihi bina, tüm özellikleri muhafaza edilerek yenilenmiş, eski dönem eşyaları ile donatılmıştır. Zaman yolculuk yapmanızı sağlayacak olan müze, İş Bankası’nın kurulduğu yıllardan bu yana (1924) kullanılan, daktilo, kumbara, kopya makinesi gibi eşyaların; makbuz, fotoğraf, poliçe gibi yazılı objelerin sergilendiği özel bir yerdir.
Feshane, Haliç’in kıyısında konumlanmıştır ve Eyüpsultan’ın simgesidir. Osmanlı Dönemi’nde II. Mahmut tarafından Osmanlı ordusuna kıyafet dikilmesi amacı ile burada bir dokuma fabrikası kurulmuş. Feshane-i Amire olarak adlandırılmış tarihi dokuma evi, buraya adını vermiştir. Tarihi fabrika, günümüzde restore edilerek fuar, kongre, sergi ve kültür merkezi olarak hizmet verir. Tesis kapmasında İBB’nin restoranı da bulunur.
Osmanlılar Dönemi’nde padişahlar tahta çıkmadan evvel, Cülus Töreni adı verilen, ata binip kılıç kuşandıkları törenlere katılırlardı. Eyüpsultan’ın tarihi sokağı olan Cülus Yolu, bu törenlere sahne olmuş sembol yerlerdendir. Eyüp Sultan Camii’nin arkasında yer alır. Şimdiki adı Sultan Reşat Caddesi (Çıkmazı) olan tarihi sokak, taşla kaplıdır. Cülus Yolu’nda tarihe kısa bir yolculuk yaparken yol üzerindeki Adile Sultan Türbesi, Eyüp Sultan Camii gibi kutsal mekanlar da gezilebilir.
Beyoğlu’nda konumlanmış Dolmabahçe Camii, diğer ismi ile Bezmialem Valide Sultan Camii, 1855 senesinden bu yana ibadete açıktır. Garabet Balyan’ın tasarımı olan kutsal mekan, Sultan Abdülmecit’in annesi olan Bezmialem Valide Sultan’ın isteği ile inşa edilmiştir. Valide Sultan’ın cami inşası bitmeden evvel vefat etmesi üzerine Sultan Abdülmecit, caminin tamamlanmasını sağlamıştır. İnce iki minaresi ve kabartmalı süslemeleriyle Barok mimarisi örneklerinden biridir.
Taksim, Beyoğlu’nda bulunduğu sokağa adını vermiş olan Selime Hatun Camii, Osmanlı kaptan-ı deryası Kılıç Ali Paşa’nın hanımı, Selime Hatun adına yaptırılmıştır. 16. yüzyılda inşa edilmiş olan kutsal mekan, Osmanlı mimarisi özelliklerini yansıtır. Bugüne dek birkaç defa onarılan caminin yığma tuğladan örülmüş olan dış duvarları, kiremit rengine boyanmıştır.
İstanbul Modern olarak da anılan müze, Karaköy mevkiinde konumlanmıştır. Sergi, eğitim ve çeşitli etkinliklerin düzenlendiği sanat tarihi müzesi, kütüphane, mağaza, sinema salonu ve restorana sahiptir. Ücretsiz sanat eğitim programları, aile - çocuk atölyeleri ve birçok sosyal projeye imza atan İstanbul Modern Sanat Müzesi, ziyaretçilerine sunduğu aktivitelerle etkileşim seçeneği sunan özel bir sanat evi niteliğindedir.
Kadıköy’ün ünlü caddesi Bahariye’nin asıl adı General Asım Gündüz Caddesi’dir. Nostaljik tramvayı ile İstiklal Caddesi’ne benzer. Kadıköy’ün en kalabalık yerlerinden biri olan Bahariye Caddesi’nde pek çok markanın mağazasını yan yana sıralanmıştır. Meşhur Boğa Heykeli’nden başlayan ve Moda’ya kadar uzanan cadde, araç trafiğine kapalıdır. 1927’de hizmete açılmış olan ünlü Süreyya Operası, Nazım Hikmet Kültür Merkezi, Kadıköy Sineması, kilise ve pasajları ile Anadolu Yakası’nın her daim kalabalık olan yerlerindendir. Cadde boyunca konumlanmış sokak müzisyenleri ile burası rengarenktir. Bahariye’de kısa bir dinlenme için caddedeki banklar tercih edilebilir. Bahariye’nin kafe ve restoranları da boldur.
Kadıköy’ün her daim rağbet gören, büyüsünü ve canlılığını yitirmeyen Tarihi Kadıköy Çarşısı, vapur iskelesine kısa bir yürüme mesafesinde, birkaç sokak boyunca yayılmış dükkan ve yeme - içme mekanlarından oluşur. Sokaklara taşmış masalarında birçok kişiyi ağırlamış olan yüzyıllık lokantalar, kahveciler, tadıyla ve adıyla ün salmış pastane ve şekerciler, manav, baharatçılar… Deniz kokusunun sızdığı sokaklara, baharat ve taze çekilmiş kahve kokularının karıştığı Kadıköy Çarşısı, yüzlerce yılı aşkın bir süredir varlığını sürdürüyor. Kalabalıkla beraber yürümek zor gibi görünse de tarihi çarşıya adım atar atmaz kalabalığın bir parçası olacağınız Kadıköy Çarşısı’nda, aradığınız pek çok şeyi bulabilir, farklı yerleri ve yüzyıllık lezzetleri keşfedebilirsiniz.
Kadıköy Boğa Heykeli’nden Bahariye Caddesi’ne girince ilk solda yer alan Ali Suavi Sokak, namıdiğer Sanatkarlar Sokağı, sanatçı, emektar, zanaatkar ve sanata değeler verenlerin buluşma yeridir. Sanatçılar Sokağı olarak da anılır. Sokağın girişinde Osmanlı Dönemi’nde yaşamış gazeteci, düşünür Ali Suavi’nin büstü bulunur. Sanatkarlar Sokağı’nın sembol yerlerinden Nazım Hikmet Kültür Merkezi, ağaçlarla bezeli bahçesiyle huzur vericidir. Sokak boyunca zanaatkarlar, sanatçıların küçük dükkanları, sokağın konseptine uygun otantik kafeler, el yapımı hediyeliklerin satıldığı dükkanlar yer alır.
Kadıköy’ün Caferağa Mahallesindeki Tellalzade Sokağı, burada yer alan antika dükkanları nedeniyle Antikacılar Sokağı olarak anılır. Eşyalardaki yaşanmışlık hissine, geçmişin estetik anlayışına tutkun olanların buluşma yeridir. Nostalji aşıklarının uğrak noktası olan Antikacılar Sokağı, buranın ruhunu yansıtan kafelerinde, birçok kişiyi ağırlar. Aklınıza gelebilecek pek çok şeyi bulabileceğiniz dükkanlar, plakçılar ve takıcılar… Mistik havası ile etkileyici olan bu sokakta herkese hitap edecek şeyler vardır.
Geçmişte Ermenilerin yaşadığı, kadife dükkanlarıyla bilinmiş, namıdiğer Kadife Sokak, Kadıköy’ün her zaman ilgi gören, kalabalık sokaklarından biridir. Barlar sokağında birçok eğlence mekanı, kafe ve buraya adını veren barlar yer alır. Barlar Sokağının başlangıcında, ünlü Rexx Sineması vardır. Gece - gündüz hareketli olan meşhur sokak, kafe ve bara dönüştürülmüş tarihi evleriyle otantik bir havaya sahiptir.
Osmanağa Camii, aynı adlı mahallede, Kadıköy - Söğütlüçeşme’de yer alır. İlk olarak 1612 senesinde I. Ahmet Dönemi’nde kapı ağası Osman Ağa tarafından yaptırılmıştır. Farklı dönemlerde vuku bulan yangın felaketleri nedeniyle birkaç kez onarılmış ve 1878 senesinde yeniden inşa edilmiştir. Taş ve tuğladan yapılma caminin tek şerefeli bir minaresi vardır. Caminin bahçesinde 1880’li yıllarda dikilmiş yaşlı bir çınar ağacı bulunur.
Türkiye’nin değerli sanatçılarından Barış Manço, yaşamının bir kısmını Kadıköy, Moda’da, iki katlı bir köşkte geçirmiş, vefat edince de evi, hayranlarının ziyaretine açılmıştır. Geçen yıllara rağmen, 7’den 70’e herkesin dilinde olan şarkılarıyla Moda’nın simgelerinden biridir Barış Manço…
19. yüzyılda inşa edilmiş olan köşk, 1970’li yıllardan Manço’nun vefatına kadar (1999) kendisi ve ailesini ağırlamış, sanatçının pek çok çalışmasına tanık olmuştur. Sanatçının heykeli, evin girişinde misafirleri karşılar. Evin içinde Barış Manço’nun kendine has tarzını yansıtan giysileri, diğer kişisel eşyaları, balmumu heykeli ve müzik aletleri sergilenir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün silah arkadaşı, Kurtuluş Savaşı’nın önemli kahramanlarından Kazım Karabekir Paşa’nın Erenköy’de yer alan evi, 2005 senesinden bu yana müze olarak hizmet verir. Tarihi ev, II. Abdülhamit Dönemi’nde, 1800’lü yılların sonuna inşa edilmiştir. İtalyan mimar Rozette tarafından tasarlanmıştır. Kazım Karabekir Paşa, 1930 yılında evi satın almış, 1938’e dek burada yaşamıştır. Kazım Paşa’nın meclis başkanı seçilmesi ile beraber Karabekir ailesi Ankara’ya taşınmış, burası ise sayfiye olarak kullanılmıştır.
Müzede, Kazım Karabekir’in kemanı, fotoğraf, silah ve üniformaları sergilenir. Müzenin en dikkat çekici objesi, Paşanın cephede giydiği botlarının hemen yanında sergilenen, Çanakkale Savaşı sırasında Kazım Paşa’nın çadırına isabet eden şarapnel parçasıdır.
Fatih’te Ayvansaray Mahallesinde konumlanmış tarihi ibadethanelerden biridir Ferruh Kethüda Camii. Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde, kethüda, diğer ismi ile kahya olan Ferruh Ağa tarafından yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın tasarımı olan cami, kesme taş ve tuğladan örülmüş dikdörtgen duvarlar üzerinde yükselmiştir. 1563 senesinde hizmete açılan tarihi ibadethane, tek şerefeli minareye sahiptir. Kutsal mekan, günümüze dek birkaç kez onarılmıştır ve hala ibadete açıktır.
Üsküdar’ın Paşalimanı ve Kuzguncuk Tepesi mevkiine yayılan Fethi Paşa Korusu, Boğaz’ın muhteşem manzarasına hakimdir. Çeşit çeşit ağaçlarla bezeli koru, Osmanlı Dönemi’nin önemli mesireliklerindendir. Kuzguncuk Korusu olarak da bilinen mesireliğin ismi, II. Mahmut ve Sultan Abdülmecid zamanında vali olan Fethi Paşa’dan gelir. Korunun içindeki Fethi Paşa Konağı, bir dönem yazar Cemil Meriç’i de ağırlamıştır. Günümüzde bu konak, yenileme çalışmaları neticesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal tesisi olarak hizmet verir. Korunun içinde seyir terasları, rengarenk çiçeklere bezeli bahçeler, leziz yemeklerin sunulduğu bir restoran yer alır.
Küçük Çamlıca Korusu’nda, ağaçların arasında konumlanmış olan Su Köşkü, içinde ördeklerin yüzdüğü, göle benzeyen doğal görünümlü bir süs havuzuna sahiptir. Belediye tarafından kafeterya olarak işletilen Su Köşkü, ahşaptan yapılmıştır. Köşkün içi, geleneksel Türk halıları ile döşenmiş, taşlı avizelerle süslenmiştir. Köşkün çevresi, lale, sümbül gibi narin çiçeklerle donatılmıştır.
Eyüpsultan’ın Nişanca Mahallesi’nde konumlanmış olan Defterdar Mahmut Efendi Camii, 1542 tarihinde inşa edilmiştir. Mimar Sinan’ın eserlerinden biri olan tarihi ibadethane, Defterdar Nazlı Mahmut Efendi tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan örülme duvarlarını geçmişte ahşap bir çatı kapatmış, günümüzdeki çatısı kiremitten yapılmıştır. Camiinin minaresi tek şerefeli ve kısadır. Halen ibadete açık olan kutsal mekanda, kafesli pencereler dikkat çeker.
Fatih’te, Alibeyköy Osmanlı Parkı’nda yer alan Ali Kuşçu Uzay Evi, evrene ilgi duyanların buluşma yeridir. Bir bilim merkezi olarak uzaya ve gezegenlere dair eğitimler verir ve insanların bilime olan merakını gidermeye yardımcı olur. Osmanlı Dönemi’nde yaşam sürmüş bir gökbilimci ve matematikçi olan Ali Kuşçu’dan adını alan uzay evi, günlük ve dönemlik eğitim seçenekleri sunar.
Eyüpsultan’da konumlanmış olan tarihi kilise, 1770’li yıllarda yapılmıştır. O dönemde ahşaptan yapılmış olan kutsal mekan, zamana yenik düşmüş ve yıkılmıştır. Günümüzdeki haline ise 1855’te ulaşmıştır. Kagir yapı, yakın zamanda yenilenmiştir. Apostolik Ermeni kilisesi, halen ibadete açıktır.
Eyüpsultan’da konumlanmış olan Caferpaşa Medresesi, Osmanlı hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde vezir olan Cafer Paşa tarafından yaptırılmıştır. 16. yüzyıl Osmanlı mimarisi örneklerinden biridir. Kurşun kaplı bir kubbe ile örtülü olan Dersane bölümü, kare planlıdır. Kesme taştan yapılma tarihi mekanı yer yer kafesli pencereler süsler. Medrese, günümüzde Caferpaşa Kültür ve Sanat Merkezi olarak hizmet verir.
Surp Yeghia Ermeni Kilisesi, Eyüpsultan’da yer alan Apostolik kiliselerden biridir. 16. yüzyılda yapıldığı düşünülen tarihi yapı, uzun duvarların ardına gizlenmiştir. Surp Yeğya Kilisesi olarak da anılan kutsal mekan, Ermeni nüfusun ağırlıklı olduğu Nişanca Mahallesi’nde konumlanmıştır. Halen faaliyettedir ve 1995 yılında yenilenmiştir.
Eyüp Sultan Camii Meydanı yakınlarında konumlanmış olan Saçlı Abdülkadir Efendi Cami, 16. yüzyılda inşa edilmiştir. Osmanlı mimarisi örneklerinden biri olan yapının minaresi yoktur. Kurşunla kaplı tek kubbeli kutsal mekan, eğimli bir arazi üzerindedir. Kafesli pencerelere sahip olan ibadethanenin içi, yer yer renkli çinilerle donatılmıştır ve halen hizmete açıktır.
Şehzadeler Türbesi, Mimar Sinan’ın Fatih’te yer alan eserlerinden biridir. 1580’li yıllarda yaptırılmış olan türbeye, kente yayılan veba hastalığı nedeniyle hayatını kaybetmiş şehzadeler defnedilmiştir. Türbenin aslında III. Murat’ın annesi Nurbanu Valide Sultan için yaptırıldığı; çocuklarının veba nedeniyle vefat etmesi nedeniyle buranın kullanıldığı söylenir. Sekizgen bir kasnak üzerine oturtulmuş kubbeli türbede beş sanduka yer alır. Sandukalar, işlemelerle süslenmiştir.
Halı Müzesi, Fatih’te Sultanahmet Camii avlusundaki Hünkar Kasrı’nda kurulmuştur. Müzedeki halılar gibi tarihi bir eser olan Hünkar Kasrı, Osmanlı sultanlarından I. Ahmet’in 1609 -1617 tarihleri arasında yaptırdığı iki katlı bir mekandır. Halı Müzesi’nde 14. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında kullanılmış Türk, İran ve Türkmen halısı örnekleri, üç boyutlu halılar ve el dokuması parçalar sergilenir.
Çevresi ıhlamur ağaçlarıyla bezeli iki köşkten oluşan Ihlamur Kasırları, Beşiktaş Evlendirme Dairesi’nin arka tarafında, Ihlamur Vadisi’nde yer alır. Şişli, Teşvikiye sınırları içindedir. Yemyeşil bir mesireliğin içinde konumlanmış olan iki güzel köşk, merkezi bir yerde olmasına rağmen kentin gürültüsünden izole olmuştur. Köşkler, 1849 ve 1855 yıllarında inşa edilmiştir. Ana kasır, Merasim Köşkü olarak adlandırılmış, Barok stilini yansıtan mimari yapısıyla hayranlık uyandırır. Maiyet Köşkü, Ihlamur Vadisi’nin ikinci köşküdür. Daha sade tasarlanmış olan bu köşkte, özenli bir mermer işçiliği göze çarpar.
Merasim Köşkü, müze - saray olarak hizmet verir. Maiyet Köşkü ise İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin kafeteryası olarak kullanılır.
Şişli’de konumlanmış olan Harbiye Askeri Müzesi, Osmanlı Dönemi’nde Mekteb-i Harbiye olarak isimlendirilmiş, 1862 tarihli bir binada kurulmuştur. 1986 senesinden bu yana geniş bir alanda hizmet veren müze, askeri obje ve tarihi eserlere ev sahipliği yapar. Çanakkale Savaşı gibi Türk tarihindeki dönüm noktalarına ve önemli olaylara vurgu yapan canlandırmalar, müze içindeki ekranlarda izlenebilir.
Kültür Sitesi bölümü, çeşitli, panel, seminer gibi bilim, kültür ve sanata dair organizasyonlara ev sahipliği yapar. Sivil ve askeri etkinliklere açık olan Kültür Sitesi, birkaç salondan oluşur.
İstanbulluların gösteri ve konser merkezi olan Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu, 1947 yılında hizmete açılmıştır. İnşa edildiği dönemde tiyatro etkinliklerinin düzenlendiği Harbiye Açıkhava Tiyatrosu, günümüzde daha çok konserler için tercih edilir. Amfi tiyatro şeklinde dizayn edilmiş olan mekan, küfeki ve Uzunköprü taşından yapılmış, yakın zamanda yenilenmiştir.
Şişli, Harbiye’de yer alan 1846 tarihli Saint Esprit Katedrali, 1876 yılına dek kilise olarak hizmet vermiştir. Barok stilinin güzel örneklerinden biridir. 1865 senesinde yenilenmiştir. Bahçesinde Papa 15. Benedictus’un heykeli bulunur. Oldukça görkemli olan kutsal mekan, ibadete açıktır. Saint Esprit Katedrali, Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nin bahçesindedir.
Şişli, Kurtuluş mevkiindeki Aya Dimitri Rum Kilisesi 16. yüzyılda inşa edilmiştir. Rum Ortodoks kilisesi, 1700’lü yıllarda onarılmıştır. Taştan örülme duvarlarının üzerini kiremit bir çatı kaplar. Kafesli ve kemerli pencerelere sahip olan kutsal mekan, dıştan oldukça sade bir görüntüye sahiptir. İç kısmı ise özenli ahşap işçiliğinin örneklerini barındırır. Kilisenin bahçesinde, 1865’e dek kullanılmış bir mezarlık vardır.
III. Mustafa Türbesi, Fatih, Laleli mevkiinde, Laleli Külliyesi’nin bir parçası olarak Osmanlı Sultanı III. Mustafa tarafından yaptırılmıştır. 1760’lı yıllarda inşa edilmiş türbe, Laleli Camii’nin yanındadır. Altıgen yapılı kutsal mekan, kubbe ile örtülmüştür. Kafesli pencerelerle süslenmiş türbenin içi, renkli çinilerler donatılmıştır. Türbede, sedef işlemlerle bezeli III. Mustafa ve III. Selim’in sandukaları bulunur.
Fatih’te yer alan Mimar Sinan Mescidi, Sinan tarafından hayrat olarak yapılmıştır. Kesme taş ve tuğla ile inşa edilen mescit, 1573 tarihinde hizmete açılmıştır. Mescidin tamamı dikdörtgen şeklinde, açık ve kapalı iki kısımdan oluşur. Küfeki taşından yapılma minaresi, sekizgen olarak planlanmış, küçük bir kubbe ile süslenmiştir. Minaresi, klasik cami minarelerinden farklı olarak her bir yüzünde pencereye sahiptir. Kutsal mekan, birkaç kez onarılmıştır ve hala hizmete açıktır.
Süreyya Operası, İstanbul milletvekili Süreyya İlmen tarafından yaptırılmış, 1927 senesinde açılmıştır. Bahariye Caddesi’nin en işlek noktasında konumlanmış olan Süreyya Operası, İstanbul’da sahne sanatlarının icra edilmesi ve kültürel aktivitelerin yaygınlaşması için yaptırılmıştır. Opera’nın fuayesi Fransa’daki Champs Elysee’den, içi ise Alman tiyatrolarından esinlenerek tasarlanmıştır. Yazlık ve kapalı sinema olarak yıllar boyunca hizmet veren opera binası, o dönemde operadan ziyade tiyatro ve sinemaya hizmet etti. Süreyya Opereti ya da Süreyya Sineması olarak da anılan kültür merkezi, mimari dokusu olabildiğince korunarak yenilendi. Bahariye’nin simgesi, bugün operaların sahnelendiği özel yerlerden biridir.
Akmar Pasajı, Kadıköy’ün en sık ziyaret edilen yerlerinden biridir. Caferağa Mahallesinde yer alır. Kitap kokulu sahafların çoğunlukta olduğu Akmar’da, kaset, cd, plak gibi nostaljik objeler de bulunur. Büyük bir kitap arşivi olan bu pasaj, okulların açıldığı dönemde bir hayli kalabalık olur.
Kadıköy, Göztepe’de 2005 senesinden bu yana hizmet veren İstanbul Oyuncak Müzesi, tiyatrocu, yazar Sunay Akın tarafından kurulmuştur. Müzede, Sunay Akın’ın 20 yılı aşkın bir süredir dünyanın çeşitli yerlerinden aldığı oyuncaklar sergilenir. Herkesin çocukluğundan bir hatıra bulabileceği Oyuncak Müzesi’nde, en eski oyuncak 1700’lü yıllara aittir.
Kadıköy’ün simgelerinden biridir Yoğurtçu Parkı… İstanbul milletvekillerinden Süreyya İlmen tarafından, 1925 senesinde kurulmuştur. Adını, 1800’lü yıllarda çevredeki yoğurtçuların yaptırmış olduğu tahmin edilen aynı adlı bir çeşmeden almıştır. Kurbağalıdere mevkiinde konumlanmış olan Yoğurtçu Parkı, ilçe sakinleri tarafından dinlenme ve spor alanı olarak tercih edilir. Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu stadı yakınlarında konumlanması nedeniyle parkın içinde Fenerbahçe’nin efsanevi futbolcularından Lefter Küçükandonyadis ve Alex De Souza’nın heykelleri bulunur.
Erenköy’de konumlanan Zihni Paşa Camii, diğer adı ile Erenköy İstasyon Camii, 1904 yılından bu yana hizmet verir. Kesme taştan yapılma ibadethane, kabartma ve işlemelerle süslü bir mimariye sahiptir. Caminin tek şerefeli, taştan yapılma bir minaresi, kare kasnak üzerine oturtulmuş bir kubbesi vardır. Kutsal mekan, II. Abdülhamit Dönemi’nde ticaret ve ziraat nazırı Mustafa Zihni Paşa tarafından yaptırılmıştır. Avlusunda, Zihni Paşa ve ailesinin kabristanı bulunur.
Fatih, Balat’ta konumlanmış olan Hirami Ahmet Paşa Camii, kiliseden camiye çevrilmiş bir ibadethanedir. 12. yüzyıldan kalma kutsal mekan, 1590’lı yıllara kadar Bizanslılara ait bir kilise olarak hizmet vermiştir. Kapalı haç planında inşa edilmiş, Hirami Ahmet Paşa tarafından camiye dönüştürülmüştür. Pencereli bir kubbesi, taş ve tuğla ile kaplı dış duvarları, kubbesinin iç kısmını süsleyen işlemeleri ile geçmişten günümüze kadar ulaşmış özel yapılardan biridir. Yakın zamanda onarılmış olan cami, ibadete açıktır.
Surp Kevork Kilisesi, 1880’li yıllardan kalma bir ibadethanedir. İstanbul’un fethi sonrasında Ermenilerin yaşam sürdüğü semtlerden biri olan Samatya’da konumlanmıştır. İstanbul’daki en eski Ermeni kiliselerinden biridir. Geçmişte kilisenin altında, ayazma ve su sarnıcı bulunması nedeniyle Sulu Manastır olarak anılan tarihi ibadethane, harap olmuş bir Bizans kilisesinin üzerine inşa edilmiştir. Neo - klasik mimari özelliklerini yansıtan kutsal mekan, gösterişli bir çan kulesine sahiptir. Yakın zamanda yenilenen Surp Kevork Kilisesi, günümüzde ibadete açıktır.
Fatih’in en eski yerleşim yerlerinden biri olan Kocamustafapaşa Mahallesinde yer alır. Koca Mustafa Paşa Parkı, Kennedy Caddesine paralel olarak kıyı şeridinin büyük bir kısmını kaplar. 46 bin metrekareye yakın bir alanda, denize kenarında yürüyüş, koşu ve bisiklet parkuru, çocuk parkı ve kondisyon aletlerine sahiptir. Çevre sakinlerinin, temiz hava ve deniz kokusu eşliğinde spor yapmasına imkan tanır.
Abide-i Hürriyet, 1911 senesinde, Osmanlı Dönemi’nde yaptırılmış ilk ulusal anıttır. Tarihe, 31 Mart Vakası olarak geçen, 13 Nisan 1909 tarihli toplumsal olaylarda, hayatını kaybedenleri anmak adına yapılmıştır. Mimar Muzaffer Bey tarafından gökyüzüne nişan almış bir top şeklinde tasarlanan yapının yüzeyinde, ölen kişilerin adlarına yer verilmiştir. Anıtın altına 18 basamakla inilen bir mescit yapılmıştır, çevresinde ise mezarlar bulunur. Hürriyet-i Ebediye Abidesi adıyla da bilinir.
Maçka Demokrasi Parkı, Şişli’de Kadırgalar Vadisi üzerinde konumlanmış olan bir dinlenme ve spor alanıdır. 19. yüzyıldan bu yana civarda önemli bir mesirelik olan bu park, çocuk oyun alanı, süs havuzu, çay bahçesi, lokanta ve spor alanlarına sahiptir. Ihlamur, kestane, çınar, meşe gibi ağaçların gölgesinde, doğa ile baş başa kalma imkanı sunan Maçka Demokrasi Parkı, Beyoğlu Evlendirme Dairesi’ne kadar uzayan Maçka - Taşkışla teleferiğinin iki durağından biridir. Maçka Parkı’nın huzur veren manzarası eşliğinde leziz bir kahve içtikten sonra, bu manzarayı tepeden gören teleferikle Beyoğlu’na ulaşmanın kolay yolu tecrübe edilmelidir.
Diğer adı ile Bulgar Eksarhanesi, Şişli’de konumlanmıştır. Yeşil, ferah bir bahçenin içinde yer alan ahşap bir binada hizmet verir. Bulgar Ortodokslara ait kutsal eşyalarla bezeli olan mekan, kare planlı bir ibadethaneye sahiptir.
Nişantaşı’nda, Teşvikiye Caddesinde konumlanmış olan City's Nişantaşı, civarda ilgi gören bir moda ve alışveriş merkezidir. Ünlü markaların, leziz mutfakların buluşma noktası olan City's Nişantaşı, söyleşi ve sergi organizasyonları için özel bir alana ve sinema salonlarına sahiptir.
Levent’te yer alan Metrocity, beş katlı, modern bir alışveriş merkezidir. Sinema salonu, pek çok lezzetin bir araya geldiği yemek katı, yerli - yabancı markaların mağazaları ile bölgenin popüler yerlerindendir. Alışveriş merkezinin en alt katından, Yenikapı - Hacıosman metro ağının Levent durağına ulaşılır.
Anemas Zindanları, Tekfur Sarayı gibi Blaherne Sarayı kompleksine ait bir Bizans yapısıdır. Ayvansaray mevkiinde konumlanmış olan tarihi yapı, yeraltında zindanları, labirent ve tünellerden oluşur. İnşa tarihi net olarak bilinmeyen zindanlar, 40 Odalar olarak anılan İşkence Müzesi bölümüyle ilgi çeker. Küçük ve derin çukurlardan oluşan bu alanın, Romalılar Dönemi’nde suçlulara işkence etme amacı ile kullanıldığı tahmin edilir. Günümüzde ziyarete açık olan Anemas Zindanları, pek çok insanın yaşamına ve ölümüne tanıklık etmiştir. Eğrikapı Surlarına bitişik olan zindanın yanı başında, Kazasker İvaz Efendi Camii yer alır.
Fatih, Samatya’da bulunan ibadethane, Rum Ortodoks kilisesidir. İlk olarak hangi yıllarda inşa edildiği bilinmeyen Aya Analipsiz Kilisesi’nin bugünkü hali 1832 senesinde yapılmıştır. Hristos Analipsis Kilisesi olarak bilinen kutsal mekanın duvarları, moloz taştan örülmüştür. Üç nefli bazilika olarak tasarlanmış kilise, büyükçe bir avlunun içinde yer alır ve halen ibadete açıktır.
Firuzağa Camii, ilk olarak 1491 senesinde yapılmıştır. Cihangir civarında çıkan büyük yangın sonrasında tarihi ibadethane zarar görmüş, II Mahmut Dönemi’nde, 1823’te yeniden inşa edilmiştir. Kagir yapı, ahşap bir çatı ile örtülüdür. İki katlı caminin alt katında meşhur Firuzağa Kahvesi ve dükkanlar bulunur.
Haliç’in kıyısında konumlanan Rahmi M. Koç Müzesi, Beyoğlu, Hasköy mevkiindedir. 1994’te Rahmi Koç tarafından tarihi Lengerhane ve Tersane binalarında kurulmuştur. Lengerhane binasının tarihi 12. yüzyıla dek uzanır. Geniş bir alana yayılan Rahmi M. Koç Müzesi’nde, Haliç’e bakan dış mekan, sergi bölümü olarak kullanılır. Müzede, kara, hava, deniz ve demiryolu ulaşımına dair birçok tarihi obje ve araç, 1700’lü yıllardan kalma oyuncaklar görülebilir. Rahmi M. Koç Müzesi’nde “Yaşayan Bölüm” olarak adlandırılan kısımda, yüzyılı aşkın süredir hizmet veren Şifa Eczanesi, saatçi ve zeytinyağı fabrikası temalı dükkanlar gezilebilir.
Orhan Kemal Müzesi, Beyoğlu’nda üç katlı bir binada hizmet verir. Müzede, satırlarıyla birçok kişinin hayatına dokunmuş olan Orhan Kemal’in fotoğraf, mektup, kitap ve kişisel eşyaları sergilenir. 2000 yılından bu yana hizmet veren müzenin alt katında meşhur İkbal Kahvesi’ne ithafen aynı isimli, Orhan Kemal’in kitaplarının satıldığı ve kafe olarak hizmet veren bir mekan bulunur.
Beyoğlu’nda yer alan İstanbul Fotoğraf Galerisi, koleksiyoncu, fotoğrafçı ve sanatseverlerin buluşma yeridir. Profesyonel ve amatör fotoğrafçıların sergileri, sanat etkinlikleri, belgesel ve söyleşilerin düzenlendiği galeride, fotoğraf atölyesi de bulunur. Galeride her daim bir sergi görülebilir.
Tophane Kasrı, Beyoğlu, Tophane mevkiinde, Nusretiye Camii’nin yanı başındadır. Barok mimarisini yansıtan süslemelere sahip iki katlı bir yapıdır. Sultan Abdülmecid tarafından 1852 yılında inşa edilmiştir. Padişah ve yurtdışından İstanbul’a gelen devlet adamlarının karşılanması ve konaklaması amacı ile yaptırılmıştır. Lozan Anlaşması neticesinde Uluslararası Boğaz Komisyonu burada toplanmıştır. Tarihi yapının, o yıllarda Marmara Denizi’ne kıyısı vardır. Tophane Sarayı olarak da anılan mekan, günümüzde Mimar Sinan Üniversitesi’ne tahsis edilmiştir.
Hüseyin Ağa Camii, 1596 senesinden inşa edilmiştir. İstiklal Caddesi’ni süsleyen tarihi yapı, Ağa Camii, Emin Bey Camii adlarıyla da bilinir. Kubbesi olmayan ve günümüze kadar birçok kez yenilenen kutsal mekan, yakın tarihte yeniden ibadete açılmıştır. Kafesli pencereleri, taştan yapılma tek şerefeli minaresi, ince işçilik örneği olan süslemeleri dikkat çekicidir.
İstanbul’un en büyük tabiat parkı olan Polonezköy Tabiat Parkı, zengin bitki örtüsü ve temiz havası ile Beykoz’un oksijen deposudur. Tabiat parkında, çadırlı kamp ve piknik alanları, trekking, koşu ve bisiklet parkurları, butik otel ve pansiyonlarda konaklama seçenekleri bulunur. Çam ve meşe ağaçlarının farklı türleriyle bezeli Polonezköy Tabiat Parkı’nda başta sülün olmak üzere birçok hayvan türünü barınır. Doğayı kalpten hissetmek isteyen İstanbul sakinlerinin sıkça ziyaret ettiği Polonezköy Tabiat Parkı’nda, tarihi Czestochova Meryem Ana Kilisesi bulunur.
Mihrabat Korusu, şairlerin mısralarına konuk olmuş, Beykoz, Kanlıca’da muazzam bir manzarayı içine alan yemyeşil bir mesireliktir. Doğal orman örtüsüyle kaplı olan koru, Boğaz’ın eşsiz manzarasıyla süslüdür. Osmanlı Dönemi’nde de dinlenme alanı olarak kullanılmıştır. Mihrabat Korusu, günümüzde tabiat parkı ilan edilmiştir. Çam ve çınar ağaçlarıyla bezeli topraklarında birçok hayvan türüne de ev sahipliği yapar. Mihrabat Tabiat Parkı’nda yürüyüş yapmanın keyfi bir başkadır. Burada piknik ve oturma alanları da bulunur. Özel davetlerin organize edildiği tesisler, hafta sonları kahvaltı için tercih edilir.
Buz gibi suyu ve bol oksijeni ile ünlü bir yerdir Kaymakdonduran Mesire Yeri. Florasının büyük bir kısmını kestane ağaçları oluşturur. Özellikle sonbaharda, olgunlaşmış kestaneleri toplamak için pek çok kişi Kaymakdonduran Mesire Yeri’ne gelir. Mesirelikte ahşaptan yapılma piknik masaları, oyun parkı, paintball sahası ve çeşme vardır.
Beykoz, Çavuşbaşı mevkiinde konumlanmış olan Aydınlatma ve Isıtma Araçları Müzesi’nde, iki binden fazla obje sergilenir. Anadolu’nun dört bir yanından toplanmış ısınma ve aydınlatma materyalleri, 1867 tarihli İngiliz yapımı olan ilk şofben, müzede en dikkat çekici buluşlar arasındadır.
Polonezköy’de yer alan 1882 tarihli Zofia Rızı Anı Evi, Polonyalı Rızı ailesinin hatıralarını yaşatır. Tarihi yapı, tipik bir Polonya köy evidir. Polonezköy tarihini özetleyen, ünlü bir mekandır. Ferah bir bahçede konumlanmış olan evde, Polonezköy ve Rızı ailesine dair eski fotoğraf ve tablolar, Lehçe kitaplardan oluşan bir kütüphane görebilmek mümkün… Zofia Rızı Anı Evi, Polonya ve Türk kültürünün buluştuğu bir kültür merkezi niteliğindedir. Anı evi, ayın belirli günlerinde açıktır.
Polart Gallery veya Polonezköy Kütüphanesi olarak da bilinen Polonezköy Kültür Evi, birçok organizasyona ev sahipliği yapar. Polonya kültürüne dair birçok detay barındıran kültür evinde, Lehçe ve Türkçe kitapların oluşturduğu bir kütüphane vardır. Sosyal aktivitelerin yanı sıra burada resim sergileri de düzenlenir.
Polonezköy Tabiat Parkı’nda yer alan Czestochova Meryem Ana Kilisesi, Mukaddes Anna Mabedi adı ile 1845 senesinde inşa edilmiştir. Ahşap yapı, İstanbul depreminde yıkılmıştır. Bugünkü hali, 1914’te yapılmıştır. Meryem Ana Mabedi olarak da bilinen kutsal mekan, bakımlı bir bahçe içinde bulunur. I. Dünya Savaşı esnasında bir süre karargah olarak kullanmıştır. Czestochova Meryem Ana Kilisesi, Polonezköy’de organize edilen müzik ve sanat festivallerine sahne olur.
Diğer ismi ile Abraham Paşa Korusu, Boğaz’a hakım bir konumda, Beykoz ve Paşabahçe arasında konumlanmıştır. Osmanlı Padişahı Abdülaziz’in dostu olan Abraham Paşa, bir süreliğine korunun mülkiyetini edinmiştir. Bu sırada Beykoz Korusu, köşk, yapay mağara ve havuzlarla süslenmiş, değişik bitki türleri ile donatılmıştır. Bugünlerde İBB’nin sosyal tesis olarak düzenlediği Beykoz Korusu, yüzyıllık ağaçların eşlik ettiği yürüyüş parkuru, Boğaz’a karşı kondurulmuş bankları, yeme - içme mekanları ile İstanbulların nefes aldığı yerlerden biridir.
Beykoz, Riva’da yer alan Elmasburnu Tabiat Parkı, denizin ormanla buluştuğu yerdedir. Riva’daki üç plajdan biri olan Elmasburnu Plajı, tabiat parkının içindedir. Elmasburnu, çoğunluğu iğne yapraklı ağaçlardan oluşan bit bitki örtüsü ile kaplıdır. Muazzam bir doğa harikası olan bu yerde, çadırlı kamp ve su sporları yapılabilir. İstanbul’da denize girme imkanı sunan nadir yerlerdendir. Elmasburnu Tabiat Parkı’nda kır lokantası ve dinlenme alanları bulunur.
Onçeşmeler adıyla da bilinen İshak Ağa Çeşmesi, yüz yıllardır ayakta kalmış eserlerden biridir. 1746 senesinde, Gümrük Emini İshak Ağa’nın isteği ile yapılan tarihi yapı, 4 metre genişliğinde, 8 metre uzunluğundadır. Kemerlerle süslenmiş çeşmede, renkli çiniler kullanılmıştır. Tunçtan yapılma on adet lülesi vardır. Birçok kez onarılan İshak Ağa Çeşmesi, Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirine konu olacak kadar güzel ve gösterişlidir.
Polonezköy’e gelenleri karşılayan Ağaç Oyma Heykel Sergisi, Polonezköy Kültür Evi’nin yakınındadır. Oyma tekniği ile yapılan eserler, açık alanda, yeşillikler içinde sergilenir. Polonezköy’le özdeşleşmiş heykeller, özenli bir el işçiliği örneğidir. Polonyalı kadın ve erkek heykeli, serginin simgelerinden biridir.
Çocukları, sosyal aktivitelerle eğitmek ve eğlendirmek amacıyla hizmet veren Funloft Çocuk Eğlence Merkezi, çocuklar için birçok oyun seçeneği barındırır. Acrloft Beykoz adıyla da bilinen eğlence merkezinde, çocukların sosyalleştiği bir mutfak atölyesi bulunur. Mutfak atölyesinde yaş gruplarına göre yapılan iş bölümüyle bir şeyler hazırlama ve pişirmenin eğlenceli yönleri gösterilir. Eğlence merkezi içinde alışveriş yapacak mağazalar da vardır.
Kuzguncuk’ta korulukta yer alan Cemil Molla Köşkü, Nakkaştepe Mezarlığı’nın yakınındadır. 1885 tarihinde tamamlanmış olan ihtişamlı yapı, Beyaz Kuleli Köşk adıyla da bilinir, zira köşkün küçük, beyaz bir kulesi vardır. II. Abdülhamid Dönemi’nde, çeşitli eğlence ve davetler bu köşkte yapılırmış. Beyaz ahşap köşkün içi, oyma tekniği ile süslenmiş, tavanları altın kaplama ile donatılmıştır. Beyaz mermerlerle bezeli hamamı ve inşa edildiği dönemde yaygın olarak kullanılmayan kalorifer sistemiyle dikkat çeker. Cemil Molla Köşkü, yakın zamanda yenilenmiştir.
Üsküdar Meydanı’nda konumlanmış olan Abdurrahman Ağa Camii, 1766 yılında ibadete açılmıştır. Paşalimanı Camii adıyla da bilinen kutsal mekan, sade bir mimariye sahiptir. Küfeki taşında yapılma gövdesi, ahşap çatı ile örtülmüştür. Minaresi taştan yapılmıştır ve tek şerefelidir. Birçok defa onarılan tarihi cami, ibadete açıktır.
Kuzguncuk’un sembol yapılarından biri olan Marko Paşa Köşkü, kagir, dört katlı bir yapıdır. Sultan Abdülaziz’in doktoru olan Marko Paşa için 1860’lı yıllarda yaptırılmıştır. Bir dönem, dizi çekimlerine sahne olan tarihi köşkün bahçesinde bir mağara vardır; ancak kapatılmıştır. Denizi gören Marko Paşa Köşkü, günümüzde Kuzguncuk İlköğretim Okulu olarak kullanılıyor.
1751 tarihli Kandilli Camii, Üsküdar Vapur İskelesi’ne yakın bir konumdadır. Osmanlı padişahı I. Mahmut tarafından yaptırılmıştır. Taştan yapılma kutsal mekan, kubbe yerine ahşap ve kiremitten örülmüş bir çatı ile örtülüdür. Tek şerefeli bir minaresi vardır. Sivri kemerleri, kafesli pencereleri ve mihrabın çevresindeki çini süslemeleri dikkat çeker. Kandilli Camii, halen ibadete açıktır.
Üsküdar, Kısıklı Meydanı’nda konumlanmış olan Kısıklı Camii, Osmanlı sultanlarından II. Bayezid Dönemi’nde yapılmıştır. İnşa tarihi net olarak bilinmeyen tarihi ibadethane, Abdullah Ağa adlı bir bostancı tarafından inşa ettirilmiştir. Kısıklı Abdullah Ağa Camii olarak da bilinir. Kagir yapının kesme taştan yapılma tek şerefeli bir minaresi bulunur. Sarı ve beyaz renkli olan kutsal mekan, onarılmış ve bugünkü halini almıştır.
Tarihi Kadıköy Çarşısı’nın meydanında konumlanmış olan Ayia Efimia Kilisesi, ilk olarak 1694 senesinde inşa edilmiştir. Bir Rum Ortodoks kilisesi olan tarihi yapı, kapalı haç şeklinde planlanmıştır. Kabartmalarla süslenmiş kutsal mekanın taştan yapılma bir çan kulesi ve kubbesi vardır. Zamanla tahrip olduğu için birkaç kez yenilenmiştir ve halen ibadete açıktır.
Kadıköy, Bahariye Caddesi üzerindeki Ali Suavi Sokakta yer alan Surp Levon Kilisesi, ilk kez 1890 senesinde ahşaptan yapılma bir şapel olarak inşa edilmiştir. Bugünkü haline 1910 senesinde kavuşan kutsal mekan, kagir bir çan kulesine sahiptir. Halen ibadete açık olan Ermeni Katolik kilisesi, ferah bir bahçenin içindedir.
Rum Ortodoks kilisesi olan Aya Triada, Kadıköy, Caferağa Mahallesinde yer alır. 1902 tarihli kutsal mekan, kapalı Yunan haç şeklinde tasarlanmıştır. Kilise, kesme taştan yapılmıştır. Yüksek bir kasnağa oturulmuştur ana kubbesi ve onu destekleyen yarım kubbeleri vardır. Alçak duvarla çevrelenmiş bir bahçe içinde yer alır. Kilise, iki tane çan kulesi, sütun ve kemerlerle desteklenmiş ana girişi ve görkemli duruşu ile dikkat çekicidir. Aya Triada Kilisesi, halen ibadete açıktır.
Bostancı Lunaparkı, 30 yıldan fazladır büyük, küçük her yaştan kişiyi eğlendirmiştir. Semtin simgelerinden biri olan lunapark, Bostancı Gösteri Merkezi’nin yanındadır. Lunapark, özellikle eski günlere özlem duyanların sıkça uğradığı yerlerdendir. Atlıkarıncadan çarpışan arabalara kadar birçok nostaljik oyuncakla beraber yeni nesil oyuncakları da burada görebilmek mümkün…
2005 yılından bu yana hizmet veren Fenerbahçe Spor Kulubü Müzesi, Şükrü Saraçoğlu Stadı’nın altındadır. Müzede, 1907 yılında kurulmuş olan Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kurulduğu yıllara ait eşyalar, işgal dönemine dair mumyalarla betimlenen bölüm, eski maç biletleri, kulübün tüm branşlarda kazandığı kupalar görülebilir.
Kadıköy’ün sembol yerlerindendir Rıhtım… Günümüzde otobüslerin aktarma noktası, Avrupa Yakası’na bağlantı sağlayan iskelelerin, tramvay yolunun yer aldığı kalabalık bir caddedir. Rıhtım’da eski apartmanlar ve tarihi yapılar dikkat çeker. Haydarpaşa Garı’nın görülebildiği sahil şeridinde, balıkçı, çiçekçi ve birçok seyyar satıcı vardır. Büfeleri ve günün her saati orada olan sokak müzisyenleri ile Rıhtım, Kadıköy’ün ara sokaklarına açılan bir kapı gibidir.
Fenerbahçe Feneri olarak bilinen deniz feneri, semte ismini vermiş özel bir yapıdır. Osmanlı Dönemi’nde Bağçe-i Fener olarak adlandırılmış deniz feneri, Fenerbahçe Burnu’nda konumlanmıştır. Bizanslılar Dönemi’nde fenerin yerinde bir tapınak olduğu düşünülür. Kanuni Sultan Süleyman zamanında inşa edilen tarihi deniz feneri, denizden yaklaşık 25 metre yüksektedir. Osmanlıların inşa ettiği ilk fener, koruma altına alınmıştır. Yüzyıllardır birçok denizciye kılavuzluk etmiş Fenerbahçe Deniz Feneri, Fenerbahçe Parkı’nın eşsiz manzarasına da eşlik eder.
Pek çok kişinin dinlenme ve spor yapma yeri olan Bostancı Sahili, yürüyüş parkuru, bisiklet yolu ve spor sahaları ile her daim ilgi görür. Çay bahçesi ve dinlenme yerlerinde, iyot ve yosun kokusunun eşlik ettiği deniz manzarasını izlemek bir başkadır. Sahil şeridinde çocuk parkları, bisiklet kiralama istasyonları ve egzersiz aletleri vardır.
Kadıköy, Yeldeğirmeni mevkiinde konumlanmış olan Rasim Paşa Camii, II. Abdülhamit Dönemi’nde Bahriye Nazırı olan Rasim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kagir yapıda kubbe yerine ahşap bir çatı bulunur. Kagirden yapılma kısa minaresi, tek şerefelidir. Küçük bir ibadethane olan Rasim Paşa Camii, yakın zamanda restore edilmiştir.
Acıbadem mevkiinde yer alan tarihi su terazisi, Bizanslılardan da geriye uzanan geçmişiyle özel bir yapıdır. Yaklaşık 20 metrekarelik bir alanı kaplayan bu yapı, 12 metre yüksekliğindedir. Tarihi su terazilerine kıyasla basınç mekanizması ve tasarımı, bu yapıyı diğerlerinden ayırır. Depolu su terazisi, tuğla ve küfeki taşından yapılmıştır. Bakımsız kaldığı için yakın zamanda onarılan Acıbadem Tarihi Su Terazisi, hava kararınca yapının güzelliğini ortaya çıkaran ışıklandırmasıyla dikkat çeker.
Bulunduğu bölgeye adını veren tarihi Ayrılık Çeşmesi, Kadıköy, Rasimpaşa Mahallesinde yer alır. 17. yüzyılın ilk çeyreğinde yapıldığı tahmin edilir. Bu hüzünlü ismin, Osmanlılar zamandaki bir geleneğe dayandığı söylenir. Buna göre, II. Mehmet’ten sonra, Doğu bölgesine yapılacak seferler için bir buluşma noktası olan çeşme çevresi, zamanla Ayrılık Çeşmesi olarak anılmaya başlamıştır. Çeşme, küfeki taşından yapılmış, özenli bir taş işçiliği ile süslenmiştir. Çok gösterişli bir yapı olmamasına karşın, tarihe tanıklık etmiş olması nedeniyle pek çok kişinin ilgisine maruz kalır. Ayrılık Çeşmesi, yakın zamanda onarılmıştır.
Kadıköy’ün huzur dolu yerlerinden biridir Kalamış Atatürk Parkı. Etkileyici bir deniz manzarasına hakim olan parkta, tenis, basketbol ve futbol sahaları bulunur. Çocuk oyun alanı, köpek gezdirme bölümü, çay bahçesi, yürüyüş ve bisiklet parkuru, bankları… Pek çok kişinin ağaç ve çiçeklerle bezeli bir alanda, tablo gibi görünen kusursuz bir manzarayı karşısına alıp ruhunu dinlendirdiği Kalamış Parkı, zaman zaman mini konser organizasyonlarına sahne olur. Parkta ayrıca, Osman Hamdi Bey ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın heykelleri yer alır.
Göztepe Özgürlük Parkı, Kadıköy’ün yeşil alanlarından biri, bol oksijenli ve huzurlu bir köşesidir. Büyük bir alanı kaplayan parkta, çocuk parkı, yürüyüş parkuru, köpek gezdirme alanı, spor sahaları vardır. Süs havuzunun çevresine sıralanmış bank ve kameriyeler, dev heykeller, ahşap köprüler, çeşit çeşit ağaç ve çiçekler, piknik masaları, parkta her daim ilgi gören bir doğal alan ve sosyalleşme yeridir. Amfi tiyatrosu olan parkta, tiyatro gösterileri, mini konserler ve çeşitli organizasyonlar düzenlenir. Selamiçeşme Özgürlük Parkı olarak da anılır. Parkın içinde yer alan II. Abdülhamid Dönemi’nden kalma Filizi Köşk, restoran olarak hizmet verir.
Kadıköy, Kızıltoprak’ta konumlanmış olan Zühtü Paşa Camii, II. Abdülhamid Dönemi’nde yapılmıştır. 1884 yılından bu yana ibadete açık olan tarihi camiyi, o dönemde Maarif Nazırı olan Ahmet Zühtü Paşa inşa ettirmiştir. Kagir yapı, sade bir görüntüye sahiptir; ancak iç mekan hat işlemeleri ile süslenmiştir. Zühtü Paşa Camii, günümüze hala kullanıma açıktır.
Kadıköy, Bağdat Caddesi’nde konumlanmış olan Selami Çeşmesi, bulunduğu bölgeye adını vermiş bir Osmanlı eseridir. Selamiçeşme mevkiinde yer alan tarihi yapının kimin tarafından inşa edildiği bilinmiyor. II. Mahmut Dönemi’nde onarıldığına dair kitabesi vardır. Mermerden yapılma, üç parçalı, tek yüzlü, bir basamaklı çeşmenin bir lülesi vardır; ancak günümüzde kullanılmamaktır.
Caddebostan, Bağdat Caddesi’nde yer alan Galippaşa Camii, 1899 yılından bu yana ibadete açıktır. Osmanlı sultanlarından Abdülaziz ve II. Abdülhamid zamanında devlet adamı olan Galip Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Kare planlı kagir yapı, yeşil renklidir. Üzeri sekizgen kasnak üzerine kondurulmuş bir kubbe ile kapatılmıştır. Cephesinde yer alan yatay çizgiler, uzaktan bakıldığında kutsal mekanın ahşaptan yapıldığını düşündürür. Minaresi, klasik Osmanlı camilerinin minaresinden farklı olarak sekizgen biçiminde tasarlanmıştır ve tek şerefesi vardır. Galippaşa Camii, halen hizmet verir.
Kadıköy’ün Bostancı Mahallesi’ne bağlı Çatalçeşme semtine adını veren tarihi Çatal Çeşme, 1550 yılında inşa edilmiştir. Üç oluktan oluştuğu için bu isimle anılan tarihi yapı, kesme küfeki taşından inşa edilmiş ve günümüze dek iki defa onarımdan geçmiştir. 1946 yılında, Bağdat Caddesi’nin genişletilmesi nedeniyle, günümüzdeki yerine taşınmıştır. Cavit Paşa Köşkü’nün önünde görülebilecek Çatal Çeşme’nin suyu yoktur.
İstanbul’da açılmış 2. Ermeni Katolik kilisesidir. 1839 yılında ibadete açılan Ortaköy Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, dört sunaklı, iki balkonludur. Roma mimarisini yansıtan yapısıyla dikkat çeken kutsal mekan, halen ibadete açıktır.
Beşiktaş, Yıldız semtinde hizmet veren İtfaiye Müzesi, 300 yıllık araç ve eşyayı, meraklılarına sunar. Tulumbalara dek uzanan tarihi ile kadim kent İstanbul’un yıllar boyunca kullandığı yangın söndürme araç - gereçleri, bu müzede sergilenir. Arabalı ve buharlı tulumbalar, müzede en dikkat çekici parçalardan biridir.
Beşiktaş, Ulus’ta konumlanmış olan Ulus Parkı, geniş perspektifli manzarasıyla her daim büyük bir ilgi görür. Boğaz’a, yüksek bir noktadan bakan parktan, Üsküdar, Topkapı Sarayı ve Boğaz Köprüsü görülebilir. Parkın içinde kafe, çocuk parkı, süs havuzu, yürüyüş parkuru bulunur. Yemyeşil ve bakımlı bir araziye sahip olan Ulus Parkı’nda günbatımını izlemek oldukça huzur vericidir.
Beşiktaş, Dolmabahçe’de yer alan Saray Koleksiyonları Müzesi, 2011 yılına dek Depo Müze adı ile Dolmabahçe Sarayı’nın Matbah-ı Amire, yani Saray Mutfağı bölümünde hizmet verirdi. Sergilenecek binlerce obje, Depo Müze’ye sığmayınca Matbah-ı Amire ve çevresindeki odalar yenilenerek bugünkü Saray Koleksiyonları Müzesi kuruldu. Müzede, Dolmabahçe Sarayı başta olmak üzere Osmanlı saraylarında kullanılan eşya ve objeler sergilenir. Osmanlıların 19. yüzyıl ve sonrasındaki yaşam tarzını görmek isteyenler için muazzam bir kaynaktır.
Beyoğlu, Örnektepe’de Haliç’in kıyısında konumlanmış olan Miniatürk, diğer adı ile Minyatür Türkiye Park, bu coğrafyada inşa edilmiş pek çok önemli yapıtın 1/25 oranında küçültülmüş, minyatür halini barındırır. Sur, kale, kervansaray, kilise, cami, heykel, yalı, saray, medrese, köprü… Sanat eseri niteliğinde birçok yapının sergilendiği Miniatürk’te, Artemis Tapınağı, Anıtkabir, Topkapı Sarayı ve Halikarnas Mozolesi büyük ilgi görür. Mimari yapılar dışında Kapadokya’daki peri bacaları ve Pamukkale Travertenleri de burada görülebilir. Miniatürk’teki tüm objeler, açık havada sergilenir.
Beyoğlu’nun kalbi İstiklal Caddesi’nde yer alan Madame Tussauds İstanbul, Londra merkezli bir balmumu heykeli müzesidir. 250 yıllık tarihe sahip olan Madame Tussauds, İstanbul şubesinde birçok ünlü ismin balmumu heykellerini barındırır. Mustafa Kemal Atatürk, Mimar Sinan, Fatih Sultan Mehmet’in balmumu heykelleri, müzede her daim ilgi gören eserlerdir. Türkiye ve dünyanın önde gelen sporcuları, ses ve sinema sanatçılarının balmumu heykelleri, Madame Tussauds İstanbul’un diğer üyeleri arasındadır. Bilet alınarak gezilen bu müze, geçmişin ve günümüzün önemli şahsiyetlerini bir araya getirmiş özel bir mekandır.
Türkiye’de yaşayan Yahudilerin yaşam tarzı ve geleneklerine dair detayların sergilendiği 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi, Beyoğlu, Şişhane civarında yer alır. Müze, üç kısımdan oluşur. Müzenin birinci kısmında M.Ö. 4. yüzyıl itibariyle Anadolu’da yaşam sürmüş Yahudilerin hayatları ve tarihsel sürecin anlatıldı interaktif panolar vardır. İkinci kısımda, dini objeler ve etnografik eserler sergilenir. Üçüncü kısımda ise Yahudilerin düğün ve kutlamaları, kültürel anlayışına dair detaylar, ekranlara yansıtılır. Türk Musevileri Müzesi’nde Neve Şalom Sinagogu’na bağlantı sağlayan Midraş holü bulunur. Bu hol sayesinde sinagogta düzenlenen dini törenler müzeden izlenebilir.
Yerlatı Camii, Beyoğlu, Karaköy’de yer alır. Kurşunlu Mahzen olarak da bilinen ibadethanenin inşa tarihi bilinmiyor. Osmanlılar Dönem’inde Mahzen-i Sultaniye adıyla anılmış olan Yeraltı Camii, I. Mahmut zamanında onarılmıştır. Günümüzdeki minaresi, o dönemde depren nedeniyle yıkılan kule şeklindeki minare yerine inşa edilmiştir. Yeraltı Camii, hala ibadete açıktır.
Beyoğlu’nun Kasımpaşa semtinde yer alan Piyale Paşa Camii, Osmanlı devlet adamı Piyale Paşa tarafından yaptırılmıştır. Piyale Paşa Camii, altı kubbeye sahiptir. Dikdörtgen yapılı kutsal mekan, kemer ve tonozlarla donatılmıştır. 1570 tarihli ibadethane, aynı adlı külliyenin merkezi olarak inşa edilmiştir. Mimar Sinan’ın eseri olan külliyeden geriye, yalnızca türbe ve cami kalmıştır. Kutsal mekanın içini süsleyen sanat eseri niteliğindeki çiniler, oldukça ilgi çekicidir.
Beşiktaş’ın sembol yerlerinden biri olan Zorlu Center, Zincirlikuyu’da yer alır. Metro bağlantısı olan alışveriş merkezlerinden biridir. Performans Sanatları Merkezi’ni bünyesinde barındıran Zorlu Center, opera, tiyatro, müzik festivali gibi pek çok sanatsal aktiviteye ve sinema salonlarına ev sahipliği yapar. Zorlu Center’da alışveriş ve yeme - içme konusunda ünlü birçok marka bulunur. Gurme lezzetler arayanlar için birden fazla restoran seçeneğine sahip olan AVM’de, Türkiye’ye yeni gelen markaları keşfetme de mümkün…
İstanbul’un ünlü alışveriş merkezi olan Akmerkez, Beşiktaş’ın Etiler semtinde yer alır. Etiler’in her daim ilgi gören yerlerinden biri olan Akmerkez, alışveriş, yeme - içme ve eğlence konusunda pek çok seçeneğe sahip… Amerika’nın ünlü operası Metropolitan Opera’nın aktivitelerini canlı yayınla sanatseverlere ulaştıran Akmerkez’de, özel ses donatılarına sahip salonlarda opera dinlenebilir. Ünlü alışveriş merkezinde, pek çok seçkin markanın mağazası, tanınmış kişilerin de burayı ziyaret etme nedenidir.
Sarıyer, Maslak’ta konumlanmış olan İstinye Park, kubbe şeklinde tasarlanmış cam tavanı ile ferah bir alışveriş ve sosyalleşme yeridir. Sinema salonları, dünyaca ünlü markaların mağazası, ünlü kişilerin de burayı tercih etme sebebidir. Bu yönüyle her daim ilgi gören İstinye Park, yeme - içme konusunda iddialı restoranlara ev sahipliği yapar.
Beyoğlu, Asmalı Mescit ile İstiklal Caddelerinin kesiştiği yerde konumlanmış Narmanlı Han, 1831 tarihinde yapılmıştır. Günümüze kadar farklı amaçlarla, kullanılmış olan tarihi handa, bir dönem Ahmet Hamdi Tanpınar, Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi yazar ve sanatçılar bulunmuştur. Tanpınar’ın satırlarında yer edinmiş Narmanlı Han, geçen yüzyıl boyunca pek çok insanın hayatına şahit olmuştur. Narmanlı Yurdu olarak da anılan yapı, yakın tarihte yenilenmiştir.
Beyoğlu’nda, Galata Kulesi’ne yakın bir konumda yer alan İstanbul Aşkenaz Sinagogu, İstanbul’daki tek Aşkenaz ibadethanesidir. Avusturya asıllı Yahudiler tarafından 1909 senesinde kurulmuştur. İç mekanı Viyana’dan getirtilen kristal taşlı avizelerle süslenmiştir. Ana kubbesinin içi, mavi renge boyanmış ve yıldızlarla bezenmiştir. Bu haliyle gökyüzünü andıran Aşkenaz Sinagog’u, dış mimarisinde Osmanlı kasırlarına benzer özellikler taşır.
Saint Peter ve Saint Paul Kilisesi, Beyoğlu - Galata’da konumlanmıştır. Roma Katolik ibadethanesi, Saint Pierre (Saint Piyer) Kilisesi olarak da bilinir. Dominican topluluğu tarafından 1841 senesinde yaptırılan tarihi yapıda, Bakire Hodegetria ikonlarından biri bulunur. Fossati Kardeşlerin tasarladığı kutsal mekan, bazilika olarak inşa edilmiş ve sunaklarla bezenmiştir. Günümüzde aktif olan Saint Peter ve Saint Paul Kilisesi, Neo - barok stiliyle Galata’yı süsleyen yapılardan biridir.
Masumiyet Müzesi, Beyoğlu’nda, 19. yüzyılda kalma bir evde hizmet verir. Orhan Pamuk’un kaleme aldığı aynı adlı romanının kurgusundan yola çıkarak oluşturduğu müze, 2012 yılında açılmıştır. Romanda bahsi geçen karakterlerin giysileri ve hikaye örgüsünde sözü edilen birçok obje müzede görülebilir. Masumiyet Müzesi adlı romanı okuyanlar için keşfedilecek pek çok detay barındırır, romanı okumayanlara ise bambaşka bir dünyanın kapısını aralar. Kurgusal bir dünyanın sergilendiği Masumiyet Müzesi, alanında ilk olan özel bir yerdir.
Büyükçekmece’de konumlanmış olan Aqua Marine, 1999 yılından bu yana hizmet veren bir aqua parktır. Aqua Marine, olimpik ve yarı olimpik havuz, su kaydırakları ve gün içinde düzenlene mini konserleri ile yaz boyunca İstanbulların serinlediği yerlerinden biridir.
Gazi Osman Paşa Türbesi, Fatih Camii haziresindedir. Plevne Savaşı kahramanı ve gazisi olan ve bu nedenle Gazi olarak anılan Osmanlı askeri ve devlet adamı Osman Paşa için II. Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır. 1900 senesinde vefat eden Osman Paşa için aynı yılda yaptırılan türbe, kemerlerle süslenmiş bir giriş kapısına, gösterişli bir kubbeye sahiptir.
Tuzla Marina’da konumlanmış olan deniz manzaralı alışveriş merkezi Viaport Marina, açık alana sıralanmış mağazaları, süs havuzları ve ferah dinlenme alanlarıyla ilgi görür. Yaz boyunca su gösterilerinin düzenlendiği alışveriş merkezinde, bowling salonu, devasa bir akvaryum olan ViaSea Akvaryum, leziz yemeklerin sunulduğu restoranlar, deniz kıyısında sıralanmış kafeler bulunur.
Büyükada Adalar Müzesi, Aya Nikola mevkiinde yer alır. Eski bir hangarın onarımdan geçmesi ile 2010 yılında ziyarete açılan müzede, teşhir salonları haricinde sergi bölümü, hediyelik eşya dükkanı, kafe, atölye ve ofisler bulunur. Adaların oluşum aşaması, Osmanlı Dönemi’nden kalma belge ve fotoğraflar oldukça dikkat çeker. Adalar’da yaşam sürmüş edebiyatçıların eserleri ve eşyaları, Rum Yetimhanesi’nden gelen kişisel eşyalar, müzenin ilgi gören parçalarındandır.
Panayia Kilisesi, Büyükada Kıvılcım sokakta yer alır. İki kapılı Rum kilisesinin bir kapısı Arabacılar Meydanı’na bir kapısı Balıkçıl Caddesine açılır. Bu nedenle Arabacılar Kilisesi olarak da anılan kutsal mekanın 18. ya da 19. yüzyılda yapıldığı tahmin edilir. Soğan kubbeli çan kulesi ile hala ayakta olan tarihi ibadethane bazilika planlıdır. Meryem Ana Kilisesi ismiyle de bilinir.
Hristos Manastırı, Büyükada’nın en yüksek noktalarından biri olan İsa Tepesi’nde yer alır. Bizanslılar tarafından 1158’de yapıldığı tahmin edilen kutsal mekanın ek binası günümüze kadar gelebilmiştir. Bitkisel motiflerle bezeli ahşap oymalar ile 18. ve 19. yüzyıldan kalma kabartmalar, tarihi ibadethanenin duvarlarını süsler.
Rum Ortodoks kilisesi olan Aya Dimitri, 1856 - 60 yılları arasında tarihlendirilir. Büyükçe bir bahçesi olan kilise, kubbelerle süslenmiş, bazilika şeklinde tasarlanmıştır. Tarihi ibadethanede Aziz Dimitros’un gümüş ikonası bulunur. Kutsal mekanın yapımı esnasında Bizans imparatoru II. Justinus’un baş harflerinin yer aldığı bir sütun başlığı bulunmuştur. Bu başlık kilisenin avlusunda görülebilir. İbadet odalarında bulunan ikonalarıyla hayranlık uyandıran Aya Dimitri Kilisesi, hala ibadete açıktır.
Kilise ve caminin yan yana olduğu Adalar’da, Hesed Le Avraam Sinagogu Büyükada’nın tek sinagogudur. 1904 tarihli kutsal yapı, adadaki Yahudiler için II. Abdülhamid Dönemi’nde hizmete açılmıştır. Taştan yapılmış iki katlı mekan, uzun ve sivri kemerli pencerelere sahiptir. Zamanla yetersiz kaldığı için 1921’de genişletilmiştir. Yaz aylarında ibadete açılan sinagogda Yahudi düğünleri de düzenlenir.
Edebiyatçı ve sanatçıların en sevdiği yerlerden biridir Adalar. Türk edebiyatının değerli yazarlarından Reşat Nuri Güntekin de bir dönem ailesiyle Büyükada’da yaşamıştır. Deniz kıyısını süsleyen tarihi evin inşa zamanı belli değildir. Üç katlı, dıştan merdivenli kagir yapının en dikkat çekici özelliği, ahşap pembe panjurlarıdır. Reşat Nuri Güntekin Evi, yalnızca dışarıdan görülebilir.
Adalar’ın meşhur köşklerinden biri olan Fabiato Köşkü, 1878 tarihinde yapılmıştır. Üç katlı kagir köşk, büyük bir kısmı kemerli olan uzun pencerelere sahiptir. İtalyan ressam G. Giuliana Pavlina, yıllarca burada yaşamış, daha sonra köşkü, torunu G. Spiridon Fabiato’ya bırakmıştır. Tarihi yapı bir ara, otel olarak kullanılmış, 1998’de yapılan restorasyon sonrasında sergi ve konserlere ev sahipliği yapan bir kültür merkezine dönüştürülmüştür.
1886 tarihinden bu yana ibadete açık olan San Pacifico Kilisesi, Latin Katolik kilisesidir. Kutsal mekan, dışta sivri kemerlerle süslenmiştir. İki katlı ahşap kilise, gül pencerelerle aydınlanır. San Pasifiko Kilisesi, neo - gotik stilinin güzel örneklerinden biridir, içi friz ve sütunlarla bezelidir.
Büyükada’nın simgelerinden biri, Adalıların buluşma yeri olan Saat Kulesi, 1923 yılında inşa edilmiştir. Tarihi Büyükada Vapur İskelesi’nin yanı başında, İskele Meydanı’nda bulunan bu kule, Gotik üsluplu sivri bir külaha sahiptir. Yakın zamanda onarımdan geçmiş olan Büyükada Saat Kulesi, buraya ayak basanların karşısına çıkan ilk yerlerdendir.
Beşiktaş’a bağlı Cihannüma Mahallesinde bulunan Ertuğrul Tekke Camii, 1887’de II. Abdülhamid zamanında inşa edilmiştir. Bir külliyenin merkezi olarak yapılan bu cami, Şazeli tarikatına mensup Şeyh Zafir’e ithaf edilmiştir. Misafirhane, tekke, cami ve türbeden oluşan külliyeden geriye yalnızca türbe ve cami kalmıştır. Yakın zamanda büyük bir onarımdan geçirilmiştir ve hala ibadete açıktır.
Beşiktaş JK Müzesi, Beşiktaş Dolmabahçe’de, Vodafone Park’ın altında yer alır. 2001’de İnönü Stadyumu’nda hizmet vermeye başlayan müze, Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün kurulduğu yıl olan 1903’den bu yana birçok detaya verir. Burada, kulübün kazandığı kupalar, ilk formalar ve pek çok fotoğraf görülebilir. Engelli dostu mekan, iki katlıdır.
Ressam Burhan Doğançay’ın 2004 yılında kurmuş olduğu sanat müzesi, Balo sokakta konumlu 150 yaşını geçmiş beş katlı tarihi bir binada ziyaretçilerini karşılar. Müze, her sanatseverin görmek isteyeceği çok özel eserlere yer verir. Müzede, Burhan Doğançay’ın ve babası Adil Doğançay’ın eserleri sergilenir. Doğançay Müzesi, İBB ve sponsor firmaların işbirliği ile her sene 8 - 14 yaş grubuna özel jürili bir resim yarışması düzenlenir ve kazananlar Avrupa gezileri ile ödüllendirir.
Beyoğlu’nun sembol yapılarından biri olan Fransız Sarayı, Galatasaray Lisesi yakınında, Tomtom Mahallesinde yer alır. Büyükçe bir bahçe içine bulunan saray, 1839’da inşa edilmiştir. Beyaz malta taşından yapılan üç katlı tarihi bina, Parisli mimar Laurécisque tarafından tasarlanmıştır. Ankara’nın başkent olmasına dek bu saray Fransa Büyükelçiliği olarak hizmet vermiştir. Günümüzde Fransa Türkiye Büyükelçiliği’ne bağlı bir yapı olarak yalnızca dışarıdan görülebilen Fransız Sarayı’nın bahçesinde, I. Mahmut Dönemi’nde önemli işlere imza atmış Fransız asker, Humbaracı Ahmet Paşa’nın büstü bulunur.
Fransız Konsolosluğu’na bağlı olarak Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde hizmet veren Fransız Kültür Merkezi, Türkiye ve Fransa arasındaki kültürel etkileşimi sağlamaya yönelik birçok aktiviteye imza atar. Sergi, söyleşi, konser, tiyatro ve Fransızca kurslarının düzenlendiği kültür merkezinin zengin içerikli bir kütüphanesi vardır.
Beyoğlu Karaköy’ün meşhur Bankalar Caddesinde 19. yüzyıldan kalma tarihi binada hizmet veren SALT Galata, sergi, konferans gibi kültürel aktivitelerin gerçekleştiği bir kültür ve sanat merkezidir. Fransız mimar Alexandre Vallauri’nin tasarımı olan 1892 tarihli bina, o dönemde Osmanlı Bankası olarak kullanılmıştır. Neoklasik üslubuyla dikkat çeken mekan, kültür, sanat ve tarihi bir arada getirir. SALT Galata’da yer alan Osmanlı Bankası Müzesi, ziyaretçilerini Geç Osmanlı Dönemi’nden ile Cumhuriyet’in ilk yıllarına götürür.
Neve Şalom Sinagogu, Beyoğlu Karaköy mevkiinde yer alır. Türkiye’de yaşayan Yahudilerin sıkça ziyaret ettiği ibadethane, 1951’de ziyarete açılmıştır. Dini bayramlar ve düğünlere de tanıklık eden kutsal mekan, “Barış Vahası” manasına gelen Neve Şalom adını taşımasına rağmen farklı zamanlarda terör eylemlerine maruz kalmıştır. Bu nedenle koruma altına olan sinagog, yabancı ziyaretçiler tarafından yalnızca dışarıdan görülebilir.
Rumeli Han, nam-ı diğer Rumeli Pasajı, İstiklal Caddesi’nde bulunur. Tarihi yapı, 1878’de Ragıp Paşa (Sarıca) tarafından özel mesken olarak inşa ettirilmiştir. Günümüzde İstiklal’in simgelerinden biri olan han, taştan yapılmış, ana kapısının üzeri ince işçilikle süslenmiştir. Beyoğlu’nda doğan tarihi dükkanlar ve markaların birçoğu Rumeli Pasajı’ndan geçmiş, inşa edildiği dönemden son yıllara kadar bu han, İstiklal Caddesi’nin kalbi olarak bilinmiştir. Tarihi yapı, son yıllarda eskisi kadar hareketli olmasa da hala ayakta kalan özel eserlerden biridir.
İlk olarak 14. yüzyılda Cenevizliler tarafından inşa edilmiş Saint Benoit Kilisesi, Beyoğlu Karaköy’de yer alan Latin Katolik kilisesidir. Kutsal mekan, birkaç kez yangına maruz kalmış ve 1865’ten sonra yeniden yapılmıştır. Tarihi ibadethanenin günümüze kadar ulaşabilmiş çan kulesi ilgi çekicidir. Belirli günlerde ibadete açılan kilise, yalnızca dışarıdan görülebilir. Kiliseden sonra yapılmış ve Türkiye’nin köklü eğitim kurumlarından biri olan Saint Benoit Lisesi, ibadethanenin yanı başında yer alır.
Beyoğlu Cihangir’de bulunan Sanatkarlar Parkı, meşhur Cihangir merdivenlerinin alt tarafındadır. Çevre sakinleri tarafından Roma Parkı olarak bilinen bu park, huzur dolu bir manzaraya hakimdir. Tarihi Yarımada’yı ve Boğaz’ı gören, hem şehrin içinde hem de kalabalıktan uzak olan parkta yürüyüş yolları ve banklar vardır.
Beyoğlu Fındıklı’da yer alan bu park, Boğaz’a nazır konumu ile İstanbul’un kalbinde olmasına rağmen kent stresinden uzaktır. Yürüyüş yolu, banklar ve huzur dolu Boğaz manzarasına hakim olan Fındıklı Parkı’nda çocuk oyun alanları bulunur. Çay bahçesinin de yer aldığı parkı ilgi çekici kılan bir başka detay, Mimar Sinan Üniversitesi öğrencilerinin tasarladıkları heykelleri, zaman zaman burada sergilemeleridir.
Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde, çıkmaz bir sokakta bulunur. 16. yüzyılın 2. yarısında Avusturya Krallığı’na mensup rahipler tarafından Saint Trinite Kilisesi olarak inşa edilmiş, geçirdiği iki yangın sonrasında 1800’lü yılların başında yeniden yapılmış, 1857’de ise Katolik Ermeniler tarafından satın alınmıştır. O günden beri Surp Yerrortutyun Kilisesi adıyla bilinen kutsal mekanın içi, Rönesans tabloları ile donatılmıştır. İki kanatlı ahşap kapısı, ilk inşa edildiği dönemden günümüze kadar ulaşabilmiştir. Tarihi kilise, hala ibadete açıktır.
Kristal İstanbul, Beyoğlu Sütlüce’de yer alan dünyanın ilk kristal müzesidir. Miniatürk içinde bulunan bu müzede, kadim kent İstanbul’un 16 tarihi yapısının kristal cam içine lazerle işlenmesi ile ortaya çıkan üç boyutlu eşsiz eserler görülebilir. Sultanahmet Camii, Ayasofya, Dolmabahçe Sarayı, Haydarpaşa Garı ve Kız Kulesi, müzenin en çok ilgi gören kristal işlemeleridir.
Çatalca Dağyenice mevkiinde yer alan Alaiye Şehitliği, Balkan Savaşlarında (1912) şehit olanların anısına düzenlenmiştir. Alanya’dan (Alaiye) Çatalca’ya gelen 157 kişilik Redif Taburu ile beraber Çatalca mevkiini savunmak adına toplam 657 asker şehit düşmüştür. Şehitlikte her yıl, çarpışmanın yıldönümü olan 17 Kasım tarihinde anma düzenlenir
Tarihi Mimar Sinan Köprüsü’nün geçtiği Balıkçı Adası, Küçükçekmece Gölü üzerinde küçük bir adacıktır. Bu ada üzerinde yer alan park, gölün ortasında hoş bir manzaraya hakimdir. Çocuk parkı, spor aletleri, süs havuzu, çay bahçesi ve restoranın bulunduğu Balıkçı Adası Parkı, Küçükçekmece’nin en ilgi çekici yerlerindendir.
Şelale Eğitim Parkı, Tuzla Aydınlı Mahallesinde yer alır. Büyük bir alana yayılan bu park, olimpik yüzme havuzu, planetaryum, spor alanı, çocuk parkı, araç ve çocuk müzesi, çarşı, süs havuzu, lunapark, buz pisti, bowling salonu, carting pisti, amfi tiyatro, özel temalı restoranlar, çay bahçesi ve yeşil alanlara sahiptir. Burada eğitim ve kültür merkezi de bulunur. Kompleks bir park olarak bu alanda her yaş grubuna, ayrı ayrı veya beraber sosyalleşme imkanı sunulur.
Tarihi Samatya sokaklarını süsleyen Aya Mina Kilisesi, Fatih ilçesinde yer alır. Rum Ortodoks ibadethanesi, Erken Hristiyan Dönemi’nden kalma bir martirion üzerine 1833’te inşa edilmiştir. Taştan yapılan kutsal mekan, işlemelerle süslü bir çan kulesine sahiptir. Günümüze kadar ulaşan kilise, hala işlevini korur.
Samatya’da yer alan tarihi kiliselerden biri de Aya Konstantin Kilisesi’dir. Rum Ortodoks ibadethanesinin, I. Konstantin ve annesi Helena için 1500’lü yıllardan evvel yapıldığı tahmin edilir. Aya Konstantinos ve Helena Kilisesi adıyla da bilinir. Kilisenin özenle süslenmiş kubbeli çan kulesi, 1903 senesinde inşa edilmiştir. Üç nefli bazilika olarak tasarlanmış kutsal mekanın içi, Hz. İsa’nın hayatını betimleyen frizlerle donatılmıştır.
Fatih Kocamustafapaşa mevkiinde konumlu Hacı Hüseyin Ağa Camii, 1603 senesinde mescit olarak inşa edilmiştir. Moloz taştan yapılmış kutsal mekan, düz bir çatı ile örtülmüştür. Tek şerefeli minareye ve çeşmeye sahip olan cami, bugüne dek birkaç onarımdan geçmiş ve günümüzde de işlevini korumaya devam etmiştir.
Darphane-i Amire, Fatih Sultanahmet’te, Topkapı Sarayı’nın I. avlusunun içinde yer alır. 16. yüzyılda İbrahim Paşa’nın yaptırmış olduğu yapı topluluğu, yüzlerce yıl boyunca Osmanlılara ve Cumhuriyet Dönemi’ne tanıklık etmiştir. Göz dolduran görkemli ana kapısı ile bu mekan, 1877’ye dek işlevini korumuştur. Cumhuriyet Dönemi ile beraber 1964’e dek yine aynı amaçla kullanılmıştır. Darphane-i Amire, restore edilerek günümüzde sergi gibi sanat aktivitelerine ev sahipliği yapar.
Fatih’te, Ayasofya’nın haziresinde bulunan Sultan III. Mehmet Türbesi, 1603 yılında hayatını kaybeden III. Mehmet için 1608’de, oğlu I. Ahmet tarafından yaptırılmıştır. Yapının mimarı, Dalgıç Ahmet Ağa’dır. Dışı mermerle kaplı kutsal mekan, iki kısımdan oluşur. Yapı, çoğu kemerli ve vitraylı çok sayıda pencere ile aydınlatılmıştır. Sekizgen şeklinde tasarlanan türbenin dışı kubbe ile içi, çini, kalem işi ve çeşitli resimlerle süslenmiştir. III. Mehmet’in sandukası ile beraber türbede toplam 26 sanduka vardır.
Fatih Camii’nin haziresinde bulunan Gülbahar Hatun Türbesi, Fatih Sultan Mehmet’in eşi ve Gevher Hatun ile II. Bayezid’in annesi olan Gülbahar Hatun’un kabrine ev sahipliği yapar. 1492’de inşa edilmiş kutsal mekan, kesme taştan yapılmış olup sade bir görüntüye sahiptir. Sekizgen olarak tasarlanan türbe, bir kubbe ile örtülmüş ve kafesli pencerelerle aydınlatılmıştır. Bugüne dek deprem ve yangına maruz kalsa da çeşitli dönemlere onarılmış ve günümüze gelebilmiştir.
Fatih’e bağlı Cibali Haydar Mahallesinde yer alan Bıçakçı Alaeddin Camii, 1503 senesinde Bıçakçı Alaeddin tarafından yaptırılmıştır. Tuğla ve taştan yapılma duvarlarını düz bir dam örter. Önünde bir çeşme ile camiden bağımsız olarak tasarlanmış tek şerefeli bir minareye sahiptir. Bugüne dek restorasyonlarla işlevini koruyan küçük bir ibadethanedir.
Mesih Mehmet Paşa Camii, Fatih’e bağlı Hırka-i Şerif Mahallesinde, Hırka-i Şerif Camii’nin yakınındadır. III. Murat zamanında sadrazam olan Mesih Mehmet Paşa’nın 1585’te yaptırdığı tarih ibadethane, eski adı Ali Paşa olan cadde üzerinde bulunduğu için Mesih Ali Paşa Camii adıyla bilinir. Kubbeli camilerden olan kutsal mekanın tek şerefeli bir minaresi vardır. Son cemaat yeri de beş küçük kubbe ile örtülmüştür. Minber ve mihrabı mermerle kaplanmış, ince bir içlikle süslenmiştir. 1592’de hayatını kaybeden Mesih Mehmet Paşa’nın Türbesi, hala ibadete açık olan caminin avlusunda yer alır.
Hasanpaşa Camii, Kadıköy’ün aynı adlı mahallesine isim vermiştir. Kurbağalıdere Caddesinde yer alan 1899 tarihli kutsal mekan, II. Abdülhamid zamanında bahriye nazırı olan Hasan Hüsnü Paşa tarafından yaptırılmıştır. Tek şerefeli minaresi ile sade bir görüntüye sahiptir. Tarihi camiyi örten kiremit çatı, içte kubbe olarak tasarlanmıştır. İç mekan, kalem işi süslemelerle donatılmıştır. Hasanpaşa Camii, günümüzde de işlevini sürdürür.
Şehremaneti, Osmanlı Dönemi’nde belediye görevini yürüten yerel birimdir. Kadıköy Şehremaneti binası, 1914 yılında inşa edilmiştir. Beşiktaş iskelesine bakan bu bina, Cumhuriyet sonrasında da belediyeyi ağırlamış, zaman zaman sergilere de ev sahipliği yapmıştır. Tüm gösterişi ile Rıhtım’ı süsleyen iki katlı yapı, çinileri, dekorasyonu ve sivri kemerli pencereleri ile göz doldurur. 2014 itibariyle Sanat ve Edebiyat Kütüphanesi’ne dönüştürülen mekan, kitapseverlerin huzur bulduğu köşelerden birdir.
Sahrayıcedit Camii, Erenköy’de yer alır. 1875 yılında yapılmış kutsal mekan, Sahrayıcedit Mezarlığı’nın yanındadır. Ana ibadet yerinin üzeri kubbe ile örtülmüştür. İnce bir işçilikle süslenen minaresi, dikkat çekicidir. Kemerli pencerelere sahip olan tarihi yapı, sade ve şık bir görünümdedir. Çeşit onarımlardan geçerek günümüzde de ibadete açıktır.
Türk Edebiyatı’nın usta kalemlerinden Kemal Tahir’in evi, Kadıköy Şaşkınbakkal mevkiinde yer alır. Müze ve kütüphane olarak ziyarete açılan Kemal Tahir Evi’nde, yazarın kişisel eşyaları, kitapları, Nazım Hikmet’le yazıştıkları mektuplar bulunur. Yazarın meşhur siyah çerçeveli gözlüğü, burada en dikkat çeken parçalar arasında… Kütüphane bölümü, görme engelliler için kitap ve ses kaydı seçenekli ve binlerce kitaplık arşivi ile kitapseverlere ve araştırmacılara ev sahipliği yapar.
Bizanslılar Dönemi’nden kalma Silivri Kalesi’nin 4. yüzyılda yapıldığı tahmin edilir. Diğer ismi Selymbria Kalesi olan tarihi yapı, yüksek bir tepede konumlanmıştır. Osmanlılar tarafından da kullanılan bu kale, görkemli sur kapısı ve kemerleri ile günümüze ulaşabilmiştir. Kale mevkii, şimdilerde restoran olarak kullanılır. Silivri’nin seyir terası, geniş perspektifli ve hoş bir manzaraya hakimdir.
Bizanslılardan kalma Alexios Apokaukos Kilisesi, İstanbul’un fethinden sonra 15. yüzyılda camiye dönüştürülmüştür. O dönem Fatih Camii olarak anılan kutsal mekan, Milli Mücadele Dönemi ve sonrasında zarar görmüş, zamana yenik düşerek yıkılmıştır.
Kilisenin altında, kiliseden daha büyük olan sarnıç ise hala ayaktadır. Dikdörtgen planlı Alexios Apokaukos Kilisesi Sarnıcı, ince bir işçilikle tasarlanmıştır. Şimdilerde bu sarnıç, Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemi eserlerinin sergilendiği bir alan olarak kullanılır.
Silivri’de yer alan ve Mimar Sinan’ın eserlerinden biri olan Piri Mehmet Paşa Camii ve Külliyesi, 1520 - 66 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman zamanında inşa edilmiştir. Sadrazam Piri Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış olan külliye, medrese, sıbyan mektebi, imaret ve misafirhaneye sahiptir. Cami, medresenin dokuz odasından yalnızca biri ile sıbyan mektebi günümüze kadar gelebilmiştir.
Piri Mehmet Paşa Camii, taştan yapılmış, kemer ve kubbelerle süslenmiştir. İç mekanda kalem işi bezemeler oldukça dikkat çeker. Yakın zamanda onarımdan geçerek işlevini koruyan kutsal yapının haziresinde Piri Mehmet Paşa ve ailesinin kabirleri bulunur.
Silivri Selimpaşa mevkiinde konumlu olan Yeni Camii, 16. yüzyıldan kalma Meryem Ana Kilisesi’nin yakın tarihte restore edilmesiyle camiye dönüştürülmüştür. Moloz taştan yapılmış kutsal mekan, dikdörtgen planlı olarak tasarlanmış, üçgen çatı ile kapatılmıştır. Tarihi kilise, minber ve minare ilavesi ile günümüzde ibadete açıktır.
Silivri’ye bağlı Fener köyünde yer alan tarihi Rum kilisesi, mübadeleye dek aktif olarak kullanılmıştır. 19. yüzyılda tarihlendirilen Fener Kilisesi, bazilika olarak tasarlanmış, moloz taştan yapılmıştır. Fanari Kilisesi olarak da anılan tarihi yapı, kemerli kapısı ve pencereleri ile günümüze kadar ulaşmış olsa da şu kullanılmıyor.
Büyük bir kısmı Selimpaşa’da bulunan bu evler, 19. yüzyıla aittir. Kagir ve ahşaptan yapılmış olup genellikle iki katlıdır. Kapılarında küfeki taşından süslemeler, iç mekanda yer yer oymalar göze çarpar. Pencereler giyotin tipinde, tavanları ahşap kaplamadır. Tarihi Silivri Evleri, günümüzde koruma altına alınmıştır. Geçmişte, Rumlar ve Türklerin bir arada yaşadığı evlerin bir bölümü restore edilmiştir.
Silivri’de bulunan Rum kiliselerinden biri, Çantuğa Kilisesi, 19. yüzyıla aittir. Şaraphane Kilisesi, Papazın Kilisesi, Papazın Çiftliği gibi adlarla da anılan kutsal mekan, 1923 - 24 Türk - Rum mübadelesine kadar kullanılmış, sonrasında bakımsız kaldığı için çatısı tamamen tahrip olmuştur. Bu haliyle dahi ilçe çeken kilise, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır. Bir dönem han olarak kullanıldığı ve isminin Deveciler Hanı olduğu söylenir.
Silivri Belediye Tiyatrosu, Önder Yılmaz Sahnesi olarak 2016 yılında hizmete açılmıştır. Belediye Tiyatrosu, otantik havası ve engellilere uygun düzenlemesi ile her ay en az iki oyunla ilçe sakinlerini tiyatroyla buluşturur.
Meşhur Silivri yoğurdunun yapıldığı Yoğurthane binalarından birinin restore edilmesiyle sanatseverlere kapılarını açan tarihi tiyatro binası, moloz taştan yapılmıştır ve 16. yüzyılda tarihlendirilir. İlçenin çeşitli yerlerinde bulunan Silivri Yoğurthaneleri, yıllar boyu lezzetiyle nam salmış yoğurtlar kadar ünlüdür.
Eyüpsultan Halit Paşa Caddesinde konumlu Cedid Ali Paşa Camii, Kanuni Sultan Süleyman zamanında sadrazam olan Semiz Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Semiz Ali Paşa Camii olarak da bilinen yapının inşa kitabesi yoktur. Mimar Sinan’ın tasarımı olduğu söylenen kutsal mekan, 1988’de büyük bir onarıma tabi tutulmuştur. Mescit olarak tasarlanmış yapıyı özel kılan şey, yapının solunda duran fener tipi minaresidir. Dışarıdan bakıldığında şerefesi olmayan taş minare, sekizgen şeklinde olup üzeri külahla kapatılmıştır. Bu nedenle şerefesi, kapalı bir odaya dönüşmüştür.
Kızıl Camii ya da Kiremitçi Süleyman Camii adıyla da bilinen Kızılmescit Camii, Eyüpsultan’a bağlı Nişanca Mahallesinde yer alır. Taş ve tuğladan yapılma kutsal mekanın inşa tarihi, 1531’dir. Kiremitçi Süleyman Efendi tarafından yaptırılmıştır. Kırmızı tuğladan yapılmış minaresi nedeniyle Kızıl Camii olarak anılan ibadethane, iç mekanda çinilerle süslenmiştir. Küçük bir avluya sahiptir. Burada, Kiremitçi Süleyman Efendi’nin kabri bulunur. Cami, bugüne kadar birkaç onarımdan geçmiş olup hala işlevini korur.
Aşçıbaşı Camii, Eyüpsultan’da, 1591 senesinde Aşçıbaşı Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Moloz taş ve tuğladan yapılma kutsal mekanın içi çinilerle donatılmıştır. Tarihi yapının üzeri kiremit bir çatıyla örtülmüştür. Tek şerefeli tuğla bir minaresi vardır. Camiyi yaptıran Aşçıbaşı Mehmet Ağa’nın kabri, ibadethanenin haziresinde yer alır. Cami, bugüne dek çeşitli onarımlara tabii tutulmuş olup işlevini halen korur.
Eyüpsultan’da İskele Meydanı’nda yer alan Kaptanpaşa Camii, 16. yüzyılın ikinci yarısında Hacı Mahmut Ağa tarafından inşa ettirilmiştir. Taştan yapılmış küçük bir ibadethanedir. İlk yapıldığında minaresiz olan kutsal mekana, 1800’lü yılların başında kısa boylu taş bir minare eklenmiştir. Düz çatısı, içte basık bir kubbe görünümünde tasarlanmıştır. Yakın zamanda onarımdan geçmiş olan Kaptanpaşa Camii’nin girişi, sağa ve sola yerleştirilmiş 14 basamaklı merdivenle sağlanır. Kutsal yapı, halen ibadete açıktır.
Dökmeciler Camii, Eyüpsultan’da Düğmeciler Mahallesinde yer alır. Bu nedenle Düğmeciler Camii olarak bilinir. Kesme taştan yapılan tarihi ibadethane, 16. yüzyılda tarihlendirilir. Dökmecizade Mehmet Bakır Paşa’nın yaptırmış olduğu kutsal yapı, kısa boylu bir minareye sahiptir. Avlusunda şadırvan ve Mehmet Bakır Paşa’nın kabri vardır.
Silahi Mehmet Efendi Camii, Eyüpsultan’ın Nişanca Mahallesinde yer alır. Zalpaşa Caddesinde konumlu tarihi cami, 16. yüzyılda mescit olarak inşa edilmiştir. Tuğla ve kesme taştan yapılan ibadethane, şerefesi olmayan köşk tipi, uzun ve sivri külahlı minaresiyle dikkat çeker. Selahi Mehmet Paşa Camii ismiyle de bilinir. Haziresinde, camiyi yaptıran Silahi Mehmet Paşa’nın kabri bulunur. Zal Mahmut Paşa Camii’nin karşısında konumlu kutsal yapı, çeşitli onarımlardan geçerek günümüzde de işlevini korur.
Formula 1 yarışlarının Türkiye’deki tek adresi olan Intercity İstanbul Park, Tuzla’da yer alır. 5338 metre uzunluğundaki pisti ve sürüş tutkunlarının hayran kaldığı virajları ile hem F1 pilotlarına hem de izleyicilere heyecan dolu anlar yaşatır. Pist Günleri adı altında düzenlenen etkinliklerde isteyen kişiler kendi araçları ile bu pistte sürüş deneyimi yaşayabilir. İstanbul Park’ta off-road eğitim merkezi de bulunur.
Çatalca’nın İnceğiz köyünde keşfedilmiş olan İnceğiz Mağarası, birkaç mağaradan oluşur. Bizanslıların kullandığı düşünülen mağaralarda, manastır, kaya kilisesi kalıntıları ve haç kabartması vardır. İnsan eliyle zarar görmüş mağaralar, ne yazık ki özgünlüğünü kaybetmiştir. Dört katlı olan yerleşimin önünden Karasu Deresi akar. Burası Kemal Sunal’ın bazı filmlerine set olmuştur. Bu nedenle halk arasında Kemal Sunal Mağaraları olarak anılır.
Boğaza nazır Emirgan Korusu, İstanbulların bahar ve yaz boyunca sıkça ziyaret ettiği mesireliklerdendir. Yaklaşık 48 hektarlık bir alana yayılan koru, yüzyıllara varan bir geçmişe sahiptir ve pek çok kez el değiştirmiştir. 19. yüzyılda Osmanlı Padişahı Abdülaziz burayı, Mısır Hidivi İsmail Paşa’ya hediye etmiştir. 19. yüzyılın başlarında koru içine inşa edilen, Sarı Köşk, Pembe Köşk ve Beyaz Köşk, günümüze kadar ulaşmıştır. Boğazın sırtında yer alan koruda, yeme, içme, dinlenme alanları bulunur. Bu üç köşk, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından özgün mimaride yenilenerek restoran - kafe olarak hizmete açılmıştır. Emirgan Korusu, her yıl nisan ayında göz okşayan rengarenk lalelerin sergilendiği Lale Festivali’ne sahne olur.
Ağaç müzesi niteliğindeki Atatürk Arboretumu, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nin çabaları ile 1982 tarihinde açılmıştır. Doğaseverlerin vazgeçilmez yeri, görenleri büyüleyen Atatürk Arboretumu, cennetten bir kesit gibidir. Sarıyer’de yer alan mesirelik, Belgrad Ormanı’nın içinde, 1500’den fazla bitki ve ağaç türüne ev sahipliği yapar. Dört mevsimde de ayrı bir güzelliğe sahip olan arboretumda, yapay göletler bulunur. Burayı görene dek İstanbul’da böyle bir yer olabileceğini hayal edemeyenler, bu botanik parkının sadık ziyaretçileri olur.
Bahçeşehir Park Gölet, yaklaşık 300 bin metrekarelik bir alanı kaplar. Bu alanda, piknik yerlerinin yanı sıra, çay bahçesi ve restoranlar, oyun parkları ve İstanbul’un 2. büyük arena sahnesi Bahçeşehir Arena bulunur.
Bahçeşehir Parkı, İstanbul’un en büyük yapay göletine ev sahipliği yapar. Bahçeşehir Göleti, park piknik ve eğlence alanının içinde yer alır. Başakşehir sakinleri, bahar ve yaz boyunca açık hava eğlenceleri eşliğinde, dinlenmek için buraya gelir. Özel günlerde fotoğraf çektirmek amacıyla pek çok kişi parkı ziyaret eder
Prens Adaları olarak anılan Adalar ilçesinin en büyük adası Büyükada’da, denize girilecek sakin koylar, halk plajları ve özel plajlar bulunur. İstanbul’un sayfiye yeri olan ada, havaların ısınması ile beraber, Eskibağ, Nakibey, Aya Nikola plajları ile serinleme ve dinlenme imkanı sunar. Halik Koyu ve Prenses Koyu da yaz boyunca tercih edilen plajlar arasındadır. Özel plajlara, Büyükada Vapur İskelesi’nden ücretsiz motor servisleriyle ulaşım sağlanır; ancak bu plajlar ücretlidir.
Heybeliada’nın kuzeyine, yüz dönümlük genişçe bir alana yayılmış olan bu doğa harikası, ismini sahil burnundaki yel değirmeninden alır. Gün doğumunu burada karşılayan ve güneşi bu parktan uğurlayan adalılar kadar, Değirmenburnu’na ada dışından, özellikle İstanbul’dan birçok misafir gelir. Piknik masaları, mangal alanları, plajı, çocuk parkları ile donanımlı bir dinlenme yeridir. Konaklama için bir butik bir tesis barındıran Değirmenburnu Tabiat Parkı’nda bisiklet kiralama hizmeti vardır.
Büyükada’dan sonraki en büyük ada olan Heybeliada’da, koylar ve plajlar yaz boyunca birçok kişiye denize girme imkanı sunar. Çam ormanlarıyla sarmalanmış, temiz havası ile ün salmış olan adada, Akvaryum Koyu, Çam Limanı Koyu, günübirlik denize girmek isteyenler için ideal yerlerdendir. Burada halk plajı da bulunur. Heybeliada’daki özel işletmeler, şezlong, şemsiye, duş gibi hizmetler sunar.
Halk plajları ve özel plajlar ile denize girme imkanı sunan Kınalıada’da Ayazma Koyu, Kumluk Plajı ve İskele Plajı, yaz boyunca birçok kişiyi misafir eder. Büyükada ve Heybeliada plajları ile kıyaslandığında bu küçük ve sevimli ada daha sessiz, sakin bir dinlenme yeri seçeneğidir.
Burgazada’nın birçok noktasında denize girmek mümkün… Berrak ve temiz bir denizle çevrelenmiş adada, Kalpazankaya, Çamakya, Arka Koy, Altı Numara Plajı ve Ön Koy, en ünlü plajlardandır. Doğanın koynunda, kızılçam ağaçlarının arasındaki Burgazada’da özel plajlar da bulunur. Mayıs’tan Eylül’e dek pek çok kişi Burgazada’nın eşsiz plajlarında serinler.
Eski adı Terkos Gölü olan Durusu Gölü, muazzam bir doğanın içine saklanmıştır. Durusu Gölü çevresinde, piknik alanları bulunur. Göl, kentin tüm gürültüsünü geride bırakan bir yerde, Çatalca ilçesinin sınırındadır. Durusu Piknik Alanı’nda muhteşem bir manzara eşliğinde huzur dolu zamanlar geçirilebilir. Balaban köyü, Durusu Gölü’ne doğru sokulmuş, bir başka mesirelik alana sahiptir, Balaban Piknik Alanı buraya gelmişken görülmelidir.
Florya Sahili Parkı, Bakırköy sakinliklerini ve birçok kişiyi denize nazır bir doğada karşılar. Ziyaretçiler, çay bahçeleri, dinlenme alanları, çocuk parkları, spor sahaları, yürüyüş ve bisiklet parkurlarında sevdikleriyle beraber hoşça vakit geçirebilir.
Büyük bir yat limanı olan Ataköy Marina Park, yalnızca yat sahiplerine değil, herkese kapılarını açan bir dinlenme ve eğlence yeridir. Yeme - içme mekanları, çocuk parkları, spor merkezi, yüzme havuzu ve denize nazır konumu ile Bakırköy’e gelmişken görülmesi gereken yerlerdendir.
2013’ten bu yana hizmet veren Bakırköy Botanik Park, dinozor heykelleri, su parkı, çeşitli bitki türleriyle büyük - küçük herkesin ilgisini çeken bir yerdir. Parkın tematik bahçelerinde farklı bitki türlerini tanımak mümkün… Bakırköy Botanik Park’ta, çocuk oyun alanları, piknik ve dinlenme kısımları, göçmen kuşlar için durak niteliğindeki kuş yuvaları, sosyal tesisler bulunur. Park, engelli kişilerin de rahatlıkla dolaşabileceği şekilde tasarlanmıştır.
İstanbul’un en eski plajlarından biridir Florya Plajı. Mustafa Kemal Atatürk’ün önem verdiği bu plaj, Florya Güneş Plajı olarak da bilinir. Ata’nın denize girerken göründüğü meşhur fotoğraflarda, bu plaj fon olmuştur. Plajın yakınında Atatürk Deniz Köşkü bulunur.
İstanbul’un metropole dönüşmesi ile beraber plaj yeniden düzenlenmiştir. Güneş Plajı, olabildiğince temizlenerek günümüzde yeniden kullanılabilir hale getirilmiştir. Plaja giriş ücretlidir.
Diğer adı ile Yıldız Korusu, Beşiktaş’ın simgelerinden biri ve tarihi bir park niteliğindedir. Biri Palanga, diğeri Çırağan Caddesi’nde olmak üzere iki kapısı vardır. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde önemli bir yere sahip olan bu park, 1600’lü yıllarda Kazancıoğlu Bahçesi olarak bilinirdi. Yıldız Sarayı’nın korusu olan yeşil alan, anıt ağaçlara, türlü türlü çiçeklere ev sahipliği yapar. Bir dönem Çırağan Sarayı’na ait olan Yıldız Korusu’nda 1800’lü yılların sonunda inşa edilmiş Malta Köşkü ve Çadır Köşk, korunun ambiyansına değer katan tarihi yapılardır. Köşkler restoran olarak hizmet verir.
Beykoz’un bir köyü olan Polonezköy, 1830 senesinde Polonya’da yaşanan isyanlar neticesinde sürgüne gönderilen Polonyalılara mesken olmuştur. Eski adı Adampol’dür. Geçmişte yalnızca bir tarım alanı olan Polonezköy, muazzam bir doğanın içinde, yeşilin her tonu ile bezenmiştir. Şimdilerde İstanbulluların dinlendiği, huzur bulduğu, nefes aldığı bir tatil köyü niteliğindedir. Türk - Polonya kültürünün iç içe olduğu yerde, pansiyon ve oteller, dinlenme ve piknik alanı, yürüyüş - bisiklet parkuru, kafe ve restoranlar bulunur. Bazı oteller, yüzme havuzuna sahiptir, bu yüzden Polonezköy hafta sonu boyunca İstanbul ve çevresini ağırlar. Her yaz kiraz festivaline sahne olan Polonezköy’de tabiat parkı da bulunur.
Otağtepe, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmeye hazırlanırken otağ kurduğu tepedir. Bu yüzden Fatih Korusu adıyla da bilinir. Beykoz’un Kavacık semtinde, Boğaz manzarasına hakim bir konumdadır. Yeşile bezeli doğası, bol oksijenli havası ile dinlenmek ve kente uzaktan bakmak isteyenlerin seyir terasıdır. Eşsiz manzaraya, tepede dalgalanan büyük Türk bayrağı eşlik eder. Kafe ve sosyal tesislerle beraber Otağtepe’de Tema Vehbi Koç Doğa ve Kültür Merkezi mutlaka görülmelidir.
Otağtepe’de geniş perspektifli, muazzam bir manzaraya karşı kurulmuş olan Tema Vehbi Koç Doğa ve Kültür Merkezi, Otağtepe Parkı adıyla da bilinir. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü ve İstanbul Boğazı’nı yakından gören bir konumda, 152 bin metrekarelik bir alana yayılmıştır. Tema Vakfı, 1996 senesinden bu yana eskiden Tema Parkı adıyla anılan bu alanı, bugünkü haline getirmek için birçok çalışma yapmıştır. Parktaki ağaç ve bitki türleri, dinlenme yeri, nilüfer ve kaplumbağalarla bezeli süs havuzu, seyir terasları muhteşem bir ahenk içindedir. Otağtepe’nin Boğaz’a doğru eğilen yola, park boyunca tahta merdivenler döşenmiştir. Parkı sulamak için yenilenmiş bir Bizans sarnıcından yararlanılır. Büyük kent İstanbul’da bol oksijenli, yemyeşil ve sakin bir yer arayanlar Tema Vehbi Koç Doğa ve Kültür Merkezi‘ni mutlaka ziyaret etmeli.
Gezi Parkı, 1943 tarihinde kurulan, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk kent parkıdır. O dönemde Taksim Gezisi olarak anılmıştır. Parkın yer aldığı alanda, 1780’den 1922’ye dek Halil Paşa Topçu Kışlası yer almış; kışla, 1922’de Taksim Stadı’na çevrilmiştir. İnönü Stadı’nın inşası, Taksim Stadı’na olan ilginin azalmasına yol açtığı için dönemin valisi Lütfü Kırdar önderliğinde Taksim Gezisi kurulmuştur. Park, kapladığı alanı zaman zaman birçok özel kurum ve konaklama tesisi ile paylaşmıştır. 2013 senesinde toplumsal olayların cereyan ettiği parkta, Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında bir takım değişiklikler yapılmıştır. Gezi Parkı, dinlenme yeri, süs havuzu ve yeşil alanları ile hala Taksim’in nefes aldıran, ferah köşelerinden biridir.
Muhteşem bir Haliç manzarasına sahip olan Pierre Loti Tepesi, Eyüpsultan’ın en sevilen yerlerinden biridir. Adını, Fransız yazar Pierre Loti’den alan tepe, 1876 yılında İstanbul’a yerleşen yazarın sıkça uğradığı bir yer... Pierre Loti Tepesi, günümüzde, kafe ve restoranlara sahiptir.
Güzelliği ve tarihi ile ilgi çeken Gülhane Parkı, Fatih ilçesinde yer alır. Topkapı Sarayı’nın has bahçesi olan, adını da sahip olduğu gül bahçelerinden alan park, genişçe bir koruya sahiptir. Osmanlı İmparatorluğu’nda bir dönüm noktası olan Tanzimat Fermanı, 1839 senesinde Gülhane Parkı’nda okunmuş; fermana, Gülhane Hatt-ı Hümayunu denilmiştir. 1912 senesinde düzenlenerek park haline getirilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, burada Türk halkına Latin harflerini tanıtmış ve “Başöğretmen” olarak anılmaya başlanmıştır. Nazım Hikmet’in dizelerine, Cem Karaca’nın şarkısına konu olmuştur bu özel yer.
Gülhane Parkı, çiçekleri ve bitki örtüsüyle İstanbul’un sembollerinden biri… Yürüyüş parkuru, dinlenme yeri, çay bahçesi ve baharın gelmesiyle beraber etrafta rengarenk açan laleleriyle her zaman ziyaret edenleri mutlu eder. 163 dönümlük parkın içinde Romalılardan kalma Gotlar Sütunu, Bizanslılardan kalma bir sarnıç, Başöğretmen Atatürk’ün ve Âşık Veysel’in heykelleri görülebilir. 2008 senesinde Gülhane Parkı içindeki Has Ahırlar Binası’nda İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi açılmıştır.
Maltepe’de sahil şeridinin doldurulması ile 120 hektarlık bir alanda kurulmuş olan Orhangazi Şehir Parkı, büyük - küçük herkesin hoşça vakit geçirebileceği bir rekreasyon alanıdır. Oyun parkı, kaykay ve paten pisti, yürüyüş parkuru, bisiklet yolu, tenis, futbol, voleybol, basketbol ve mini golf sahaları, şehir parkında pek çok aktiviteye olanak tanır. Orhangazi Şehir Parkı, piknik alanı, gül bahçesi, türlü türlü ağaçları ve çiçekleri ile doğanın içinde bir dinlenme yeridir. Her mevsim pek çok kişinin ziyaret ettiği parkta, kafeteryalar da bulunur.
İstanbul’un içinde bir tatil beldesi olan Şile, denizi, temiz kalmış doğası ve sakinliği ile yaz boyunca plajlarında pek çok kişiyi ağırlar. Günübirlik ya da hafta sonu konaklamalı gezilerde Şile Plajları, vazgeçilmez yerlerdendir. Karadeniz’in hırçın dalgaları, Şile’de denize girenlerin önlem almalarını gerektirir. Kumbaba, Şile’de pek çok kişinin ilgisi ile karşı karşıya kalan popüler bir plajdır. Tedavi edici olduğu söylenen kumlar, yaz aylarında şifa arayan birçok kişinin Kumbaba’ya gelme sebebidir.
Tuzla Sahili, Marmara Denizi’nin kıyısında, ferah bir dinlenme ve spor alanına sahiptir. Kafe ve restoranları, deniz manzarasına karşı yerleştirilmiş spor aletleri, sahil şeridine paralel bisiklet ve yürüyüş parkurları ile çevre sakinlerinin sosyalleştiği yerlerden biridir. Kameriye, bank ve çocuk parkları, sahil boyunca belirli aralıklara görülebilir.
Çamlıca Tepesi, Üsküdar’ın her mevsim ziyaret edilen ferah bir alanı, seyir terasıdır. Boğaz manzaralı tepe, Büyük Çamlıca ve Küçük Çamlıca’dan oluşur. Çamlıca’nın tepe noktası, deniz seviyesinden yaklaşık 265 metre yüksektedir. Anıtsal ağaçların arasında belediyenin tesisleri, kafe ve restoranlar sıralanmıştır. Belediye tarafından düzenlenen alan, rengarenk çiçeklerle bezeli bahçelere sahiptir.
Kadıköy, Fenerbahçe’de konumlanmış olan Fenerbahçe Parkı, yaya ve araç yolları ile karaya bağlanan bir ada üzerindedir. Semte adını veren tarihi Fenerbahçe Deniz Feneri, parkın eşsiz manzarasına eşlik eder. Yüz yıllık anıt ağaçlar ve türlü türlü çiçeklerle bezeli olan park, Kalamış ve Fenerbahçe Marina’ya komşudur. Parkın içinde yürüyüş yolu, kafe ve banklar bulunur. Şehir sesinden bir nebze de olsa uzak kalmış olan Fenerbahçe Parkı, çevre sakinlerinin uğrak yerleri arasındadır.
Göztepe’de, Bağdat Caddesi ve sahil arasında konumlanmıştır. Göztepe 60. Yıl Parkı, Barok üslubunu yansıtan tematik tasarımı ile oldukça ilgi görür. Süs havuzu, yapay gölet, dev akvaryumlar, çocuk oyun alanı, lale ve çiçek bahçeleriyle her daim cıvıl cıvıl ve ferahtır. Sporseverler için yürüme parkuru ve egzersiz aletlerine de sahip olan Göztepe 60. Yıl Parkı, büyük, küçük herkesin vakit geçirebileceği aktivitelere imkan tanır. Her yıl Nisan ayında düzenlenen Lale Festivali ile birçok fotoğrafçı, burada bir araya gelir.
Caddebostan Sahili, Kadıköy’ün her daim ilgi gören yerlerinden biridir. Yürüyüş parkuru, bisiklet yolu, spor sahası, egzersiz aleti, çocuk parkı ve denizi gören bankları ile her mevsim pek çok insanı karşılar. Caddebostan Sahili boyunca sıralanmış yüzyıllık köşkler, özellikle Ragıp Sarıca Köşkü, Caddebostan ile özdeşlemiş tarihi mekanlardan biridir. Kafe ve restoranların yanı sıra, ücretsiz olarak hizmet veren Caddebostan Plajı da burada bulunur.
Sarıyer’e bağlı olan İstinye semti, İstinye Koyu üzerinde konumlanmıştır. İstinye Sahili, tarihi konaklar ve yalıların eşlik ettiği harikulade bir Boğaz manzarasına hakimdir. Yemyeşil ağaçların oluşturduğu Emirgan Korusu ve Boğaz manzarası beraberinde, dinlenmek ve spor yapmak isteyenlerin tercihidir. Güneş batarken kıyıya bağlanmış balıkçı tekneleri, günbatımına ayrı bir güzellik katar.
Sarıyer’in manzaralı köşelerinden biridir Tarabya Sahili. Yalılarla bezeli sokakların Boğaz’a açılan kapısı olan Tarabya Sahili, huzur dolu bir dinlenme yeri ve yürüyüş parkurudur. Balık tutmayı sevenlerin Sarıyer’deki ilk tercihleri arasında olan Boğaz kıyısında, günbatımını izlemenin keyfi bambaşkadır.
Silivri’nin Çayırdere köyünde çam ağaçlarıyla bezeli bir dinlenme ve piknik alanı olan Çayırdere Piknik Alanı, ahşap piknik masalarına sahiptir. Çam kokulu, bol oksijenli mesirelikte bir restoran ve çay bahçesi bulunur. Doğa yürüyüşü yapanların da sıkça uğradığı bu alanda, kır düğünü organizasyonları da yapılır.
Şile’de, Karamandere köyünde yer alan Saklıgöl, yapay bir baraj gölüdür. Ördek ve kazların yüzdüğü göl çevresinde yeşilin her tonunu görebilmek mümkün... İstanbulluların ve çevre sakinlerinin uğrak yeri olan Saklıgöl’de huzur verici göl manzarasına hakim, ahşaptan inşa edilmiş bir restoran bulunur. Kameriye benzeri bölümlere sahip olan restoran, kalabalık grupları ağırlayabilecek kapasitededir. Doğa yürüyüşü ve fotoğrafçılık için ideal bir yerdir. Saklıgöl’ün girişinde, Şile’ye özgü lezzetlerin sunulduğu tezgahlarda pek çok kişinin damak zevkine hitap edecek doğal yiyecekler satılır.
Kumbaba Tepesi ve Plajı, doğal güzelliğiyle Şile’nin özel yerlerinden biridir. Bu bölge, Bizanslılardan bu yana şifalı kumları ile ilgi görür. Kumbaba Tepesi’nde demir ve bakır içeren kırmızı - turuncu renkli kumlar, romatizma rahatsızlıklarının giderilmesinde yardımcı olarak kullanılır. Çadır ve karavan kampına elverişlidir. Kumbaba Plajı ise yaz boyunca Şile’nin uğrak yerlerinden biri olur.
Beşiktaş, Akatlar’da yer alan Sanatçılar Parkı, huzur verici doğasının yanı sıra, resim, müzik, edebiyat, sinema ve mimari alanda birçok sanatçının rölyef ve büstlerine ev sahipliği yapar. Doğal bir ortamda sosyalleşme imkanı sunan Sanatçılar Parkı’nda, Mimar Sinan, Adile Naşit, Zeki Müren, Türkan Şoray, Barış Manço, Yahya Kemal ve birçok sanatçının büstleri görülebilir.
Caddebostan Plajı, Kadıköy’ün halen kullanılan plajlarından biridir. Yaz boyunca ilgi gören plajda, şemsiye ve şezlong hizmetleri bulunur. Tatile gidemeyen İstanbulluların tercihi olan plaj, yakın tarihte Kadıköy Belediyesi tarafından kumla kaplanmıştır. Caddebostan Sahili’nde denize girmeyi tercih etmeyenler, kitap okumak ve kumda uzanmak için buraya gelir.
Adanın güneyinde yer alan Çam Limanı, berrak denizi, mis gibi çam kokusu ile doğal bir koydur. Adanın büyük bir bölümü kızılçam ağaçları ile kaplı olduğu için bu adı alan doğa harikası, yelkenli ve teknelerin gözde bir mola yeridir. Büyüleyici bir manzaraya sahip olan Çam Limanı’nın yakınlarında, piknik alanı ve özel plajlar bulunur. Bu güzellik, el değmemiş doğası ile birçok müdavim yaratmıştır. Çam Limanı’nın arkasındaki tepe, Heybeliada Sanatoryumu’na ev sahipliği yapar.
Maltepe Sahili, Dragos semtinden Küçükyalı’ya kadar olan deniz kıyısını kapsar. Çocuk parkı, spor aleti, bisiklet ve yürüyüş parkuru ile Anadolu Yakası’nın en popüler sahillerindendir. Deniz kıyısındaki çay bahçeleri, restoranları, huzur verici ada manzarası, iyot kokusu ve yeşil alanları ile burada yaz - kış vakit geçirilebilir.
Tuzla’nın en sakin köşesi Mercan Koyu, önüne yemyeşil ağaçları alarak denize doğru sokulmuş huzur dolu bir yerdir. Koyun kıyısında sıralanmış balık lokantaları, kafe ve restoranlar, ortamın sessizliğini bozmamış, kıyıya yanaşmış balıkçı sandalları, buraya hoş bir katmış. Güneşin muazzam bir renk cümbüşü yaratarak batmasını seyretmek isteyenlerin uğrak yeri olan Mercan Koyu, şehrin ortasında, bir o kadar da kendi halinde ve dingin bir dinlenme yeridir.
Heybeliada’nın güneydoğusundaki Alman Koyu’na, zahmetli bir yolu aştıktan sonra ulaşılır. Plajı taşlıdır; ancak rüzgarsız günlerde oldukça berrak bir suya sahiptir. Mayıs ve Haziran aylarında daha sakin olan koy, piknik için de elverişlidir.
Çarşaf gibi denizin en güzel örneklerinden biridir Madam Marta Koyu. Halikya Plajı olarak da bilinen doğal güzelliğe, dik merdivenlerden inerek ulaşılır. Yeşilin maviye karıştığı koya, muazzam bir manzara eşlik eder. Günübirlik geziler için elverişlidir.
Burgazada’nın tek tepesidir. Manzarası ile ünlü olan Bayrak Tepe, İsa Tepesi olarak da anılır. Buraya yemyeşil ormanların arasından geçerek faytonlarla ulaşım sağlanabilir. Tatlı bir yol yorgunluğunu, son derece sessiz ve huzur dolu bir dinginlikle geride bırakmak için yürüyerek gelenler de vardır. Denizden yaklaşık 170 metre yüksekte olan Burgazada’nın tepesinde, Hristos Manastırı görülebilir.
Adanın el değmemiş koylarından biridir Süt Koyu. Özellikle Burgazada sakinleri tarafından tercih edilir. Kalabalıktan uzaklaşmak için ideal bir yerdir Süt Koyu… Taşlık ve yosunlu olduğu için bakir kalmış koylardan biridir.
Sedef Adası’nın büyük bir kısmı özel mülk olsa da doğa ile bütünleşmiş plajlarıyla yaz boyunca İstanbulluların uğrak yeridir. İstanbul’a en uzak adadır ve adaların en sakin olanıdır. Halk plajı olan adada, özel kurumlarca işletilen plajlar da bulunur. Gezmek adına sınırlı yere sahiptir, bu nedenle yüzmek ve deniz manzarasını doyasıya seyretmek isteyenlerce ziyaret edilir.
Bolluca semtinde, yeşillikler içinde yer alır. Çevresinde restoranlar vardır; ancak Bolluca Piknik Alanı, doğayla baş başa kalmak isteyenler tarafından piknik için tercih edilir. Ağaçlarla bezeli bir alanda piknik masaları yer alır. Bahar ve yaz boyunca ziyaret edilen mesireliklerden biridir.
Arnavutköy’ün Karadeniz’le buluştuğu yerlerden Karaburun Plajı, Yeniköy Mahallesinde yer alır. Berrak bir suyu olan Karaburun Plajı yaz boyunca plaj olarak çok tercih edilir; ancak denizde oluşan dip akıntılarının varlığı nedeniyle, yalnızca güvenli bölgelerde denize girilmeli, yetkililerin uyarılarına önem verilmelidir.
Tema Vakfı kurucularından Ali Nihat Gökyiğit’in eşi Nezahat Gökyiğit adına 1995 senesinde oluşturduğu Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, ilk olarak hatıra ormanı olarak planlanmıştı. Şimdilerde çeşitli bitki türlerini barındıran botanik park, İstanbulların dinlendiği ve doğa ile kucaklaştığı alanlardan biri olmasının yanında, eğitim ve araştırmaların yürütüldüğü doğal bir dersliktir. Bitkiler hakkında detaylı bilgiler için kitaplara dolu bir kütüphanesi ve kurutulup etiketlenerek bitkilerin saklandığı herbaryumu vardır.
Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, nesli tükenmek üzere olan bitki türlerini koruma alanıdır. İstanbulların doğadan nadide bir kesit seyredebileceği bu eşsiz yerde, doğayla ilgili kişiler için bitki ressamlığı, uygulamalı bahçıvanlık kursu, bitkisel tasarım kursu ve etnobotanik eğitimi verilir.
Avcılar Sahil Parkı, ilçenin en ferah yerlerinden ve uğrak noktalarından biridir. Sahil boyunca yürüyüş parkurları, çocuk parkları, piknik alanları, çay bahçeleri, spor bölümleri, yer alır. Her yaşa hitap edecek açık hava etkinliklerinin yapıldığı Sahil Park’ta, yaz boyunca çeşitli etkinlik ve konserler düzenlenir.
Küçükçekmece Gölü’nün güneybatısına kıyısı olan Paşaeli Piknik Alanı, Avcılar’ın doğa ile bütünleştiği mesireliklerinden biridir. Göle ve yeşile dönük üç seyir terası, süs havuzları, çocuk parkları, spor sahaları, çeşmeler, piknik alanları, organizasyon salonları, büfe ve çay bahçelerine sahiptir. Paşaeli Piknik alanı, bir kent parkı olarak metropolün kalabalığından uzaklaşmak ve dinlemek için yerinde bir seçimdir.
Tematik bahçeler ve evlerin oluşturduğu Nostalji Bahçeleri, Bağcıların dikkat çekici mesire alanlarındandır. Pikniğe elverişli olan bahçelerde, meyve ve yemişlerin yetiştiği yörelere özgü evler de vardır. Fındık Bahçesi ve Karadeniz Dolma Evi, Ceviz Bahçesi ve Bitlis Evi, Kestane Bahçesi ve Kastamonu Evi, Kayısı Bahçesi ve Malatya Konağı… Ailelerin güzel vakit geçirebileceği parklardan oluşan Nostalji Bahçeleri, her geçen gün yeni meyve ve yemiş ağaçları ile zenginleşir.
Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı olan Aliya İzzet Begoviç adına kurulmuş Aliya İzzet Begoviç Kültür Evi, paneller ve konferanslara ev sahipliği yapar. Çınarlı Parkı’nın içinde yer alan kültür evi, Bağcılar’ın önemli sosyal tesislerinden biridir. Parkın içinde çocuk oyun alanları, dinlenme yerleri, süs havuzu, çay bahçeleri bulunur.
Florya Atatürk Ormanı, Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği üzerine ağaçlarla bezenmiş bir alandır. Spor, dinlenme ve piknik alanlarına sahip olan ormanda, kafe ya da restoran gibi mekanlar bulunmaz.
Osmaniye’deki Veliefendi Hipodromu, Osmanlı Dönemi’nde inşa edilmiştir. III. Mustafa zamanında Şeyhülislam Veliyüddin Efendi'ye verilmiş olan mesireliğe 1911’li yıllarda hipodrom eklenmiştir. Osmanlı zamanında da bu bölge önemli yeşil alanlardan biri olmuştur. Hipodromun ambiyansına ek olarak, piknik alanının güzelliği bir hayli büyüleyici... Veliefendi Hipodromu Piknik Alanı, Bakırköy gibi kalabalık bir ilçede yemyeşil doğası ile her yaştan insana, piknik ve dinlenme imkanı sunar.
Şamlar Ormanı’nda fıstık ağaçlarının arasındaki Şamlar Tabiat Parkı, zengin bitki örtüsü ve canlı çeşitliliği ile Başakşehir’in önemli mesireliklerindendir. Doğa harikası bu yerde, yürüyüş ve piknik yapılabilir. Şamlar Tabiat Parkı’nda tahtadan piknik masaları, sosyal tesis ve dinlenme alanları yer alır.
Altınşehir Mağarası olarak da bilinen Yarımburgaz Mağarası, Küçükçekmece Gölü’nün doğusunda, gölün Sazlıdere uzantısına yaklaşık 1,5 km uzaklıktadır. 2001 senesinde I. Derece Arkeolojik - Doğal Sit alanı ilan edilen mağarada, Yontma Taş Devri’ne kadar uzanan izler bulunmuş, bu izlerden bazılarının ise Orta Buzul Çağ’ı işaret ettiği tahmin edilmiştir. Türkiye’nin en eski yerleşim yeri olarak kabul görmüş Yarımburgaz Mağarası, odacık gibi birkaç mağaradan oluşur. Mağaranın iç duvarlarına oyularak işlemiş çeşitli şekiller dikkat çeker. Burada bulunan tarihi eser niteliğindeki tüm kalıntılar, Tarihi Yarımada’daki İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenir.
Başakşehirlilerin sosyalleştiği alanlardan biridir Sular Vadisi. 20 bin metrekareyi aşan bir alanı kaplar. Yeme - içme, yürüyüş, dinlenme, spor için ideal bir mekan olan vadi, belediye tarafından düzenlenmiştir. Süs havuzu ve amfi tiyatrosu vardır. Düğün, davet ve toplantı organizasyonlarına uygundur.
Bayrampaşa Şehir Parkı olarak da bilinen Adapark, 2003 senesinden beri Bayrampaşa sakinlerinin spor yaptığı, doğa ile kucaklaştığı, sosyalleştiği bir alandır. Yapay bir gölet barındıran Parkada’da, çocuk parkları, lunapark, binicilik eğitimi verilen bir çiftlik alanı, gölet etrafını dolaşan yürüyüş parkuru bulunur. Bunlara ek olarak amfi tiyatro, piknik yerleri, açık - kapalı spor alanları, tematik bahçeleri ile Parkada, büyük - küçük herkesi cezbeden bir kent parkıdır.
Geçmişte Rumlar tarafından mesken tutulan Akıntıburnu, o dönemde Mega Ravma olarak anılırdı. Arnavutköy kıyı şeridinin bir kısmında süregelen bir akıntının hakim olduğu bölge, bu nedenle Akıntıburnu adını almıştır. Arnavutköy sahilinin en güzel yerlerinden biridir. Akıntıburnu mevkii boyunca çay bahçeleri, restoranlar ve dinlenme yerleri vardır. Özellikle balık restoranları ün salmıştır. Kıyı şeridi boyunca balık tutulacak alanlar ve bir de deniz feneri bulunur.
Beşiktaş’ın Bebek semtinde, sahil şeridinde yer alan Bebek Parkı, 1908 yılında hizmet vermeye başlamıştır. Sabancı Vakfı, 2008’de parkın yenilenmesini sağlamıştır. Birçok bitki ve ağaç türüne sahip olmasının yanında çocuk parkları, banklar ve yeşil alanlarıyla ilgi görür. Parkın çevresinde kafeler bulunur. Bir banka oturup denizi seyretmek buraya gelenlerin en sık yaptığı şeylerden biridir. İstanbul’un huzur dolu köşelerinden biri olan park, Türkan Sabancı Bebek Parkı olarak da anılır.
Beşiktaş’ın Cihannüma Mahallesi’ndeki Abbasağa Parkı, ilçe sakinlerinin spor yapıp dinlendiği doğal alanlardan biridir. Zaman zaman konserlere ev sahipliği yapar. Abbasağa Parkı’nın içinde Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Abdi İpekçi, Ahmet Taner Kışlalı gibi on iki aydın yazar - gazetecinin heykelleri görülebilir. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi’nin desteği ile 2009 senesinde yapılan heykeller, parkın yemyeşil çehresi içinde ahenkli bir görüntü yaratır.
Yoros Kalesi’nin güneyinde yer alan Yuşa Tepesi, Beykoz’un en yüksek tepesidir. Denize en yakın tepe olan Yuşa Tepesi, Hz. Yuşa’nın türbesine de ev sahipliği yapar. Oldukça uzun boylu olduğu rivayet edilen Yuşa Hazretleri’nin kabri, yaklaşık 17 metre uzunluğundadır. Kabrin görkemli duruşu, ziyaretçileri en çok etkileyen şeylerden biridir. Beykoz’un birçok noktasında olduğu gibi eşsiz bir manzaraya sahip olan bu tepede, aynı adı taşıyan bir cami bulunur.
Beylikdüzü’nde sosyal bir alan oluşturan West İstanbul Marina, deniz üzerinde altı yüz kadar tekneye park hizmeti verir. Marina kompleksi, yat sahipleri dışında ilçe sakinlerinin de sıkça uğradığı yerlerdendir. Yüzme havuzu, spa merkezi sadece yat kulübü üyelerine hizmet verirken kültür ve sanat merkezi, yelken okulu, plaj, kafe ve restoranları, kulüp üyesi olmayanlara da sosyalleşme ve eğlenme imkanı sunar.
Beylikdüzü’nde sosyal hayata hareketlilik katan Yaşam Vadisi Şehir Parkı, İstanbul’un en büyük kent parklarından biridir. Altı kısımdan oluşan parkta, birçok ağaç ve bitki türü, koru alanı, spor sahası, Japon bahçesi, buz pisti, ormanlık alan, yapay gölet ve şelaleler dikkat çekici detaylardan bazılarıdır. Seyir terası, çay bahçesi ve restoranları ile dinlenme imkanı sunan Yaşam Vadisi Şehir Parkı, her yaştan kişiye hitap edecek aktivite alanlarına sahiptir.
Marmara Denizi’nin kuzeydoğusunda kalan Büyükçekmece Sahili, yaklaşık 16 km uzunluğundadır. Sahil boyunca dinlenme alanı, seyir köşesi, piknik alanı, kafe, restoran ve halk plajları bulunur. İç açıcı bir manzara eşliğinde huzur dolu bir dinlenme için Büyükçekmece sahili tercih edilebilir.
Çatalca kıyılarını süsleyen Yalıköy Plajı’na ormanlık bir alandan geçerek ulaşılır. Dinlenme ve kamp için elverişlidir. Bu plajın en dikkat çekici özelliği, Podima taşı olarak adlandırılan, peyzaj için kullanılan özel taşlarla bezeli olmasıdır. Huzuru, masmavi denizine borçlu olan Yalıköy Plajı, Karadeniz kıyısındadır. Plajın yakınında İnceğiz Mağarası yer alır.
Ormanlık alandan Karadeniz kıyısına dek uzayan Çilingöz Tabiat Parkı, zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. Çatalca’da büyüleyici bir doğa harikası olan Çilingöz, aynı adı taşıyan ve Karadeniz’e dökülen derenin çevresinde yer alır. Tabiat parkı içerisinde koruma altına alınmış antik bir su bendi kalıntısı vardır. Çilingöz, genellikle günübirlik geziler için tercih edilse de kampa elverişli alanlara sahiptir. Burada, kafeterya ve restoran seçenekleri de bulunur. Çilingöz Plajı’na gelenler, doğal bir taşın şekillendirilmesiyle merdivene dönüşmüş büyük kayayı mutlaka görmelidir.
Çekmeköy’ün bol oksijenli köşelerinden bir olan Taşdelen Mesire Alanı, İstanbulluların nefes aldığı yerlerdendir. Çam, meşe ve köknar ağaçlarının gölgesinde huzur dolu bir dinlenme imkanı sunar. Taşdelen mevkiinden çıkan doğal kaynak suyu, çeşmelerle mesire alanına ulaştırılır ve bu, mesire alanına gösterilen ilgiyi pekiştirir. Spor, kamp, dinlenme için müsait alanlar barındıran bu yer, İstanbul’dan uzakta, yemyeşil bir köy gibidir.
Çekmeköy’ün nefes aldıran yerlerinden biri olan Alemdağ Reşadiye Mesire Alanı, sakin ve huzur dolu bir dinlenme yeridir. Doğaseverleri bir araya getiren bu yerde, yürüyüş parkurları, tahtadan piknik masaları, çam ve meşe ağaçları ile bezeli bir alanlar vardır.
Şehitler Parkı; kafe, piknik masası, çocuk oyun alanı, yürüyüş parkuru ve yeşil alanlarıyla pek çok kişinin uğradığı bir yerdir. Çiçekler ve ağaçlarla bezeli park, sessiz ve huzurlu bir dinlenme seçeneği sunar. Parkın içindeki yapay şelale, kameriye ve küçük bir lunapark bulunur.
Esenyurt’ta, 2015 yılında açılan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Parkı, yapay göleti ve şelalesi ile huzur verici bir manzaraya sahiptir. Çevre sakinlerine rekreasyon alanı olan parkta, yürüyüş parkuru, kameriye, çocuk parkı, egzersiz bölümü, yeşil alanlar vardır.
Eyüpsultan’da piknik ve dinlenme alanı olarak tercih edilen Göktürk Göleti Tabiat Parkı, meşe, karaçam, gürgen ağaçlarının gölgesinde bir doğa harikasıdır. Belgrad Ormanı’nın yanı başında yer alması nedeniyle. zengin ve sık bir bitki örtüsüne sahiptir. Tabiat parkı bünyesinde, lokanta ve piknik yerleri vardır. Yürüyüş ve bisiklet parkuru ile sporseverlerin buluşma noktasıdır.
Kağıthane Deresi’nin yanı başında kurulmuş olan Hasbahçe Mesire Alanı, İstanbul’un nefes aldıran, huzurlu yerlerindendir. Piknik ve dinlenme alanlarıyla ilgi gören Hasbahçe, gölet, lunapark ve çay bahçesine sahiptir. Göletin çevresinde yürüyüş parkuru vardır. Bahar ve yaz boyunca rengarenk çiçeklerin açtığı bu park, sosyalleşmek ve doğanın içinde dinlenmek için ideal bir seçim…
Geniş bir rekreasyon alanına sahip olan Kartal Sahili, kafe, restoran ve sosyal tesisleri ile pek çok kişinin uğrak yerleri arasındadır. Sahil boyunca palmiyeler ve çeşitli ağaçlar, huzurlu ve güzel bir görüntü oluşturur. Sahilde, bisiklet parkuru, yürüyüş alanı ve egzersiz aletleriyle denize karşı spor yapma imkanı bulunur.
Aydos Ormanı, aynı adlı gölün etrafında genişçe bir alanı kaplar. Aydos Tepesi ve eteklerine yayılan ormanın bitki örtüsü, çoğunlukla çam ağaçlarından oluşur. Ormanlık alanda tahtadan masalara sahip bir piknik alanı bulunur. Doğa yürüyüşleri için uygun bir alan olması nedeniyle Kartal ve çevresinde, spor ve piknik etkinlikleri için tercih edilir.
Küçükçekmece Gölü manzaralı Menekşe Göl Ağzı Parkı, büyük bir alanda kurulmuştur. Göl çevresindeki yürüyüş parkuru ve kondisyon aletleri ile sporseverlerin buluşma yeridir. Menekşe Göl Ağzı Parkı’nda, seyir köşesi ve çocuk parkının yer aldığı bölümler vardır. Kafeteryası, göle karşı konumlanmıştır. Her yaştan kişinin güzel vakit geçirebileceği Göl Ağzı Parkı, ağaçlarla donatılmış yemyeşil bir doğanın içindedir.
Küçükçekmece Gölü’nün huzur dolu manzarasına karşı konumlanmış olan Soğuksu Sosyal Tesisleri, aynı adı taşıyan çamlıkta kurulmuştur. Yemyeşil bir alanda, temiz havası, dinlenme yeri, restoran ve kafesi ile Küçükçekmece ve çevresinde yaşayanların ilgisini cezbeder. Soğuksu Sosyal Tesisleri’nin en dikkat çeken yeri, Macera Parkı olarak adlandırılmış rekreasyon alanıdır. Macera Parkı’nda çocukların tırmanış aktivitelerine dahil olacağı alanlar bulunur. Burada kaykay ve paten için özel olarak tasarlanmış pist vardır.
Çocuk parkı, kafe, bisiklet yolu ve yürüyüş parkurları ile Pendik ilçesinin sosyalleştiği yerlerden biridir. Pendik sahili boyunca yeşil alanlar, çiçeklerle bezeli süs bahçeleri ve havuzlar vardır. Deniz manzarasına karşı spor yapmak isteyenlerin buluşma noktasıdır. Balıkçılar Parkı, Sahil Parkı, Doğu Parkı sahil tarafında yer alır.
Pendik’te, Adalar manzarasına hakim yemyeşil bir tabiat harikası olan Gözdağı Korusu, Pendik’in en önemli doğal alanlarından biridir. Koruda, Tuzla’dan Maltepe’ye kadar geniş perspektifli bir seyir alanı vardır. Koru içerisindeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait Gözdağı Sosyal Tesisleri, çam ağaçlarının içinde leziz yemekler sunan bir restorana sahiptir.
İstanbul’un seyir teraslarından biri olan Safa Tepesi, Sancaktepe’nin bol oksijenli, eşsiz manzaralı yerlerindendir. Geniş bir perspektifle, muazzam bir manzaraya sahip olan Safa Tepesi’nde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal tesisi vardır. Sosyal tesis bünyesinde, lezzetli yemeklerin sunulduğu restoran, yürüyüş parkuru, çocuk parkı, cami, süs havuzu ve spor sahaları yer alır.
Sancaktepe’de İstanbul manzarasının seyredebileceği alanlardan biri de Ortadağ Sosyal Tesisleri’dir. Ortadağ semtinde konumlanmış olan tesiste, yürüyüş parkuru, çocuk park, çay bahçesi, dinlenme alanı ve birbirinden leziz yemeklerin sunulduğu bir restoran bulunur.
İstanbul’un yazlık ilçesi olan Silivri, sahil şeridi boyunca muazzam bir manzaraya sahiptir. Yürüyüş parkuru, plaj, çay bahçesi, restoran, park ve konaklama tesisleri ile bir tatil kentini andırır. Silivri Sahili’nde, çam ve palmiye ağaçları ile donatılmış dinlenme alanları da bulunur. Yaz - kış huzurlu Silivri Sahili, zaman zaman plaj futbolu gibi çeşitli etkinliklere sahne olur.
Sultanbeyli Gölet’in çevresinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulmuş olan sosyal tesis, ilçede ilgi gören, doğası ile etkileyici yerlerdendir. Tesis kapsamında, çay bahçesi, restoran, çocuk parkı, yürüyüş parkur, spor sahaları, su oyun parkı ve seyir terasları bulunur. Burayı ilgi çekici kılan en özel şey ise gölet üzerinde düzenlenen ışıklı gösterilerdir.
Mimar Sinan Kent Ormanı, yaklaşık 820 dönümlük genişçe bir arazi üzerinde, Sultangazi, Cebeci mevkiinde konumlanmıştır. İstanbul’un oksijen depolarından biri ve tabiatın insanlığa sunduğu armağanlardandır. Birçok ağaç ve çiçek türünü barındıran orman, Alibey Barajı’nın bir bölümü ile buluşur. Mavinin ve yeşilin huzur verici buluşması eşliğinde, pek çok olanağa sahiptir bu orman. Yürüyüş ve piknik alanlarının yanı sıra ve at binme aktivitelerine imkan tanıyan tesisler ve spor sahaları orman içinde yer alır. Amfi tiyatrosu ve çocuk parkının yanı sıra 16 metreyi aşan ve muazzam bir manzaraya hakim seyir terası ile Mimar Sinan Kent Ormanı doğaseverlerin görmek isteyeceği bir yer...
Ümraniye’nin yeşil alanlarından biri Hacegan Ormanı, doğa yürüyüşü, dinlenme ve piknik alanları ile çevre sakinlerinin uğrak yerleri arasındadır. Havalar ısınır ısınmaz birçok kişinin piknik yeri olan orman, Ümraniye Mesire Alanı olarak da bilinir.
Üsküdar’ın Paşalimanı ve Kuzguncuk Tepesi mevkiine yayılan Fethi Paşa Korusu, Boğaz’ın muhteşem manzarasına hakimdir. Çeşit çeşit ağaçlarla bezeli koru, Osmanlı Dönemi’nin önemli mesireliklerindendir. Kuzguncuk Korusu olarak da bilinen mesireliğin ismi, II. Mahmut ve Sultan Abdülmecid zamanında vali olan Fethi Paşa’dan gelir. Korunun içindeki Fethi Paşa Konağı, bir dönem yazar Cemil Meriç’i de ağırlamıştır. Günümüzde bu konak, yenileme çalışmaları neticesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal tesisi olarak hizmet verir. Korunun içinde seyir terasları, rengarenk çiçeklere bezeli bahçeler, leziz yemeklerin sunulduğu bir restoran yer alır.
Eyüpsultan’da Belgrad Ormanı sınırları içinde konumlanmış olan Ayvatbendi Tabiat Parkı, 50 hektara yakın bir alanı kaplar. Tabiat parkının adı, III. Mustafa Dönemi’nde Ayvat Deresi üzerinde inşa edilmiş olan Ayvat Bendi’nden gelir. Tarihi su bendinin süslediği tabiat parkına zengin bir bitki örtüsü hakimdir. Mesirelik olmasının yanında kır lokantası, çay bahçesi ve çocuk parklarına sahip olan Ayvatbendi Tabiat Parkı, piknik yapmaya elverişlidir. Gölet manzarası eşliğinde doğa yürüyüşü, bisiklet ve koşu aktiviteleri gerçekleştirilebilir.
Eyüpsultan’da, Mithatpaşa Mahallesi’nde yer alan Fatih Çeşmesi Tabiat Parkı, Belgrad Ormanı’nın içindeki tabiat parklarından biridir. Eyüpsultan çevresinde yaşayanlara içme suyu sağlayan Fatih Çeşmesi, 30 hektara yakın bir alanı kaplayan tabiat parkına isim vermişti. Gürgen, kestane ve meşe ağırlıklı bitki örtüsü, birçok kuş türüne ve memeli hayvana yuva olmuştur. Fatih Çeşmesi Tabiat Parkı, kır lokantası, çay bahçesi, çocuk oyun parkı, kameriye ve piknik alanlarına sahiptir. Burada taze hava eşliğinde yürüyüş ve koşu yapılabilir.
Kurt Kemeri Mesire Yeri, Eyüpsultan’da temiz havası ve yemyeşil doğası ile ünlenmiş yerlerinden biridir. Ayvadbendi Tabiat Parkı’nın çevresinde konumlanmıştır. Çevre sakinlerinin piknik ve doğa sporları için tercih ettiği mesirelikte leziz yiyeceklerin sunulduğu bir restoran da bulunur. Özellikle hafta sonu kahvaltıları için tercih edilir.
Alibeyköy Osmanlı Parkı, Eyüpsultan’ın ferah köşelerinden birine kurulmuş bir sosyal tesisidir. Nikah salonu, spor sahası, yürüyüş - koşu parkuru, restoran ve kafesi ile çevre sakinlerine kent kalabalığından uzaklaşma fırsatı tanır. Osmanlı Parkı’nın içerisinde Ali Kuşçu Uzay Evi yer alır.
Kadıköy’ün simgelerinden biridir Yoğurtçu Parkı… İstanbul milletvekillerinden Süreyya İlmen tarafından, 1925 senesinde kurulmuştur. Adını, 1800’lü yıllarda çevredeki yoğurtçuların yaptırmış olduğu tahmin edilen aynı adlı bir çeşmeden almıştır. Kurbağalıdere mevkiinde konumlanmış olan Yoğurtçu Parkı, ilçe sakinleri tarafından dinlenme ve spor alanı olarak tercih edilir. Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu stadı yakınlarında konumlanması nedeniyle parkın içinde Fenerbahçe’nin efsanevi futbolcularından Lefter Küçükandonyadis ve Alex De Souza’nın heykelleri bulunur.
Fatih’in en eski yerleşim yerlerinden biri olan Kocamustafapaşa Mahallesinde yer alır. Koca Mustafa Paşa Parkı, Kennedy Caddesine paralel olarak kıyı şeridinin büyük bir kısmını kaplar. 46 bin metrekareye yakın bir alanda, denize kenarında yürüyüş, koşu ve bisiklet parkuru, çocuk parkı ve kondisyon aletlerine sahiptir. Çevre sakinlerinin, temiz hava ve deniz kokusu eşliğinde spor yapmasına imkan tanır.
Maçka Demokrasi Parkı, Şişli’de Kadırgalar Vadisi üzerinde konumlanmış olan bir dinlenme ve spor alanıdır. 19. yüzyıldan bu yana civarda önemli bir mesirelik olan bu park, çocuk oyun alanı, süs havuzu, çay bahçesi, lokanta ve spor alanlarına sahiptir. Ihlamur, kestane, çınar, meşe gibi ağaçların gölgesinde, doğa ile baş başa kalma imkanı sunan Maçka Demokrasi Parkı, Beyoğlu Evlendirme Dairesi’ne kadar uzayan Maçka - Taşkışla teleferiğinin iki durağından biridir. Maçka Parkı’nın huzur veren manzarası eşliğinde leziz bir kahve içtikten sonra, bu manzarayı tepeden gören teleferikle Beyoğlu’na ulaşmanın kolay yolu tecrübe edilmelidir.
Nadir Nadi Parkı, Fatih’te Kocamustafapaşa mevkiinde yer alır. Kennedy Caddesi’ne paralel olan park, deniz kokusu eşliğine dinlenme ve yürüyüş seçeneği sunar. Çocuk oyun alanı, denize bakan banklar, parkın içinde yer alan çay bahçesi ve yeşil alanları ile çevre sakinlerinin sıkça uğradığı yerlerdendir.
İstanbul’un en büyük tabiat parkı olan Polonezköy Tabiat Parkı, zengin bitki örtüsü ve temiz havası ile Beykoz’un oksijen deposudur. Tabiat parkında, çadırlı kamp ve piknik alanları, trekking, koşu ve bisiklet parkurları, butik otel ve pansiyonlarda konaklama seçenekleri bulunur. Çam ve meşe ağaçlarının farklı türleriyle bezeli Polonezköy Tabiat Parkı’nda başta sülün olmak üzere birçok hayvan türünü barınır. Doğayı kalpten hissetmek isteyen İstanbul sakinlerinin sıkça ziyaret ettiği Polonezköy Tabiat Parkı’nda, tarihi Czestochova Meryem Ana Kilisesi bulunur.
Mihrabat Korusu, şairlerin mısralarına konuk olmuş, Beykoz, Kanlıca’da muazzam bir manzarayı içine alan yemyeşil bir mesireliktir. Doğal orman örtüsüyle kaplı olan koru, Boğaz’ın eşsiz manzarasıyla süslüdür. Osmanlı Dönemi’nde de dinlenme alanı olarak kullanılmıştır. Mihrabat Korusu, günümüzde tabiat parkı ilan edilmiştir. Çam ve çınar ağaçlarıyla bezeli topraklarında birçok hayvan türüne de ev sahipliği yapar. Mihrabat Tabiat Parkı’nda yürüyüş yapmanın keyfi bir başkadır. Burada piknik ve oturma alanları da bulunur. Özel davetlerin organize edildiği tesisler, hafta sonları kahvaltı için tercih edilir.
Buz gibi suyu ve bol oksijeni ile ünlü bir yerdir Kaymakdonduran Mesire Yeri. Florasının büyük bir kısmını kestane ağaçları oluşturur. Özellikle sonbaharda, olgunlaşmış kestaneleri toplamak için pek çok kişi Kaymakdonduran Mesire Yeri’ne gelir. Mesirelikte ahşaptan yapılma piknik masaları, oyun parkı, paintball sahası ve çeşme vardır.
Diğer ismi ile Abraham Paşa Korusu, Boğaz’a hakım bir konumda, Beykoz ve Paşabahçe arasında konumlanmıştır. Osmanlı Padişahı Abdülaziz’in dostu olan Abraham Paşa, bir süreliğine korunun mülkiyetini edinmiştir. Bu sırada Beykoz Korusu, köşk, yapay mağara ve havuzlarla süslenmiş, değişik bitki türleri ile donatılmıştır. Bugünlerde İBB’nin sosyal tesis olarak düzenlediği Beykoz Korusu, yüzyıllık ağaçların eşlik ettiği yürüyüş parkuru, Boğaz’a karşı kondurulmuş bankları, yeme - içme mekanları ile İstanbulların nefes aldığı yerlerden biridir.
Beykoz, Riva’da yer alan Elmasburnu Tabiat Parkı, denizin ormanla buluştuğu yerdedir. Riva’daki üç plajdan biri olan Elmasburnu Plajı, tabiat parkının içindedir. Elmasburnu, çoğunluğu iğne yapraklı ağaçlardan oluşan bit bitki örtüsü ile kaplıdır. Muazzam bir doğa harikası olan bu yerde, çadırlı kamp ve su sporları yapılabilir. İstanbul’da denize girme imkanı sunan nadir yerlerdendir. Elmasburnu Tabiat Parkı’nda kır lokantası ve dinlenme alanları bulunur.
Baruthane Parkı, Beykoz’da, Göksu Deresi’nin yanındadır. Ahşap köprü ile karşı tarafa bağlanan park, kameriye, spor ve dinlenme alanlarına sahiptir. Çocuklar için modern oyuncaklarla donatılmış bir oyun alanı sunar. Göksu Deresi’nin kenarına bağlanmış balıkçı tekneleri, parkta dinlenenler için hoş bir görüntü yaratır.
Ayhan Şahenk Sevgi Ormanı, Beykoz’un Karakiraz mevkiinde birçok ağaç türünden oluşur. 2007 senesinden bu yana ağaçlandırılan orman, Beykoz’a yeni bir oksijen deposu olmuştur. Ayhan Şahenk Vakfı tarafından yeşertilen sevgi ormanında, koşu ve doğa yürüyüşleri yapılabilir. Açık havada dinlenmek isteyenler ve doğaseverlerin için muazzam bir yerdir.
Abdullah Ağa Parkı, Kuzguncuk’ta, Boğaz’a hakim manzaraya sahiptir. Çocuk oyun alanları, yürüyüş yolu, denize dönük bankları ile ilgi gören parkta, geceleri rengarenk ışıklarla parlayan Boğaz Köprüsü’nü görebilirsiniz.
Pek çok kişinin dinlenme ve spor yapma yeri olan Bostancı Sahili, yürüyüş parkuru, bisiklet yolu ve spor sahaları ile her daim ilgi görür. Çay bahçesi ve dinlenme yerlerinde, iyot ve yosun kokusunun eşlik ettiği deniz manzarasını izlemek bir başkadır. Sahil şeridinde çocuk parkları, bisiklet kiralama istasyonları ve egzersiz aletleri vardır.
Kadıköy’ün huzur dolu yerlerinden biridir Kalamış Atatürk Parkı. Etkileyici bir deniz manzarasına hakim olan parkta, tenis, basketbol ve futbol sahaları bulunur. Çocuk oyun alanı, köpek gezdirme bölümü, çay bahçesi, yürüyüş ve bisiklet parkuru, bankları… Pek çok kişinin ağaç ve çiçeklerle bezeli bir alanda, tablo gibi görünen kusursuz bir manzarayı karşısına alıp ruhunu dinlendirdiği Kalamış Parkı, zaman zaman mini konser organizasyonlarına sahne olur. Parkta ayrıca, Osman Hamdi Bey ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın heykelleri yer alır.
Göztepe Özgürlük Parkı, Kadıköy’ün yeşil alanlarından biri, bol oksijenli ve huzurlu bir köşesidir. Büyük bir alanı kaplayan parkta, çocuk parkı, yürüyüş parkuru, köpek gezdirme alanı, spor sahaları vardır. Süs havuzunun çevresine sıralanmış bank ve kameriyeler, dev heykeller, ahşap köprüler, çeşit çeşit ağaç ve çiçekler, piknik masaları, parkta her daim ilgi gören bir doğal alan ve sosyalleşme yeridir. Amfi tiyatrosu olan parkta, tiyatro gösterileri, mini konserler ve çeşitli organizasyonlar düzenlenir. Selamiçeşme Özgürlük Parkı olarak da anılır. Parkın içinde yer alan II. Abdülhamid Dönemi’nden kalma Filizi Köşk, restoran olarak hizmet verir.
Beşiktaş, Ulus’ta konumlanmış olan Ulus Parkı, geniş perspektifli manzarasıyla her daim büyük bir ilgi görür. Boğaz’a, yüksek bir noktadan bakan parktan, Üsküdar, Topkapı Sarayı ve Boğaz Köprüsü görülebilir. Parkın içinde kafe, çocuk parkı, süs havuzu, yürüyüş parkuru bulunur. Yemyeşil ve bakımlı bir araziye sahip olan Ulus Parkı’nda günbatımını izlemek oldukça huzur vericidir.
Beyoğlu, Örnektepe’de Haliç’in kıyısında konumlanmış olan Miniatürk, diğer adı ile Minyatür Türkiye Park, bu coğrafyada inşa edilmiş pek çok önemli yapıtın 1/25 oranında küçültülmüş, minyatür halini barındırır. Sur, kale, kervansaray, kilise, cami, heykel, yalı, saray, medrese, köprü… Sanat eseri niteliğinde birçok yapının sergilendiği Miniatürk’te, Artemis Tapınağı, Anıtkabir, Topkapı Sarayı ve Halikarnas Mozolesi büyük ilgi görür. Mimari yapılar dışında Kapadokya’daki peri bacaları ve Pamukkale Travertenleri de burada görülebilir. Miniatürk’teki tüm objeler, açık havada sergilenir.
Yaklaşık 360 bin metrekarelik bir alana yayılan Başakşehir Millet Bahçesi, Başakşehir Meydanı’nın yanında kurulmuştur. Bisiklet yolu, yürüyüş parkuru, kapalı otopark, yapay gölet, farklı bitki türlerinin oluşturduğu koku bahçeleri, millet kıraathanesi, kameriye, kafe ve dinlenme alanlarına sahip olan Başakşehir Millet Parkı’nda bir de cami bulunur.
Başakşehir’in Kayabaşı Mahallesinde konumlu Kayaşehir Millet Bahçesi, oldukça büyük bir alanı kaplıyor. Yürüyüş ve bisiklet parkuru, yapay göletler, kafe, restoran ve piknik yerleri, hobi ve koku bahçeleri ile Kayaşehir Millet Parkı, sosyalleşmek için farklı seçenekler sunuyor. Burada, kültür - sanat organizasyonları için etkinlik salonu da bulunuyor.
Başakşehir’de konumlanmış olan Hoşdere Millet Bahçesi, yaklaşık 150 metrekaredir. Büyük bir cami ve göletin etrafında genişleyen millet parkı, caminin yanında Osmanlı Dönemi mimari özelliklerini taşıyan kurs binası ve kafeteryası ile dikkat çeker. Tema parkı, yürüyüş, bisiklet ve piknik yerlerinin yanı sıra Hoşdere, güneş panelleriyle enerji sağlayan elektrikli araç şarj istasyonları barındırır.
Bakırköy’e bağlı Ataköy mevkiinde yer alan Baruthane Millet Bahçesi, yaklaşık 60 bin metrekaredir. Osmanlılardan kalma ve o dönem baruthane olarak kullanılan alanın restore edilmesiyle oluşturulmuştur. Marmara Denizi’nin kıyısında konumlu olan millet parkında, yürüyüş, bisiklet ve piknik alanları, süs havuzu ve çocuk parklarınım yanı sıra tarihi kule ve baruthane binaları vardır.
Çırpıcı Millet Bahçesi, Zeytinburnu’nda yer alır. Yaklaşık 465 bin metrekarelik bir alanın ağaçlandırılması ile kurulmuştur. Bitkilerle süslü bu alanda, süs havuzu, spor sahaları, bisiklet ve yürüyüş parkuru, kafe ve piknik yerleri bulunur.
Kızılçam ağaçlarıyla bezeli Büyükada Tabiat Parkı, muazzam bir ada manzarası ve taze havası ile doğaseverlerin uğrak yerlerinden biridir. Maden Mahallesinde konumlu bu güzellik, kamp ve piknik için idealdir. Havuz, kafe, spor sahası ve kır lokantasının bulunduğu tabiat parkının denize kıyısı vardır. Plajda şezlong ve şemsiye kiralanabilir.
Büyükada’nın batısında yer alan Dilburnu Tabiat Parkı, Adalar’da günübirlik aktiviteler için en sık ziyaret edilen doğal alanlardan biridir. Plajı, sakin koyları, çoğu Kızılçamdan oluşan ormanlık alanı, kafe, restoran ve piknik yerleri ile herkesin eğlenebileceği bir mesireliktir. Burada, deniz manzarası eşliğinde doğa yürüyüşü, bisiklet turu ve koşu yapılabilir.
Beyoğlu Cihangir’de bulunan Sanatkarlar Parkı, meşhur Cihangir merdivenlerinin alt tarafındadır. Çevre sakinleri tarafından Roma Parkı olarak bilinen bu park, huzur dolu bir manzaraya hakimdir. Tarihi Yarımada’yı ve Boğaz’ı gören, hem şehrin içinde hem de kalabalıktan uzak olan parkta yürüyüş yolları ve banklar vardır.
Beyoğlu Fındıklı’da yer alan bu park, Boğaz’a nazır konumu ile İstanbul’un kalbinde olmasına rağmen kent stresinden uzaktır. Yürüyüş yolu, banklar ve huzur dolu Boğaz manzarasına hakim olan Fındıklı Parkı’nda çocuk oyun alanları bulunur. Çay bahçesinin de yer aldığı parkı ilgi çekici kılan bir başka detay, Mimar Sinan Üniversitesi öğrencilerinin tasarladıkları heykelleri, zaman zaman burada sergilemeleridir.
Büyükçekmece sahilinde, Güzcelce’de yer alan Atatürk Parkı, marinanın yanı başında denize nazır konumuyla ilçe sakinlerinin sıkça tercih ettiği dinlenme ve sosyalleşme yeridir. Parkın içinde, yürüyüş parkuru, çay bahçesi, spor aletleri, çocuk parkı bulunur.
Büyükçekmece Tepecik mevkiindeki Çamlık Piknik Alanı, geniş bir mesireliktir. Büyükçekmece Gölü’nün kıyısında, huzur verici bir manzaraya hakimdir. Çam ağaçlarıyla donatılmış bu alanda, ahşap piknik üniteleri, yürüyüş yolu ve kampa uygun yerler vardır. Yazları ilçe sakinlerinin büyük bir kısmı, göl kenarındaki mesirelikte buluşur.
Çatalca’nın Kabakça Mahallesinde yer alan ve Kabakça Piknik Alanı adıyla da bilinen mesirelik, günübirlik aktiviteler için bu bölgede sıkça tercih edilen yerlerdendir. Ağaçlarla bezeli mesirelikte lokanta, çeşme, spor sahası, yürüyüş parkuru, ahşap piknik masaları vardır. Yaz boyunca deve ve at binme etkinliklerinin düzenlendiği Elmalıdere Piknik Alanı’nın girişi ücretlidir.
Tarihi Mimar Sinan Köprüsü’nün geçtiği Balıkçı Adası, Küçükçekmece Gölü üzerinde küçük bir adacıktır. Bu ada üzerinde yer alan park, gölün ortasında hoş bir manzaraya hakimdir. Çocuk parkı, spor aletleri, süs havuzu, çay bahçesi ve restoranın bulunduğu Balıkçı Adası Parkı, Küçükçekmece’nin en ilgi çekici yerlerindendir.
Şelale Eğitim Parkı, Tuzla Aydınlı Mahallesinde yer alır. Büyük bir alana yayılan bu park, olimpik yüzme havuzu, planetaryum, spor alanı, çocuk parkı, araç ve çocuk müzesi, çarşı, süs havuzu, lunapark, buz pisti, bowling salonu, carting pisti, amfi tiyatro, özel temalı restoranlar, çay bahçesi ve yeşil alanlara sahiptir. Burada eğitim ve kültür merkezi de bulunur. Kompleks bir park olarak bu alanda her yaş grubuna, ayrı ayrı veya beraber sosyalleşme imkanı sunulur.
Dünya çapında birçok şehirde kurulan barış parklarından 20. si, Uluslararası Barış Parkı adı ile Fatih Yedikule mevkiinde, surların yanı başında, 2010 yılında açılmıştır. Deniz manzarası ve rengarenk çiçekleri ile ilgi gören parkta, çocuk oyun alanı, yürüyüş parkuru ve banklar bulunur. Özellikle laleleriyle ünlü olan parkın efatihn güzel zamanı, Mart ve Nisan aylarıdır.
Fatih, Sultanahmet mevkiinde yer alan Mehmet Akif Ersoy Parkı, İstanbul’un en kalabalık ve popüler yerlerinden birindedir. Tarihi mekanlarla çevrelenmiş, ağaçlar ve çeşit çeşit çiçeklerle bezeli parkta, yürüyüş parkuru ve banklar bulunur. Parkın içinde Mehmet Akif Ersoy’un büstü ve altındaki kitabede İstiklal Marşı yer alır.
Yağlıdere Parkı, Eyüpsultan’a bağlı Yeşilpınar Mahallesinde yer alır. Çocuk oyun alanı, yürüyüş parkuru, spor aletleri, piknik yeri ve belediyeye ait bir sosyal tesis barındıran park, yakın zamanda yenilenmiştir. Genişletilen alanı ile ilçe sakinleri, bahar ve yaz boyunca bu parkta bir araya gelir.
Yeni Cami’ye gelir sağlamak için yaptırılan Mısır Çarşısı, ünlü Kapalıçarşı'dan sonra üstü kapalı olan ikinci tarihi çarşıdır. IV. Mehmet'in annesi Turhan Hatice Sultan tarafından 1660’lı yılında yaptırılan ve Uzakdoğu’dan getirilen çeşit çeşit baharatın satıldığı çarşıya, malların çoğu Mısır'dan getirildiği için Mısır Çarşısı denmiştir. Yakın tarihte onarım gören Mısır Çarşısı, günümüzde de işlevini koruyor.
Mısır Çarşısı, İstanbul’a gelenlerin buluşma noktasıdır. Kapalıçarşı’ya kıyasla daha küçük bir alışveriş merkezidir. L şeklinde tasarlanmış yapının tuğla ve kesme taştan örülmüş duvarları, yüzyıllardır birçok olaya tanıklık etmiştir. Aktarları ile ünlü olsa da Mısır Çarşısı’nda halı, kilim ve tekstil ürünü, seramik objeler, tavla ve satranç seti ve şarküteri ürünleri satılır.
Bayrampaşa’nın devasa alışveriş merkezi Forum İstanbul, yerli ve yabancı birçok markanın buluşma noktasıdır. Giyim, teknoloji ve ev tekstili ürünleri, spor mağazaları, birçok damak zevkine hitap eden restoranları ile Bayrampaşalıların alışveriş yapıp sosyalleştiği alanlardan biridir. Alışveriş merkezi bünyesinde dev bir akvaryum olan Sea Life, dinozor temalı park Jurasic Land, legolardan yapılmış dev maketlerin yer aldığı Legoland, ailece vakit geçirmek isteyenlerin tercihidir. Sinema salonlarına da sahip olan Forum İstanbul, her yaşa hitap edecek aktive seçenekleri sunar.
İstanbul’un sembollerinden biri, Fatih’teki en önemli alışveriş merkezi olan Kapalıçarşı, 15. yüzyılda, bugün Beyazıt olarak adlandırılan semtte yerini alır. Devasa çarşı, Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Dünya çapında, en eski ve en büyük çarşılardan biridir ve 45 bin metrekarelik bir alanı kaplar. 60’ı aşkın sokağa yayılan çarşıda 4 bine yakın dükkan bulunur. İlk etapta üstü açık olarak yapılmış, üzeri sonradan kapatılmıştır. Günümüze dek yangın, deprem gibi çeşitli felaketlere maruz kalmıştır. Pek çok kez onarılmış, özgün mimarisinden uzaklaşmıştır; ancak her daim ilgi gören yerlerden biri olmuştur. Osmanlı Dönemi’nde en önemli ticarethanelerden biri olan tarihi çarşı, bugün de altının nabzının tutulduğu yerdir. Kapalıçarşı’nın en bilinen sokağı, Kuyumcular Sokağıdır. 11 tane ana kapısı vardır ve Beyazıt Kapısı, en sık kullanılan kapısıdır.
Ticaret ahlakının son derece önemli olduğu yıllarda, insanlar buradaki zanaatkarlara, üretim yapabilmeleri için yatırım yaparlardı. Yani Kapalıçarşı bir nevi bankaydı. Geçmişte de yiyecekten ev eşyasına kadar birçok ürünün satıldığı bu yer, gezginlerin seyahatnamesine konu olmuş, ressamların tablolarını süslemiş, yazar ve şairlerin satırlarında yer bulmuştur. Yüzyıllar boyunca sayısız insanın yaşamına tanıklık etmiştir, gizemli çarşı. Orhan Veli’nin de dediği gibi, “Kapalıçarşı deyip geçme; Kapalıçarşı, Kapalı kutu.”
Anadolu Yakası’nın önemli yat limanlarından biridir Pendik Marina... 752 adet bağlama kapasitesi sunan marinanın yanı başında alışveriş merkezi yer alır. Denizcilik ve yat malzemelerinin yanı sıra, yerli ve yabancı markalara ait giysi, kozmetik ve ev eşyaları burada bulunabilir. Denize karşı konumlanmış restoran ve kafeler, marinanın en çok ilgi gören yerleridir.
Fatih’te, Sultanahmet Camii’nin arkasında konumlanmış olan Arasta Pazarı, diğer ismi ile Arasta Çarşısı, Osmanlı Dönemi’nden kalma tarihi bir alışveriş merkezidir. Osmanlılar Dönemi’nde sipahiler için eşyaların satıldığı pazar, Sipahiler Çarşısı adıyla da bilinir. Tarihi alışveriş merkezinin girişinde bir çay bahçesi vardır. Tenteli dükkanların karşılıklı ve yan yana sıralandığı Arasta Pazarı’nda el yapımı hediyelik eşya, el dokuma halı, giysi ve takılar satılır.
Eyüpsultan’ın eğlence merkezi olan Vialand Tema Park, devasa bir lunapark ve yaşam merkezidir. Her yaştan insanı eğlendirecek araçlara sahip olan Vialand Tema Park, heyecan arayanlara, çocuklara ve ailece eğlenmek isteyenlere farklı seçenekler sunar. Farklı temalarla tasarlanmış alanlara sahip olan eğlence merkezinde, “Bir zamanlar İstanbul” konsepti, kentin eski halini nostaljik bir hava eşliğinde sunar ve büyüklerin ilgisini cezbeder. Vialand’da alışveriş merkezi ve restoranlar da bulunur. Eğlence merkezinden yararlanmak için bilet almak gerekir.
Kağıthane ilçesinde konumlu İstanbul Sapphire, alışveriş ve eğlence merkezidir. Yaklaşık 261 metre yüksekliğindeki bina, kentin birçok noktasından görülebilir. Alışveriş merkezinde, seyir terası, restoran ve kafeler ile beraber birçok ünlü markanın mağazası bulunur. AVM içinde simülasyon sinema, normal sinema, davet salonu, çocuk oyun merkezi ve bir balmumu müzesi vardır. İstanbul Sapphire’i özel kılan seyir terası, geniş bir İstanbul manzarasına hakimdir.
Watergarden Alışveriş Merkezi, günümüzün modern AVM mimarilerinden farklı olarak kısmi açık hava mekanıdır. Sahip olduğu gösteri havuzunda, gün içinde pek çok kez müzik, ateş, su ve ışık eşliğinde gösteriler düzenlenir. Yerli ve yabancı birçok markanın bir araya geldiği AVM’de, sinema, konser, tiyatro alanları vardır. Gösteri havuzunun yakınlarında konumlanmış, Türk ve dünya mutfağı restoranları, değişik damak zevklerine hitap eder. Watergarden’da dikkat çekici diğer detaylar da Nostalji Sokağı ve organik pazardır. Nostalji Sokağı, eski mahalle kültürünü anımsatacak bir tarzda tasarlanmıştır.
Modern bir alışveriş merkezi olan Palladium, Batı Ataşehir’de yer alır. Çocuk oyun alanları ve sinema salonuna sahiptir. Dünya çapında markalar ve Türk markalarının yer aldığı AVM’de, kafe ve restoranlar da bulunur.
Sinema salonlarına sahip olan Brandium Alışveriş Merkezi, yerli, yabancı birçok markanın buluşma noktasıdır. Farklı tatlar sunan restoran ve kafeleriyle, ziyaretçilerine alışverişin yanı sıra yeme - içme ve dinlenme imkanı sunar. AVM’de çocuklar için oyun salonu bulunur.
Bahçelievler’in en popüler AVM’lerinden biri olan Metroport, restoranları, kafeleri, oyun salonları ve sineması ile ilçe sakinlerinin uğrak yerlerindendir. Birçok markanın bir arada bulunabileceği klasik bir alışveriş merkezidir.
Ataköy’de yer alan Galleria Alışveriş Merkezi, Türkiye’nin modern tasarımlı ilk alışveriş merkezi olarak 1988 senesinde açılmıştır. Benzerleri faaliyete geçene dek pek çok kişi, sinema, mağaza ve restoranları aynı yerde bulabilmek için Galleria’ya ziyaret etmiştir. AVM mimarisinin öncüsü olan Galleria, popülerliğini kaybetmemiştir.
Ataköy’ün AVM’lerinden biri olan Capacity, 2007 yılından bu yana hizmet verir. Alışveriş ve Yaşam Merkezi olarak adlandırılan Capacity’de, su gösterilerinin düzenlendiği bir havuz, sinema salonları, zengin marka yelpazesi ile mağazalar ve pek çok damak tadına hitap eden restoranlar bulunur.
Carousel Alışveriş Merkezi, 1995 yılında açılmış, Bakırköy’ün en eski AVM’lerinden biridir. Bir dönem yenilenen Carousel, sineması, çocuk eğlence alanları, ünlü markalara ait mağazaları, restoran ve kafeleri ile Bakırköy’de popülerliğini yitirmemiş mekanlarından biridir.
1991 yılında hizmet vermeye başlayan Bakırköy Yeraltı Çarşısı, Bakırköy’e gezmeye gelenlerin mutlaka uğradığı bir alışveriş merkezidir. Ayakkabı ve giyim mağazalarının ağırlıklı olduğu çarşıda aranılan birçok şeyi bulabilmek mümkün…
Cam tavanlı mimarisi ile kapalı ama ferah alışveriş merkezlerinden biri olan Terasium, anne - çocuk mağazaları ağırlıklı olmak üzere birçok markayı barındırır. Terasium Alışveriş Merkezi’nde çocuk oyun alanları bulunur.
Diğer adı ile Postane Çarşısı, 1985 yılında yapılmış, eski alışveriş merkezlerinden biridir. Yarı açık pasaj niteliğinde olan çarşı, Beşiktaş’ın simgeleşen yerlerindendir. Çevresinde yükselen modern AVM’lere rağmen ayakta duran Beşiktaş Çarşı’da başta giyim olmak üzere pek çok şey bulunabilir.
Beylikdüzü, Beykent mevkiindeki Perlavista Alışveriş Merkezi, modern çarşılardan biridir. Giyim ve ev tasarımı konusunda pek çok mağazaya ev sahipliği yapar. Sinema salonu, özellikle kış mevsiminde AVM’nin en uğrak yerlerinden biri olur.
Beylikdüzü’ndeki modern AVM’lerden biri olan Beylicium, pek çok markanın mağazasını barındırır. Beylikdüzü Belediyesi’nin dans ve spor salonu, Beylicium Alışveriş Merkezi’nin bünyesinde bulunur. Ayrıca iki tiyatro sahnesi ve yedi sinema salonu, buranın kültür ve sanat merkezi niteliğinde özel bir yer olmasını sağlamıştır.
Çekmeköy, Taşdelen semtinde konumlanan Kardiyum Alışveriş Merkezi, giyim, kitap, ev tekstili mağazaları ile pek çok kişinin ihtiyacına cevap verir. Sinema salonlarına sahip olan AVM, çocuk oyun alanı ile küçük misafirlerini karşılar. Restoran ve kafe seçenekleri, farklı damak tatlarına uygun yiyecek ve içecekler sunar.
Tuz oranı yüksek, mineralli yeraltı suyu kaynağına sahip olan Esenyurt, termal tesislerinde pek çok kişiyi ağırlar. Omurga ağrıları, romatizma ve bazı cilt hastalığı tedavilerinde destek amacıyla tercih edilen Esenyurt Termal Tesisleri’nde, hamam, buhar odası, çamur banyosu, engellilere özel bir havuz ve egzersiz salonu bulunur.
Esenyurt’ta modern alışveriş merkezlerinden biri olan City Center, sineması, çocuk oyun alanları ve yerli - yabancı markalara ait onlarca mağazası Esenyurt’ta buluşma noktasıdır. City Center, mini konser, söyleşi ve canlı müzik aktivitelerine de ev sahipliği yapar.
Venedik Meydanı’ndan esinlenerek inşa edilen Venezia Mega Outlet, dünyaca ünlü pek çok markanın outlet mağazalarını bir araya getiren bir alışveriş ve yaşam merkezidir. Süs havuzu, asma köprü ve gondolları ile dikkat çeker. Ofis ve rezidans bölümlerine de sahip olan Venezia Mega Outlet, Gaziosmanpaşa’da görülmeye değer yerlerden biridir.
Güngören Park AVM, Mehmetçik Vakfı tarafından, vakfa destek sağlamak amacı ile kurulmuştur. Alışveriş merkezinde pek çok markaya ait mağazalar, restoran ve kafeler vardır. Mini konserler ve sinema etkinliklerinin yapıldığı AVM, küçük misafirler için de çocuk oyun alanına sahiptir.
Sultanbeyli’de konumlanmış olan Atlaspark Alışveriş Merkezi, mağaza, sinema ve restoranlarıyla büyük bir alan üzerinde kurulmuştur. Özel günler için etkinliklerin düzenlendiği AVM’de çocukların eğlenceli vakitler geçirebileceği oyun alanları bulunur.
İstanbul’da, çam ağaçlarının arasından doğmuş, yüzyıllardır şifa dağıtan Tuzla Kaplıcaları, termal havuz ve içmesi ile ortopedik rahatsızlıklar ve deri hastalıklarının tedavisine destek olur. Fizik tedavi sürecinde tercih edilen şifalı sular, 1300’lü yıllardan beri kullanılır. 1927 senesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile kurulan “Tuzla İçmeleri”, günümüzde yenilenmiş hali ile hizmet verir.
Kalabalık kentin sakin köşelerinden Tuzla Marina, 750 adet tekne bağlama kapasitesine sahip bir marina olmasının yanında, insanların sosyalleşmesini sağlayan bir yaşam alanıdır. Marina kapsamında yürüyüş yapacak alanlar, açık hava bir alışveriş merkezi olan Viaport Marina, restoran ve kafeler, sinema, otel, marinanın karşısına konumlanmış bir roller coaster, pek çok balık türünün görülebileceği bir akvaryum bulunur.
İsveç menşeli mobilya ve ev tekstili mağazası olan Ikea, Ümraniye’nin popüler bir sosyalleşme yeridir. Mutfak ürünleri, ev tekstil, mobilya ve dekorasyona dair pek çok eşyanın satıldığı dev mağazada, İsveç yemeklerinin tadılabileceği bir restoran ve market bulunur.
Ümraniye, Tepeüstü mevkiinde yer alan Buyaka Alışveriş Merkezi, dünyaca ünlü birçok markanın mağazasına sahiptir. AVM bünyesinde sinema, spor ve spa merkezi bulunur. Çocuklar için eğlence alanları, restoran ve kafeleri ile Buyaka Alışveriş Merkezi, yedinden yetmişe herkesin sosyalleşebileceği bir yaşam alanıdır.
Kadıköy’ün her daim rağbet gören, büyüsünü ve canlılığını yitirmeyen Tarihi Kadıköy Çarşısı, vapur iskelesine kısa bir yürüme mesafesinde, birkaç sokak boyunca yayılmış dükkan ve yeme - içme mekanlarından oluşur. Sokaklara taşmış masalarında birçok kişiyi ağırlamış olan yüzyıllık lokantalar, kahveciler, tadıyla ve adıyla ün salmış pastane ve şekerciler, manav, baharatçılar… Deniz kokusunun sızdığı sokaklara, baharat ve taze çekilmiş kahve kokularının karıştığı Kadıköy Çarşısı, yüzlerce yılı aşkın bir süredir varlığını sürdürüyor. Kalabalıkla beraber yürümek zor gibi görünse de tarihi çarşıya adım atar atmaz kalabalığın bir parçası olacağınız Kadıköy Çarşısı’nda, aradığınız pek çok şeyi bulabilir, farklı yerleri ve yüzyıllık lezzetleri keşfedebilirsiniz.
Levent’te konumlanmış modern bir alışveriş merkezi olan Kanyon, sarmal şeklinde planlanmış bir çarşıdır. Kanyon Alışveriş Merkezi’nde birçok ünlü markanın mağazası bulunur. Birbirinden leziz yemekler sunan restoranları ve ünlü kahvecileri ile iş dünyasının merkezlerinden biri olan Levent’te, pek çok kişinin uğrak yerleri arasındadır. Sinema ve spor salonları, ofis ve rezidans kısmı ile yarı kapalı bir yapıdır.
Şişli’de, Büyükdere Caddesi üzerinde yer alan Cevahir Alışveriş Merkezi, altı katlıdır. Birçok markanın yer aldığı modern AVM’de, sinema, restoran, kafe, kapsamlı bir eğlence merkezi, sinema ve İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun iki sahnesi bulunur. Alışveriş merkezinin en alt katından Yenikapı - Hacıosman metro ağına ulaşılabilir.
Nişantaşı’nda, Teşvikiye Caddesinde konumlanmış olan City's Nişantaşı, civarda ilgi gören bir moda ve alışveriş merkezidir. Ünlü markaların, leziz mutfakların buluşma noktası olan City's Nişantaşı, söyleşi ve sergi organizasyonları için özel bir alana ve sinema salonlarına sahiptir.
Mecidiyeköy’de yer alan Trump Alışveriş Merkezi, ünlü markaların mağazaları, sergi, tiyatro ve sinema salonları ile yoğun ilgi gören yerlerden biridir. Çocuklara özel eğlence merkezi, sanatseverlere özel etkinlikler, modayı takip edenler için pek çok marka, burada bir araya gelir. Metro ve metrobüs bağlantısı olan AVM’de, lezzetli yemeklerin tadılabileceği restoranlar da bulunur.
Levent’te yer alan Metrocity, beş katlı, modern bir alışveriş merkezidir. Sinema salonu, pek çok lezzetin bir araya geldiği yemek katı, yerli - yabancı markaların mağazaları ile bölgenin popüler yerlerindendir. Alışveriş merkezinin en alt katından, Yenikapı - Hacıosman metro ağının Levent durağına ulaşılır.
Profilo Alışveriş Merkezi, Mecidiyeköy mevkiinde yer alır. Beş katlı alışveriş merkezinin bünyesinde birçok mağazanın yanı sıra, sinema ve tiyatro salonları, spor merkezi, bowling salonu, yeme - içme mekanları bulunur.
Levent’te yer alan ÖzdilekPark İstanbul, mağaza, eğlence merkezi, restoran ve kafeleri ile günümüzün modern alışveriş merkezlerinden biridir. Alışveriş merkezinin en altından Yenikapı - Hacıosman metro ağına ulaşılır. ÖzdilekPark İstanbul’da zaman zaman imza günleri ve söyleşiler düzenlenir.
Çocukları, sosyal aktivitelerle eğitmek ve eğlendirmek amacıyla hizmet veren Funloft Çocuk Eğlence Merkezi, çocuklar için birçok oyun seçeneği barındırır. Acrloft Beykoz adıyla da bilinen eğlence merkezinde, çocukların sosyalleştiği bir mutfak atölyesi bulunur. Mutfak atölyesinde yaş gruplarına göre yapılan iş bölümüyle bir şeyler hazırlama ve pişirmenin eğlenceli yönleri gösterilir. Eğlence merkezi içinde alışveriş yapacak mağazalar da vardır.
Beşiktaş’ın sembol yerlerinden biri olan Zorlu Center, Zincirlikuyu’da yer alır. Metro bağlantısı olan alışveriş merkezlerinden biridir. Performans Sanatları Merkezi’ni bünyesinde barındıran Zorlu Center, opera, tiyatro, müzik festivali gibi pek çok sanatsal aktiviteye ve sinema salonlarına ev sahipliği yapar. Zorlu Center’da alışveriş ve yeme - içme konusunda ünlü birçok marka bulunur. Gurme lezzetler arayanlar için birden fazla restoran seçeneğine sahip olan AVM’de, Türkiye’ye yeni gelen markaları keşfetme de mümkün…
İstanbul’un ünlü alışveriş merkezi olan Akmerkez, Beşiktaş’ın Etiler semtinde yer alır. Etiler’in her daim ilgi gören yerlerinden biri olan Akmerkez, alışveriş, yeme - içme ve eğlence konusunda pek çok seçeneğe sahip… Amerika’nın ünlü operası Metropolitan Opera’nın aktivitelerini canlı yayınla sanatseverlere ulaştıran Akmerkez’de, özel ses donatılarına sahip salonlarda opera dinlenebilir. Ünlü alışveriş merkezinde, pek çok seçkin markanın mağazası, tanınmış kişilerin de burayı ziyaret etme nedenidir.
Sarıyer, Maslak’ta konumlanmış olan İstinye Park, kubbe şeklinde tasarlanmış cam tavanı ile ferah bir alışveriş ve sosyalleşme yeridir. Sinema salonları, dünyaca ünlü markaların mağazası, ünlü kişilerin de burayı tercih etme sebebidir. Bu yönüyle her daim ilgi gören İstinye Park, yeme - içme konusunda iddialı restoranlara ev sahipliği yapar.
Kozyatağı Carrefour Alışveriş Merkezi, yıllardır hizmet veren modern AVM’lerden biridir. Birçok markanın bir araya geldiği AVM’de, değişik damak zevklerine uygun çeşitli restoran ve kafeler bulunur. Alışveriş merkezinin üst katında restoranlar, alt katında mağazalar ve hipermarket bulunur.
Maltepe - Cevizli’de konumlanmış olan Maltepe Park Alışveriş Merkezi, eğlence, alışveriş ve yeme - içme mekanlarının bir araya geldiği modern bir sosyalleşme alanıdır. Yerli - yabancı markalara kolay erişim ve farklı lezzetler deneme seçeneği sunan restoranların yanı sıra, sinema salonlarına sahip olan AVM’nin en alt katında bir hipermarket bulunur.
Maltepe’nin popüler alışveriş merkezlerinden biri olan Piazza, alışveriş, sinema, eğlence ve dinlenme seçeneklerine sahip modern bir çarşıdır. Çocuklar için oyun alanı, büyükler için kafe ve mağazalarıyla bölgedeki sosyalleşme mekanlarından biridir.
Hilltown Alışveriş Merkezi, Maltepe - Küçükyalı’da konumlanmış, sıra dışı mimarisiyle dikkat çeken ferah mekanlardan biridir. Sokaklara dükkanların sıralandığı klasik çarşılar gibi üzeri yarı açık olan Hilltown, geniş terasında dinlenme alanlarına sahiptir. Sinema, çocuk oyun alanlar, dünya mutfağından seçme restoranları ile pek çok kişiye hitap eder.
Ümraniye’nin alışveriş merkezlerinden biri olan Akyaka Park, özellikle hafta sonları pek çok kişinin buluştuğu, alışveriş yaptığı yerlerdendir. Giyim, dekorasyon ve ev tekstili alanında ünlü olan markalara, sinema, çocuk oyun alanı, restoran ve kafelere sahip olan Akyaka Park Alışveriş Merkezi, hafta sonları canlı müzik, mini konser, söyleşi gibi etkinliklere sahne olur.
Kartal - Soğanlık’ta yer alan Anatolium Marmara Alışveriş Merkezi, alışveriş, yeme - içme ve çeşitli etkinliklerin düzenlendiği bir sosyalleşme mekanıdır. Çocukların da eğleneceği alanlar barındıran Anatolium Marmara’da Ikea’nın Kartal mağazası bulunur.
Kartal, Kordonboyu’nda deniz manzaralı bir alışveriş merkezi olan İstMarina, pek çok markayı buluşturan modern bir sosyalleşme yeridir. Dünya mutfağından lezzetlerin sunulduğu restoranlar, denize bakan teras ve sineması ile gören AVM, özel günlerde söyleşi ve konser etkinliklerine de sahne olur.
Optimum Outlet, Ataşehir - Yenisahra’da konumlanmış bir alışveriş merkezidir. Birçok ünlü markanın sezon sonu ürünlerinin satıldığı outlet mağazalarının yanı sıra, alışveriş merkezinin en alt katında bir hipermarket ve sinema salonları bulunur. Buz pateni pistiyle yaz - kış pek çok kişinin ilgisini çeken Optimum Outlet, çocuk oyun alanı, restoran ve kafelere de sahiptir.
Pendik - Kurtköy tarafında konumlanmış olan Viaport Alışveriş Merkezi, Arnavut taşıyla kaplanmış yollara sahip, dükkanların ve kafelerin yan yana sıralandığı, üzeri açık, modern bir çarşıdır. Pek çok markanın mağazaları, outlet bölümü, lunapark, 5D sinema, restoran ve hipermarkete sahip olan Viaport, açık bir alışveriş merkezi olduğu için her daim ilgi görür.
Tuzla Marina’da konumlanmış olan deniz manzaralı alışveriş merkezi Viaport Marina, açık alana sıralanmış mağazaları, süs havuzları ve ferah dinlenme alanlarıyla ilgi görür. Yaz boyunca su gösterilerinin düzenlendiği alışveriş merkezinde, bowling salonu, devasa bir akvaryum olan ViaSea Akvaryum, leziz yemeklerin sunulduğu restoranlar, deniz kıyısında sıralanmış kafeler bulunur.
Pek çok çeşit deniz canlısının görülebildiği büyük bir akvaryuma sahip olan Aqua Florya, deniz manzaralı alışveriş merkezlerinden biridir. Muazzam bir manzaraya hakim restoran ve kafeleri ile ilgi gören Aqua Florya, yerli - yabancı birçok ünlü markanın mağazalarına sahiptir ve yaz mevsiminde açık hava sineması etkinliklerine sahne olur.
Emaar Square Mall Alışveriş Merkezi, Üsküdar’da devasa bir alanda kurulmuştur. Pek çok ünlü mağazanın yer aldığı AVM’de, restoranların dizildiği bir sokak vardır. Su gösterileri düzenlenen havuzu, büyük bir akvaryumu, sinema salonları ve çocuklara özel eğlence merkezi ile dikkat çeken Emaar Square, hem açık hem de kapalı alanda mağazalara sahiptir.
Demirören İstiklal Alışveriş Merkezi, Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde yer alır. 4 katlı alışveriş merkezinde giyim, aksesuar, kozmetiğe dair birçok mağaza, kitapçı, sinema ve restoranlar bulunur. AVM’de zaman zaman sergi ve kültür - sanat etkinliklerinin düzenlenir.
Büyükçekmece’de yer alan Atirus Alışveriş Merkezi, ünlü markaların mağazaları, kafe, restoran ve aktivite alanları ile ilçenin popüler yerlerinden biridir. AVM’de, sinema salonu ve çocuklar için oyun mekanları da bulunur.
Eyüpsultan’da yer alan Eyüp Park Alışveriş ve Yaşam Merkezi, yerli ve yabancı markalara ait mağazalarla beraber birçok sosyalleşme seçeneği sunar. Sinema salonu, elişi atölyeleri, çocuk tiyatrosu ve etkinlikleri ile herkesin vakit geçirebileceği Eyüp Park AVM, restoran ve kafelere sahiptir. AVM binasının bir kısmı rezidans olarak tasarlanmış konutlardan oluşur.