Marsilya’nın en eski yerleşim alanlarından biri olan Le Panier, tarihi ve otantik atmosferi ile bir hayli dikkat çeker. Yunanlar tarafından kurulmuş olan yerleşim yeri, günümüzde Marsilya’nın en eski mahallesidir. Daracık sokakları, kimi zaman merdivenli, dik yokuşlara, kimi zaman küçük meydanlara açılır. Sanatsal bir ruha sahip olan Le Panier’de, tarihi dükkanlarda sanat atölyeleri ve antikacılar bulunur. Balkonlardan sarkmış çamaşırları ve teraslı evleri, her köşe başında fotoğraf çekenleri ile Le Panier, Marsilya’ya gelenlerin mutlaka uğradığı noktalardandır.
Geçmişe kısa bir yolculuk yapıyormuş hissi uyandıran bu bölge, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kısmen yenilenmişse özgünlüğünü yitirmemiş bir yerleşim yeridir. 17. yüzyıldan kalma La Vieille Charité, Le Panier’in en dikkat çekici mimari yapısıdır, günümüzde müze ve kültür merkezi olarak gezilebilir.
Notre Dame de la Garde Bazilikası
Marsilya’nın en yüksek noktasında yer alan ve şehrin koruyucusu olarak anılan Notre Dame de la Garde Bazilikası, 19. yüzyılda inşa edilmiştir. Katolik kilisesi, görkemle parlayan Roma - Bizans mimarisiyle Marsilya’nın en çok ziyaret edilen yerlerindedir. La Garde Tepesi’nin ışıldayan yıldızı, 16. yüzyıla ait bir kalenin üzerine inşa edilmiştir. Renkli mermerle kaplı kutsal mekan, panoramik manzarasıyla da hayranlık uyandırır.
Bazilikanın inşası 21 yıl sürmüştür. Bu etkileyici yapıt, kulenin üzerine yerleştirilmiş yaldızlı Meryem heykeliyle taçlandırılmıştır. İçi de dışı da titizlikle süslenmiş olan Notre Dame de la Garde’nin kuleleri, kent manzarası sevenleri buraya davet eder.
Château d'If
Château d'If (İf Şatosu) görkemli ve gizemli görüntüsüyle Akdeniz açıklarında parlayan İf Adası’nda yer alır. Marsilya’ya gelen gezginlerin mutlaka ziyaret ettiği şato, Alexander Dumas tarafından kaleme alınmış Monte Kristo Kontu (Le Comte de Monte-Cristo) kitabı ile akıllara kazınmıştır.
16. yüzyılda kale olarak inşa edilmiş, sonraki yıllarda hapishane olarak kullanılmıştır. Zindan olarak kullanılmış kısımlar, ürpertici bir atmosfere sahiptir. Château d'If, İf Adası’nda bulunan tek yapıdır. Eski Liman’dan hareket eden gemilerle ulaşım sağlanan şatonun yaşlı duvarlarının ardında gezinmek tarifsiz bir his yaratır. Şatodan kent manzarası seyretmenin tadı ise bambaşkadır. Farklı dönemlerde yapılan restorasyonlarla heybetli yapısından hiçbir şey kaybetmeyen Château d'If, doyurucu bir gezi rotasıdır.
Longchamp Sarayı
Longchamp Sarayı (Palais Longchamp), tarih boyunca su problemi yaşayan Marsilya’ya Durance Nehri’nden içme suyu taşımak için yapılan Marsilya Kanalı’nın (Canal de Marseille) açılışını kutlamak amacıyla yapılmıştır. 19. yüzyılda Mimar Henri-Jacques Espérandieu tarafından tasarlanmış bu yapının bir hayli gösterişli olması istendiği için masraflı olan inşa süreci, yaklaşık 30 yıl sürmüştür.
Muhteşem bir parka sahip olan Longchamp Sarayı, Su Kulesi (Château d'eau), Musée des Beaux-Arts (Güzel Sanatlar Müzesi) ve Museum d'Histoire Naturelle (Doğa Tarihi Müzesi) olmak üzere üç kısımdan oluşur. Sanat, doğa ve tarih tutkunları bir araya getiren sarayın 1980’lere dek hayvanat bahçesi olarak kullanılan Longchamp Parkı’nda Türk çinilerine de rastlamak mümkün…
St. Victor Manastırı
St. Victor Manastırı (Abbaye St. Victor), Marsilya’da yer alan en eski yapılardan biridir. Vieux Port’u (Eski Liman) selamlayan kutsal yapı, M.Ö. 3. yüzyıla ait nekropol alanı üzerine M.Ö. 4 ya da 5. yüzyılda kurulmuştur. Tarihi ibadethane, Marsilyalı Roma askeri Aziz Victor’un adını almıştır.
Dışarıdan bakıldığında bir kaleyi andıran heybetli yapı, limanı gören etkileyici bir manzaraya hakimdir. Manastırı yaptırdığı söylenen Aziz John? Cassian’ın da mezarı burada bulunur. Yüzlerce yıllık geçmişiyle dimdik ayakta duran St. Victor Manastırı, sade ama hayranlık uyandıran mimarisiyle tarihe ilgi duyanların gezi rotasında yer almalı.
St. Jean Kalesi
St. Jean Kalesi (Fort St. Jean), 1660 yılında 14. Louis tarafından yaptırılmıştır. Marsilya’yı koruma altına alma amacıyla kurulan bu kale, St. Nicolas Kalesi ile beraber Eski Liman’ın (Vieux Port) girişini bekler. Taştan inşa edilmiş tarihi yapının bir kulesi vardır. Akdeniz’i selamlayan kale, Avrupa ve Akdeniz Uygarlıkları Müzesi’nin bir bölümüne ev sahipliği yapar. Müze ile kale arasında, dar bir yaya köprüsü ile bağlantı kurulur.
St. Jean Kalesi, kent sakinlerinin güneşlenmeyi sevdiği köşelerden biridir. Marsilya’yı keşfe çıkanların ilk duraklarından biri olan tarihi mekan, müze ile beraber gezilebilir.
Kentin doğum yeri olarak anılan Eski Liman (Vieux Port), 2 bin yılı aşkın bir zaman önce, Foçalılar tarafından kurulmuştur. Yüzyıllar boyunca ticaret merkezi olmuş Vieux Port, Antik Çağ’dan bugüne, Akdeniz’in en önemli limanlarından biridir. Saint Jean ve Saint Nicolas Kalelerinin koruduğu Eski Liman, Marsilya’nın kalbinin attığı yerdir.
Balıkçı tekneleri, yatlar, gezi ve turist teknelerinin demir attığı Eski Liman, kenti keşfe çıkanların başlangıç noktasıdır. Burada birbirinden güzel kafe, restoran ve birahaneler bulunur. Gün doğumunu büyük bir sükunetle karşılayan tarihi limanda, günbatımına tüm şehir şahit olur. Her saat, her mevsim bir başka güzel olan liman, Akdeniz’e farklı bir açıdan bakmak isteyenlerin seyir köşesi, Marsilya’nın sosyalleşme alanıdır.
Le Panier
Marsilya’nın en eski yerleşim alanlarından biri olan Le Panier, tarihi ve otantik atmosferi ile bir hayli dikkat çeker. Yunanlar tarafından kurulmuş olan yerleşim yeri, günümüzde Marsilya’nın en eski mahallesidir. Daracık sokakları, kimi zaman merdivenli, dik yokuşlara, kimi zaman küçük meydanlara açılır. Sanatsal bir ruha sahip olan Le Panier’de, tarihi dükkanlarda sanat atölyeleri ve antikacılar bulunur. Balkonlardan sarkmış çamaşırları ve teraslı evleri, her köşe başında fotoğraf çekenleri ile Le Panier, Marsilya’ya gelenlerin mutlaka uğradığı noktalardandır.
Geçmişe kısa bir yolculuk yapıyormuş hissi uyandıran bu bölge, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kısmen yenilenmişse özgünlüğünü yitirmemiş bir yerleşim yeridir. 17. yüzyıldan kalma La Vieille Charité, Le Panier’in en dikkat çekici mimari yapısıdır, günümüzde müze ve kültür merkezi olarak gezilebilir.
Notre Dame de la Garde Bazilikası
Marsilya’nın en yüksek noktasında yer alan ve şehrin koruyucusu olarak anılan Notre Dame de la Garde Bazilikası, 19. yüzyılda inşa edilmiştir. Katolik kilisesi, görkemle parlayan Roma - Bizans mimarisiyle Marsilya’nın en çok ziyaret edilen yerlerindedir. La Garde Tepesi’nin ışıldayan yıldızı, 16. yüzyıla ait bir kalenin üzerine inşa edilmiştir. Renkli mermerle kaplı kutsal mekan, panoramik manzarasıyla da hayranlık uyandırır.
Bazilikanın inşası 21 yıl sürmüştür. Bu etkileyici yapıt, kulenin üzerine yerleştirilmiş yaldızlı Meryem heykeliyle taçlandırılmıştır. İçi de dışı da titizlikle süslenmiş olan Notre Dame de la Garde’nin kuleleri, kent manzarası sevenleri buraya davet eder.
Avrupa ve Akdeniz Uygarlıkları Müzesi
Kapılarını 2013 yılında ziyaretçilerine açan Avrupa ve Akdeniz Uygarlıkları Müzesi (Musée des Civilisations de l’Europe et de la Méditerranée), Rudi Riciotti ve Roland Carta tarafından tasarlanmıştır. Modern Marsilya’nın simgesi, Avrupa ve Akdeniz medeniyetlerine dair sergi, film ve kültürel detaylara yer verir. Akdeniz’in kıyısında, Eski Liman’ın (Vieux Port) girişinde sonradan oluşturulmuş bir yarımada üzerinde yer alan bu yapı, 13. yüzyıldan kalma St. Jean Kalesi’ne bir köprü ile bağlanır.
Müzede, arkeolojik eserler, Akdeniz kültürünün dinamikleri ve geçmişine dair çarpıcı detayların yanı sıra, geçici ve kalıcı olarak düzenlene antropoloji ve sanat sergileri yer alır. Modern yapı, ziyaretçilere Akdeniz’in büyüleyici manzarası ile buluşma imkanı sunar.
Château d'If
Château d'If (İf Şatosu) görkemli ve gizemli görüntüsüyle Akdeniz açıklarında parlayan İf Adası’nda yer alır. Marsilya’ya gelen gezginlerin mutlaka ziyaret ettiği şato, Alexander Dumas tarafından kaleme alınmış Monte Kristo Kontu (Le Comte de Monte-Cristo) kitabı ile akıllara kazınmıştır.
16. yüzyılda kale olarak inşa edilmiş, sonraki yıllarda hapishane olarak kullanılmıştır. Zindan olarak kullanılmış kısımlar, ürpertici bir atmosfere sahiptir. Château d'If, İf Adası’nda bulunan tek yapıdır. Eski Liman’dan hareket eden gemilerle ulaşım sağlanan şatonun yaşlı duvarlarının ardında gezinmek tarifsiz bir his yaratır. Şatodan kent manzarası seyretmenin tadı ise bambaşkadır. Farklı dönemlerde yapılan restorasyonlarla heybetli yapısından hiçbir şey kaybetmeyen Château d'If, doyurucu bir gezi rotasıdır.
Longchamp Sarayı
Longchamp Sarayı (Palais Longchamp), tarih boyunca su problemi yaşayan Marsilya’ya Durance Nehri’nden içme suyu taşımak için yapılan Marsilya Kanalı’nın (Canal de Marseille) açılışını kutlamak amacıyla yapılmıştır. 19. yüzyılda Mimar Henri-Jacques Espérandieu tarafından tasarlanmış bu yapının bir hayli gösterişli olması istendiği için masraflı olan inşa süreci, yaklaşık 30 yıl sürmüştür.
Muhteşem bir parka sahip olan Longchamp Sarayı, Su Kulesi (Château d'eau), Musée des Beaux-Arts (Güzel Sanatlar Müzesi) ve Museum d'Histoire Naturelle (Doğa Tarihi Müzesi) olmak üzere üç kısımdan oluşur. Sanat, doğa ve tarih tutkunları bir araya getiren sarayın 1980’lere dek hayvanat bahçesi olarak kullanılan Longchamp Parkı’nda Türk çinilerine de rastlamak mümkün…
St. Victor Manastırı
St. Victor Manastırı (Abbaye St. Victor), Marsilya’da yer alan en eski yapılardan biridir. Vieux Port’u (Eski Liman) selamlayan kutsal yapı, M.Ö. 3. yüzyıla ait nekropol alanı üzerine M.Ö. 4 ya da 5. yüzyılda kurulmuştur. Tarihi ibadethane, Marsilyalı Roma askeri Aziz Victor’un adını almıştır.
Dışarıdan bakıldığında bir kaleyi andıran heybetli yapı, limanı gören etkileyici bir manzaraya hakimdir. Manastırı yaptırdığı söylenen Aziz John? Cassian’ın da mezarı burada bulunur. Yüzlerce yıllık geçmişiyle dimdik ayakta duran St. Victor Manastırı, sade ama hayranlık uyandıran mimarisiyle tarihe ilgi duyanların gezi rotasında yer almalı.
Marsilya’nın muazzam güzelliği Calanques Milli Parkı (Parc National des Calanques), milyonlarca yıl önce oluşmuş tabiatın mucizevi bir yansımasıdır. Görkemli uçurumları, zengin bitki çeşitliliği ile Akdeniz’in olağanüstü güzellikleri arasında bulunur. Endemik bitki ve hayvan türlerinin barındıran bu alan, yaklaşık 515 kilometrekaredir. Yüzünü denize dönmüş yemyeşil yaylaları, büyüleyici manzaranın tadını çıkarmak isteyenleri ağırlar.
Yolu Marsilya’ya düşen tabiat tutkunları, Calanques Milli Parkı’nı mutlaka ziyaret etmeli. Burada dalış, tırmanma, tekne gezintisi, doğa yürüyüşü yapılabildiği gibi heybetli uçurumlara sığınmış bakir koylarda doğayla baş başa kalınabilir. Akdeniz’in en serin sularıyla çevrelenmiş Calanques’a hem deniz hem de karayolu ile ulaşılabilir.
Frioul Adaları
Marsilya’nın yaklaşık 9 km batısında yer alan Frioul Adaları, If Adası’nın da dahil olduğu dört adadan oluşur. Kireç taşından meydana gelmiş adalar, Marsilya’nın dikkat çeken güzellikleri arasında yer bulur. Ratonneau, Pomègues, Tiboulin du Frioul ve If Adaları, tarihi yapılara ve plajlara ev sahipliği yapar, aynı zamanda su kuşları ve endemik bitkilerin de yaşam alanıdır.
Eski Liman’dan hareket eden botlarla ulaşılabilen adalar, ilgi çekici atmosferi ve Akdeniz’in temiz havası ile oldukça cezbedici... Yaklaşık 30 dakika süren güzel deniz yolculuğu, adaları çekici kılan bir başka detaydır.